1.DÜNYA SAVAŞI’NIN SONUÇLARI

a)Siyasi Sonuçları:

Dünya haritası değişmiştir. Avusturya-Macaristan imparatorluğu parçalanmış, Çarlık Rusya’sı ve Osmanlı Devleti yıkılmıştır. Osmanlı toprakları üzerinde yeni devletler ortaya çıkmıştır.Yeni rejimler doğmuştur. Çarlığın yıkılması üzerine Rusya’da ilk kez sosyalist sistem uygulanmıştır. Anadolu’da M. Kemal’in önderliğinde Milli Mücadele hareketi başlatılarak, Yeni Türk Devleti’nin temelleri atılmış ve Cumhuriyet idaresine geçiş süreci başlatılmıştır.

b)Ekonomik Sonuçları:

Avrupa, savaş öncesindeki ekonomik gücünü yitirmiş, bu güç A.B.D. ve Japonya’ya geçmiştir. Avrupa’da ekonomi de devlet müdahalesi dönemi başlamıştır. Avrupa Devletleri savaş sonrasında planlı kalkınma dönemi başlamıştır. Avrupa’da savaş sonrasında yüksek enflasyon yaşanmıştır.

Osmanlı devleti ise savaş sonrasında ekonomik açıdan tam olarak çökmüştür. Bu da Osmanlı Devleti’nin sonunu getirmiştir.

c)Toplumsal Sonuçları

10 milyon insanın ölümüne 20 milyon insanın yaralanmasına ve sakat kalmasına yol açmıştır. Özellikle Avrupa’da üretici genç nüfusun azalmasına , tüketici nüfusun çoğalmasına , dolayısıyla da ekonominin alt üst olmasına neden olmuştur. Pek çok Batılı ülke savaş sırasında cepheye giden askerlerinin üretimde ortaya çıkardığı boşluğu dolduran ve ekonomik özgürlüklerini kazanan kadınlarına siyasi haklarını tanımak zorunda kalmıştır.

MİLLİ MÜCADELE DÖNEMİ

M. Kemal’in Mondros Mütarekesinin imzalanmasından sonraki dönemdeki faaliyetlerini iki kısımda incelemek mümkündür;

a)İstanbul’daki siyasi faaliyetleri:
b)Anadolu’daki siyasi faaliyetleri:

M. Kemal’in İstanbul’daki siyasi faaliyetleri, onun Yıldırım Orduları Grubu’nun lağvedilmesi üzerine 13 Kasım 1918 günü İstanbul’daki çalışmalarının esasını, “İktidardaki Tevfik Paşa hükümetini düşürmek, Ahmet İzzet Paşa başkanlığında yeni bir hükümet kurdurmak ve bu hükümette kendisinin tüm Osmanlı kuvvetlerinin emir ve komutasından sorumlu bir Harbiye Nazırı olarak görevlendirilebilmesi sağlamak, oluşturmaktadır. M. Kemal bu amaçla bir taraftan arkadaşı Fethi Okyar’ın sahibi bulunduğu “Minber” gazetesinde yayınlanan yazısıyla , bir taraftan da milletvekilleriyle tek tek görüşmek suretiyle Tevfik Paşa hükümetinin düşürülmesi yönünde kamuoyu oluşturmaya çalışmıştır. Ancak; Şubat 1919 ortalarında Tevfik Paşa hükümeti , meclisten güvenoyu almış, Ahmet İzzet Paşa başkanlığın kurdurulacak bir hükümette M. Kemal’in Harbiye Nazırı olarak görevlendirilmesi imkansızlaşmıştır. Artık M. Kemal için İstanbul’da kalmanın bir anlamı yoktur.

Şubat 1919 ortalarından itibaren M. Kemal’in yeni hedefi belirmiştir. En kısa zamanda kendisine Anadolu’ya geçmesini sağlayacak bir görev almak , Anadolu halkı ile bütünleşerek, kurtuluş hareketini Anadolu’dan başlatmak . İşte M. Kemal şubat 1919 ortalarından, 16 mayıs1919 günü O, 9. Ordu Müfettişi sıfatıyla İstanbul’dan ayrılmıştır. 19 Mayıs 1919 günü Samsun’da karaya ayak basan M. Kemal çok karanlık bir tablo ile karşı karşıyadır. M. Kemal karşılaştığı bu durumu Nutuk’da şöyle ifade etmektedir;

Osmanlı Devleti’nin içinde bulunduğu grup, I. Dünya Savaşında yenilmiş, Osmanlı ordusu her tarafta dağılmış, şartları ağır bir ateşkes antlaşması imzalanmıştır. Büyük Savaş’ın uzun yılları boyunca millet, yorgun ve fakir bir durumda. Milleti ve memleketi I Dünya Savaşına sürükleyenler, kendi hayatlarını kurtarma kaygısına düşerek memleketten kaçmışlardır. Saltanat ve Hilafet makamında oturan Vahideddin soysuzlaşmış, şahsını ve tahtını koruyabileceği tedbirler peşinde koşmakta . Damat Ferit başkanlığındaki hükümet ise aciz, onursuz ve korkak.

