Türkçe de bakla ile alakalı iki deyim vardır. Her ikisinde de
illiyet, kurutulmuş baklanın zor ıslanması ve zor yumuşamasıyla ilgilidir.
Kurutulmuş baklanın ağza alındığında ıslanıp yumuşaması uzun bir süreyi
ilzam eder. Sır saklama ve dilini tutma konusunda kendisine itimat
edilemeyen kişiler için " ağzında bakla ıslanmaz" deyiminin kullanılması
bu
yüzdendir. Yani duyduğu bir sırrı hemen başkasına anlatır, demlenesiye
kadar
yahut bir baklanın ıslanacağı müddet kadar olsun beklemez demeye gelir.
Baklayla ilgili diğer deyim baklayı ağzından çıkarmaktır.
Deyim, içimizden geçtiği halde mekan ve zaman müsait olmadığı için nezaket
veya siyaset en söyle ( me ) diğimiz şeyler için birisinin bizi ikazı
zımnında "çıkar ağzından (dilinin altından) baklayı" demesine işarettir.
Deyimin hikayesi şöyle:


Vaktiyle çok küfürbaz bir adam yaşarmış. Zamanla kendine
yakıştırılan küfür bazlık şöhretine tahammül edemez olmuş. Soluğu bir
tekkede almış ve durumu tekkenin şeyhine anlatıp sırf bu huyundan
vazgeçmek
için dervişliğe soyunmaya geldiğini söylemiş. Şeyh efendi bakmış, adamın
niyeti halis, geri çevirmek olmaz, matbahtan bir avuç bakla tanesi
getirtmiş. Bunlara okuyup üfledikten sonra yeni dervişe dönüp tembih
etmiş:

-Şimdi bu bakla tanelerini al. Birini dilinin altına, diğerlerini cebine
koy. Konuşmak istediğin vakit bakla diline takılacak, sende küfür etmeme
isteğini hatırlayıp o an da söyleyeceğin küfürden geçeceksin. Bakla
ağzında
ıslanıp da erimeye başlayacak olursa cebinden yeni bir baklayı dilinin
altına yerleştirirsin.

Adamcık şeyhinin dediği gibi tekkede kalıp kendini kontrol etmeye başlar.
Bu
arada şeyh efendi de bir yere gidince onu yanından ayırmamaktadır.
Yağmurlu
bir günde şeyh ile derviş bir sokaktan geçerlerken bir evin penceresi
hızla
açılır ve gençten bir kız çocuğu başını uzatarak,

- Şeyh efendi, biraz durur musun? Deyip pencereyi kapatır. Şeyh efendi
söyleneni yapar, illa yağmur sicim gibi yağmaktadır. Sığınacak bir saçak
altı da yoktur. Üstelik niçin durdurulduğunu henüz bilmemektedir ve kız da
pencereden kaybolmuştur. Bir ara evin kapısına varıp kızın ne istediğini
sormak geçer içinden ve tam kapıya yöneleceği sırada kız tekrar pencerede
görünür ve,

- Şeyh efendi, der, birkaç dakika daha bekleseniz.. .

Şeyh içinden "lahavle" çekse de denileni yapmamak tarikat adabına mugayir
Kaynak: ReformTürk http://www.reformturk.com/sairlerden-siirler/2563-bir-deyimin-oykusu-agzindan-baklayi-cikarmak.html#post3215
olduğundan biraz daha beklemeyi göze alır. O sıra da küfürbaz derviş kendi
kendine söylenmeye başlamıştır. Yağmurun şiddeti gittikçe artmakta,
bizimkiler de iliklerine kadar ıslanmaktadırlar. Nihayet pencere üçüncü
kez
açılır ve kız seslenir:

- Gidebilirsiniz artık!..

Şeyh efendi merak eder ve sorar:

- İyi de evladım bir şey yok ise bizi niçin beklettin?

- Efendim, der kız, elbette bir şey var, sizi sebepsiz bekletmiş
değiliz. Tavuklarımızı kuluçkaya yatırıyorduk. Yumurtaları tavuğun altına
koyarken bir kavuklunun tepesine bakılırsa piliçler de tepeli olur, horoz
çıkarmış. Annemsizi geçerken gördü de yumurtaları kuluçkaya koydu.

Münasebetsizliğin bu derecesi üzerine şeyh efendi,

- Ulan derviş, der, çıkar ağzından baklayı!.