Ebü Bekr (R.A.) «Seni yikamayi kim üzerine alsin» diye sordu. Peygamber (S.A.V)'imiz «Yakinlik derecesine göre akrabamin erkekleri» diye cevap verdi. Ebû Bekr (R.A.) «Seni nasil bir kefene saralim» diye sordu. Peygamber (S.A.V)'imiz «Bu elbiselerime. Yemen kumasindan bir elbiseye ve beyaz misir bezine sararsiniz» diye cevap verdi.
Ebû Bekr (R.A.) «Namazini nasil kilalim» diye sordu. Bu sirada biz de Ebû Bekr (R.A.) de agliyorduk. Peygamber (S.A.V)'imiz söyle buyurdu. «Hele durun, Allah sizi afvetsin ve Peygamberimizden yana size iyilik versin. Beni yikayip kefene sarinca bu evdeki "sedirinin üzerine, kabrimin yanibasima koyun ve bir müddet yanimdan ayrilip disari cikin.
Çünki üzerime ilk defa Ulu Allah rahmet edecek. «O ve melekleri size rahmet ve istigfar ederler» Sonra benim için magfiret dilemek üzere meleklere izin verilecektir. Allah'in yarattiklari içinde yonima ilk girip benim için magfiret dileyecek olan Cebrail (A.S)'dir. Arkasindan. Mikâil (A.S), arkasindan Israfil (A.S), arkasindan kalabalik ordusu ile Azrail (A.S) gelir. Sonra da meleklerin hepsi yanima girerler.
Sonra sira size gelir. Yanima gurup gurup, girip önce birer birer selâm verin. Teskiye, feryad ve iniltiler ile beni rahatsiz etmeyin. Önce imam baslasin, arkasindan yakinlik derecesine göre akrabalarim, arkasindan kadinlar, en arkadan da çocuklar girsin.»
Ebû Bekr (R.A.) "Seni kim kabre koysun" diye sordu. Peygamber 'imiz «Yakinlik derecesine göre akrabalarimdan bir gurup, sizin görmediginiz, fakAt sizi gören bir çok melekler ile birlikte. Simdi kalkiniz ve benden sonrakilere sözlerimi iletiniz.»
Hz. Ayse (R. Anha) der ki. «Peygamber 'imizin aramizdan ayrildigi gün yanibasindakiler sabah saatlerinde hastaligini hafiflemis gördükleri için sevinç içinde evlerine ve islerine dagildilar. Onu esleri ile basbasa biraktilar. Bizler, bu duruma göre, daha öncesine göre ümid ve farahlik içindeyken Peygamber 'imiz ansizin kadinlara «Yanimdan çikin. Melek geldi, yanima girmek istiyor» dedi.
Benden baska bütün kadinlar disari çikti. Basi kucagimda idi. Bu sirada kucagimdan dogruldu. Ben evin bir kösesine çekildim. Melek ile uzun zaman söylesti. Sonra beni yanina çagirip basim yine kucagima dayadi. Kadinlara da «içeri girin» dedi.
Ben, «Bu Cebrail'in gölgesi degildi» dedim. Peygamber 'imiz bana «Evet ya Ayse. bu ölüm melegi (Azrail (A.S)) idi. Bana gelerek söyle dedi:
«— Ulu Allah beni sana gönderdi. Fakat izinsiz yanina girmememi emretti. Eger izin vermiyorsan geri giderim, izin verdigin takdirde girerim. Yine Allah, sen emir vermedikçe canini almamami söyledi. Simdi ne emrediyorsun?» dedi.
Ben de ona «Cebrail (A.S) bana gelinceye kader yanimdan uzaklas» dedim. Simdi nerede ise Cebrail (A.S) gelir.»