Ordunun elinden silahları ve cephanesi alınmış ve alınmakta. İtilaf devletleri Mondros Mütarekesi hükümlerine uymayı gerekli görmüyorlar. Birer bahane ile İtilaf Donanmaları ve askerleri İstanbul’da Adana ili Fransızlar; Urfa, Maraş, Antep İngilizler tarafından işgal edilmiş. Antalya ve Konya’da İtalyan askeri birlikleri; Merzifon ve Samsun ‘da İngiliz askerleri bulunmakta… 15 Mayıs 1919’da İtilaf Devletlerinin olayı ile Yunan birlikleri İzmir’e çıkarılmış.

Bundan başka memleketin her tarafında Hıristiyan azınlıklar gizli veya açıktan açığa emellerini gerçekleştirmeye, devleti bir an önce çökertmeğe çalışmaktadırlar.

M. Kemal’in ifade ettiği devleti çökertmek gayesi ile çalışan zararlı cemiyetler, “Mavr-I Mira Cemiyeti, Pontus Rum cemiyeti ve Kürt Teali Cemiyeti”dir. M. Kemal , Osmanlı saltanatının ve hilafetinin devamını temin gayesiyle kurulan cemiyetleri de zararlı cemiyetler olarak değerlendirmiştir. Bu cemiyetler de “ Teali-i İslam Cemiyetleri Sulh ve Selamet Cemiyetleri, İtilaf ve Hürriyet Cemiyetleri ve İngiliz Muhipleri Cemiyeti”’dir.

M. Kemal Nutuk’da Türk halkının Samsun’a çıktığı günlerde üç farklı kurtuluş modeli üzerinde durduğu belirtilmektedir. Bunlar;

1)Amerikan Mandacılığı:
2)İngiliz Mandacılığı:
3)Bölgesel kurtuluş çareleri:

Amerikan mandacılığı tezini savuna aydınlar, kuruluşundan itibaren Türk toprakları üzerinde hiçbir istila emeli taşımadığına inandıkları, güçlü bir devlet olan Amerika’nın himayesinin sağlanması halinde Osmanlı Devleti’nin kurtulacağına inanmakta idiler. Bu düşüncenin öncüleri Halide Edip ve Necmettin Sadak idi.

İngiliz mandacılığı tezini savunanlar ise padişah ve yönetim çevreleri idi. Bu çevrelere göre hilafetin geleceğini tehlikeye atmadan Osmanlı saltanatını kurtarmanın tek yolu İngiliz himayesinin sağlanması idi.

Bölgesel kurtuluş peşinde koşanlar ise işgal altında olan ve Osmanlı Devleti’nden ümidini kesmiş olan bölgelerin insanlarıydı. Bu insanlar kendi başlarının çaresini bakmaktan başak seçenekleri olmadığı düşüncesinde idiler.

M. Kemal’e göre bu üç model de , Türk Milleti için gerçek kurtuluş yolu olamazdı. M. Kemal’e göre tek kurtuluş şansı vardı, o da “Milli hakimiyete dayanan, kayıtsız şartsız bağımsız, yeni bir Türk devleti kurmak” Türk Milleti’nin esir yaşamasından sa, yok olmasını hayırlı bulan M .Kemal, “ya istiklal ya ölüm” parolası ile kurtuluşun top yekun mücadele etmekle sağlanacağını ifade etmiştir. Milli Mücadele kararını veren M. Kemal için ilk önemli iş bu doğrultuda yurt genelinde yapılan düzensiz çalışmaları, belirli bir düzen çerçevesinde örgütlemek ve Milli Mücadele hareketine yöneltmektir. M. Kemal’in Samsun’a çıktığı günlerde yurt genelinde faaliyet gösteren, Yararlı Cemiyetler olarak nitelendirdiğimiz teşkilatlar şunlardır;

a)Milli Kongre Cemiyeti: Türkçülük ve Türk Milliyetçiliği fikrini benimseyen Milli talim ve Terbiye Cemiyeti üyeleri tarafından 29 Kasım 1918 de İstanbul’da kurulmuştur. Cemiyetin amacı, dünyada Türkler hakkında yapılan yanlış ve ön yargılı yayınlara ilmi çalışmalar ve belgelerle cevap vermektir. Cemiyet M. Kemal’i ve onun Ankara’da kurmayı düşündüğü meclis fikrini desteklemiştir.

b)Trakya Paşaeli Müdafaa-I Hukuk-u Heyeti Osmaniye’si:Trakya’nın ve Edirne’nin bir Yunan istilasına maruz kalabileceği tehlikesi üzerine 2 Aralık 1918 de kurulmuştur. Merkezi Edirne’dedir. Cemiyetin amacı; Trakya Türklerinin haklarını savunmak, Trakya’yı Osmanlı devletinden koparmaya yönelik her türlü girişime engel olmak, bu mümkün olmazsa Doğu ve Batı Trakya’yı içine alan bağımsız bir Trakya devleti kurmaktır.

