12. SORU: TECAVÜZCÜ, MAĞDURLA EVLENEREK CEZADAN KURTULABİLECEK Mİ?

YANIT: Eski TCK’da, yukarıda da işaret ettiğimiz gibi, cinsel saldırı ya da kız-kadın kaçırma suçlarında “etkin pişmanlık” adı verilen, suçun mağdurunu korumak yerine, suçluyu korumaya alan bir düzenleme bulunuyordu; Cinsel saldırıda bulunan ya da kız kaçıranın mağdurla evlenmesi halinde cezası 5 yıl süre ile ertelenmiş oluyordu. Beş yıl süre ile evlilik birliğinin sürmesi halinde de eylemcinin cezası ortadan kaldırılıyordu.

Kadını, kendisine tecavüz eden ya da zor kullanarak kaçıranla evlendirip cezalandıran ve onun yaşamını zindana çeviren bu uygulamanın insan haklarının korunması ile uzaktan yakından ilgisi yoktu. Bu uygulamada mağdur, suçlu, suçlu ise ödüllenen durumunda bulunuyordu. Yeni yasamızda, tecavüze uğrayan genç kızların tecavüzcüsü ile evlenmesi halinde tecavüz edenin cezadan kurtarılmasına olanak sağlayan bu hukuka aykırı düzenleme kaldırıldı.

13. SORU: BEKARET KONTROLÜ YASAL MI?

YANIT: “Bekaret kontrolü” her zaman hukuka aykırı idi. Yeni yasamızda “Bekaret Kontrolü” deyimi açıkça ifade edilmiyor. Bu kavram yerine “genital muayene’ terimi kullanıldı. Bundan böyle, ancak bir suçun araştırılmasına bağlı olmak koşulu ile ve yargıç ya da savcı kararı ile bu tür muayene gerçekleştirilebilecek. Yetkili hakim ve savcı kararı olmaksızın, kişiyi genital muayeneye gönderen veya bu muayeneyi böyle bir karar olmaksızın yapan eylemci ceza görecek. (TCK: 287)

Ancak, bulaşıcı hastalıklar nedeni ile kamu sağlığını korumak amacı ile kanun ve tüzüklerde öngörülen hükümlere uygun olarak yapılan muayeneler için bu madde hükmü uygulanmayacak.

SORUN: Bu düzenlemede eksik olan yan, bu tür muayeneler için mağdurun olurunun aranmamış olmasıdır. Bir suçun araştırılması hali dahi olsa, bireyin beden bütünlüğüne müdahalenin onun iznine bağlı olması gereklidir. İnsan haklarına uygun bir koruma ancak, bu müdahaleye bireyin onayı ile mümkün olmalıdır. Hasta hakları yönünden dahi korumaya alınan bu hakkın, suçun mağduruna da tanınması yerinde olacaktır.

Özellikle delil elde etmek için seçilmiş olduğu ileri sürülen bu yöntem, çok ikna edici değildir. Bugün ulaşılan teknik, cinsel saldırı suçlarında, saldırganın ve eylemin niteliğinin saptanması için geniş olanaklar tanımaktadır. Cinsel saldırı suçunun mağdurunun, genital muayene nedeni ile ikinci bir travma altında kaldığı unutulmamalıdır.

14. SORU: EVLİLİK DIŞI DÜNYAYA GELEN ÇOCUĞUN ÖLDÜRÜLMESİNE CEZA İNDİRİMİ SÜRÜYOR MU?

YANIT: Yeni TCK’da, evlilik dışı dünyaya gelen çocuğun annesi tarafından namus kurtarma gerekçesi ile öldürülmesi eylemine ceza indirimi getiren bir düzenleme artık yoktur. Yeni TCK; insan yaşamını, korunacak en yüksek değer olarak kabul etmekte ve namus kavramının yaşama hakkının üzerinde tutulmasını reddetmektedir.

