6-Allah için sevip Allah için buğz etmek: Yeniden diriliş günündeki nihai hükmün verileceği hesaba inananlar; “Allah için sever, Allah için buğz ederler.” Sevmede ve buğz etmede müminlerin ahirete iman etmelerinin belirleyici bir etkisi vardır. Bu yüzden Yüce Rabbimiz, babaları, oğulları, kardeşleri ve diğer akrabaları da olsa, öteki dünyaya kesin olarak iman edenlerin ,Allah’a ve resülüne, indirdiği vahyi hakikatlere karşı isyan edenleri sevmemeleri gerektiğini beyan etmektedir. Ahirete kesin olarak iman edenler arasında, ilahi hukuka karşı saygısız oldukları halde, münker olan bir konuda akrabalarına itaat edip sevenler yoktur
Öteki dünyaya kesin olarak iman edenler,en yakın akrabaları da olsa, eğer Allah’a ve resülüne isyan ediyorlarsa, onları sevmezler. Çünkü öteki aleme iman, sahibine iyi ile kötü arasında kesin bir sınır çizmeyi gerektiren net bir bakış açısı kazandırır. Sevmenin ve buğz etmenin ahirete imanla ilişkisini beyan eden ayet için bkz. Mücadele,58/22
7-İtaati Allah’a mahsus kılmak: Nihai anlamda emirlerine ve nehiylerine uyulması gereken tek güç Allah’tır. Allah’tan başkasına itaat, ancak meşruiyetini ilahi vahyin değer yargılarından aldığı zaman mümkündür. Aksi takdirde, öteki dünyanın mutlak varlığına gönülden iman eden müminlerin, dünyadaki zulüm ehlinin verdiği emirleri yerine getirmek gibi bir yükümlülükleri yoktur. Kaldı ki, böyle bir durumda şerre isyan etmek, büyük bir ibadet olup, ebedi mükafata da ulaşmanın dosdoğru bir yoludur.
Ahirete iman etmek; İtaati Allah’a ve O’nu rızası için çalışıp çabalayanlara has kılmayı gerektirir. Ahiret’ e kuşkusuz iman eden müminler, anlaşmazlığa düşülen her hangi bir konuda bencil arzuları veya beşeri doktrinleri değil Allah’ ı ve Resul’üne indirdiği ahkâmı hakem kılmadırlar.
Ahirete kuşkusuz iman edenlerin şiarı salt Allah’a itaat etmeleri ve meşruiyetini ilahi vahyin muhkem doğrularından almayan her emre isyan etmeleridir: Nisa,4/59.

8-İbadet mahallerini koruyup gözetmek: Allah’ ın mescidlerini onarıp gözetmek, Allah’ a ve Ahiret Günü’ ne iman edenlerin görevidir. Ayrıca onlar, namazında dosdoğru ve süreklidirler, arınmakla vermekle yükümlü olduğu zekatı, sadakayı ve infakı esirgemezler, bunları yaparken başkalarının kınamasına aldırmazlar. Çünkü sadece Allah’ tan korkup çekinirler. Bunlar, ilahi rehberliğe tabi olmanın ölçüsü ve göstergesi olan amellerdir.
İbadet mahallerini koruyup gözetmek, ahirete imanın dünyevi bedeli olan amellerindendir: Tevbe,9/17.

Ahiret Bilinci: Salih Amellerimizin Yüreklerimizdeki Azığı
Ahirete iman, Rabbimizin denetleyen bir ilah olduğuna iman etmekle de irtibatlıdır. Hakimiyetinde ortağı bulunmayan Yüce Allah, yarattıktan sonra kenara çekilmeyen, yaratmaya devam eden ve var ettiklerini de başı boş bırakmayıp onlarla alakasını çeşitli biçimlerde sürdüren bir ilahtır. İşte ahirette çekileceğimiz hesap da Rabbimizin denetleme araçlarından biridir.
Bu yönü ile ahirete iman, Allah’a imanın ayrılmaz bir parçası, mütemmim cüzüdür.
Öteki dünya inancı insanların dünya hayatına karşı aşırı bağlılıklarını önleyerek kin, nefret, hasetlik, hırs, bencillik gibi duygularını eğiterek ıslah eder. Zamanla bu duyguların baskısından kurtulmayı sağlayan bir inançtır, ahirete iman. Her anımızı uhrevi hesaba hazır olma diriliği ile geçirmeyi hedeflediğimizde, kendi öz benliğimizin kötülük çağrılarına ve şeytanın askeri olan zalimlere karşı hiçbir korkumuz kalmayacaktır. Ahireti önceleyen biz müminler adımlarımızı ölçülü ve hesaplı atmak zorundayız.

