AİLEDE HUZURSUZLUK



ŞAHISLAR:

ZİŞAN,ORHAN,FEHİMAN,GÜZİN,FİKRET,ZÜHAL,NERİMAN.


Zişan:Saat on biri geçti fakat komşunun susmaya niyeti yok gibi. Bazen hiç tahammül edemiyorum bu kavgalara.
Fehiman:Dur anneciğim,daha çocuk sesleri karışmadı işin içine. Biraz sonra onlarda kavgaya karışacaklar.
Güzin:Böyle bir hayata nasıl katlanıyorlar acaba?
Zişan:Kim bilir? Alıştılar mı dersiniz?
Fehiman:Hiç alışılır mı anne böyle hayata? Remzi amca susuyor,Meliha abla bağırıyor;Meliha abla susuyor,Remzi amca başlıyor.Bazen de çocuklarla koro halinde kavga ediyorlar.
Güzin:Zaten sonunda çocuklar iyi bir dayak yiyerek ağlıyorlar. Hele anneciğim okulda gör çocukları. Kimseyle geçinemiyorlar. Halit her gün dayak yiyip ağlıyor.
Zişan:Allah Allah,o kadar pısırık görünmüyor ama.
Güzin:Geçimsiz anne. Teneffüste bahçede görüyorum da sanki hareketleriyle gelin beni dövün diyor. Ne yapıp yapıp kendini bi dövdürüyor. Sonrada ağzını sonuna kadar açıp ağlıyor. Okullarımızın arasında parmaklıklar olduğu için yanına geçemiyorum ama çok acıyorum o çocuğa.
Fehiman:İşte,çocuklar da karıştı koroya. Nasılda geliyor sesleri. Anne istiyorum ki gidip çocukları alıp bize getireyim.
Zişan:Ben de aynı şeyleri düşünüyorum kızım ama cesaret edemiyorum. Çünkü evlerine gittiğimiz zaman çok mutlu bir aile gibi davranmaya çalışıyorlar. Ben de onları öyle görünce bir türlü söze girip bir şey söyleyemiyorum.
Fehiman:Hiç yardımcı olamayacak mıyız anne?
Zişan:Bilmiyorum kızım,ama çocukların ağlamasına çok içerliyorum.
(FON)
Zühal:Fehimancığım,bir çay daha içersin değil mi?
Fehiman:Çaydanlığı içeriye getirelim en iyisi. Hepimiz yorgunluktan pestile döndük bugün.
Zühal:Sağlık olsun da Fehiman,bu yorgunluklar ne ki? Bak görmüyor musun Meliha’nın halini? Daha kötüsü bile olabilirdi. Doğrusu ilk anda durumu çok da kötüydü ama neyse ki iyileşti. Bilmem nelerini paylaşamıyorlar. Ben bu apartmana geleli halleri bu.
Zişan:Bunlar baştan beri böyleler Zühal. Meliha gururlu bir insan,yaklaşıp bir şey söyleyemiyoruz. Zaten biraz rahat yapılı,derdini paylaşan biri olsaydı sinirleri de bu kadar gerilmezdi,ağır bir depresyon da geçirmezdi. Remzi bey de iyi bir insana benziyor anladığım kadarıyla ama bu iş böyle gitmez.
Fehiman:Hele böyle hastanelere düştükten sonra artık hiç birbirlerinin yüzüne bakamazlar. Ama gece sesleri çok geldi. Keşke de çıkıp ilgilenseydin anne.
(ÇAYLARINIZI KARIŞTIRIN)
Zişan:İçimden geldi de gidemedim kızım. Remzi beyden çekiniyorum.
Fehiman:Anneciğim,sen mutfakta yoktun,sesleri duymadın. Tencereler,tabaklar….Bütün sesler birbirine girdi.
Zühal:Remzi bey,Meliha’ya; “Neden yumurta haşlamadın?”demiş. Meliha’da “Yumurta az kalmıştı, alıncaya kadar elimin altında bulunsun diye haşlamadım.”deyince, akşamki kavganın gerginliği de var ya üstlerinde,Remzi bey başlamış: “Sen annenin evinde yumurta mı gördün,benim kazandığımı bana yedirmeyecek misin,doğru düzgün kahvaltıda mı yapamayacağız evimizde.” Diye bağırmaya başlamış.
Fehiman:Anne sesleri bir duysaydın. Meliha abla sinirden perdeleri çekmiş,perdeler kornişle birlikte inmiş yere.Eline geçeni atıyormuş. Halit’te seslerden mutfağa koşmuş. Bir cezve de onun kafasına gelmiş. Meliha abla kendini tamamen kaybetmiş sonra.
Zişan:İyi ki çocukları anneannelerine götürdüler. Meliha’da bir müddet kalır herhalde hastanede. Ahh rahmetli babam, “Alimler aile huzursuzluğunu cehennem azabına benzetmişler” derdi.