15. SORU: NAMUS CİNAYETLERİNE YENİ TCK NASIL YAKLAŞIYOR?

YANIT: Kadınların yıllardır ısrarla savundukları ‘Namus cinayetleri’ne indirim sağlayan düzenlemelerin yürürlükten kaldırılması ve nitelikli adam öldürme fiili olarak tanımlanıp, cezalandırılması istemi, kısmi bir kabulle TCK’da yer almış bulunuyor. TCK değişikliği tartışmalarında en önemli sorun alanlarından birini oluşturan bu istem, yasamıza ‘töre cinayetleri’ nitelemesi ile girmiş oldu.

Ayrıca yeni TCK, 29. maddesinde, daha önce ceza indirimine olanak sağlayan ‘Haksız Tahrik’ maddesini yeniden düzenlemiş bulunuyor. Buna göre, ‘haksız tahrik’in (Hukuk düzeninde onaylanmayan eylem) kabulü için, hiddet ve şiddetli eylemin haksız bir fiil sonucu ortaya çıkması ve doğrudan haksız fiil eylemcisine yönelik olması aranıyor. Örneğin, tecavüz sonucu hamile kalmış bir kadının öldürülmesi eyleminde fail, ceza indiriminden yararlanamıyor. Suçun mağduruna yönelik eylemlerde ceza indiriminin uygulanmasının önüne geçilmiş oluyor.

SORUN: Namus ve töre cinayetlerinin içerik olarak farklı anlamlar taşıması karşısında bu maddedeki düzenlemeyi yeterli bulmadığımız açıktır. Ancak, yasanın özellikle ‘haksız tahrik’ başlıklı 29. maddesinin gerekçesinde yasa koyucunun bu iki kavramı, aynı anlamlar yükleyerek açıklamış olması namus cinayetlerinin de aynı madde içinde ve nitelikli adam öldürme fiili olarak değerlendirilmesine olanak sağlamaktadır.

16. SORU: AİLE BÜYÜKLERİ, EŞ YA DA ÇOCUKLARA YÖNELİK ŞİDDET CEZA YASASI KAPSAMINDA MIDIR?

YANIT: TCK, bu tür suçları, vücut dokunulmazlığına karşı suçlar olarak nitelemektedir. Şiddet, her biçimde suçtur. Aile bireylerinden biri olmak, diğerine şiddet uygulamaya izin vermez. Hukuk, bireyin yaşama hakkını, en temel değer olarak kabul eder. Bu nedenle, TCK’nın 86. ve 87. maddelerinde, bir başka kişiye karşı kasıtlı olarak, zarar veren, onun sağlığının ya da algılama yeteneğinin bozulmasına neden olan kişinin cezalandırılacağı belirtilmektedir.

Bu fiil, ‘üstsoya, altsoya, eşe veya kardeşe karşı’ yapılmışsa ceza, artırılacaktır.

Şayet kasten yaralama, gebe bir kadına karşı işlenir de çocuğun vaktinden önce doğmasına neden olursa ya da sürekli bir bedensel zaafa yol açarsa veya yaşam tehlikesi yaratırsa verilecek ceza bir kat artırılacaktır.

Yaralama, mağdurun bitkisel yaşama girmesine, iyileşmesi olanağı olmayan bir hastalığa yakalanmasına, duyularından ya da organlarından birinin işlevini yitirmesine, konuşma ya da çocuk yapma yeteneğinin yitirilmesine, yüzünde sürekli değişikliğe, gebe kadının çocuğunun düşmesine neden olursa, verilecek ceza iki kat artırılacaktır.

Kasten yaralama vücutta kemik kırılmasına neden olduysa kırığın yaşam fonksiyonlarındaki etkisine göre ceza artırılarak verilebilecektir.

17. SORU: TCK İŞKENCEYİ VE EZİYETİ NASIL TANIMLIYOR?

YANIT: Anayasamızın 17. maddesinde ve ülkemizin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerde, kimseye eziyet ve işkence yapılamayacağı açıkça belirtilmiştir.

Uluslararası sözleşmeler ve iç hukukumuz, işkenceyi insan onuruna aykırı görmekte ve cezalandırmaktadır. İşkence suçu ile korunan değer, bireyin vücut dokunulmazlığı ve onurudur.

