-
Isra ve mirac
İSRA VE MİRACIN KEYFİYETİ
Cenab-ı Hâk şöyle buyurmaktadır:
Bismillahirrahmanirrahim
‘Bir gece kendisine âyetlerimizden bir kısmını gösterelim diye, kulunu
Mescid-î Haram’dan, çevresini mübarek kıldığımız Mescid-i Aksâ’ya
götüren Allah, noksan sıfatlardan münezzehtir; O, gerçekten işitendir,
gözetendir’. İsra sur. Ayet:1
Bir diğer surede de şöyle buyruluyor:
’Şimdi siz onun gördüğü üzerinde kendisiyle tartışıyor musunuz? Andolsun ki,
Onu bir başka kez daha inişte gördü. Sidretu’l-Münteha’nın yanında.
Barınma (Me’va) cenneti onun yanındadır. O zaman O gördüğünde Sidre’yi
kaplayan kaplıyordu. Göz kaymadı ve (sınırı) aşmadı da. Andolsun ki o Rabbinin en
büyük ayetlerinden bir kısmını gördü.’ Necm, 53/12-18
Miraç Ne Şekilde Vuku Bulmuştur?
Peygamberimiz s.a.v. şöyle buyurmuşlardır:
‘ Bir gece halam Ümmühanın evinde, diğer bir rivayete göre Kâbe’de iken
Cebrâil a.s. geldi. ‘Ey muhterem nebi Yargılayıcı olan Rabbinin huzuruna
varmak için kalk, melekler seni bekliyorlar dedi.
Göğsümü göbeğime kadar yardı, kalbimi çıkarıp iman dolu bir altın tasta yıkadı.
Tekrar yerine koydu. Bundan sonra katırdan küçük merkepten büyük beyaz renkte ve
Burak isminde bir hayvana bindirildim. Bu hayvan her adımını, gözün görebildiği son
noktaya atıyordu. Bir anda Mescid’i Aksa’ya geldik. Cebrail
Burak’ı bütün peygamberlerin hayvanlarını bağladıkları bir halkaya bağladı.
Mescid’de Peygamberlerin ruhları temessül etti. Bize selam verdiler. Bende
selamlarına karşılık verdim. Cebrail bana öne geç nebilere iki rekat namaz kıldır
dedi. Bende imam olup namazı kıldırdım. Cebrail bana biri süt, biri şarap dolu iki
kap getirdi. Ben sütü içince, yaratılışına uygun olanı seçtin dedi. ‘ Ebû
Said-i Hudri’nin rivayetine göre, Peygamber efendimiz s.a.v. şöyle devam
ettiler:
‘ Bundan sonra bir Miraç (Merdiven) getirildi ki, ben ondan güzel bir şey
görmedim. O miraç ölülerinizin ölürken gözlerini diktikleri şeydir.
1
Ölülerin ruhları, bu merdivenden yukarı çıkar. Cebrail beni bu merdivenden Hafaza
kapısına kadar çıkardı. Yani dünya semasına kadar bir anda geldik. Burada Cebrail,
semanın açılmasını istedi ve orada şöyle bir muhavere geçti. İçerden soruldu:
- Sen kimsin?
- Ben Cebrail’im.
- Yanında ki kim?
- Muhammed s.a.v.
- Ya O Resûl olarak gönderildi mi?
- Evet.
‘ Hemen kapıyı açtılar ve beni selamladılar. Bir de ne göreyim, semayı
muhafaza eden İsmail isminde müvekkil bir melek, yanında yetmiş bin melek o
meleklerden her birinin yanında yüz bin melek var’. ‘Bunlardan ayrılınca
bünyesi yaratılışından beri hiç değişmemiş bir adamın yanına geldim. Kendisine
zürriyetinin ruhları arz edilince Mümin ruhu ise, ne güzel, ne hoştur. Bunun
kitabını İlliyyin’de kılın diyor. Kafir ruhu ise, ne kötü ruh, ne fena
rayiha.. Bunun kitabını Siccil’den kılın diyor. ‘
- Ya Cebrail bu kim? diye sorduğumda,
- Bana Adem’dir diye cevap verdi. O bana selam verdi ve hoş geldin ey salih
nebi, ey salih evlat diye karşıladı.
Burada bana cehennem gösterildi. Orada, çeşitli şekillerde azap gören kavimler
gördüm. Dudakları deve dudağı gibi bir kavim gördüm ki, başlarına bir takım memurlar
konmuş dudaklarını kesiyorlar. Bunların kim olduklarını sorunca, Cebrail, yetim malı
yiyenler olduklarını söyledi. Yine orada pislik yiyen zinakarlar, kendi etlerini
yiyen gıybetçiler, yerlerde ve Firavun hanedanının ayakları altında çiğnenen
faizciler, baş aşağı ayaklarından asılmış zina eden ve çocuklarını öldüren kadınlar
gördüm.
‘ Sonra ikinci semaya çıktık.Orada Yusuf a.s. ile buluştuk. Yanında ümmetinden
kendisine tabi olanlarda vardı. Yüzü, ondördüncü gecede ki ay gibi idi. Onunla da
selamlaştık.
Peygamber efendimiz üçüncü semada iki teyze zade Yahya ve İsa a.s. ile, dördüncü
semada İdris a.s. ile, beşinci semada Harun a.s. ile ve altıncı semada Musa ile
görüştü. Onlarında hepsi, ‘ Hoş geldin ey salih kardeş, salih nebi’
dediler’.
-
Yanıt: Isra ve mirac
2
Resûlü Ekrem anlatmaya devam ediyor:
‘ Daha sonra yedinci semaya geçtik. Orada İbrahim a.s. ile buluştum. Sırtını
Beytül Mamur’a dayamış, beni selamladı ‘ Hoş geldin ey salih nebi! ..
Hoş geldin ey salih evlat dedi. Burada bana denildi ki,’İşte senin ve
ümmetinin mekanı’. Sonra Beytül Mamur’a girdim. İçinde namaz kıldım. Bu
beyti her gün yetmiş bin melek tavaf eder, ve bir daha kıyamete kadar tavaf için
sıra gelmez.’
Peygamber efendimiz, burayı anlatırken, şu ayeti kelimeyi okudular: ‘Rabbinin
askerlerinin adedini ancak Rabbin bilir.’ El-Müddesir sur: ayet:31
Peygamberimiz, yedinci semada gördüklerini anlatmaya devam ediyor:
‘ Burayı gezerken bir ağaç gördüm ki bir yaprağı bu ümmeti bürür. Ağacın
kökünden bir menba akıyor ve ikiye ayrılıyordu. Cebrail’e bunu sorduğumda dedi
ki, ‘Şu rahmet nehri, şu da Allah’ın sana verdiği Kevser
Havzıdır.’ Rahmet nehrinde yıkandım. Geçmiş günahlarım affedildi. Sonra Kevser
yolunu tutarak cennete girdim. Orada göz görmedik, kulak işitmedik, beşerin hayal ve
hatırına gelmeyecek olan şeyler gördüm.
