Giriş


REFORMTÜRK 17. YIL


16 sonuçtan 1 ile 10 arası

Hybrid View

önceki Mesaj önceki Mesaj   sonraki Mesaj sonraki Mesaj
  1. #1
    ReformTürk Yöneticisi Mustafa Uyar - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    10 Eylül 2006
    Yer
    Ilgın, Konya
    Mesajlar
    13,663
    Tecrübe Puanı
    100

    Standart --->: Atatürk Ilkeleri Ve Inkilap Tarihi

    GÜMRÜ ANTLAŞMASININ TÜRK TARİHİ AÇISINDAN ÖNEMİ

    Gümrü Antlaşması ile Ermenilerin Doğu Anadolu’da bir Ermeni Devleti kurma istekleri sona erdirilmiş, bu antlaşma Lozan Antlaşmasıyla da onaylanmıştır. Dolayısıyla bu antlaşma Türkler açısından Ermeni meselesini bitiren antlaşmadır. Gümrü Antlaşması ile doğu sınırlarımızın güvenliği sağlanmış, iyi ilişki kurmayı düşündüğümüz Sovyetlerle, bu meselenin aramızda bir sorun oluşturması önlenmiş, Doğu Cephesindeki asker ve mühimmatın bir bölümünün Batı Cephesine kaydırılması ve burada Yunanlılara karşı kullanılması imkanı doğmuştur. Ayrıca Gümrü Antlaşması, Ankara Hükümetinin askeri bi başarı sonucunda yaptığı ilk siyasi antlaşmadır. Doğuda Ermenilere karşı kazanılan bu başarı, Türk halkına moral kazandırmıştır.

    BATI CEPHESİNDE YUNANLILARLA SAVAŞ

    Batı Cephesi 15 Mayıs 1919’da İzmir’in Yunanlıların İşgali üzerine kurulmuştur. Batı Anadolu’da düzenli ordu kurulana kadar, düşmana karşı savunma gücünün esasını Kuva-yi Milliye oluşturmuştur. Ayvalık, Bergama ve Soma, Akhisar, Salihli, Aydın ve Nazilli cephelerinde düzenli ordu kurulana kadar Kuva-yi Milliye, Yunan işgaline karşı direniş göstermiştir. Kuva-yi milliye ile Yunanlılara karşı koymanın zorluğunu gören T.B.M.M., Sivas Kongresi ile alınan bir kararla Ali Fuat Paşa’nın kontrolüne verilmiş olan Batı Cephesini, Güney ve Batı cephesi komutanlıkları adı altında teşkilatlandırmış ve İsmet Paşayı Batı Cephesi komutanlığına atamıştır.
    Batı Cephesinde düzenli ordunun kurulması sırasında Çerkez Ethem ve kardeşlerinin Türk Hükümetine karşı ayaklanmaları, ellerindeki kuvvetleri düzenli orduya vermek istememeler, bunu Yunanlılara da bildirerek işbirliği önermeleri Yunan kuvvetleri için uygun bir ortam yaratmıştır. Durumu değerlendiren Yunanlılar 6 Ocak 1921’de Anadolu’dan yeniden taarruza geçmişlerdir. Yeni kurulan düzenli ordu birlikleri Yunan ordularını İnönü’de karşılamışlardır. Hareketli bir savunma taktiği uygulayan Türk birlikleri, kendilerinden kat kat üstün Yunan kuvvetlerinin taarruzunu İnönü’de durdurmayı başarmışlardır. Bu başarıda Türk subay ve erlerinin üzerlerine düşen görevi çok iyi bir biçimde yapmasının büyük payı vardır. Gösterilen başarı sonucunda 10 Ocak 1921’de durdurulan Yunan kuvvetleri, karşı taaruza geçecek gücü kendilerinde bulamamışlardır. I. İnönü Savaşı küçük çaplı bir muharebe olmasına karşın sonuçları bakımından önemlidir. I. İnönü Savaşı’nın sonuçları şunlardır:
    1. Düzenli ordu birlikleri ilk sınavında başarılı olmuştur.
    2. Çerkez Ethem olayı tamamen kapanmış, Kuva-yi Milliye dönemi sona ermiştir.
    3. Halkın meclise ve orduya olan güveni artmıştır.
    4. I. İnönü zaferinin kazanılması, TBMM hükümetinin hazırladığı anayasanın meclis tarafından kabul edilmesini kolaylaştırmıştır.
    5. Rusya’nın TBMM hükümetine yaklaşımı daha yapıcı olmuş ve Rusya İle 16 Mart 1921 Moskova Ant. İmzalanmıştır.
    6. İtilaf Devletleri, Sevr Antlaşmasını bir kere daha gözden geçirmek için Londra’da bir konferans toplama ihtiyacını duymuşlardır.

