AŞIK VEYSEL
Ünlü halk ozanımızdır. 1894 yılında Sivas'ın Şarkışla ilçesine bağlı Sivrialan köyünde doğdu. Genellikle bu köyde yaşadı. Henüz yedi yaşındayken çiçek hastalığı nedeniyle gözlerini kaybeden Veysel avunsun diye eline verdikleri sazla ünlü bir ozan olmuş ve günümüze kadar eserleri gönülden gönüle coşarak büyük ün kazanmıştır. Günümüzün pek çok halk ozanına örnek olan onlara Yunus'ların Emrah'ların yolunu yeniden açan Aşık Veysel’dir.
Aşık Veysel'e sormuşlardı:
– Usta sazın iyisi nasıl olur?” o şöyle cevap vermişti:
– Nasıl mı? İyi saz dediğin sapı gürgen teknesi duttan döşü çamdan olur...
Hemen ardından:
–Ya iyi sazın iyi sözü nasıl olur? denilince bakır rengi kırışık yüzünde olgun bir tebessüm dolaştı:
Kaynak: ReformTürk http://www.reformturk.com/sanatcilar/56847-asik-veysel.html#post116076
– Sazı eline yakıştıran bilir...
Yıl 1933 idi. Cumhuriyet'in 10. Yılı kutlanacaktı. Büyük şölen vardı Ankara'da. İşte o günlerde Atpazarı'ndaki hana ayağında çarığı sırtında sazıyle iki gözü kör bir ozan inmişti. Adını soranlara “Veysel” diyordu “Şatıroğlu Veysel”. Köyünü kentini soranlara anlatıyordu:
– Sivas'ın Şarkışla ilçesine bağlı Sivrialan köyündenim. Anam beni koyun sağarken doğurmuş. Babam rençberden Karacaların Ahmet Efendi'dir. Anam da babam da rahmetli oldu...
Ve gözlerini soranlara acı acı gülümsüyordu:
– Yedi yaşında çiçek aldı götürdü; sonra avunmak için bu sazı verdiler elime. Ben ona söyledim o bana söyledi...
Uzun ince bir yoldayım
Gidiyorum gündüz gece
Bilmiyorum ne haldeyim
Gidiyorum gündüz gece
Ama kimse o gün Veysel'e “Ne'yle geldin” diye sormamıştı. Kara trenle mi? Kamyon sırtında mı? Kağnı üstünde at terkisinde mi? Hayır. Veysel Cumhuriyet'in büyük şölenine katılmak için azığını çıkın etmiş köyden bir yiğitin yanına düşüp yürüye yürüye yola koyulmuşlardı. Evet tam üç ayda gelmişlerdi Ankara'ya... O günlere kadar “Tezene”yi sazın “Döş”üne sadece köy kahvelerinde vuran Veysel sesini bütün yurda ilk defa işte o büyük şölende duyurdu. O günden sonra coştu. Herkes “Karacaoğlan'lar Emrah'lar bitti...” diyordu. Herkes halk ozanlarının yüzyıllarca süren altın devri kapandı sanıyordu. İşte Veysel o devrin bittiği yerde pırıl pırıl bir başlangıç oldu.
Karnın yardım kazma ilen bel ilen
Yüzün yırttım tırmığınen el ilen
Gene beni karşıladı gül ilen
Beni sadık yarim kara topraktır...
Anadolu delikanlısı sıkılgandır. Saygılıdır. Şamata bilmez. Bu yüzden nice halk ozanı ıssız dağ başlarında kaynayan fakat vadiye varmadan kaybolup giden pınarlar gibidir. Bilinmez.
Veysel günümüzdeki bütün bu pınarlara da bir başka gürleyiş bir başka ses kazandırdı. Şimdi güzel Anadolu'yu dile getiren bunca halk ozanı hep onun aydınlığında buluyorlar yollarını... Bir sohbet sırasında Veysel'e
– Hani mümkün olsa gözlerini açtırmak ister misin?
diye sormuşlardı. Başını iki yana sallamış
– Hayır demişti. “İçimde bir dünya kurdum. Onu yıkmak istemem...” Sonra bir çift söz daha eklemişti buna: “Hem ben görüyorum.” demişti. “Aşık gözüyle değil gönlüyle gören adamdır...”
Veysel gözleri görmediği halde görenlerden daha çok çalışan bir köy çocuğudur. Sivrialan'ın “Çoraktır emeği inkar eder” dedikleri sarı toprağında meyve bahçeleri kurmuştur. Kaplan Dere'deki köprü onun gayretiyle yapılan köprüdür. Hem de iki defa yapılmıştır bu köprü. Köy köy dolaşıp Kaplan Dere köprüsüne para toplayan Veysel köprünün açıldığı gün pek coşmuştu:
Kolay geçmek için Kızılırmak'tan
Alındı paralar cemoldu halktan
Gayret köylülerden izin Allah'tan
Yaptırdı köprüyü güldürdü bizi...
Kaplan Dere Kızılırmak'ın dalıdır. Delifişek bir deredir. O güne kadar salla adam geçirip para alanlar köprüye kızmış çileden çıkmışlardı. Çok geçmeden kundaklayıp köprüyü yaktılar. Herkese derin bir üzüntü çökmüş Veysel hüngür hüngür ağlamıştı:
Fakir fukaradan alındı para
Yandı kömür oldu gitti sulara
Memlekete düşman bir yüzü kara
Yaktı köprümüzü yandırdı bizi...
Sonra yine önayak olmuş yine yaptırmıştı köprüyü. Görmedi ama gönlünce hazzını duydu. Seyretmedi ama hissetti. Tıpkı şiirleri gibi. Okumadı ama okutmasını bildi.
Aşık Veysel 1942-1944 arasında Arifiye ve Hasanoğlan sonra da bir süre Çifteler Köy Enstitülerinde Halk Türküleri Öğretmenliği yaptı. Şiirleri en çok “Ülkü” dergisinde yayınlanmıştır. Ünlü ozanımız evli ve 6 çocuk babasıdır.