‘Bundan sonra Sidretül Münteha’ya kadar çıktık. Sidre’den
yükselince Cebrail durakladı ve’ Ya Muhammed, yemin ederim ki, ben buradan bir
karış ileriye geçersem yanarım. Benim buradan ileriye geçmeye takatim yoktur’
dedi.
Resulü Ekrem, lâhut âleminin bu en yüksek yerinde REFREF denilen bir vasıtayla,
Allah’ın dilediği yere geldi. Bir rivayette, Peygamberimiz şöyle
buyuruyorlar:
‘Sidre’den sonra öyle bir yere yükseldim ki, kaza ve kaderi yazan
kalemlerin çıkardıkları sesleri duydum. Arşın altına geldiğimde, Arşın üstüne
baktım, ne zaman var ne mekan, ne de cihet. Rabbimin şu lâhuti sesini işittim:
‘Yaklaş ey Muhammed. Ben de Kabe Kavseyn miktarı yaklaştım. Rabbimin ilhamı
ile şunları okudum: ‘Ettehiyyatü lillahi, vessalevâtü, vettayyibatü.’
(En güzel tahiyye Allah’a mahsustur. Bedeni ve mali ibadetler de O’na
layık ve mahsustur.) Bunun üzerine Allah C.C. şu mukabelede bulundu:
‘ Es-selâmü aleyke eyyühen-nebiyyü ve rahmetüllahi ve berekâtühû.’
3
(Ey nebi, selâm sana olsun. Allah’ın rahmeti ve bereketi de sana olsun.) Ben
tekrar, Es-selâmü aleynâ ve alâ ibadillahissalihine. Eşhedü enlâ ilâhe illallah ve
Eşhedü enne Muhammed en abdühu ve resulü hu.’(Selâm, bizim ve Allah’ın
salih kullarının üzerlerine olsun. Ben şahadet ederim ki, Allah birdir. Ondan başka
ilâh yoktur. Yine şahadet ederim ki, Muhammed, Allah’ın kulu ve elçisidir.)
dedim.’
Bir diğer rivayette:
Artık Allah bana vahyettiğini vahyetti. Üzerime her gündüz ve gece içinde elli namaz
farz kıldı. Musa’nın a.s. yanına indim. Rabbin ümmetin üzerine neyi farz
kıldı? diye sordu. Elli namaz farz etti, dedim. Rabbine dön ve ondan azaltmasını
iste. Çünkü ümmetin buna güç yetiremez. Ben İsrail oğullarını imtihana tabi tutmuş
ve onları tecrübe etmişimdir, dedi. Ben de Rabbime döndüm ve: Ey Rabbim! Ümmetim
üzerine hafiflet, diye niyaz ettim. Benden beşini indirdi. Musa’ya döndüm.
Benden beş namazı indirdi, dedim. Muhakkak ümmetin buna güç yetiremez. Binaenaleyh
Rabbine dön ve hafifletmesini iste, dedi. Böylece Rabbim Tebareke ve Teala ile Musa
a.s. arasında gidip gelmeye devam ettim. Nihayet (Rabbim bana) şöyle buyurdu:
’Ey Muhammed! Onlar her gündüz ve gece içinde beş namazdır. Her bir namaz için
on (sevap) vardır. İşte böylece elli namaz olur. Her kim bir iyilik yapmaya
niyetlenirde yapamazsa, onun lehine bir iyilik yazılır. Eğer yaparsa on iyilik
yazılır. Her kim bir kötülük yapmaya niyetlenir de yapmazsa onun aleyhine hiç bir
şey yazılmaz. Eğer yaparsa, bir tek kötülük yazılır.’ Sonra indim ve
Musa’nın (a.s.) yanına vardım. Kendisine haber verdim. Rabbine dön ve ondan
hafifletmesini iste, dedi. Allah Resulü s.a.v.: ’Rabbime çok döndüm, nihayet
artık ondan utandım, cevabında bulundum’ buyurdu. S. Müslim
Miraç vakıasını Hz.Muhammed’den 45 sahabe rivayet etmiştir.İbni Kesir’in
ifadeleri bu meyandadır. Sözü edilen sahabelerin bazıları şunlardır: Enes
b.Mâlik,Ebu Hureyre, Ebu Zer, Mâlik b.Sa’Saa, İbni Abbas, Cabir b.Abdullah,
İbnu Mesud …. Bu rivayetler, S. Bûhari, S.Müslim, Sünen Nesaî, gibi meşhur
kütübi site kitaplarında mevcuttur.
Miracın Sübut Delilleri:
İsra ve Miraç olayının meydana geldiği, hem Kuran’la Hem Resulullah’ın
sünneti yani hadisleriyle hemde İslâm ümmetinin icma’sı
-
Yanıt: Isra ve mirac
4
ile sabittir. İhtilaf İslâm ümmeti arasında mevcut değildir. sadece oluş biçimi
özerinde bazı farklı görüşler olmuştur. Farklı görüş sahiplerinin, delilleri
zayıftır.
- Miracın Mekke’den Mescidi Aksa’ya kadarki kısmı kitapla sabittir. Bunu
İnkar eden kâfir olur.
- Mescidi Aksa’dan semalara kadar ki kısmı meşhur hadislerle sabittir.bunu
inkar eden kimse fasıktır.
- Semadan Mâverâyı aleme çıkışı ise Haber-i âhad ile sabittir. Bunu inkar eden ise
Muhti (hata etmiş) olur.
İsra ve Miraç nedir?
Hicretten bir buçuk yıl kadar önce Peygamber s.a.v. efendimizin hayatında meydana
gelen bu çok önemli olay, geceleyin O’nun uyanık bir halde ruh ve bedeniyle
Mescidi Aksa’dan yüce makamlara çıkması demektir.
İsrâ: Resûllah’ın s.a.v. Mescidi-i Haram’dan
Beytü’l-Makdis’e kadar olan gece yolculuğunu belirtir ki bu, âyetle
sabit olmuştur. O bakımdan inkârı küfrü gerektirir.
Miraç: İsrâ gecesi Hz. Peygamber s.a.v. Efendimiz’in
Beytü’l-Makdis’ten Melek Cebrail’in eşliğinde madde âleminin son
sınırı olan Sidretü’l-Münteha’ya, oradan da mâna âlemine yükselmesi ve
esrar perdelerinin kaldırılarak en kutsal huzura kabul edilmesidir. Bu olay da sahîh
hadîslerle sabit olmuştur.
