Bilgelerden birini dinledim. Diyordu ki: “Hiçbir kimse cahilliğini itiraf etmez. Biri konuşurken daha sözünü bitirmeden lafa başlayan kimse müstesna”. “Ey akıllı kişi, sözün başı, sonu vardır. Sözün ortasında söze başlama. Akıllı, tedbirli, bilgili insan, eğer susan yoksa söze başlamaz.”
Afiyetin değerini ancak felaket gören bilir. Ey karnı tok olan, sana arpa ekmeği hoş gelmiyor. Ama senin gözünde çirkin olan şey benim sevgilimdir. Sevdiği göğsünde olanla, kapıya gözünü dikip bekleyen arasında fark vardır.
Alçak adam sarhoşluğun son haddine vardı mı, darlık gününü düşünmez. Ağaç, bahar mevsiminde meyve saçar, şüphesiz kışın da çıplak kalır.
Bir kimse benden onun vasfını sorsa . . . Gönlünü kaptıran kişi, bir nişanı olmayan sevgiliden nasıl bahsedebilir ki? Aşıklar sevgilinin yolunda can verenlerdir. Ölülerden ses gelmez ki?
Bilge, söylenmemesinden zarar geleceği zaman söze başlar ve yememekten zarar geleceği zaman lokmaya uzanır. Şüphesiz sözü hikmet olur, yemesi sağlık getirir.
Ey benim şahsımı hakir gören, sakın iriliği meziyet sanma. Meydan gününde ince belli at işe yarar, besili öküz değil.
Kaynak: ReformTürk http://www.reformturk.com/lise-edebiyat-dersi/19861-sadi-gulistan-post38005.html
Göğse giren hava hayatı uzatır, çıkan hava vücuda ferah verir. Şu halde bir nefeste iki nimet mevcut ve her nimete bir şükür vaciptir.
Altın da, gümüş de topraktan çıkar, ama her taşın içinde bunlar bulunmaz. Süheyl yıldızı bütün alemin üstünde parlar, öyleyken, bir yerde meşin yapar, bir yerde sahtiyan.
Kardeşim, ben Allah’a şükür etmeliyim. Çünkü peygamberlerin mirasına, yani ilme kondum; oysaki sen Firavun’un, Haman’ın mirasına, yani Mısır saltanatına kondun.
Asık suratlıdan bir şey isteme. Onun kötü huyundan elem duyarsın. Gönlünün gamını anlatacaksan öyle bir kimseye anlat ki, yüzünü görürken ferahlayasın. Kapıcıların cefasına katlanmaktansa, efendinin ihsanından vazgeçilmelidir. Kasapların çirkin takazalarını çekmekten, et arzusuyla ölmek daha iyidir.