Yeni TCK’nın 94. Maddesi’nde işkence suçu şu biçimde tanımlanmaktadır:

‘Bir kişiye karşı insan onuruyla bağdaşmayan ve bedensel veya ruhsal yönden acı çekmesine, algılama veya irade yeteneğinin, etkilenmesine, aşağılanmasına yol açacak davranışları gerçekleştiren kamu görevlisi hakkında 5 yıldan 12 yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.’

Suçun, çocuğa, beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan kişiye ya da gebe kadına karşı işlenmesi halinde, 8 yıldan, 15 yıla kadar hapis cezası verilecektir.

Eylemin cinsel yönden taciz şeklinde gerçekleşmesi halinde, on yıldan onbeş yıla kadar hapis cezasına hükmolunacaktır.

Yasanın 95. Maddesi’nde de işkence fiilinin yarattığı sonuçlara bağlı olarak artırımlı halleri sıralanmaktadır.

Bu tanımda, ‘suçun sadece kamu görevlileri tarafından ve suç işlediği savı ile gözaltında tutulan kişiye karşı, ikrar elde etmek amacı ile işlenmesi’ kabulünden daha ileri bir kabul ve tanımlamaya gidildiği açıkça görülmektedir.
Kaynak: ReformTürk http://www.reformturk.com/ders-notlari/51959-turk-ceza-kanunlari-kadinlara-neler-getiriyor-post107103.html

Eziyet, TCK’nın 96. maddesinde tanımlanmaktadır. Bir kişiye karşı insan onuruyla bağdaşmayan bedensel veya ruhsal yönden acı çekmesine, aşağılanmasına yol açacak davranışlarda bulunmasıyla gerçekleşen, sistemlilik ve süreklilik arzeden davranışlardır.

Yasanın 96. maddesinde, eziyet fiilinin, çocuğa, beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan kişiye ya da gebe kadına karşı, üstsoy veya altsoya, babalık veya analığa veya eşe karşı işlenmesi halinde, kişi hakkında artırılarak hapis cezası verilecektir.

18. SORU: ÇOCUK DÜŞÜRME VE ÇOCUK DÜŞÜRTME HANGİ KOŞULLARDA SUÇTUR?

YANIT: TCK’nın 99. 100. ve 102. Maddelerinde, rızası olmaksızın bir kadının çocuğunu düşürten kişinin cezalandırılacağı belirtilmemektedir.

Rızaya dayalı olarak çocuğun aldırılması, gebelik süresinin 10 haftadan az olması koşuluna bağlıdır. Bu durumda, çocuğun düşürtülmesine rıza gösteren kadın ve çocuğu düşürten kişi ayrı ayrı ceza alır. Bu eylem nedeniyle, kadının beden ve ruh sağlığında zarar ortaya çıkmışsa ceza artırılır.

SORUN: TCK Platformu bu sürenin 12 hafta olmasını talep etmiştir.

19. SORU: KISIRLAŞTIRMA HANGİ HALLERDE SUÇTUR?

YANIT: Bir erkek ya da kadını rızası olmaksızın kısırlaştıran kimseye ceza verilir. Bu eylem kısırlaştırma işlemi yapma yetkisi olmayan bir kişi tarafından yapılırsa ceza artırımı uygulanır.

20. SORU: EŞİM, AİLE BİREYLERİMDEN BİRİ YA DA HERHANGİ BİRİ BENİ BİR YERDE KALMAYA ZORLAYABİLİR Mİ?

YANIT: TCK’nın 109. Maddesinde ‘Bir kimseyi hukuka aykırı olarak bir yere gitme veya bir yerde kalma özgürlüğünden yoksun bırakan kişiye’ ceza verilmektedir. Bu eylem sırasında, cebir, tehdit veya hile kullanılması halinde ceza miktarı artırılır.

Bu suçun; silahla, üstsoy, altsoy, eşe karşı ya da çocuğa veya kendini savunamayacak durumda olan kişiye karşı işlenmesi halinde de artırılarak ceza uygulanacaktır.

