Takıntının ne kadar farkındasınız?'insana büyük acı veren ve dayanılması zor bir hastalık” olarak tanımlanan takıntıyla ilgili Prof. Dr. Nevzat Tarhan'ın yönetiminde uzman bir kadro konferans düzenliyor.NP Grup ve İDER Vakfı işbirliği ile NPSİTANBUL Nöropsikiyatri Hastanesi “Bilgilendirme Toplantıları” na halk arasında “Takıntı” olarak bilinen Obsesif Kompülsif Bozukluk” ile devam ediyor.

Özel NPİSTANBUL Nöropsikiyatri Hastanesi kitap ve çalışmalarıyla tanınan Psikiyatri Uzmanı Prof. Dr. Nevzat Tarhan’ın yönetiminde uzman psikiyatrist, nörolog ve psikologlardan oluşan bir ekip ile çalışıyor.
Her hafta Cumartesi günleri saat 14.00 de hastane binası Prof. Dr. Rasim Adasal konferans salonunda gerçekleşen ücretsiz bilgilendirme toplantılarının bu haftaki (29.03.2008) konusu Obsesif Kompülsif Bozukluk (Takıntılar) olacak. Yoğun katılımı olan toplantılar interaktif gerçekleşiyor. Programa katılanlar bu konuda tüm sorularını sorma fırsatı buluyorlar.

Takıntı hastalığı çok acı verir

Dr. Oğuz Tan “Takıntı hastalığının hakikaten insana büyük acı verdiğini ve dayanılması zor bir hastalık” olduğunu belirtti.
Konuyla ilgili bilgisini aldığımız NPİSTANBUL Hastanesi Müdürü Meral Ünlü hastane olarak ücretsiz bilgilendirme toplantıları yapma kararı vermelerinde kendilerine ulaşan bu konudaki yoğun bilgi telefonu sorularının yol gösterici olduğunu belirttiler. Bu nedenle “Takıntılar” konusunda bilgilendirme toplantısı yapmanın yararlı olacağı kanısına vardıklarını belirttiler.

Hastane Başhekimi Doç. Dr. Ahmet Şengül “Takıntı konusunda yaşanan örnekler milyonda bir karşılaşılan istisnai vakalar değil, hepimizin her gün karşılaştığımız tablolardır” dedi. Şengül konuyla ilgili değerlendirmesinde, “ Bu rahatsızlığın genelde saklandığı için aramızda yaşayan takıntılıların yeterince farkına varmadığımızı ancak bu kişilerin büyük acılar içinde yaşadıklarını ve çoğunun hayatının yaşanmaz hale geldiğini” vurguladı.

Takıntı nedir?
Obsesyon ( saplantı-takıntı) insanın aklına istenmeden, elinde olmadan gelen rahatsız edici düşüncelerdir. Bu düşünceler geldiği zaman kişide büyük bir sıkıntı oluşur ve kişi bu sıkıntıları ortadan kaldırmak için bazı uygunsuz, kendini yapmaktan alıkoyamadığı ve saçma bulduğu yineleyici hareketler yapmaya başlar. Bu hareketlere de kompülsiyon (zorlantı) adı verilir. Mesela kirlilik düşünceleri olan kişilerin sık sık ellerini yıkaması kompülsiyona bir örnektir. Bu düşünceler ve eylemlerin zamanla şiddeti artar ve kişinin günlük hayatının büyük bir kısmını işgal etmeye başlar. Sonuçta kişinin işlevselliği önemli ölçüde etkilenir ve bu durum tedavisi şart olan bir hastalık haline gelir.

Takıntının görülme sıklığı
Takıntı hastalığının görülme sıklığı yüzde iki buçuktur. Yani her 1000 kişiden 25’i, hayatında en az bir dönem takıntı hastalığı geçirmiş veya halen geçirmektedir. Buna göre İstanbul’da 250 bin, Türkiye’de yaklaşık 2 milyon, dünyada 150 milyon takıntı hastası vardır.
Kaynak: ReformTürk http://www.reformturk.com/saglik/47695-takintinin-ne-kadar-farkindasiniz.html#post97206

