Esma bin Hârise (r.a.)
Hz. Peygamber’in (a.s.m.) müderris ve muallimliğini yaptığı Suffe Medresesi ta*lebelerinin her biri ayrı bir meziyet, ayrı bir kabiliyet, ayrı bir fazilete sahiptir, İnsanın fıtri hususiyetlerini, Kur’âni düstur ve prensiplerin emri çerçevesinde daima dikkat nazarında bulunduran Re*sû*lul*lah, bu ulvi medresenin talebeleri*nin her birinin kalbine nübüvvet nurundan inikaslar sağlamıştı. Suffe Ashâbı’*nın kimisi cihatta, kimisi tebliğde, kimisi ilimde, kimi de hadis rivayetinde şahikalaşmıştır.
Esma bin Hârise de, bu fazilet, ilim ve medeniyet müjdecileri kervanının bir halkasıdır. O da bütün hayat ve varlığını Hz. Peygamber’in hizmetine adamıştı. Saadet, lezzet ve huzuru bunda idi. Onun için, Kâinatın Efendisi’ne hizmetkâr olmaktan büyük bir şeref olamazdı.
Re*sû*lul*lah’ın hizmetkârları arasında Enes bin Mâlik’ten (r.a.) sonra sıklıkla adı geçenler, Esmâ bin Hârise ve kardeşi Hind bin Hârise’dir. Bu sahabiler, her türlü eziyet ve meşakkat içinde, gece gündüz demeden Re*sû*lul*lah’ın hizmetinde bulunmaktan geri durmadılar. Bir yandan Suffe Medresesi’nde İslam’ın yüce emir ve prensiplerini, imani ve ilmî hakikat ve bilgileri tedris ederken, diğer yandan Hz. Peygamber’in hizmetinde bulunuyorlardı.
Medine’ye geldiğinde Re*sû*lul*lah, “Mihmandâr-ı Nebî” unvanıyla anılan Ebû Ey*yûb el-Ensârî’nin evinde kaldı. Ebû Eyyûb, bizzat kendisi Re*sû*lul*lah’ın hizmetinde bu*lunur, ihtiyaçlarını karşılar, suyunu getirir, isteklerine koşardı.
Kaynak: ReformTürk http://www.reformturk.com/sahabeler/68261-esma-bin-harise-r.html#post132656
Re*sû*lul*lah bir süre burada kaldıktan sonra kendi evine taşındı. Bu esnada fii*len hizmetinde bulunanlardan biri de Esmâ bin Hârise’ydi.
Arabistan’ın çorak ve kurak bölgesinde, kızgın kum ve güneşte, yıllarca artan bir heyecan ve vecd ile, Hane-i Saadet’e kovalarla Sukya Kuyusu’ndan su taşı*dı.
Esma bin Hârise’nin kabile ve kavmi arasında mühim bir mevkii ve ağırlığı vardı. Hatırı sayılır biriydi. Esmâ, Re*sû*lul*lah’ın hizmetinde bulunmayı, bütün makam ve mevkilerden, teveccüh ve takdirlerden daha şerefli daha üstün görüyordu. Kavminin reisi olmaktansa Re*sû*lul*lah’ın hizmetçisi olmayı tercih et*mişti.
Onun ve kardeşinin bu kahramanlığını, yine Suffe Medresesi’nin güzide tale*besi, Ebû Hüreyre (r.a.) şöyle anlatır:
“Şu Hârise’nin iki oğlu olan Esmâ ve Hind’i gördüm göreli, Re*sû*lul*lah’a hizmet ederler.”
Ebû Hüreyre gibi, Re*sû*lul*lah’ı gölge gibi takip eden, yanından ayrılmayan bir saha*binin “gördüm göreli” demesi, iki kardeşin ne kadar zaman Hz. Peygambe*r’e hizmet ettiklerini anlatmaya yeter…
Bu büyük sahabi, dünyevi makam ve zevkleri büsbütün terk ederek Re*sû*lul*lah’ın hizmetinde bulunmayı “en büyük zevk ve makam” olarak görmüştür.
Bir defasında Re*sû*lul*lah, bir emri tebliğ için onu kavmine göndermişti. Hz. Peygamber’den bu emri alan Esmâ’nın, ayakkabılarını eline alarak, yalın ayak, ne*fes nefese koşup kavmine gittiği ve Re*sû*lul*lah’ın emrini tebliğ ettiği bildiril*mektedir.
Re*sû*lul*lah’ın medresesinde yetişen sahabilerin, hizmet ve vazifesindeki has*sa*si*yetleri nihayetsizdi. Yeni bir emir, yeni bir tavzif karşısında durmak ve yo*rulmak nedir bilmezler, gerektiğinde Esmâ’nın yaptığı gibi yalın ayak koşarlar*dı.
Hicrî 66 tarihinde vefat eden bu fedakâr ve kahraman şahsiyetin hayatıyla il*gili kay*naklarda çok az bilgi vardır. Ebû Hüreyre’nin yukarıda geçen beyanları dışında, Muhammed bin Ömer’in Esmâ ve Hind’i kastederek, “Ben, bu iki kar*deşin ve Enes bin Mâlik’in, Re*sû*lul*lah’ın kapısını terk ettiğini görmedim!” şek*lindeki ifadesi, Esmâ ve kardeşinin Re*sû*lul*lah’ın hizmetinden bir an olsun ayrılmadıklarını göstermektedir…[1]