Bu suç cinsel amaçla işlenmişse, verilecek cezalar yarı oranında artırılacaktır. Ancak, suç işleyen, soruşturmaya başlamadan önce mağdura bir zarar vermeden ve kendiliğinden, mağduru güvenli bir yerde serbest bırakırsa, cezası üçte ikisine kadar indirilebilecektir.

21. SORU: TCK’YA GÖRE AYIRIMCILIK SUÇ MUDUR?

YANIT: Bu kavram, TCK’ya yeni girdi. Bireyler arasında yasaları ihlal ederek ayırımlar yapılmasını ve böylece, ayırıma tabi tutulan kişinin, hukukun sağladığı olanaklardan yoksun bırakılmasını cezalandırıyor. Yasada; taşınmaz malın satılmaması, devredilmemesi bir hizmetin sunulmaması ya da bireyin işe alınmaması halleri, “ayırım” olarak değerlendirilmiş ve cezalandırılmıştır. (Madde: 122)

TCK’da iş ve çalışma hürriyetinin ihlali hali, ayrıca 117. Madde’de de yer almaktadır. Maddenin 1. fıkrasında bireyin iş ve çalışma özgürlüğünün zor ya da tehdit yoluyla engellenmesi, şikayete bağlı suç olarak ifade edilmektedir.

Maddenin 2. fıkrasında çaresiz ya da kimsesiz kişilerin bu durumunu ya da bir kişiye bağlılığı sömürerek bireyleri ücretsiz olarak çalıştıranlar ya da sunduğu hizmetle orantısız düşük ücret verenler, ayrıca bu durumda bulunan kişileri insanlık onuruyla bağdaşmayacak çalışma ve konaklama koşullarında tutanlar daha ağır cezayla cezalandırılmaktadır.

SORUN: Ancak, her alanda olduğu gibi cinsiyet ayırımının yapılmasında da bu suçun daha geniş olarak ele alınması gerekirdi. TCK’nın 122. Maddesi’nin 1. Bendi’nde: ‘Kişiler arasında dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım yapılarak’ cümlesi bulunmaktadır. Bu cümlenin başına ‘her ne suretle olursa olsun’, ‘yapılarak’ sözcüğü yerine de, ‘yapılması yasaktır’ sözcükleri eklenerek yapılacak suç tanımı, ayırımcılık fiilinin ceza yaptırımına bağlanmış olmasını daha açık ve net bir biçimde kapsayacaktır. Çünkü yaşamın içinde, yasada sayılan nedenlerle ayırım salt üç alanda değil, çok değişken hal ve durumlarda karşımıza çıkabilmektedir. Her türlü hakkın, ayırımcılık yapılarak cezalandırılması suç sayılmalıdır. Bu eksikliğine karşın, bu maddenin TCK’da yer alması olumlu olmuştur. Özellikle işe alınmada ve çalışma yaşamında karşılaşılacak ayrıcalıklar, bu madde ile ceza yaptırımına bağlanabilecektir.

22. SORU: YASADA, HAYASIZCA HAREKETLER NASIL TANIMLANMAKTADIR?

YANIT: TCK, ‘Alenen cinsel ilişkide bulunan ve teşhircilik yapan kişileri’ cezalandırıyor. Bu cezalandırmanın gerekçesinde ‘toplumun sahip olduğu ortak edep (ar ve haya) duygularının, edep törelerinin ihlali, incitilmesi ve hangi şekilde olursa olsun, edep ve ahlak temizliğine açıkça saldırı niteliği taşıyan hareketler, tutum ve davranışların cezalandırıldığı’ ifade ediliyor. (TCK: 225)