Hz. Ayse (R. Anha) söyle der: «Öyle» bir durumla karsi karsiya kaldik ki, ne bir cevap verebiliyor ve ne de görüs belirtebiliyorduk. Dilimiz tutulmustu. Her bakimdan bizi saskinliga gömen bir darbe altinda kalmis gibi idik. Durumun ciddiyeti ve içimizi dolduran korku yüiünden. ev halkindan hiç birimiz konusmuyorduk. Cebrail (A.S) tam zamaninda gelip selâm verdi. Gölgesini farkettim. Evdekiler disari çikinca içeri girdi ve söyle dedi:
«— Ulu Allah sana selâm söylüyor ve kendini nasil hissettigini soruyor. Gerçi O, seni senden iyi bilir. Fakat senin seref ve itibarini arttirarak varligin hepsi üzerinde üstünlük ve degerini eksiksiz hale getirmeyi ve böylece ümmetine örnek olmani diledi.»
Peygamber 'imiz «Kendimi sancili hissediyorum» diye cevap verdi. Bunun üzerine Cebrail (A.S) «müjdeler olsun! Ulu Allah seni, senin için hazirladiklarina kavusturmayi diliyor» dedi.
Peygamber 'imiz «Yâ Cebrail (A.S), ölüm melegi benden izin istiyor, ona haber ver» dedi.
Cebrail (A.S) «Yâ Muhammed. (S.A.V.) Rabb'in seni özlemle bekliyor. Sana niçin geldigini söylemedi mi? Allâh'a yemin ederim ki, ölüm melegi simdiye kadar hic kimseden izin istemis degildir. Bundan sonra hiç kimseden de izin isteyecek degildir. Fakat Rabb'in senin serefini eksiksiz hale getirmek istiyor. Bunun ile birlikte O seni özlemle beklemektedir.»
Peygamber 'imiz «O halde ölüm melegi gelinceye kadar yanimdan ayrilma» dedi ve kadinlara içeri girmelerine izin verdi.
Bu arada «Yâ Fatma, bana yaklas» dedi. Fatma O'na dogru egildi. Peygamber 'imiz kulagina bir sey söyledi. Gözyaslari içinde basini kaldirdi. Konusamiyordu. Arkasindan ona yine «Basini bana yaklastir» dedi. O'na dogru egildi. Kulagina bir seyler söyledi. Bu defa Fatma basini gülerek kaldirdi. Fakat yine konusamiyordu.
Gördügümüz durum sasirtici idi. Fatma'ya, daha sonra bu konuyu sorduk. Bize «Önce bana «ölecegim» dedi. O yüzden agladim. Sonra da «Rabbime seni bana kavustursun ve ev halkim arasinda ilk önce seni benim yanima versin diye duâ ettim» dedi. Bu yüzden gülümsedim» diye cevap verdi. Bu sirada Fatma iki oglunu O'na yaklastirdi. O da onlari kokladi.
Sonra ölüm melegi (Azrail (A.s)) gelerek selâm verdi, içeri girmek için izin istedi. Peygamber 'imiz de ona izin verdi. Ölüm melegi «Bize ne emir veriyorsun, ya Muhammed» (S.A.S.) diye sordu. Peygamber 'imiz ona «Beni derhal Rabbime kavustur» dedi. Bunun üzerine ölüm melegi söyle dedi:
«— Peki, hemen bu gün. Zaten Rabbin seni özlemle bekliyor. Sende oldugu gibi hiç kimse hakkinda tereddüt etmedi. Senden baska hiç kimsenin yanina izinsiz girmemi yasaklamadi. Fakat bekledigin an yakindir.»
Böyle dedikten sonra çikti. Cebrail (A.S) içeri girdi ve sunlari söyledi:
«— Ey Allah'in Rasûlü! Selâm üzerine olsun. Bu benim artik yeryüzüne son inisimdir. Vahiy ve dünya defteri artik dürüldü. Benim yeryüzünde senden baska hiç kimse ile isim yok. Seninle bulusmaktan gayri yeryüzü ile bir münasebetim yok. Seni hak üzere gönderen Ailâh'a yemin ederim ki, artik burada durmamin hiç bir gerekçesi kalmadi.»
