Arzu, aynanın karşısına geçti. Kollarını yukarı kaldırdı. Sağına soluna döndü.Vücudunu inceledi.Tıpkı bir manken gibi görünüyordu. Kendini daha çok sevdiğini hissetti. Neyi eksikti ki bir mankenden. Hem o mankenler makyajla güzelleşiyorlardı. Kendisinin dupduru bir cildi vardı; üstelik dudaklarında ruj, kirpiklerinde rimel yokken bile güzel görünüyordu. Acaba manken mi olsam? ” diye düşündü. Sonra çabucak değişti düşünceleri: “Manken olup da ne yapacağım? Podyuma çıkıp benim olmayan bir elbiseyi tanıtacağım.Vücut hatlarımı gösteren kıyafetler de giymek zorunda kalacağım. Yok, yok! Bana göre değil bu meslek. En iyisi film yıldızı olmak,” dedi içinden. Biraz düşündükten sonra bu fikrinde de vazgeçti. Film yıldızı olunca da olur olmaz karakterleri canlandıracaktı çünkü. Sonra kendi kişiliğine ters düşen karakterlerin etkisi altında kalıp bocalayacaktı. En iyisi, bir gazeteci olmaktı. Her yere gitme şansını yakalayabilirdi o zaman. Yurt dışına bile gidebilirdi. Heyecan verici bir meslekti gazetecilik. Sürekli haber peşinde koşacak, diğer gazetecilerin arasında habere ulaşmak için çırpınacaktı. Bir an nefesi kesilir gibi oldu. Bu meslek de ona göre değildi.
Aynanın karşısından çekildi; yatağına uzandı. Bir türlü hangi mesleği seçeceğine karar veremiyordu. “ Evet! Ben hemşire olmalıyım. Niye daha önce düşünemedim bunu? ” dedi sesli olarak. Hemşirelik kutsal bir meslekti. Hemşire olunca hastalara iğne vuracak, kan alacaktı. Sonra kendisini bir hastanede hemşirelik yaparken hayal etti. Etrafından yakışıklı doktorlar geçiyordu. Üstelik yakışıklı bir doktorla evlenebilme ihtimali de vardı. Birden hayallerinden sıyrıldı. Hiç olur muydu canım? Doktor olmak varken niye hemşire olacaktı ki… “ En iyisi doktor olayım,” dedi içinden. Sesli olarak tekrarladı: “ Doktor…” Söylemesi bile güzeldi. “Doktor…” Pek havalı bir kelimeydi. Havalı diye mi doktor olmalıydı? Değildi tabii. Hastaların derdine çare bulacaktı. Hastalar iyileştiği zaman, o da bir hayatın kurtulmasına vesile olduğu için çok mutlu olacaktı. Peki, ya bir de hastalara yanlış teşhis koyma, yanlış ilaç verme durumunda kalırsa, vicdan azabıyla nasıl yaşayacaktı o zaman? Ofladı, pufladı. Çok sıkılmıştı. Hangi mesleği seçeceğine karar vermek ne kadar da zordu. “Acaba öğretmen mi olsam…” diye düşündü sonra. Evet,evet! Bu meslek tam ona göreydi. “ Ağaç yaş iken eğilir.” demişti atalarımız. “ Ben de çocukları eğitirim işte. Okumayı, yazmayı öğretirim. Zorluklar karşısında nasıl mücadele edeceklerini öğretirim.Vatana millete faydalı bireyler olmaları için elimden gelen her şeyi yaparım. Bu vatanın ayakta kalmasını sağlayacak örnek insanlar yetiştiririm. Onlara bildiğim bütün bilgileri öğretirim.Ya, bütün bunları öğretemezsem… Ya, bana doğru gelen yanlışları öğretirsem…” Hiç olur mu canım? Öğretmen hiç böyle bir hata yapar mı? Yanlışları doğru diye öğretir mi ? Eğer böyle bir şey gerçek olsaydı “Aklın yolu birdir.” derler miydi büyüklerimiz? Neden hata yapmasın ki? O da nihayetinde bir beşer. Beşer şaşabilir. Bu toplum o zaman ne hâle gelir? İşin içinden çıkamadı.
Bu düşünceler içerisinde bunalmışken annesi girdi odasına.
-Odanın ışığını görünce merak ettim, dedi. Sen hep bu saatlerde uyurdun da…
-Uyuyamadım, çünkü kafamı kurcalayan bir şey oldu.
-Kafanı kurcalayan şeyin ne olduğunu bana söylemek ister misin?
-Tabii söylerim. Sen benim annemsin ve düşündüğüm önemli konularda senin fikrini sorabilirim. Kaç saattir hangi mesleği seçmeliyim diye düşünüyorum. Birçok meslek geçirdim aklımdan; ama hepsinin olumsuz taraflarını gördüm. Ben ilerde işsiz mi kalacağım acaba anneciğim?
-Neden işsiz kalacakmışsın. Her mesleğin artı ve eksileri mutlaka olacaktır. Eğer mesleğini severek yaparsan hep artıları görürsün. Eksileri de artıya çevirmenin yollarını ararsın. Bunun için ilgi duyduğun alanları bir gözden geçir derim sana.
Öncelikle nelere karşı yeteneğinin olduğunu, hangi işle meşgul olursan mutlu olabileceğini ve hangi işte daha çok başarı gösterebileceğini düşünmelisin. Üniversite sınavına girmene daha çok yıl var. Aradan geçen zaman içerisinde kendini daha iyi tanır, daha sağlıklı düşünürsün. Hem bu süre içerisinde düşüncelerinde değişmeler de olabilir.
-Anneciğim söylediklerin doğru galiba.
-Hadi, şimdi bir güzel uyu bakalım benim güzel kızım.İyi geceler.
Arzu annesinin bu sözleri üzerine kendisini rahatsız eden düşüncelerden biraz olsun uzaklaştı. Annesi haklıydı. Sağlıklı düşünüp karar verebilmesi için kendini daha iyi tanıması gerekiyordu. Bir huzur ormanına adım atar gibi oldu. Yatağından kalktı, odasının ışığını söndürdü. Yastık ve yorgan onu bir dost gibi kucaklarken odasının penceresinden süzülüp yanaklarına dokunan ay ışığının hafifliğinde derin bir uykuya daldı.
Kaynak: ReformTürk http://www.reformturk.com/rehberlik-ve-sosyal-etkinlikler/58785-meslek-secimi.html#post120154


Ülkü Duysak