SORUN: Gerekçede yer alan bu açıklama esas olarak yasa metni ile çelişiyor. Gerekçede hayasızca sayılan hareketlerin ‘her ne suretle olursa olsun’ biçiminde tanımlanmış olmasına karşın yasa metninde hayasız hareket olarak tanımlanan eylemlerin ‘aleni cinsel ilişki ya da teşhircilik olduğunun’ anlaşılması gerekmektedir. Gerekçede bu tanımın çok genel bir biçimde ifade edildiği görülmektedir ki böyle bir değerlendirme ***fi uygulamaların gündeme gelmesine neden olabilir. Bu maddenin gerekçesinde bir başka sorun ‘alenen cinsel ilişkide bulunma’ eyleminin ‘cinsel arzuların tatmini amacına yönelik her türlü davranış’ biçiminde tanımlanmış olmasındadır. Teşhirciliğin konusu da ‘kişinin cinsel organlarından ibaret değil’ biçiminde tanımlanmıştır. Oysa teşhircilik, cinsel organın teşhiri biçiminde anlaşılmalıdır. Cinsel ilişkiden anlaşılması gereken de filli cinsel ilişkidir. Yasanın bu anlamda yeniden düzenlenmeye gereksinimi bulunmaktadır. Aksi halde sokakta birbirine sarılmış iki insanın ya da kısa etek giymiş bir kadının bu madde kapsamında suçlanması söz konusu olabilecektir ki bu durum hukukla açıkla çelişecektir.

23. SORU: YASA, MÜSTEHCENLİĞİ NASIL TANIMLIYOR?

YANIT: Yasanın 226. Maddesinde ‘Müstehcenlik’ başlığı altında ‘bir çocuğa müstehcen görüntü, yazı veya sözleri içeren ürünleri veren ya da bunların içeriğini gösteren, okuyan, okutan veya dinleten, bunları çocukların bulunduğu yerlerde sergileyen, satan, kiralayan, bunları promosyon olarak veren, reklamını yapan kişiler’ cezalandırılmaktadır.

Bunların basın ya da yayın yoluyla yayınlanması, bu yayınlarda çocukların kullanılması, çocukların kullanıldığı ürünlerin satışa sunulması halinde, ceza ağırlaştırılarak verilmektedir. Yine bu maddede, şiddet kullanılarak hayvanlarla, ölmüş insan bedeni üzerinde veya doğal olmayan yoldan yapılan cinsel davranışlara ilişkin yazı, ses veya görüntüleri içeren ürünleri üretmek, satışa sunmak gibi eylemlere de daha ağır ceza verilmektedir. Bu madde hükümlerinin istisnası, bilimsel eserler ve çocuklara ulaşması engellenmek koşuluyla sanatsal ve edebi değeri olan eserlerdir.

SORUN: ‘Müstehcenlik’, salt çocuklar yönünden önlem alınmasını gerektiren bir kavram değildir. Ayrıca müstehcen kavramının yasada açıkça ifade edilmemiş oluşu ve gerekçede müstehcen olanın hayasızca hareketlerle özdeş tutulmuş olması, hem suçun iyi tanımlanmamış olmasını getirmekte, hem de yaptırımın ***fi uygulamalara aracı kılınması tehlikesini yaratmaktadır.

24. SORU: TCK; BİR ÇOCUĞU YA DA KİŞİYİ, FUHUŞA TEŞVİK ETMEK YA DA FUHUŞ İÇİN ARACILIK YAPMAK SUÇUNU NASIL TANIMLAMAKTADIR?

YANIT: TCK’nın 227. Maddesi’nde; çocuğun ya da bireyin fuhşa teşvik edilmesi, bunun yolunun kolaylaştırılması, fuhşa aracılık edilmesi, bu amaçla yer temin edilmesi, fuhuş amacıyla ül***e insan sokulması ya da ülke dışına insan çıkarılması fiillerini gerçekleştirenler hakkında ceza yaptırımı bulunmaktadır. Bu fiiller, cebir, tehdit ve hileyle yapılırsa verilecek ceza iki kat artırılacaktır.

Yukarıdaki eylemleri, eş, üstsoy, kayın üstsoy, kardeş, evlat edinen, vasi, eğitici, öğretici, bakıcı, koruma ve gözetim yükümlülüğü bulunan kişiler ya da kamu görevi veya hizmet ilişkisinin sağladığı nüfuzu kötüye kullananlar gerçekleştirirse verilecek ceza yarı oranında artırılacaktır.

