Küçük prens
Altı yıl önce Sahra Çölü’nde uçağım kaza yapıncaya kadar içimi dökecek gerçek bir dostum olmadan yapayalnız yaşadım. Motorum arızalanmıştı. Yanımda ne bir teknisyen, ne de bir yolcu olmadığı için, onu kendim tamir etmek zorundaydım. Bu işin güç olacağını biliyor, ama sonunda başaracağımı umuyordum. Bu bir ölüm kalım meselesiydi. Yanımda bana ancak bir hafta yetecek kadar su vardı.
Çöldeki ilk gecem kumların üzerinde uyuyarak geçti. Buraya en yakın yerleşim yeri 1600 kilometre uzaktaydı. Deniz kazası geçirerek okyanusun ortasında kalakalmış bir denizciyi düşünün. Benim durumum böyle bir denizciden çok daha vahimdi. Şimdi güneş doğarken cılız, tuhaf bir sesin beni uyandırmasına ne kadar şaşırdığımı tahmin edebilirsiniz. Bu ses:
PRENS “ Lütfen bana bir koyun resmi çizin” diyordu.
ASE “Ne?”
PRENS “Bana bir koyun resmi çizin”
ASE Peki ama, burada ne yapıyorsun sen?”
PRENS “Lütfen bana bir koyun çizin.”
ASE Ama ben resim çizmeyi bilmiyorum.
PRENS “Bunun önemi yok. Bana bir koyun resmi çizin” .
ASE tamam bir sana bir şeyler çizdim.
PRENS ”Hayır, hayır! Ben fil yutmuş bir boa yılanı istemiyorum. Boa yılanı çok tehlikeli bir hayvandır, fil ise hantaldır. Benim yaşadığım yerde her şey çok küçük. Bana bir koyun lazım. Bana bir koyun resmi çizin.”
ASE tamam o zaman
PRENS “Yoo! Bu çok hasta bir koyun. Bana başka bir tane çizin”
ASE peki bir tane daha çiziyorum
PRENS”Bu bir koyun değil, bir koç, bak boynuzları var...”
ASE ya bu?
PRENS “Bu çok yaşlı. Ben uzun süre yaşayacak bir koyun istiyorum.”
ASE küçük bey Sabrım tükenmek üzere Bir an önce motoru tamir etmeye başlamam gerekiyor . Bu sana çizdiğim son resim. ” Bu sadece bir kutu. İstediğin koyun kutunun içinde.”
PRENS “Evet ben de tam böyle bir şey istiyordum. Sizce bu koyun çok ot ister mi?”
ASE “Niye sordun?”
PRENS “Çünkü benim yaşadığım yerde her şey öyle küçük ki…”
ASE “Canım artık bir koyun için biraz ot bulunur herhalde. Hem sana çizdiğim koyun çok küçük zaten.”
PRENS” Bana pek küçük gibi gelmedi. Hey! Bak sen şuna, uyudu”
PRENS “Nedir bu?”
ASE “ Uçak, benim uçağım. Gökyüzünde uçar.”
PRENS “ Ne? Yani gökten mi düştün?”
ASE Evet
PRENS “ Ama bu çok hoş”
PRENS “ O halde sen de gökyüzünden geliyorsun,peki hangi gezegenden?”
ASE “ Yani sen başka bir gezegenden mi geldin?”
PRENS “Bununla pek fazla uzaktan geliyor olamazsın...”
ASE “ Nereden geliyorsun sen küçük dostum? Sözünü ettiğin bu ‘benim yaşadığım yer’ neresi? Çizdiğim koyunu nereye götüreceksin?”
PRENS “ Çizdiğin koyunun en iyi yanı ne biliyor musun? Geceleyin onu ev olarak kullanabilecek.”
ASE “ Elbette. Hem iyi bir çocuk olursan sana onu bağlaman için bir ip ve bir direk de çizerim.”
PRENS “Bağlamak mı? Ne komik bir fikir!”
ASE “Bağlamazsan, çeker gider ve kaybolur.”
PRENS “Gider mi? Nereye gidebilir ki?”
ASE “ Her yere, burnunun doğrusuna çeker gider.”
PRENS “Bir şey olmaz. Benim yaşadığım yerde her şey öyle küçük ki... Orada burnunun doğrusuna giden birisi, pek fazla uzaklaşamaz.”
PRENS “Koyunların küçük çalıları yediği doğru mu? “
ASE “ Evet, yerler “
PRENS “ Baobap ağacını da yerler öyleyse “
ASE baobaplar küçük çalılar değildir birkaç katlı bina büyüklüğündeki ağaçlardır . Yanında bir fil sürüsü götürsen bile, tek bir baobap ağacını yiyip bitiremezler “
Kaynak: ReformTürk http://www.reformturk.com/piyesler/52816-kucuk-prens-post108629.html
PRENS (küçük prens kahkaha atarak) Götürdüğüm filleri üst üste dizmem gerekirdi “ “Baobaplar da başlangıçta küçüktürler “
ASE “ Elbette öyle. Peki ama koyunun bu küçük baobapları yemesini neden istiyorsun?
PRENS “ bunda anlamayacak ne var? Bu bir çeşit disiplin. Sabah uyandığınızda nasıl yüzünüzü yıkayıp temizliğinizi yapıyorsanız, gezegene de aynı şeyleri yapmanız gerekir. Bunu büyük bir dikkatle yapmalısınız. Bütün baobapları hemen sökmelisiniz yoksa bir süre sonra gül fidelerine benzerler. İşte o zaman hangisinin gül hangisinin baobap olduğunu anlayamazsınız. Bu sıkıcı bir iştir, ama oldukça kolaydır.”
PRENS “Güzel bir resmini yapmalısın bunun. Böylece sizin oradaki çocuklar da nasıl bir şey olduğunu görsünler. Ufak bir işi ertesi güne bırakıvermenin pek sakıncası olmaz çoğu kez, ama baobaplar ertelenirse felaket! Tembel birisinin yaşadığı bir gezen biliyorum. Adamcağız yalnızca üç küçük fideyi sökmeye üşendiydi de…”
ASE ah küçük prens! Her an biraz daha anlıyorum o kısa ve hüzünlü geçmişinin gizlerini… epeydir tek eğlencen oturup gün batımını izlemek olmuş demek.
PRENS “ Güneşin batışını izlemeyi çok severim. Haydi gidip izleyelim “
ASE “Ama beklememiz gerekiyor...”
PRENS “Neyi? “
ASE “ Güneşin batmasını.”
PRENS Bir keresinde güneşin batışını tam kırk dört kez izledim “ Bilirsin, insan çok mutsuz olduğu zamanlarda güneşin batışını izlemeyi sever.”