Turgut— Neden çevirsin? Bir zorunluluğu mu var?
Mercan— (ağlayarak) Yüzüm karaysa bunda benim ne suçum var. Tanrı öyle istemiş, öyle olmuş.
Haldun— özür dileriz kardeşim. Çok üzüldük. Bak simitlerin hepsi yerli yerinde.
Mercan— Ama artık onlar bir işe yaramaz ki!
Turgut— Neden?
Mercan— Onlar yere düştü, kirlendi. Belki de mikrop kapmışlardır.
Turgut— Ama onların düştüğünü bizden başka bilen yok ki. Toplarken üzerindeki tozlan da silkeledik. Hiç belli değil döküldükleri...
Mercan— Olsun, yine de bir işe yaramaz benim için onlar.
Turgut— Anlayamadım doğrusu, neden yaramasın? :
Mercan— Ben bu simitleri çocuklara satıyorum. Hepsi iyi kalpli çocuklar. Başkasından simit almadan benden alıyorlar. Çok da seviyorlar beni. Biliyorum, yerdeki mikroplar bu simitlere bulaştı şimdi. Ya o çocuklara bir hastalık geçerse!...
Leylâ— öyleyse biz alacağız simitlerini, say bakalım Haldun kaç simit var?
Haldun— (Hepsini sayar.) Tam 15 simit var burada.
Leylâ— 100 biner liradan 1 milyon 500 bin lira eder.
Leylâ— (Cebinden bozuk para çıkarır sayar.) Bende bir milyon lira var.
Haldun— Bende de 250 bin lira kadar olacak. (Parayı çıkarır.) Al Leylâ.
Leylâ— Teşekkür ederim Haldun. Daha 250 bin lira lâzım.
Turgut— (Cebinden parasını çıkarır.) Onu da ben veriyorum. Şimdi tamam oldu mu?
Leylâ— Tamam Turgut. (Mercan'a) Al paranı. Simitlerini biz satın aldık.
Mercan— Olmaz, onları size de satamam. Mikroplandı hepsi... Ben okula gitmiyorum ama biliyorum, toprağın içinde yığınla mikroplar vardır.
Kaynak: ReformTürk http://www.reformturk.com/piyesler/52818-simitci-mercan-post108634.html
Leylâ— Bu kaza bizim yüzümüzden oldu. Bunu ödemeye mecburuz.
Mercan— Siz bir şey yapmadınız ki...
Turgut— (Leylâ'ya) Ver bana paralan Leylâ.
(Leylâ paralan Turgut'a verir.)
Zeynel— Amma da şımartıyorsunuz şu Gündüz Feneri'ni. Ne olmuş sanki döküldüyse. Gitsin başka yerde satsın. Hem satar da. Bakmayın onun böyle yaptığına.
Mercan— Ben sizden bir şey istemedim ki. Bir kaza oldu. Bunda ben de suçluyum. Seni dinleyip suratımı çevir-seydim, belki de bu olmazdı. İnatçılık ettim. Hep benim yüzümden oldu. Ne yapayım kendim öderim parasını.
Zeynel— Yani simitleri satmayacaksın öyle mi?
Mercan— Mikroplandı dedim ya. Para kazanacağım diye insanların sağlığıyla oynayamam ki. Sonra nerede kalır benim insanlığım.
Zeynel— Peki, ne olacak şimdi bu simitler?
Mercan— Götürüp hayvanat bahçesindeki kuşlara vereceğim.
Zeynel— inanalım mı şimdi bu sözlerine.
Mercan— ister inanın ister inanmayın. Ben böyle yapacağım.
Turgut— Bırak Zeynel. Sen bunu anlayamazsın. Çünkü sen daha insanlara karşı nasıl davranılacağını öğrenememişsin. Ben senin yerinde olsam, özür dilerdim ondan.
Zeynel— Kimden özür dileyecekmişim? Gündüz Fene-ri'nden mi?
Turgut— Hâlâ inadında devam ediyorsun, insanların renkleri ne olursa olsun. İster siyah, ister kızıl derili, ister beyaz ya da sarı... Hangi renkten olursa olsun insan her zaman insandır. Yeter ki yüreklerinde senin gündüz feneri diyerek rengiyle alay ettiğin şu simitçi çocuk kadar bir aklık, bir temizlik bulunsun. (Mercan'a) Bu paraları kabul etmezsen çok üzüleceğiz. Simitleri biz satın alıyoruz. Korkma yemeyeceğiz onları. Senin dediğin gibi yapacağız.
Mercan— Nasıl?