    Londra Konferansı

    TBMM hükümetinin Sevr Antlaşmasını kabul etmemesinden rahatsızlık duyan İngiltere, Yunan birliklerini bir tehdit unsuru olarak kullanarak, bu antlaşmayı zorla kabul ettirmek niyetindedirler. Ancak bütün tehdit ve baskılara rağmen, Ankara hükümeti Misak-ı Milliden asla taviz verme düşüncesinde değildir. Nitekim I. İnönü Zaferi bunun kanıtıdır. İngiliz hükümeti işlerini daha da zorlaştıracağı düşüncesiyle, Milli Mücadele taraftarlarının I. İnönü Zaferinden çok rahatsız olmuşlardır. Fransa ve İtalya da ortağı İngiltere’yi, Türklerle diyalog için devamlı sıkıştırmaktadırlar. Bu gelişmeler yüzünden İtilaf Devletleri Londra’da bir konferans düzenlemeye ve yine bu konferansa Türk milleti adına İstanbul Hükümetini çağırmaya karar vermişlerdir. Ancak Damat Ferit Paşanın istifasından sonra iş başına getirilen Tevfik Paşa hükümeti, İstanbul ve Ankara Hükümetleri arasındaki anlaşmazlıkları kaldırma taraftarıdır. Bu nedenle Tevfik Paşa, Londra’ya gidecek heyette bir de Ankara Temsilcisi bulunmasını arzu ettiğinden, durumu M. Kemal Paşaya bildirmiştir. Ankara Hükümeti bu çağrıya Londra’ya doğrudan çağrılmadıkça katılmama düşüncesinde olduklarını ileterek karşılık vermiştir. Fakat muhtemel bir çağrı durumunda da geç kalınmış olunmaması için Bekir Sami Bey başkanlığında bir heyet Roma’ya gönderilmiştir. İtalyan hükümetinin araya girmesiyle Ankara hükümetinin de Londra’daki görüşmelere doğrudan çağrılması sağlanmış, Roma’da beklemekte olan Bekir Sami Bey başkanlığındaki heyet Londra’ya hareket etmiştir.
    Kaynak: ReformTürk http://www.reformturk.com/mustafa-kemal-ataturk/46633-ataturk-ilkeleri-ve-inkilap-tarihi-post95079.html
    21 Şubatta başlayan görüşmelerde İngiltere ve ortakları görüşlerini ortaya koyduktan sonra, Türk Milleti adına İstanbul temsilcisi Tevfik Paşaya söz hakkı verilmiştir. Tevfik Paşa güzel bir jest yaparak “Türk Milleti adına söz söylemek, milletin gerçek temsilcilerine düşer” demiş ve İtilaf Devletlerini şimdiye kadar tanımaya çalışmadıkları TBMM hükümeti ile direk muhatap olma mecburiyetinde bırakmıştır.
    Bekir Sami Bey görüşmelerde İtilaf Devletlerinden, Misak-ı Milliyi izah ederek, Anadolu’nun boşaltılması talebinde bulunmuştur. Ancak bu teklif İtilaf Devletleri tarafından olumlu olarak kabul edilmemiştir. İtilaf Devletlerinin Sevr Antlaşması üzerinde yaptıkları bazı ufak değişiklikler de Türk tarafını memnun etmekten çok uzak kalmış, bu yüzden görüşmelerden olumlu bir sonuç elde edilememiştir.
    Görüşmelerin sonuçsuz kalması üzerine kendi insiyatifini kullanan Bekir Sami Bey, İngiltere, Fransa ve İtalya ile ikili anlaşmalar yapmıştır. Hakkaniyet esasına uymadığı gerekçesiyle TBMM tarafından onaylanmayan bu anlaşmalar, Bekir Sami Beyinde görevinden alınmasına neden olmuştur.
    Londra Konferansının tek olumlu sonucu TBMM hükümetinin varlığının İtilaf Devletleri tarafından tanınmasıdır. İtilaf Devletleri ise görüşmeler sırasında vakit kazanarak, Yunan kuvvetlerine yeni bir saldırı için hazırlanma fırsatı sağlamıştır.