Kaynak: ReformTürk http://www.reformturk.com/peygamberler-tarihi/25031-peygamberimizin-s-v-vefati.html#post47470
Evde bulunanlardan hiç birimiz bu sirada O'na bir kelime ile bile saskinligimizi ifâde edemedik. Duydugumuz sözlerin öneminden dolayi erkek yakinlarina bir haber göndermek bile aklimiza gelmedi. Sasirdik, donakaldik! Bu sirada basini gögsüme dayasin diye yer degistirip O'nun yanina vardim. Gögsünü tuttum. Bu arada bir bayginlik geçirerek halsizlesti. Alni hiç kimsede görmemis oldugum sekilde terlemisti. Terini silmeye koyuldum. O'nun bu son terinin kokusundan daha tatli bir koku hiç hissetmemistim. Kendine gelince O'na «Anam-babam, canim ve âilem sana feda olsun, alnin ne kadar terledi» diyordum. Bana «Ya Ayse! Müminin ruhu terleyerek, kefirin ruhu da esek ruhu gibi çeneleri crasindan çikar» dedi.
Iste o zaman kendimizi toparlayip âilelerimize haber gönderdik. Eve ilk giren ve O'nun görmedigi iik erkek babamin bana gönderdigi kardesim oldu. Böylece hic kimse gelemeden Peygamber'imiz (S.A.S.) aramizdan ayrildi!
Erkekleri O'nun yaninda bulunmaktan alakoyan Ulu Allâh'di. Çünki O'nun üzerine Cebrâil (A.S)'i ve Mikâil (A.S)'i görevlendirmisti. Bayginken «Yüce dosta» diyordu. Sanki tercihini yeniliyor gibiydi! Konusabildigi anlarda da «Namaza. Namaza» diye vesiyyette bulundu.
Hz. Aise (R.A.) Der ki: «Peygamber ´imiz pazartesi günü kusluk ile ögle arasi bir anda aramizdan ayrildi.»
Fatma (R. Anha) da buyurur ki, "Allah'a yemin ederim ki, bu ümmet, pazartesi günü tesiri hâlâ devam eden büyük bir hâdise ile karsilamistir."
Ümmü Gülsüm {R. Anha) Hz. Ali (R.A)'nin Küfe'de sehid edildigi gün bu sözün mislini söylemis «Pazartesi gününden beni neler çektim. Rasûlüllâh (S.A.S.) o gün öldü. Ali (R.A) o gün öldürüldü. Babam da o gün öldürüldü. Ben pazartesi gününden neler cektim, demistir
Hz. Ayse (R. Anha) sözlerine söyle devam eder. «Peygamber 'imiz aramizdan ayrilinca herkes Mescid'in etrafinda toplandi ve feryadlar yükselmeye basladi. Melekler Peygamber ´imizin üzerini benim elbisemle örtmüstü. Ve kalabaliga karismislardi.
Halkin bu hâdise karsisinda tepkisi degisik oldu. Kimi O'nun öldügüne inanmiyordu. Kiminin dili tutulmustu, ancak çok sonra konusabildiler. Bir kismi da mânâsiz, tutarsiz sözler söyleniyordu. Bazilarinin akli baslarinda idi. Diger bir kismi da oldugu yere çökerek kalmisti.
Hz. Ömer (R.A.) O'nun öldügüne inanamayanlardan idi, Hz. Ali (K.V.) yerine çöküp öyle kalmisti. Hz. Osman'in (R.A.) dili tutulmustu sanki. Müslümanlarin hiç biri o anda Hz Ebû Bekir {R.A.) ve Abbâs (R.A.) gibi kendilerine hâkim olamamislardi. Ulu Allah bu ikisine güç vererek onlara en dogru sekilde davranma imkânini bagisladi. Herkes her ne kadar Ebû Bekir'in (R.A.) dedigine uyuyordu ise de Abbâs (R.A) gelince söyle konustu:
"Kendisinden beska iiâh olmayan Allah adina yemin ederim "ki, Allah'in Rasûlü ölümü tatmistir. Zaten henüz oramizda iken Ulu Allah Ona;
«Sen de ümmetin de öleceksiniz. Sonra da Kiyamet Günü Rabbinizin katinda hesaplasacaksiniz» diye buyurmustu (Zümer - 30 - 31).