Bazı Terimler:
Mescidi Haram: Kâbe’yi çevreleyen ve Haremi şerif denilen mesciddir. Yer
yüzünde ilk defa inşa edilen mabet budur.
Mescidi Aksa: Kudüs’teki beytül Makdistir. Kâbe’den sonra yer yüzünde
yapılan ikinci mabeddir. Aksa denilmesi, Kâbe’ye bir aylık mesafede
bulunmasıdır.
Evet, Müslümanların ilk kıblesi ve haram mescidlerin üçüncüsü olan Mescidi
Aksa’yı bağrında barındıran bu topraklar Allah tarafından mübarek kılınmıştır.
Çünkü bu kutsal topraklar peygamberlerin yurtlarıdır. Buralarda onlara vahiy
inmiştir. Hepsinden de önemlisi bu topraklar son peygamber, Hz. Muhammed s.a.v. İsra
ve Miraç mucizesine şahit olmuştur.
5
Beytül Mamur: Yedinci semada melekler tarafından tavaf edilen mabeddir.
Sidretül Münteha: Arşın sağında bir ağaçtı ki, ne bir melek ne saire ondan ötesine
asla gecemezler. Sidretül Münteha semavat ile cihanı gölgesine altına alan bir
ağaçtır. Kökü sema-î sadisede kendisi sabiadadır. Sidretül Münteha diye
isimlendirilmesi ise: Melâikei Kiram ile Enbiyayı azamın müntehayı ilmi olması
itibariyledir.Yalınız Resûlü Ekrem s.a.v. O’ndan öte Kabe Kavseyn desturu urûc
verilmiştir. Allah’tan başka hiçbir kimsenin daire-i ilmine giremez.
Refref: Mahiyetini aklımızın kavrıyamıyacağı bir vasıtadır.
Kabe Kavseyn: İki yay miktarı kadar bir mesafedir.
Miraç Ne Zaman Vuku Buldu?
Bu büyük hadisenin tarihi üzerinde ehli siyer ve büyük İslam tarihçilerin görüşleri
şöyledir:
- Bazılarına göre: Tâif seferinden altı ay sonra Miraç hadisesi olmuştur.
- Diğerlerine göre: Bu hadise Bi’setin on ikinci senesi Rebiül evvel ayının
onüçüncü gecesi ceryan etmiştir.
- Çoğunluğun (Cumhurun) görüşü ise: Hicretten bir buçuk sene evvel Recep ayının 27.
gecesi olmuştur. Tercih edilen görüş cumhurun görüşüdür. Olay Mekke’de vuku
bulmuş, Medine-i Münevvere’de değil.
Resûlullahın s.a.v. Miraçta Binitleri:
1- Burak: Mescidi Haram’dan Mescidi Aksa’ya kadar.
2- Miraç (Merdiven) : Mescidi Aksa’dan semayı dünyaya kadar.
3- Meleklerin Kanadı: Semayı dünyadan yedinci semaya kadar.
4- Cibril: Yedinci semadan, Sidre-i Münteha’ya kadar.
5- Refref: Sidre-i Münteha’dan, Kabe Kavseyn’e kadar.
Peygamberimize Miraç’ta Verilen İhsanlar:
Müslim’in rivayetine göre, Miraçta Resûlullah’a 3 şey verildi:
- Her gün, 50 vakit sevabına denk, 5 vakit namaz.
- Bakara suresinin son ayetleri.
- Ümmetinden, hiç bir şeyi Allah’a şirk koşmayanlara cennet.
Miraç Olayı Ruhen mi? Bedenen mi Oldu?
İsra ve miraç uyanık halde, hem ruhen hemde bedenen gerçekleştiği muhakkaktır. Şayet
bu büyük olay rüya yoluyla meydana gelmiş olsaydı, şaşılacak bir cihet söz konusu
olmazdı. Kureyş müşrikleri onu yalan
-
Yanıt: Isra ve mirac
6
sayma ihtiyacını bile duymazlardı.
Melek Cebrail’e gelince: Dokunduğu yerde hayat ve kudret başlar. Son derece
nuranîdir. Peygamberlerin kalplerine vahyi bu nur ile ilka eder ve kalbe inen bu
nur, ruha üstün bir kudret verir ve sırası gelince bedenin ruhlaşmasına imkân tanır.
Bu ruh muazzam bir hayat ve enerji kaynağıdır.
Gerçek bu olunca, gerek ilâhî vahiy indiğinde, gerekse Melek Cebrail geldiğinde,
Resûlüllah s.a.v. Efendimizin, bedeni kendi faaliyetlerini durdurup bütünüyle ruha
tabi olur ve dünyadan ilgisi kesilmiş bulunurdu.
Nitekim O bu inceliğe işaretle şöyle buyurmuştur: «Ben sizin gibi değilim. Allah
beni yedirir ve içirir.» Diğer rivayette: ’ Ben sizin görmediğinizi görür,
duymadığınızı duyarım ‘’ Ebu Hureyre,S.Müslim.
Bir de büyük ruh olan melek Cebrail’in Peygamberimize eşlik etmesini
düşünürsek, yüce ruhların nasıl bir araya gelip zaman ve mekân kavramlarını
aştıklarını anlamakta gecikmeyiz.
İsa Peygamberin de göğe yükselme olayı böyle olmuş; İbrahim Peygamber, ateşe
atılırken maddî yapısı ruhî yapısına dönüşmüş ve o sebeple ateş ruhu yakamamıştır
ki, bütün bunlar zahirî sebep ve ilet kanunlarının iptal edildiğine, ruhî sebeplerin
nâzım rol oynadığına ve sonuç olarak mucizelerin gerçekleştiğine delâlet
etmektedirler.
Ayette «abd» tabiri bilhassa her türlü ihtimali ortadan kaldırmakta,
Peygamber’in s.a.v. sözü edilen olayı her iki yapısıyla birlikte yaşadığı
ifade edilmektedir. Çünkü «abd» ruhla bedenin tamamına delâlet eden bir kelimedir.
Zira Resûlüllah efendimizin sık sık «rüyamda Cennet bana gösterildi, Cennet ile
Cehennem bana arzolun-du..» şeklinde gördüklerini arkadaşlarına anlatması hususunda,
itiraz ve yalanlamaya hiçbir zaman maruz kalmamış ve kimse bunu reddetmeyi
düşünmemiştir.
Sonuç olarak, muhakkik alimler şöyle demişlerdir: ’Cenâb-ı Hakk’ın, Hz.
Muhammed’i s.a.v. hem ruhu hem de bedeni ile Mekke’den Mescid’i
Aksa’ya geceleyin götürdüğüne, oradan da Miraca yükseldiğine hem Kur’ân,
hem de hadisler delalet etmektedir.
Peygamberimiz Miraç Gecesi Rabbini Gördü mü?
«Kuluna vahyettiğini vahyetti..»