  2. #2
    ReformTürk Yöneticisi Mustafa Uyar - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    10 Eylül 2006
    Yer
    Ilgın, Konya
    Mesajlar
    13,663
    Tecrübe Puanı
    100

    Standart --->: Atatürk Ilkeleri Ve Inkilap Tarihi

    II. İnönü Muharebesi

    Londra Konferansı sonunda İtilaf Devletleri Sevr Ant. Esasları üzerinde yapılan ufak çaplı değişiklikler TBMM hükümeti yetkililerine sunulduğunda, kendilerine üzerinde düşünmeleri ve görüşmeler yapmaları için bir aylık süre tanınmıştır. Ancak Türklere tanınan bu bir aylık süre dolmadan Yunan kuvvetleri Anadolu’ya saldırıya geçmiştir. I. İnönü’nün kötü intibaını silmek isteyen Yunan kuvvetleri 23 Marttan itibaren kuzeyde Bursa’dan, güneyde de Uşaktan olmak üzere iki koldan taarruz başlatmıştır. Sevr’in Türklere zorla kabul ettirilmesini sağlamak isteyen İngiltere’de bu saldırıyı desteklemiştir.
    23 Marttan, Mart ayı sonuna kadar süren çarpışmalara Meclis Muhafız Taburu da katılmıştır. 31 Martta Türk kuvvetleri karşısında önemli ölçüde kayıp veren Yunan kuvvetleri, 1 Nisanda İnönü mevzileri önünde ikinci kez çekilmek zorunda kalmıştır. Güneyden taarruz eden Yunan birlikleri Afyon’u geçerek, Konya’ya doğru yayılma eğilimi göstermişse de, kuzeyde elde edilen başarı yüzünden geri çekilmek zorunda kalmışlardır.
    Yunan kuvvetlerinin İnönü’de ikinci kez yenilgiye uğratılması önemli sonuçlar doğurmuştur. Bu sonuçları şöyle sıralamak mümkündür.
    1. İtalyanlar işgallerini sona erdirme kararı alarak Antalya bölgesindeki birliklerini çekmişlerdir. Fransızlar ise Ankara hükümeti ile ilişki kurmak için uygun bir zaman ve zemin aramaya başlamışlardır.
    2. Türk halkının hükümete ve orduya olan güveni artmış, bu başarı morallerin yükselmesini sağlamıştır.
    3. İngilizlerin Yunanlılara olan güveni sarsılmaya başlamıştır.