Ahirete iman; insanları kötülüklere karşı eğitip, şer odaklarının çağrılarına karşı daima hazır bir ruh hali ile, manevi donanımlar kazandırır. Bu iman ile kalbi dolu olan kişi, faiz, hırsızlık, rüşvet gibi toplumda daima garibanın/ mustadafın ezilmesine yol açan illetlerden uzak durur. Böylece tertemiz bir ruh ve kişilik sahibi olan müminlerin kendileri ile ve toplumla aralarında ilişki zulüm değil adalet temelinde yükselir.
Manevi doyum ve huzurun bir teminatı da kul hakkına girmemektir. Ahirete kuşkusuz bir inaçla iman edenler, başkalarının haklarına girmezler. Çünkü ölümün ağızları acıtan tadı, nefislerimizdeki dünya metaına karşı aşırı olan tutkumuzu firenleyen önemli bir işlev görmektedir. Değil mi ki, ölüm sonsuz mutluluğun ve huzurun bir başlangıcıdır; öyleyse söz dinlemeyen nefsimize ve çevremize durmadan ahireti hatırlatarak arınalım arındıralım...
Kaynak: ReformTürk http://www.reformturk.com/din-kulturu-ve-ahlak-bilgisi-dersi/21624-ahirete-imanin-bedelleri-post40847.html

Yeniden diriliş inancının unutulduğu, nihai hesaba hazırlıklı olma bilincinin yitirildiği bir dünyada, bütün maddi donanımları elde etse de, insanlar manevi destekten yoksun kalmaktadırlar. Alabildiğine bencilleştikleri için, huzursuzluklarına çare olacak devalar ararken yaptıkları imdat çağrılarını da kimseye duyuramadan, bir ömrü yok yere heba etmektedirler.

Ahiret inancı kalplerimizde ne kadar güçlü bir yer işgal ederse, bizi kötülüğe çağıran iç ve dış etkenlere karşı o kadar donanımlı, hazırlıklı olma imkanını elde edebiliriz. Ne mutlu bize ki, , nice günah davetlerini güçlü bir ahiret bilinci sayesinde bertaraf ederek etkisiz kılacak bir manevi dayanağımız vardır.
Rabbimiz, öteki dünyayı önceleyen müminlere şeytanların kötülük temennilerinin bir zararının dokunamayacağını Kur’an’da müjdelemektedir. Sebe Suresi’ndeki bu muştuya göre; ahirete kesin bir inanç taşıyan müminlere İblis’in askerleri olan insan ve cin şeytanlarının körüklediği şer odaklarının belirleyici bir etkisi olamaz. İşte Sebe Suresi’ndeki muştu:
“Halbuki İblis’in onlar üzerinde hiçbir zorlayıcı bir gücü yoktu ( zatenİblis’e insanları baştan çıkarma iznini vermişsek), ahiretin varlığına gerçekten inananları ona şüphe ile bakanlardan kesin bir şekilde ayırt emek için vermişizdir. Çünkü Rabbin her şeyi görüp gözetendir.”( Sebe,34/21.)

Sadece öteki dünyanın varlığından bütünüyle emin olanlar, şeytana karşı kutlu bir direniş örneği gösterirler. Bu direnişi gerçekleştirmeye çalışmayanların ise, beşeri kuruntularla ahirette büyük bir mükafatı ödül olarak alma hesabı yapmaları boşunadır. Çünkü biz müminleri diğer insanlardan ayıran en önemli vasıf; gayba iman etmemiz ve bu imanın gereklerini Ğarrra’ya/beşeri kuruntulara kapılmadan yerine getirme cihadı içinde olmamızdır.

Şeytani dürtülerle kendilerini kandırıp, ahiretin bedeli olan dünyevi ameller işlemeyenlerin kuruntuları öte dünyada gerçekleşmeyecek ve onlar onulmaz bir üzüntüye gark olacaklardır. Bu hüznün ise, içinde ebediyyen boğulmaktan başka bir faydası yoktur.

Öyleyse, ahiret gibi gaybi konularda kuruntuları bırakalım. Sadece ilahi vahyin kesin doğrularına teslim olalım. Doğrudan veya Allah adına kandıran şeytan ve askerlerine karşı uyanık olalım. Sonsuz ve bitimsiz ahiret mutluluğunu elde etmenin dünyevi bedellerini öderken yarım gönüllü olmayalım. Allah’a tam bir teslimiyet göstererek dünyada ve ahirette iyilik isteyelim. Bu dünyanın lehine ahiretten vazgeçenleri değil, ahiret lehine bu alemin sınırlı nimetlerinden vazgeçen peygamberleri örnek alalım.