25. SORU: BİRDEN ÇOK EVİLİK, HİLELİ EVLENME, RESMİ NİKAH OLMAKSIZIN DİNSEL TÖRENLE EVLENME SUÇLARININ CEZALARI NEDİR?

YANIT: Yeni TCK, daha önceki Ceza Yasasında olduğu gibi, evlilik kurumunu yasal güvencelerle donatmaktadır. Evli olmasına rağmen başkasıyla evlenme işlemi yaptıran ya da kendisi evli olmamakla birlikte evli olduğunu bildiği kişiyle evlilik işlemi yaptıran kişilere hapis cezası verilmektedir. (TCK: 230)

Gerçek kimliğini saklayarak başkasıyla evlenen kişi hakkında ise, hapis cezası verilmektedir. Aralarında evlenme akdi ya da resmi nikah olmaksızın evlenmenin dinsel törenini yaptıranlar ve yapanlar hakkında da hapis cezası verilecektir. Bu durumda taraflar medeni nikah yaparlarsa, kamu davası ve hükmedilen ceza sonuçlarıyla ortadan kalkacaktır.

26. SORU: AYNI KONUTTA BİRLİKTE YAŞADIĞI KİŞİLERE KÖTÜ MUAMELEDE BULUNAN DA CEZA ALIR MI?

YANIT: TCK, 4320 Sayılı Ailenin Korunması Yasası ile bir denklik sağlayarak aynı konutta birlikte yaşadığı kişilerden birisine karşı kötü davranışta bulunan kişiyi hapis cezasıyla cezalandırmaktadır.

Bu kötü davranış; büyütmek, okutmak, bakmak, muhafaza etmek, meslek veya sanat öğretmekle yükümlü olduğu birey üzerinde terbiye hakkından doğan, disiplin yetkisi kötüye kullanılarak gerçekleşmişse, 1 yıla kadar ceza verilir. (TCK: 232)

SORUN: Bu maddede sorun oluşturan anlayış, ‘disiplin yetkisinin belli ölçülerde zor kullanmaya izin verdiği’ görüşüdür. Gerekçede, ‘Her türlü kötü muamele suçun oluşmasını olanaklı kılmaz. Kötü muamelenin, merhamet, acıma ve şefkatle bağdaşmayacak nitelikte bulunması gereklidir.’ denilmektedir. Disiplin, yaşamın doğru yolda planlanması ve düzenlenmesidir. Disiplin adına, kötü muamele yapılabileceği izlenimi veren gerekçe, temel hak ve özgürlüklerle bağdaşmayan bir durum yaratmaktadır.

27. SORU: AİLE HUKUKUNDAN KAYNAKLANAN YÜKÜMLÜLÜĞÜ İHLAL EDENLER CEZA ALIR MI?

YANIT: Aile birliği, aile bireylerine, karşılıklı olarak bakım, eğitim, destek olma yükümlülüğünü getirmektedir. Bu yükümlülüğü yerine getirmeyenler, şikayet üzerine 1 yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılırlar. Kocanın hamile olan eşini, ya da bir kadınla sürekli birlikte yaşayan erkeğin kendisinden gebe kalmış olan kadını çaresiz durumda terk etmesi halinde de, ceza yaptırımı bulunmaktadır.

Velayet hakları kaldırılmış olsa dahi, sürekli sarhoşluk, uyuşturucu ve uyarıcı maddelerin kullanılması ya da onur kırıcı davranışlarla ya da özensiz davranarak çocuklarının ahlak, güvenlik ve sağlığını ağır şekilde tehli***e sokan anne ve babaya da ceza verilecektir.

28. SORU: İNSANLIĞA KARŞI SUÇLAR VE İNSAN TİCARETİ SUÇLARINDA KADINLARI KORUYAN HÜKÜMLER NELERDİR?

YANIT: TCK, eski ceza yasamızda açıkça yer almayan iki yeni suç tanımı getirmektedir. Ana başlığında insanlığa karşı suçlar olarak tanımlanmış olan bu bölümün altında, soykırım, göçmen kaçakçılığı ve insan ticareti yer almaktadır.