c)İzmir Müdafaa-I Hukuku Osmaniye Cemiyeti:İzmir’in Yunalılarca işgal edileceği haberleri üzerine 2 Aralık 1918 ‘de kurulmuştur. Cemiyetin gayesi; muhtemel bir Yunan işgaline karşı silahlı müdafaada bulunmaktır. Cemiyetin kurulmasında etkin rol oynayan Kolordu Komutanı ve İzmir vali vekili Nurettin Paşa ‘nın çalışmalarının İngilizleri rahatsız etmesi ve Paşanın İngilizlerin hükümete yaptıkları baskı sonucu görevinden alınması, cemiyetin faaliyetlerini büyük ölçüde aksatmıştır. Cemiyet, İzmir’in Yunanlılarca işgali öncesinde Reddi İlhak adını alarak, çalışmalarını bu isimle yürütmüştür. 15 Mayıs 1919’da Yunanlıların İzmir’e asker çıkartması üzerine bölgede başlayan mahalli direniş,düzenli ordu kurulana kadar sürmüştür.

d)Vilâyet-ı Şarkiye Müdafaa-I Hukuk-u Millîye Cemiyeti:

Mondros Mütarekesi öncesinde ve sonrasında İtilaf Devletleri’nin Doğu Anadolu için tasarladıkları Ermenistan ve Kürdistan projelerine karşı, yöredeki Müslüman-Türk ahalinin haklarını savunmak gayesiyle 4 Aralık 1918 de İstanbul’da kurulmuştur. Kazım Karabekir ’in Erzurum’daki 15. Kolordu Komutanlığı görevine atanmasıyla cemiyetin faaliyetleri hız kazanmıştır. Cemiyet, Trabzon Muhafaza-I Hukuk Cemiyeti ile birlikte Erzurum Kongresini düzenlemiştir.

e)Trabzon Muhafaza-I Hukuk-u Milliye Cemiyeti:

Trabzonlu aydınlar tarafından, Karadeniz kıyılarında hak iddia eden Pontus Rumlarına karşı mücadele etmek gayesiyle kurulmuştur. Cemiyet Erzurum Kongresi sonrasında Vilâyet-ı Şarkiye Cemiyetine katılarak, faaliyetlerine devam etmiştir.

Anadolu’da bu şekilde düzensiz, dağınık ancak iyi niyetli çalışmaların yapıldığı günlerde Samsun’a çıkan M. Kemal hemen çalışmalara başlamış ve 15. Kolordu Komutanı Kazım Karabekir Paşa ile sürekli olarak haberleşmiştir. M. Kemal Samsun’dan Harbiye Nezaretine gönderdiği ilk raporunda, bölgede karışıklıklara sebep olanların Türkler olmadığını , yörede yaşanan olaylara sebep verenlerin Pontus Rumları olduğu belirtilmiştir., 15 Mayıs 1919’da gerçekleştirilen İzmir’in Yunanlılarca işgalini haklı kılan hiçbir gerekçesi olmadığını, bu nedenlerle de bu olayın hükümet tarafından her platformda, özellikle İtilaf Devletleri nezrinde protesto edilmesi lazım geldiğini bildirmiştir. O’nun Anadolu’da ne yapmak istediği, bu ilk faaliyetlerinden ve yazışmalarından anlaşılmaktadır. Amacının kolaylıkla fark edileceğini anlayan M. Kemal , İngilizlerin yoğun bir biçimde bulunduğu Samsun’daki karargahını, Mayıs ayı sonunda Havza’ya taşımıştır.
Kaynak: ReformTürk http://www.reformturk.com/showthread.php?p=95074

M. Kemal’in Havza’daki , hatta bundan sonraki Anadolu’daki faaliyetlerin eksenini , yurdun her köşesini bir bütün haline getirerek, hep birlikte bir direnişi gerçekleştirebilme olmuştur. Bu amaçla O , Havza’dan Anadolu’daki askerî ve sivil yetkililere gönderdiği şifre telgraflarla yurdumuzdaki yabancı işgalini, düzenlenecek mitinglerle, protesto yürüyüşleriyle ve telgraflarıyla şiddetle kınaması istenmiştir. Ayrıca komutanlara gönderdiği telgraflarda, onlardan gayeye hizmet eden her türlü faaliyetin desteklenmesini, ancak toplum psikolojisinden doğabilecek taşkınlıklara da izin verilmemesi istemiştir. Bunun üzerine yurt genelinde pek çok miting tertip edilmiş ve protesto telgrafı çekilmiştir. İstanbul mitinglerine ve M. Kemal’in Havza’daki çalışmalarına yönelik ilk tepki, işgal kuvvetlerinin O’nu İstanbul’a geri çağırması şeklinde olmuştur.