    Kütahya-Eskişehir Muharebeleri

    Yunanlıların beklenen başarıyı göstermemeleri İngilizleri oldukça tedirgin etmiştir. İngilizleri rahatsız eden başka bir gelişmede Hint Müslümanlarının Anadolu’daki Milli Mücadeleyi destekleyerek İngiltere’ye sorun oluşturmalarıdır. Yunanlılara olan güvenin sarsılmasına rağmen İngilizlerin Yunanlıları desteklemekten başka çareleri de yoktur. Çünkü İngiliz Başkanı Lloyd George, Sevr’i Türklere kabul ettirememeyi İngilizlerin prestijine indirilmiş büyük bir darbe olarak görmektedir.
    Anadolu’daki kuvvetlerin sayısını iki katına çıkaran, yanlarına krallarını ve İngilizlerin desteğini alarak 10 Temmuz 1921’de yeni bir saldırıya geçen Yunanlılar, artık bu sefer Ankara’ya giderek Türklerin işini bitirmek niyetindedirler. Ankara hükümetinin hazırlıksız yakalandığı bu saldırı, 13 Temmuzda Afyon’un düşmesine yol açmıştır. Yunan taarruzunun durdurulamamasından dolayı 17 Temmuzda Kütahya elden çıkmış, 19 Temmuzda da Eskişehir işgal altına girmiştir. Eskişehir yönüne yapılan karşı taarruz gelişemeyince, Türk kuvvetlerinin daha fazla kayba uğramamsı için ordunun Sakarya nehrinin gerisine çekilmesine karar verilmiştir. Türk ordusu 25 Temmuzdan itibaren bu yeni savunma hattında gerekli tertibatı almaya başlamıştır.

    M. Kemal Paşanın Başkomutanlığa Seçilmesi ve Tekalif-i Milliye Emirleri

    Yunanlıların Eskişehir-Kütahya Savaşlarında elde ettiği başarı yurt içinde ve dışında büyük yankılar yaratmıştır. Türkler üzerinde büyük üzüntüye, çekinmeye, hatta korkuya neden olan bu gelişme çeşitli tartışmaları da beraberinde getirmiştir. M. Kemal Paşa, ordunun Sakarya nehrinin gerisine çekilme kararını verdiğinde bu kararın bir takım sıkıntılar doğuracağını tahmin etmiş, ancak başarıya ulaşabilmek için askerliğin gereklerini yerine getirmeyi faydalı görmüştür. Sorumlu arayan bazı meclis üyeleri ordunun geri çekilmesini ve ordunun tutumunu eleştirmişlerdir. Meclisteki muhalifler sorumlu ararken, telaşlanan bazı meclis üyeleri, meclisin Ankara’dan, Anadolu’nun daha güvenli bir yerine taşınmasını bile konuşmaya başlamışlardır. Mecliste yaşanan tartışmalar sırasında, M. Kemal Paşanın Türk ordularının başına getirilmesi gündeme gelmiştir. M. Kemal Paşada, “ordunun maddi ve manevi gücünü arttırmak ve en yüksek seviyeye ulaştırmak için üç ay müddetle meclisin sahip olduğu yekinin kendisine verilmesi” şartıyla başkomutanlığı üzerine almayı kabul etmiştir. Bazı üyelerin itirazlarına rağmen M. Kemal Paşa, 5 Ağustos 1921’de çıkarılan bir kanunla başkomutanlık görevine getirilmiştir.
    Kaynak: ReformTürk http://www.reformturk.com/mustafa-kemal-ataturk/46633-ataturk-ilkeleri-ve-inkilap-tarihi-post95080.html
    M. Kemal Paşa Başkomutanlığı üzerine aldıktan sonra ordunun, insan, araç, taşıt ve malzeme bakımından eksiklerini giderebilmesi , yiyecek ve giyecek sağlanabilmesi için bazı tedbirler almak ihtiyacının hissetmiştir. Bu amaçla 7-8 Ağustos 1921’de Tekalif-i Milliye emirleri adı altında 10 emir çıkarmıştır. Bu emirler şunlardır:
    1. Her kazada bir Tekalif-i Milliye komisyonu kurulacak, bu komisyonlar toplanan malzemenin orduya ulaştırılmasını sağlayacaktır.
    2. Her aile birer kat çamaşır, birer çift çorap ve çarık verecektir.
    3. Bu komisyonlar başkomutanın emriyle halkın ve tüccarın elindeki, askerin ihtiyacı olan malların %40’ına bedeli sonradan ödenmek üzere el konacaktır.
    4. Yine bu komisyonlar aynı amaçla ve aynı şartlarla halkın ve tüccarların elindeki yiyecek maddelerinin %40’ına el koyacaktır.
    5. Taşıt sahipleri ayda bir kere olmak üzere 100 km.lik mesafeye ücretsiz askeri nakliyat yapacaktır.
    6. Ülkenin bütün sahipsiz mallarına el konacaktır.
    7. Halk elindeki silah ve cephaneyi 3 gün içinde bu komisyonlara teslim edecektir.
    8. Savaş malzemesi yapabilen usta ve imalathanelerin sayıları ve kapasiteleri belirlenecektir.
    9. Halkın elindeki araba ve hayvanların %20sine el konacaktır.
    Bu emirlerin uygulanmasında bir suistimale meydan vermemek için, Ankara, Samsun, Kastamonu, Konya ve Eskişehir’de İstiklal Mahkemeleri kurulmuştur. Tekalif-i Milliye emirlerinin eksiksiz yerine getirilmesine rağmen, Yunan kuvvetleri ile Türk kuvvetleri arasındaki dengesizliği ortadan kaldırmak mümkün olamamıştır. Çünkü Yunan ordusu çok güçlü bir sömürge imparatorluğuna sahip olan İngiltere tarafından desteklenirken, Türk ordusunun gücü uzun savaş yıllarının yıprattığı, bütün kaynakların tükendiği fakir Anadolu’ya dayanmaktadır. Bu sebeple Türk idare heyeti, Ankara’nın düşmesi durumunda mücadeleye Kayseri’de devam ederek, her ne pahasına olursa olsun düşmanı yurttan atmak niyetindeydi. Bu düşünce ile Doğu ve Güney cephesindeki tamamına yakını da Batı Cephesine kaydırılmıştır.