Cebrail aradan çekildi. Ha-bîb mahbubuna kavuştu. Vahiy vasıtasız
7
cereyan etti. tarifi mümkün olmayan bir zevk içinde ilâhî cemal sıfatının
tecellisine mazhar oluyordu. Kur’an-ı Kerimde ki, bütün sure ve ayetler
Cebrail vasıtasıyla, Peygamberimize gelmiştir. Ancak, Bakara suresinin son iki
ayeti, Resulullah s.a.v. vasıtasız verildi.
«Gözünün gördüğünü kalbi yalanlamadı..»Kalbi, basireti, gözlerinin gördüğünü
doğruluyor ve birlikte aynı lütuflara mazhar kılındıklarını tasdik ediyordu. Artık
bu konuda Hz. Peygamber ile tartışmak veya doğruluğunu inatla inkâr etmek büyük bir
küstahlık olur.
Gerek Sidretül Münteha’da, gerekse onun ötesinde Cenâb-ı Hakk’ın en
büyük âyetlerini görme bahtiyarlığına erişti. Mirac gecesi, gidiş ve dönüşte; çıkış
ve inişte; maddeden mânaya intikal sağlayışta ilâhî kudretin yüceliğine, sanatının
eşsizliğine delâlet eden birçok belgeler ve âyetleri, temsili anlamda öğüt ve ibret
alınacak görüntüleriyle müşahede etti. Melek Cebrail’i aslî suretinde altı yüz
kanadıyla birlikte görmesi; gaybi bir vasıta olan Refref’e binmesi bunlardan
sadece iki tanesidir. Bunlardan başka bizim bilmediğimiz birçok sır ve hikmetler
Efendimiz’e bildirilmiştir.
“Göz,ne kaydı,ne de şaştı.” Necm sur, 10-11,17
Sidretül Münteha’ya yükselen Resûlüllah s.a.v.Efendimiz, belli bir makama
gelip orada ilâhî hitaba mazhar oldu. O makamda gözü başka bir yana kaymadı ve
şaşkınlık da geçirmedi. Vasıtasız, gelen vahyi kalbiyle telakki etti.
Bu bahiste ki görüşler:
1- Hz. Ayşe r.a.:
- ‘Her kim Muhammed s.a.v. Rabbini baş gözüyle gördü diye iddia ederse,
Allah’a karşı büyük iftira etmiş olur dedi’.
2-Abbas r.a. sorulduğunda, Muhammed Rabbini gördü mü?
- ‘Evet Muhammed Rabbini kalb gözü ile gördü’.
3 - Tabiînden Abdullah b. Şakik diyor ki: Râvî Ebû Zerr’e r.a. dedim ki:
«Peygamber s.a.v. Efendimizi görmüş olsaydım, herhalde O’ndan bir şey
sorardım.» Ebû Zer r.a.: «Ne sorardın? » deyince, «Rabbini gördün mü? » diye
sorardım» dedim. Bunun üzerine Ebû Zer r.a. şu cevabı verdi: «Bu hususu ben
Resûlüllah s.a.v. Efendimiz’den sordum. Buyurdu ki: «Şüphesiz Rabbimi bir nur
olarak gördüm; artık O’nu nasıl görebilirim!(S.Müslim, İbni Mâce, Ahmed İbni
Hanbel)
-
Yanıt: Isra ve mirac
8
Miraç gecesi Peygamber efendimize s.a.v. bir çok hakikatler gösterilmiş. Bu büyük
olay insanlar için ciddi bir imtihan, ayıklama ve süzülme olmuştu.
Bu muazzam hadise hakkında ki ihtilafların menşei şudur:
- Bu hadise Müslümanların sayıca az ve dağınık oldukları bir sırada vuku bulmuştu.
- Bu hadisenin ravileri, miracın vukuğu zamanında ya henüz doğmamışlar yahut ta
küçük yaşta idiler.
- Hadise Mekke’de vuku bulmuştu, Medineli olan raviler miraç hadisesini
hicretten sonra başkalarından dinlemişler esasta birleşmişlerdir.
- Bu gibi sebeplerden dolayı hadisenin tafsilatı hakkında ihtilafa düşmüşlerdir.
Miracın Özellikleri:
1- Miraç yüce peygamberin şahsında insanlığın yükselmesidir.
2- Yüce yaratıcı Cebraillide aradan çıkararak, doğrudan Resulünü muhatap almış,
Cebrail’e gizlenen pek çok sır Hz. peygambere miraçta açıklanmıştır.
3- Çobanı olduğu insanoğluna Namaz denen eşsiz zevk tefekkür miracını yani yüce
yaratıcı ile, doğrudan konuşma imkanını miras bırakmasıdır.
4- O bütün çağların efendisi Namaz armağanı ile insanı meleklerin bile kıskanacağı
yüce bir tahta oturtmuştur.
5- Miraç insanın sorumluluğuna eş değer bir ödüldür, güçtür,ve enerjidir.
6-Miraç kendini insanlığın acılarına dertlerine adamış yüce peygamberin,
sıkıntılarının doruğa çıktığı bir zamanda gerçekleşmiştir.
7- Apaçık görülmektedir ki, Miraçtan sonra İslam hızla zafere doğru yürümüştür.
8- Peygamber efendimizin s.a.v. şeref ve itibarının, Allah indinde ki yüceliğinden
bahsedilir. Böylece kâfirlerin hiçbir azgınlığının bu şerefe leke süremeyeceğine
işaret edilir.
Miracın Esrarı:
Mescid’i Haram’dan Mescidi Aksa’ya yapılan bu yolculuk her şeyden
haberi olan, her şeyi güzel şekilde düzenleyen yüce Allah’ın yapılmasını
istediği bir yolculuktur. Bütün tevhide dayalı dinlerin kutsal saydıkları yerleri
birbirine bağlıyor. Baştan sona kadar Hâkka olan bu yolculuk.
9
Allah’tan bir lütuf ve büyük bir mucizedir. O gece bekleyiş gecesidir.O gece
normal bir gece değildi. Bunlar tümü ile sadece yüce Allah’ın bilgisine açık
gayb konularıdır. Cenabı Hâkkın ilâhi davetçisi olan peygamberimizi s.a.v. yer ve
semalar ehli beklemekte, o gece tamamen teyakkuzda, o gece mucizelerle geçti. Ezel
esrar perdesi kaldırıldı. Miracı sebepler üstüdür. Dolayısıyla Onun hızı, hayalin,
ışığın ve ruhun süratiyle kıyas edilemeyecek ölçüdedir. Mübarek göğsünün açılması,
yıkanmasının hikmeti:
Bu ilâhi yolculuğa hazır hale getirilmesidir. Bu temizleme ve ameliyat, gelecek yüz
binlerce kuvvette ki, ilâhi nûru hafifleterek, peygamberin kalbine indirmek ve fizik
ötesine dayanabilmek için göğsü açıldı, zemzemle yıkandı……
Peygamberimizin Ruh ve bedeni, çok faal hale getirildi. Daha sonra Cebrail a.s.
sohbetinde Kutsiyet aleminin ilhamlarına mahzar oldu.