Ebû Bekir (R.A)'e haber» Hazrec kabilesinden Haris ogullarinin evindeyken verildi. Hemen geldi. Peygamber ´imizin yanina girdi. Yuzüna bakti, üzerine egiiip O'nu öptü ve «Yâ Rasûlallah , anam - babam yoluna feda olsun, iki kere ölecek degilsin. Allah'a yemin ederim ki, Allâh Rasûiü öldü.» Arkasindan kapiya cikarak toplanan halka sunlari söyiedi:
«— Ey insanlar! Kim Muhammed'e (S.A.S.) tapiyor idi ise bilsin ki, Muhammed öldü. Kim Muhammed'in (S.A.S.) Rabbi'ne tapiyor idi ise O, diri ve ölümsüzdür.
Utu Allâh;
«Muhammed, sadece bir peygamberdir. O'ndan önce nice peygamberler gelip geçmistir. Eger O, ölür veya öldürülürse, ardiniza mi döneceksiniz? Kim îki topugu üzerinde geri dönerse Allah'a hiç bîr zarar vermis olmaz. Allâh sükredenleri mükâfatlandiracaktir» buyurmustur. (Al-i Imran - 144)
Halk bu âyeti sanki ilk defa duymus gibi dinledi.»
Diger bir rivayete göre. Ebü Bekir (R.A.) haberi alinca selât-ü selâm getirerek Peygamber ´imizin evine girdi. Gözleri dolu dolu idi, girtlagi testinin bogazindaki su gibi durmadan asagi inip yukari çikiyordu. Buna ragmen sözlerine ve davranislarina gayet hâkim idi.
Peygamberimizin üzerine egildi, yüzünü açti. Alnindan ve yanaklarindan öptü, yüzünü oksadi. Sonra da gözyaslari içinde sunlari söyledi:
«— Babam, anam, canim ve aile halkim yoluna feda olsun. Hayatin da ölümün de güzel. Senin ölümünle, baska hic bir peygamberin ölümünde kesilmeyen vahiy, artik kesildi. Sen anlatilmaktan yücesin, o kadar büyüksün ki, senin için aglanmaz. Öyle seçkin olaun ki, hepimiz sana siginir olduk. Bizi öyle kaynastirdin ki, sende beraber olduk. Eger ölümün kendi tercihin ile olmasaydi, nefsimizi yasa bogardik. Eger Sen aglamayi yasak etmemis olsaydin, üzerinde aglamaktan gözyasîarimiz kururdu. Engel olamadigimiz gözyaslarimiz birbirinden ayrilmasi imkânsiz olan izdirabimizla seni hatirlamamizin nisanidir.
Allâh'im, bu duygularimizi bizden O'na ulastir. Ey Muhammed (S.A. S.) bizi Rabb'inin katinda hatirla, hep Senin aklinda kalalim. Eger bize biraktigin agirbaslilik olmasaydi, biraktigin yalnizliga hic kimse dayanamazdi. Allah'im! Bizim duygularimizi Peygamber 'ine ulastir ve O'nu aramizda tut. O'nun ile ilgili olarak bundan daha baska bir aci basimiza gelmesin. Kalblerimizi O'na dogru yücelt ki, Peygamber ´imiz bize güze! örnek oisun.
Allâh'dan kötülüklerimizi iyilige çevirmesini ve imanli olarak bizleri Peygamber ´imize kavusturmasini dileriz.
Hic süphesiz O, kendisinden istekte bulunanlarinin en keremlisi ve rahmetine umut baglananlarin en ulusudur! Hamd, âlemlerin Rabbi olan Allâh'adir.»