    Sakarya Meydan Muharebesi Ve Sonuçları (23 Ağustos- 13 Eylül 1921)

    Yunanlıların Kütahya-Eskişehir savaşlarında elde ettikleri başarıları abartarak dünya kamuoyuna ilan etmelerine rağmen, Türk ordusu tamamen zararsız hale getirilememiştir. Bu nedenle Yunan ordusu bir meydan muharebesi ile Türk ordusunu tamamen yok etmek düşüncesindedir. Bizzat cepheye kadar gelen Yunan kralı ordularına “Ankara” emrini vermiştir. Bu emri alan Yunan kuvvetleri, Eskişehir-Kütahya savaşlarında olduğu gibi taaruza geçmiştir.
    M. Kemal Paşa Sakarya Savaşı’nda Başkomutanlık karargahı, savunma hattının çok yakınındaki Alagöz köyüdür. 23 Ağustosta başlayan şiddetli çarpışmalar sonunda, 13 Eylülde Sakarya’nın doğusunda hiçbir Yunan Askeri kalmamıştır. M. Kemal Paşa Sakarya Savaşı’nda ordularına “Hattı müdafaa yoktur, sath-ı müdafaa vardır. O satıh bütün vatandır. Vatanın her karış toprağı vatandaş kanıyla sulanmadıkça terk edilemez” emrini vermiş ve inatçı bir savunma ile Yunan ordusu karşısında zafere ulaşmıştır. Ancak Türk ordusu da 22 gün aralıksız süren bu savaşta çok yıprandığı için, düşmanı izleyerek yok edecek bir takip harekatına girişememiştir. Sakarya Muharebesinin zaferle sonuçlanması ile TBMM hükümetinin içerideki ve dışarıdaki prestiji artmıştır. Bu seferin sonuçları şunlardır:
    • Sakarya Savaşı’nda Yunan ordusunun 1/3’ü yok edilerek, taaruz kabiliyeti tamamen kırılmıştır.
    • TBMM’nce Sakarya Savaşındaki başarısından dolayı M. Kemal Paşaya “Gazilik” ünvanı ile “Mareşallik” rütbesi verilmiştir.
    • Sakarya Zaferi üzerine Türkiye siyasi alanda gelişmeler yaşamış, Sovyetlerle 13 Ekim 1921’de Kars Ant. imzalamıştır. Bu ant. ile Sovyetler Birliği’nin hakimiyeti altına giren Gürcistan, Ermenistan, Azerbaycan ile Türkiye arasındaki sınır kesinleşmiştir.
    • Fransa, Türkiye üzerindeki emellerinden vazgeçerek, Ankara itilaf namesini imzalamıştır.
    • Ankara bu zaferle sadece Yunanlılara üstünlük sağlamakla kalmamış, Türk milletinin haklı davasını dünyaya kabul ettirme yönünde önemli bir başarı sağlamıştır.