Peygamber Efendimiz nurdan mahluk meleklerden ibaret semalardan, huzuru ilâhiye ye
çıkarken Beytü’l-Mamur’u gördü Daha sora Sidretül- Münteha’ya
Cibril’le a.s. geldiler Orası ilahi nurlarla aydınlatılmıştı, renk renk nurlar
her tarafı kaplamış. Orası nur içinde ışıldıyordu, orada Cebrail’i hakiki
suretinde biz kez daha gördü.
Allah Resulü buyurdu ki: ’O, Cebrail’dir. Onu gerçek yaratılışı üzere bu
iki kereden başka görmedim. Gökten inerken gördüm. Hilkatinin büyüklüğü, sema ile
arz arasını örtmüştü’ S. Müslim.
Sahih olan bir diğer rivayette:
Resulullah’ın Miraç dönüşünde “ Cebrail’i gördüm, altı yüz kanadı
ile bütün ufku kaplamıştı ” S. Buhari
Meleklerin kanatlarının gerçek yüzünü ve nasıl olduğunu ise Allah bilir. Melek
Cebrail, hiçbir peygambere asıl suretiyle tecelli edip görünmemiştir.Gerektiğinde
insan suretine girip öylece zahiri mülakatta bulunmuştur. Sadece Resulü Zişan
efendimize hakiki suretinde görünmüştür.
Allah’ın yaratmasından hikmetler, kanunlar çıkar, İzzetinin sınırına
yanaşılmaz, yani İzzet ve rahmetiyle peygamber, kitap gönderir. Hikmetiyle din ve
ilim öğretir.
Tirmizî’nin Hz. Aişe’den rivayetine göre de Resulullah Cebrail’i
kendi şekliyle ancak iki kez görmüştür. Bir kere Sidre-i Münteha’nın yanında,
10
bir kez de Mekke’de görmüştü.
-
Yanıt: Isra ve mirac
Cabir b. Abdullah Ensari r.a. şöyle nakletmiştir:
Allah Resulü s.a.v. vahyin kesildiği dönemi anlatırken söz arasında şöyle buyurdu:
’Ben yürürken birdenbire gökyüzü tarafından bir ses işittim. Başımı kaldırdım,
bir de baktım ki Hira’da bana gelen melek gök ile yer arasında bir kürsi
üzerine oturmuş. Pek çok korktum, hemen (evime) döndüm ve: Beni örtün, beni örtün!
dedim. Beni örttüler.’ S. Müslim.
Miraç konusuyla ilgili Kuran’da haber verilen bilgilerden biri de, Peygamber
Efendimiz s.a.v. ’in Sidretü’l-Münteha’ya yükselmesidir. Necm
Suresi’nde bu mucize şu şekilde bildirilmektedir: ‘Andolsun, onu bir de
diğer inişte görmüştü. Sidretü’l-Münteha’nın yanında.
Cennetü’l-Me’va onun yanındadır. Sidreyi örten örtmekte iken, göz
kayıp-şaşmadı ve (sınırı) aşmadı. Andolsun, O, Rabbinin en büyük ayetlerinden olanı
gördü. Necm Suresi, 13-18
Sidretül-Müntehâ’, ’Allahu Teâlâ’nın zât âlemi demektir ki, buraya
ne meleklerin büyükleri, ne de Peygamberlerin büyükleri dâhil olabilir. Nitekim
hadis-i şerifte de Hz. Peygambere refakat eden Cebrâil a.s. da Peygamberimizi buraya
kadar götürmüş, buradan ileriye geçmeye izinli olmadığını ifade ederek, bundan sonra
Cenâb-ı Hakk’ın daveti sebebiyle Hz. Peygamberin yalnızca gideceğini
bildirmiştir. İşte bu yüzden bu terkib ’son sınır, son hudut veya sınırın
sonu’ diye anlaşılmıştır. Resulullah’ın s.a.v. anlattığına göre:
‘..Beytü’l-Mamur’u gördüm. Ona günde yetmiş bin melek girer ve bir
daha ona dönmezler. Sonra Cebrail beni Sidretü’l-Münteha’ya götürdü. Bir
de gördüm ki Sidr ağacının yaprakları fillerin kulakları gibidir. Onun yemişleri ise
(Yemen’in Hecer kasabası) testilerine benzer. Allah’ın emrinden, her
şeyi bürümekte olan şey Sidreyi tamamıyla bürüyünce bana başka bir hâl oldu. Anladım
ki Allah’ın yarattıklarından, onun güzelliğinin bir kısmını bile tavsif ve
tarif etmeye gücü yetebilecek hiç bir kimse yoktur. Artık Allah bana vahyettiğini
vahyetti. Enes r.a. rivayet etmiş. (S.Müslim.)
Sidretül Münteha, semaları ve Cennetleri kucaklayan ulu bir varlık ağacıdır.Sidre
Arşı Alânın altındadır. Sidretül müntehâ’nın göz ve gönül alıcı bir görünüm
arz ettiği ve ilâhî tecellilerin aralıksız o sınıra yöneldiği
anlaşılıyor.Sidre’den ilerisine ne bir melek nede bir peygamber
11
yaklaşamaz. İlerisi gayb alemidir.
Allah dan başka hiçbir kimsenin ilmi oraya dahil olmaz. Akılların durduğu son had
olan Sidretül Münteha’dan ilerisi sadece Peygamberimize ’Kabe
Kavseyn’ kadar yaklaşmasına müsaade edilmiştir. Mi’rac gecesinde bu
mevkiye vardıklarında Cibril geride kalmış; Resulullah s.a.v. geri kalmasının
sebebini sormuş, Cibril şöyle cevap vermiştir: ’Bu makam dostun dostta
kalacağı bir makamdır. Eğer kıl kadar ileri gidersem yanar kül olurum. Bundan
sonrasını geçmek sadece sana bahşedilmiştir. Bu ilâhi yolculuğun azameti,esrarı
beşer idrakinin üstünde bir olay oluşudur.O gece yer ve gökler birleşmekte, gayb
aleminin seyrü ve müşahedesi söz konusudur. Fahri kainat efendimizin s.a.v. zihni
ile ruhu karşısında zaman ve mekan perdeleriyle diğer perdeler yırtılmış.
Resulullah’ın mübarek gözü önünde, zaman ve mekan mefhumları kalkmış. Cenab-ı
Hakkın kelamına ve sohbetine muhatap olmuş, Cemal’ini görmekle şereflenmiştir.