Beynin davetsiz misafiri
Takıntılar adında bir kitaba da sahip olan Dr. Oğuz Tan, “İnsan zihninin düşman başına özelliklerinden birinin takıntı olduğunu söyledi. Bu durumu” Aklımıza bir düşünce veya hayal gelir, oturur, bir türlü kalkmaz oradan. Ne yaparsak yapalım, oradadır o düşünce veya hayal. Kafa bozuk plak gibi takılır kalır aynı yerde” şeklinde tanımlayan Tan, “Net bir tarif yaparsak; takıntı:
1. İstenmeden gelen,
2. Sıkıntı verici,
3. Tekrarlayıcı ve sürekli düşünce, dürtü veya hayallerdir” diyor.
Takıntı yaşayanların kimine kirlendiği hissi gelir, mutlaka gidip temizlenmek ihtiyacı duyar. Kiminin kafasına, çocuğuna zarar vereceği endişesi saplanır. Kimi günah şeyler düşünme veya günah sözler söyleme arzusunu aklından çıkaramaz. Örnekler çoğaltılabilir. Dikkat ederseniz bu düşünce, dürtü ve hayaller daima istenmeden gelir, sıkıntı vericidir, tekrarlayıcıdır.
En meşhuru temizlik takıntısı
En 'meşhur' takıntı türü temizlik takıntılarıdır diyen Dr. Oğuz Tan şöyle devam ediyor: “Herhalde hepimizin pislik korkusuyla yaşayan yakınlarımız vardır. Dakika başı musluğa koşanlar, banyodan çıkmak bilmeyenler, tuvalet sonrası tahareti yarım saat sürenler herkesin sanıyorum aşinasıdır.”
Meşhur takıntılılar
Emile Zola muhibbi, natüralizm sevdalısı büyük yazarımız Hüseyin Rahmi Gürpınar'ın daktilosunu eldivenle kullandığı; Boğaziçi mehtaplarını ölümsüzleştiren, İstanbul aşıklarından Abdülhak Şinasi Hisar'ın uzlete çekildiği Gümüşsuyu'ndaki evinde hayatını temiz kalmaya adadığı edebiyat çevrelerinde anlatılır.
Bir başka ünlü 'temiz', Amerikalı film yapımcısı, sanayici, havacı Howard Hughes idi (hayatı bu satırları yazdığım sıralarda filme alınan Hughes'u Leonardo diCaprio canlandıracak, film 2004 sonbaharında gösterime girecek). Büyük serveti sayesinde, kendisini herkesten ve herşeyden tecrit ettiği bir hayat kurmuştu. Hazindir, kirlenme korkuları yüzünden, geçirdiği bir hastalığın tedavisini görememiş, bu yüzden hayatını kaybetmişti. 1905'te başlayan hayatı 1976'da sona erdiğinde uzun süredir yapayalnızdı. Kendisini hapsettiği otelde ölüsü bulunmuştu. Yüzü hastalık tesiriyle öylesine değişmişti ki, kimse kendisini tanıyamamış, kendisini teşhis edebilmek için parmak izleri alınmıştı. Her ceset kötüdür, ama Cehennem Melekleri (Hell's Angels), Yaralı Yüz (Scarface), Kanun Dışı (The Outlaw) gibi filmlerin yapımcısı, arkasında 2 milyar dolar bırakan bu adamın cesedi gıdasızlıktan, susuzluktan kurumuş, eğri büğrü bir hal almıştı.


Kafa hiç rahat değildir
Temizlik takıntıları olan kişiler ellerini iyi yıkayıp yıkamadıklarını, kirli bir şeye, her türlü eşya, hayvan, metal, yiyecek, yağ, cam kırığı, yün, kumaş, mürekkep, gazeteye değip değmediklerini, elbiselerinde bir leke olup olmadığını, en son kimle tokalaştıklarını, bir taraflarını bir vücut salgısı (kan, idrar, dışkı, tükürük, ter...) bulaşıp bulaşmadığını düşünüp dururlar. Kalkıp orasını burasını yıkamayanın bile kafası hiç rahat değildir.


Çaresi var

Toplantıda konuşacak olan Psikiyatri Uzmanı Dr. Oğuz Tan “ Psikiyatri hekimlerine başvuran hastalar arasında takıntılıların önemli bir yekun teşkil ettiğini” dile getirdi. Tan “eskiden takıntı hastalığına kolay kolay düzelmeyen, kişiye ömrü boyunca acı çektiren iflah olmaz bir musibet gözüyle bakıldığını” anlattı. Tan “80’li yıllardan itibaren keşfedilen yeni ilaçlar ve psikoterapi tekniklerindeki ilerlemeler sayesinde, takıntı hastalığı mezara kadar kişiyle gelen bir bela olmaktan çıktı. Artık en ağır vakalarda bile büyük başarılar kazanılıyor” dedi.

Ücretsiz olan programla ilgili detaylı bilgi www.psikoegitim.com ve 0216 633 06 76 nolu telefondan alınabilmektedir.