    Yeni Diplomasi Girişimleri

    Sakarya Zaferi Ankara hükümetine diplomatik alanda daha rahat hareket edebilme imkanı vermiştir. Sakarya zaferinden sonra Fransızlarla Ankara itilaf namesinin imzalanmış olmasına rağmen, Fransızlar hala ortaklarıyla birlikte hareket etmektedirler. II. İnönü Muharebesinin ardından Anadolu’daki kuvvetlerini çeken İtalyanlar ise diplomasi alanında İngilizlerin etkisinden tam olarak çıkamamışlardır.
    TBMM hükümeti, Sakarya zaferinden sonra, elde ettiği avantajın batıda diplomasi alanındaki etkilerini mümkün olursa, yeni bir savaşa gerek kalmadan barışı gerçekleştirebilmenin yollarını aramaya başlamıştır. Bu amaçla Dışişleri Bakanı Yusuf Kemal Bey, Türkiye’nin milli davasındaki haklılığını anlatmak gayesiyle İngiltere’ye gönderilmiştir. Müttefikler, Türk ve Yunan kuvvetleri arasındaki savaşı durduracak bir ateşkes önerisini yapılan görüşmeler sonucunda Ankara, İstanbul ve Atina’ya ulaştırmışlardır. Yunanlılar Sakarya yenilgisinin etkisinden kurtulamadıkları için bu teklifi hemen kabul etmişlerdir. TBMM hükümeti ise, prensip olarak ateşkesi kabul etmekle birlikte, teklifin taşıdığı şartların Yunanlılara zaman kazandıracak nitelikte olması yüzünden pek sıcak karşılamamıştır. Ankara kendi teklifini hazırlarken, İtilaf Devletlerinden 26 Mart 1922’de ikinci bir antlaşma teklifi gelmiştir.
    İtilaf Devletlerinde ardarda önce ateşkes, sonra da barış teklifi alan TBMM hükümeti, işgal altındaki Türk topraklarının tamamen boşaltılması şartıyla barış görüşmelerine hemen başlayabileceği cevabını vermiştir. Ancak İngiliz hükümeti öncelikle bir ateşkes yapılması üzerinde diretince, Türkiye’nin tamamen kurtuluşunun kesin sonuçlu bir taaruzla mümkün olabileceği gerçeği ortaya çıkmıştır. TBMM hükümeti bir yandan çok gizli olarak taaruz hazırlıklarını sürdürürken, diğer yandan da İtilaf Devletleri ile diyaloğu kesmemeye özen göstermiştir. Böylece hem barışa karşı olmadığını ortaya koymaya çalışmış, hem de barışın gerçekleşememesi durumunda yapılması düşünülen taarruzun hazırlıklarını kamufle etmiştir.

Benzer Konular

  1. Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 10.Temmuz.2008, 12:41
  2. Atatürk ilkeleri
    By Mustafa Uyar in forum Mustafa Kemal Atatürk
    Cevaplar: 4
    Son Mesaj: 17.Mart.2008, 10:55
  3. Atatürk Ilkeleri'nin Amaci
    By Mustafa Uyar in forum Lise İnkılapTarihi Dersi
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 17.Mart.2008, 10:01
  4. Türk Tarihi 1.0 (Şanlı Türk Tarihi Hakkında Mükemmel Bir Kaynak)
    By Mustafa Uyar in forum Sosyal Bilgiler Dersi
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 04.Mayıs.2007, 17:04
  5. Atatürk iLkeLeri
    By vergun in forum Mustafa Kemal Atatürk
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 12.Kasım.2006, 17:12

Search Engine Optimization by vBSEO 3.6.0 PL2 ©2011, Crawlability, Inc.