Ne büyük mazhariyettir bu? Dünyada iken baş gözüyle kâinatın Yaratıcımsını görmek,
peygamberler de dahil hiç kimseye nasip olmamıştır. Onun içindir ki O göklerin,
fizik ve metafiziğin yolcusuna, O Hakk’ın misafirine kemalat ve fazilette
kimse ulaşamamıştır, onun için O eşsizdir
Mirac’ın Hikmetleri:
İsra ve Miracın hakikati nedir? Peygamberimizin s.a.v. Miraca giderken Kudüs’e
uğramadan direk Mekke’den semalara niçin yükselmedi de, Kudüs’ü şeriften
uruç ettiler. Bu cihetten Miraca çıkışının keyfiyeti nedir? Bir hadisi şerifte:
‘Kâbe-i Muazzama Beytül Mamur’un hizasındadır’ buyrulmuştur.
1-Resûlü Ekrem’in s.a.v. Kudüs’ten miraca gidişinin hikmeti ise: Hz.
Muhammed’din Risaletinin evrensel oluşudur.
Mübarek şehirde (Kudüs) o gece cem olup gelen peygamberler Mescid’i Aksada
Hatemül enbiyayı imam seçip arkasında saf tuttular namaz kıldılar. İçlerinden hiç
biri ben öne geçip imam olayım demedi îma bile etmedi. Bütün peygamberler O Resûlü
sıkaleyne cemaat oldular. Arkasında namaz kılmakla Risaletini tastik ettiler. Burada
ki mana ve hikmet şudur:
Ey insanlar ey kavimler ahir zaman peygamberine uyun, O’nun Risaletini
kabullenin. Size getirdiği Kur’ana şeksiz inanın. O sadece
-
Yanıt: Isra ve mirac
12
Arap yarım adası için gelmedi. Sizlere gönderilen peygamberler bile O Resûlü Erkeme
o feyizli gecede tabi oldular. Sizlerinde Hz. Muhammed’e iman edip
peygamberliğini kabullenmeniz aklın ve hikmetin gereğidir. Onun peygamberliği ins ve
cin alemine şamildir. Bir hadisi şeriflerinde şöyle buyurmuştur:
‘’Her peygamber yalnız kendi kavmine geldi, ben ise bütün insanlara
gönderildim.’’ Buhari, Müslim, Tirmizi,
Peygamberlerin, Resûlü Ekrem’in arkasında namaz kılmaları çok anlamlıdır.
Hikmetini, sebebini ve sırrını
kavrayamadığımız güzellikler ve doğruluklar vardır. Allah burada ne murat etti diye
biraz düşünmek gerek, insana yakışanda budur.
2- Miraç’la Allah’u Teâlanın kuvvet ve kudretinin büyüklüğüne işaret
buyrulmuştur:
Allah için İmkansızlık düşünülemez bu olaya karşı tavır konulamaz. Evet yerlerde ve
göklerde ne varsa hepsi Allah’a boyun eğmişlerdir isteseler de istemeseler de.
Peygamber efendimiz s.a.v. mirac gecesi meleklerin ulaşamadığı yüce makamlara
çıkarıldı. O’na ne vahyetti ise vahyetmiş. Bu durum ve değişim, O’nun
güç ve kuvvetinin delili açık beyanıdır.Yerler gökler ve her ikisinin arasında veya
ötesinde hiçbir şey Allah’ın kuvvet ve kudretine engel olamamıştır. Mülk
O’nundur. Mahlukatı O ihata eder. Nerde olurlarsa olsunlar insanlardan ve
cinlerden hiç biri bu yolculuğa mani olamadılar.O’nun elçisi yine Resûl
olarak, yine beşer olarak kalmıştır. Allah’ı hiçbir şey aciz bırakamaz. hiçbir
şey emrine muhalif edemez, kafa kaldıramaz, diklik yapamaz. Allah yürü derse yürür,
Allah dur derse duruverir.
Al-i İmran sûresi, ayet: 96; Bakara sûresi, ayet:127... O tektir. Ortağı yoktur.
Mülk onundur. Hamd ona mahsustur. O her şeye gücü yetendir....
3- Bu cihetten gökler üstü yolculuğa çıkışın keyfiyet ise: Muayyen Bir Hudut Yoktur
…
Yüce Mevlâ’dan gelen davet üzerine Peygamber efendimiz s.a.v. Cibril a.s.
sohbetinde Burak adı verilen binekle Kudüs’ deki Mescidi Aksa’ya
getirildi.Bu cihetten gökler üstü yolculuğa çıkışın keyfiyet ise:
Kudüs o yıllarda Roma devletinin sınırları içinde kalıyordu Allah’u Teâla isra
ve miraç hadisesiyle o yerlerin fethedileceğine işaret buyurmuş. Yer yüzünde muayyen
denen bir hudut yoktur. Yerler Gökler
13
Allah’ın mirasıdır. Arz Bütün yönleriyle Allah’ın mülküdür,
Allah’a layıkıyla kulluk edenler Allah’ın mülküne onlardan daha
layıktır.Top yekün arz İslam’ındır.
Tenzili Hakim’de Allah Şöyle buyuruyor: ‘’Göklerde ve yerde ne
varsa, hepsi O’nundur. O çok yücedir, çok büyüktür. ‘’ 42:4
Miraç Hadisesinin Mekke’de ki Akisleri:
Sahih rivayetlere göre, Resûlüllah s.a.v. buyurdular ki:
«Bey tül-Makdis’e gecenin az bir bölümünde yolculuk yaptığımı duyan Kureyş
kabilesi beni yalanladılar. Bunun üzerine Hicir’de ayağa kalktım. Allah,
Beytül-Makdis’i getirip önüme koydu. Ona bakarak oradaki alâmetleri bir bîr
onlara haber verdim.»
Deve ile en az 2 ay sürmesi gereken bu yolculuğu, Resulullah’ın gecenin kısa
bir vaktinde tamamlayıp dönmesine müşrikler inanmadılar. Diğer bir rivayette ise:
Ebu Hureyre’nin r.a anlattığına göre:
Allah Resulü s.a.v. şöyle buyurdu: ’Yemin ederim ki bir ara kendimi
Hicr’de buldum. Kureyş bana seyahatimden soruyordu. Bilhassa
Beytü’l-Makdis’e dair öyle şeyler sormuştu ki, ben İsra gecesi onlarla
ilgilenip tespit etmemiştim. Bu cihetle o kadar müşkül bir vaziyete düştüm ki hiç
bir zaman öyle sıkılmamıştım. Bunun üzerine Allah benimle Beytü’l-Makdis
arasındaki mesafeyi kaldırdı. Ben orayı görüyor ve ne sorarlarsa muhakkak ona
bakarak cevap veriyordum...’ S.Müslim
Olayın cereyan ettiğine dair haber halk arasında duyulunca, Mekkelilerden bazı
önemli kişiler soluğu Ebû Bekir Sıddîk’ın r.a. yanında aldılar ve: «Ya Ebâ
Bekir! Arkadaşın Muhammed hakkında ne dersin? O bir gece içinde
Beytül-Makdis’e gidip geldiğini iddia ediyormuş! » Ebû Bekir r.a. onlara:
«Bunu Hz. Muhammed mi s.a.v. söyledi? » diye sordu. Onlar da: «Evet, o dedi» diye
cevap verdiklerinde; Ebû Bekir r.a: «Eğer O söylemişse, mutlaka doğrudur ve ben de
şahadet ederim..» diyerek Peygamber’e olan inancının şüphe götürmez olduğunu
ortaya koydu. «Nasıl olur? » diyerek şaşkınlık gösterenlere: «O, bundan fazlasını da
söylese yine de Onu gök haberlerinden dolayı tasdîk ederim! » diye cevap verdi.