Suç yasada şöyle tanımlanmaktadır: ‘Bir planın icrası suretiyle milli, etnik, ırki veya dini bir grubun tamamen veya kısmen yok edilmesi maksadıyla, bu grupların üyelerine karşı kasten öldürme, bireylerin bedensel ve ruhsal bütünlüklerine zarar verme, bir grubu tamamen veya kısmen yok etmeye yönelik koşullarda yaşamaya zorlama, doğumlara engel olmaya yönelik tedbirler alma, bu gruba ait çocukları bir başka gruba nakletme, fiillerinden birinin işlenmesi soykırım suçunu oluşturur.’

Bu tür suçlarda zaman aşımı işlemeyecektir. Yani suçun işlenmesinin üzerinden hangi zaman dilimi geçmiş olursa olsun eylemci yargılanacak ve cezalandırılacaktır.

Bu bölümdeki ikinci suç tanımı, ‘İnsanlığa Karşı Suçlar’ başlığını taşımaktadır. Kasten öldürme ya da yaralama; işkence eziyet veya köleleştirme, kişi özgürlüğünden yoksun kılma, bilimsel deneylere tabi kılma, cinsel saldırıda bulunma, çocukların cinsel istismarı; zorla hamile bırakma ve zorla fuhşa sevketme fiillerinin, siyasal, felsefi ırksal veya dinsel nedenlerle toplumun bir kesimine karşı bir plan doğrultusunda işlenmesi hali ‘insanlığa karşı suç’ olarak ifade edilmiştir.

Yine aynı bölümdeki diğer suç tanımı göçmen kaçakçılığı ve insan ticaretidir.

Göçmen kaçakçılığında amaç, menfaat sağlamaktır. Eylemci, bireysel veya örgütlü olarak bu suçu işleyebilmektedir. Yasadışı yollarla bir başka ül***e giden bireyler, yaşam tehlikesiyle dahi karşı karşıya kalmakta ya da önemli maddi ve manevi zararlara uğramaktadırlar. İnsan Ticareti, göçmen kaçakçılığından çok farklıdır. Bu suçun, işlenmesi için, bir yerden diğer bir yere götürmedeki asıl amaç, bu kişileri zorla çalıştırmak, bazı hizmetleri vermeye mecbur bırakmak, onları adeta tutsaklıkla eşit uygulamalara tabi tutmak yahut organlarının başkasına zorla verilmesine razı etmektir.

Uygulamazsak,

Öğrendiklerimiz Hiçbir İşe

Yaramaz!

Kısaca....

Türk Ceza Yasası’nın neler getirdiğini özetleyerek size aktarmaya çalıştık. Yasaları öğrenmemiz, hak aramak için en önemli araçtır. Ancak, öğrendiklerimizi, kullanmazsak yasalar sadece yazılmış olurlar ama yaşamazlar. Onları yaşama geçirmek bizim elimizde. Cesur olmaya ihtiyacımız var. Haksızlığı bilmek ama boyun eğmek, yeni haksızlıkları çoğaltır. O halde, öncelikle kendimizi değiştireceğiz. Sonra da şiddet, çok yakınımızdan da gelse onunla mücadele etmeyi görev sayacağız. Bugüne dek yapılmış olan cinsel şiddet, cinsel saldırı ve cinsel saldırının ortaya çıkması ile ilgili araştırma sonucunu gösteren çizelgeler ve istatistikler, şiddetin öncelikle aile ortamından kaynaklandığını gözler önüne sermektedir. Bu nedenle hak aramaya, en yakınımızdan başlamalıyız. Evimizin içindeki şiddeti temizlemeden, sokağı arıtamayız. Kadınlar olarak, bütün bir yaşamımızı biçimleyen yasaların, kadının insan haklarını ve onurunu koruyucu bir biçimde düzenlenmesi için elimizden geleni yaptık. Şimdi yasaları, uygulama zamanındayız. Bu amaçla kitapçığımızın ekinde şiddete uğrayanlara yardımcı olabilecek kurumların adlarını ve bir dilekçe örneğini sunduk. Bu listede yer almayan çok sayıda kuruluş olduğunu da biliyoruz. Doğal olarak bunlardan da yararlanabilirsiniz. Yasaların doğru bir biçimde uygulanması için dayanışmaya devam edeceğiz.