‘’Sıddık’’unvanını bu olaydan aldı.
Resulullah s.a.v. Ebû Bekir Sıddık r.a. faziletini şöyle anlatıyor:
‘’İslâm’ı kime anlattım ise, önce düşündü, sonra terettüt etti,
ancak Ebû Bekir
14
böyle değildir, eğer halis dost edinmek isteseydim, Ebû Bekir’i dost
edinirdim.’’ Buyurdu.
-
Yanıt: Isra ve mirac
İki cihan güneşi Peygamber Efendimizin, morallerini yıkmak için müşrikler, çarpık
sorular sormaya devam ediyorlardı:
‘Biz sana Şam’dan gelmekte olan develerimizi soracağız, bize onlardan
haber ver’ dediler. Peygamberimiz şöyle cevap verdi: ‘Evet falan
kimselerin kervanına rastladım.Revha isimli mevkide idi. Bir deve yitirmişler, onu
arıyorlardı.Yükleri arasında bir su kabı vardı. Susadım o kabı alıp su içtim ve kabı
yerine koydum. Geldiklerinde sorun bakalım, suyu bulabilmişler mi? ’ O anda
kervan, Peygamberimize gösterildi. O da kervanın kemiyet ve keyfiyetine dair haber
verdi. Ve şöyle buyurdu:
‘İçlerinden Cemel-i Evrak (yani karamtırak beyaz bir deve) önde olarak, falan
gün güneşin doğmasıyla beraber gelecekler.’ Peygamberimizin haber vermiş
olduğu o gün, müşrikler sabahın erken saatlerinde Seniyye tepesine doğru çıktılar.
Güneş ne zaman doğacak da Muhammed’i s.a.v. yalancı çıkaracağız diye
bekliyorlardı. Derken, içlerinden birisi, güneş doğdu diye haykırdı.Tam o sırada bir
diğeri de, işte kervan geliyor, önlerinde Cemel-i Evrak, tıpkı söylediği gibi diye
bağırdı. Bu ayrı bir mucize daha olmuştu. Hal böyle iken, müşrikler yine iman
etmediler. Bu apaçık bir sihirdir dediler.
Bu hadiseyi müşrikler ve yoldaşları inkar ettiler. Bir aylık mesafeye ve ötelerin
ötesine ruh ve bedeniyle nasıl gidebilir? Dediler, inanmadılar. Maddiyat sahasına
saplanıp kaldılar. Krizlere tutulup deli divane oldular, Kimileri ellerini
çırpıyordu. İmanı zayıf olanlar dinden dönüyordu. İşte orada onlar Yüce Resûlün
mübarek yüzüne bakarak O’nu alaya alıyorlardı…
Ebû Cehl, «Muhammed, taşları bile yakacak bir ateşle bizi korkutuyor ve sonra da o
ateşin içinde zakkum ağacı yeşerdiğini söylüyor. Oysa zakkum sadece hurma ve
üstündeki kaymaktır» dedi ve sonra cariyesine seslenerek: «Ey Cariyem! Bana biraz
zakkum getir de yiyeyim» diyerek Kur’ân ile alay etti. Bunun üzerine cariyesi
ona bir miktar hurma ve hurma kaymağı getirdi. Ebû Cehl, arkadaşlarına «haydi
zakkumlanın. Çünkü Muhammed sizi bununla korkutuyor» dedi. O sebeple İsra suresinin
60. âyeti indirildi:
‘Hani biz sana, Rabbin gerçekten bütün insanları (ilmiyle, kudretiyle,
15
saltanatıyla, tedbir ve tasarrufuyla) kuşatmıştır, demiştik. Sana gösterdiğimiz
görüntüyü ve Kurân’da lanetlenmiş ağacı sadece insanlara bir fitne (imtihan)
kıldık ve onları (böylece) korkuturuz; bu da onlarda büyük bir taşkınlık ve
azgınlıktan başka bir şey artırmaz.’
Mirac gecesi Peygamber efendimize temsîlî ve gayr-i temsilî birçok hakikatler
gösterilmiş ve bu büyük olay insanlar için ciddi bir imtihan, ayıklanma ve süzülme
olmuştu. Nitekim Resûlüllah s.a.v. Miracı ve gördüğü esrar ve hikmetlerin bir
kısmını haber verince, doğru yoldan sapmış inkarcıların inkârını; inanmışların ise,
imân ve irfanını artırmıştı. Yukarıdaki âyetin son kısmında buna işaret edilerek,
«Sana gösterdiğimiz görüntüyü ve lanetlenmiş ağacı sadece insanlara bir fitne
(imtihan) kıldık..» buyrulmaktadır.
Ebu Cehil: “Olmaz öyle şey” derken, Hz. Ebu Bekir r.a.: “O
söylemişse doğrudur” demiş.
Ravi, rivayet ediyor, Resulullah s.a.v. Ebu Zer’le konuşurlarken:
‘’ Ya Ebû Zer yedi kat gök ile yedi kat yer Kûrsî’nin yanında ne
kadardır?
- Ebû Zer, Allah ve Resûlü bilir dedi.
- Resûl-i Ekrem s.a.v. “Nefsimi kudret elinde tutan Zat’a kasem ederim
ki, yedi sema ve yedi arz, Kürsî’nin yanında, çöle atılmış bir demir halkadan
baka bir şey değildir. Arş’ın Kürsî’ye olan üstünlüğü de, tıpkı bu çölün
o halkaya üstünlüğü gibidir.” buyurmuştur.” Buhari.
Su adına evinde ki testiden başka bir şey görmemiş kişiye denizi nasıl anlatırsınız?
Yer ile gök arasını bir adamın boyu kadar gören zihniyete, bu hadisi şerifi nasıl
beyan edebilirsiniz? miraç’ı anlatabilirmisiniz? Akıllara durgunluk veren ilmi
aciz bırakan semaları ve fizik ötesini tanımadıkça, gecenin bir kesitinde vuku bulan
İsra ve Miraç olayının esrarı, daima eksik kalacaktır.
Allah sözün doğrusunu söyler sen anlamaya çalışırsın sana yakışanda budur. Bak baka
bildiğin kadar semalar ötesine o zaman anlarsın zerre ile küre arasındaki farkı. Ama
gözler yorgun ve bitkin sahibine döner.Fahri kainat efendimizin s.a.v. ilahi davete
icabetinin sır ve hikmetlerini, atlas döşeklerde tatlı rüyalara dalanlar anlamazlar.
Mutezile fırkası, Rasulullah efendimizin bir anda, Cenneti, Cehennemi ve daha bir
çok yerleri gezip gelmesine akıl erdirememiş Miraçı kabul etmek Allah’a mekan
ittihaz etmek olur diyerek Miracı inkar etmiştir.
-
Yanıt: Isra ve mirac
16
Varlığı yalnız bu evrene mıhlayıp çakmak ne bedbaht görüştür. Peygamberimizin dünya
üzerinde ki yolculuğundan semalara doğru yolculuğunu, dar tabiat ve zerre içinde
sıkıştırmak bilgisizlikten başka nedir. Bir anda Mekke’den Kudüs’e
götüren Allah’u Teâla, neden daha uzaklara götüremesin? Allah ın kudretinden
ancak kâfirler şüphe eder.
Bu mucizeyle iman edenlerin şevkleri, heyecanları ve Peygamberimiz ’e olan
bağlılıkları bir kat daha güçlenmiş,
Ancak düşünmekten beyni çatlayan bu olaya şeksiz şüphesiz iman edenler ve gözleri
aşina olanlar inanır ve anlar. Çünkü İsra ve Miracın esrarı ihtişamı, fezanın
derinlikleri ve fizik ötesi öyle üç beş yarım yamalak tefekkürle, şekli bakmakla
kavranacak cinsten değildir.
Ne güzel söylemiş şair:
Nefis zebûn, insan nankör, gırtlağına kadar.
Vahyin ilk muhatapları,hakkı inkara kalktılar.
Gönül kirliliğini akıtanlar, boğuldu ha boğulacak.
İnan göklerin kalemi yazdı, asla kaybolmayacak.
Aklın yaya kaldığı, fizik ötesini kim anlar?
Düşün göklerde haber, yer yüzünde ibretler var.
Bu dünyada iken Cennetle müjdelenmiş, ilmin kapısı olan Ali r.a. şu sözüne kulak
verelim: ‘’Bilmediklerimi ayağımın altına koysam başım semaya
değer’’. Diyor. Biz de kısa aklımızla bu sözü iyice bir düşünelim.
Müminlerin engin gönüllerinde yad edilen İsra ve Mirac, Mekke müşriklerinin zorla
veya başka bir sebeple Müslüman olmaları için gerçekleşmedi. Bu olaydan önce
müşrikler gözleriyle ayın ikiye yarılmasını yakinen gördüler inanmadılar ve yan
çizdiler. Kamer Suresi’nde şöyle bildirilir:
‘Kıyamet vakti yakınlaştı ve Ay yarıldı.Onlar bir ayet (mucize) görseler, sırt
çevirirler ve: ’(Bu,) Süregelen bir büyüdür’ derler. Daha nice mucizeler
gördüler, ‘’Senin ölünceye kadar yakanı bırakmayacağız’’
diyen, Allah ve Resulünün ve müminlerin düşmanı, Ebû Cehil tayfası bunu da inkar
ettiler. Biz, bu gün Ebu Bekir r.a. yolunda yürümeye çalışıyoruz. İnkar edenler de
kimin yanında olduklarına dikkat etsinler.
Bu olayda ki ilâhi mesaj şudur:
17
Semalar üstü ilâhi davet için yapılan yolculuk, Hz. Muhammed’in s.a.v. Allah
nezdinde ki, şan ve şerefinin makam ve mevkisinin yüceliği, yerde ve göklerde ihsan
ve ikramlarla karşılanması, kadri kıymetinin büyüklüğü, insanlığa ve tüm mahlukata,
bir kez daha gösterilmesidir. Hele hele de, Mekke de ki müşriklere, taştan da katı
Sâkif halkına vurgu yapılmıştır. On üç sene Mekke ehline ve civardaki kabilere
varıncaya kadar tebliğini sunan, nur getiren Elçiye, böyle mi davranmak lazımdı?
Mekke den Taife dolambaçlı yollar, Kırılsaydı ‘Resûle’ taş atan eller,
kollar. Nur getiren Elçiyi insan böyle mi karşılar. Cânı gönülden, özlediğim canım
Peygamberimsin.
Hiç bir inkarcı, duygusunda kesin değildir. Hak ve hakikatten uzaklığı uranında
içinde şiddetli bir şüphe vardır. Allah, bu duygudan yakalayıp soruyor:
‘Eğer Kur’an ve Allah gerçeği hakikat olmasa, bu şüphe, sizin içinizde
dolaşır durur mu idi? O takdirde haktan iyice uzaklaşmış sizlerden daha sapık kim
olabilir? ‘
Fussilet sur: ayet,52
İnanıyoruz ki Allah’a misafir olmanın ikramı sonsuzdur. Aklın ve hayallerin
ötesinde bir lütuf deryasıdır. Evet Kur’an, sırrını ancak dört başı mamur
ihlas sahiplerine verir. En ufak baştan savma tavır bu hikmeti bozar. Mümine esenlik
sağlayan bu yücelme, çetin gurur ve kin duvarını yıkar.
İki cihan güneşi, kurtarıcımız yol göstericimiz Hatemül Enbiya’ya Salât ve
selâm olsun, âline ashabına etbaına.. İsra ve Miraç, yüce Yaratanımızın bize ne
kadar yakın olduğunu kavrama fırsatları olsun. Bu duygu ve düşüncelerle, yeniden
Miracı yaşayalım. Kainatın en güzel gülünün kokusunun üzerinizde olması
temennisiyle, bu mübarek gecenin hayırlara vesile olmasını dilerim.
Kaynaklar: Kuran-ı Kerim, Kütübü Sitte: Sahıheyn (Buhari ve Müslim) . S.Nesâi, S.
İbni Mâce,Ahmsd İbni Hanbel…, Tefsir-i Kebir Mefâtihu’l-Gayb Fahruddin
Er- Razî.., İlmin Işığında Asrın Kur’an Tefsiri, Celal Yıldırım, İslâm
Akaidi,Ömer Nesefi, Siyer ibni Hişam, El Vefaul Vefa, Aliyyülkari- Şerhül Emali,
Hamdi Yazır, Miraç Dosyası.