Fehiman:Çok doğru bir söz. Siz babamla biraz çekişseniz bile ben dayanamıyorum anne,o gün ev bana dar geliyor. Dünyanın her tarafı zindan sanıyorum.
Zühal:Yeğenim de öyle derdi. “Teyze kaçacak bir yerim yok. Büyükler intihar ediyormuş,ben de intihar etsem olur mu?” diyordu. Bir gün eniştemle ablamı karakoldan getirdik. Çocuğun dünyası yıkıldı. Epeyi bir süre evlerine bırakmadım, benimle kaldı. Okul sorunu olmasa yanımda alıkoyacaktım.
Zişan:Yavrucak. Olan çocuklara oluyor zaten.
Fehiman:Anne eve gitmeyelim mi artık? Bugün de böyle akşam oldu. Bari dua edelim de Meliha abla çabuk çıksın hastaneden.
Zühal:İnşallah,inşallah bu son olur.
(FON)
Zişan:Nesibe hanım siz annesiniz. Yangına körükle gidilmez. Bunları uzlaştırın. Arada çocuklar var üstelik. Ayrılmak çözüm değil ki.
Nesibe:Yetti yetti. Siz bilmiyorsunuz,biz bu huzursuzluğu yıllardır çekiyoruz. Ayrıl derim ayrılmazlar,iyi geçinin derim hiç beceremezler. Artık Meliha’yı hastaneden alıp eve götüreceğim. Bir gün başlarına daha kötü şeyler gelecek diye korkuyorum.
Zişan:Ne yapsanız ki acaba? Çocuklar da babayı seviyorlar. Pek de efendi Remzi Bey. Yazık Nesibe hanım,biraz nasihat etseniz?
Nesibe:Ahh Zişan Hanım,sizi yabancı bilmiyorum. Damadım laftan anlasa kızım anlamaz. Ufak şeyden inatlaşır. İnsanları olduğu gibi kabul etmek gerekir. “Birazcık tut dilini,bak adamcağız saman alevi gibi parlayıp sönüyor,ardından pişman oluyor” diyorum ama nafile….
Zişan:Doğru. Çok üzgündü Remzi bey hastanede. Halacığım derdi; “Kızım,kaya kayaya çarparsa ses verir. Kaya toprağa düşerse gömülür.” Nesibe hanım,birinin huyu yumuşak olsa öbürüyle çatışmayacak.
Nesibe:Doğru,ikisi de horoz olmaya kalkıyor. Damat bey ayıp ediyor ama. İkide bir kızımı beğenmiyor. “Görgüsüz” deyip duruyor. Ahh şimdi ne yapsam ki torunlara da yazık. Halidimin kafası kocaman şişmiş. Aralarında mahvoldu yavrucak… Yok yok başka çare yok. Bunlar boşanacak. Kızımın sinirleri çok bozuldu,bir daha bırakmam.Bitsin artık.
Zişan:Nesibe hanım,bir yuva kolayına kurulmuyor. Eşler ayrılınca yer gök ağlarmış.
Nesibe:Eh gerekirse ağlasınlar. Daha ne çekeceğiz.
Zişan:Nesibe hanım,kızını karşına alıp sabrı öğretsen.
Nesibe:Dedim ya Zişan hanım,Meliha inat,gururlu. “Doğrusu ne ise o olmalı,ben tahammül edemem.” diyor.
Zişan:İyi de,Allah mecbur etmesin,insanlar nelere tahammül ediyor. Hem aile hayatına hürmeten görmeyi versin. Zaten işin doğrusu sabretmeyi öğrenmek.
Nesibe: “Olmaz” diyor Zişan hanım.
(FON)
Orhan:Bu kadarını ummuyordum Zişan. Biraz hava yumuşadı diye düşündük.Rahatlamaya başladık. Bir baktık yine birbirlerine girdiler. Meliha hanımın abisi,Remzi’nin üstüne yürüdü. Biz de ara dayağı yiyorduk az daha.
Zişan:Tüh tüh,görüyor musun? Bir yuva dağılacak hiç yoktan.
Orhan:Ben Nesibe Hanıma “Aileden sözü geçer bir büyüğünüz yok mu? Gidip onu getirelim. Bu işler böyle olmaz” demeye kalmadı,Meliha Hanım atıldı. “Biz kendi kararlarımız verebilecek yaştayız” dedi.
Zişan:Kafalarına estiği gibi din yaşarlar.Bir de nikah için imama koşarlar çok lazımmış gibi. Ayrılırken de kendi hevalarına uysun diye dinsiz avukata giderler.
Orhan:Çok cahil bir toplumuz Zişan. “Biraz sakin ol bacım. Biz Müslümanız,Allah ne diyorsa onu yapalım.” Dedim,açtım Kuran’ı Kerim’den anlaşmazlık konusundaki Ayeti Kerimeleri gösterdim,iki tarafın büyükleri birleştirmek isterse Allah’ta merhamet eder diye izaha çalıştım.Ama inatlık mı yapıyor,anlamıyor mu söylediklerimi? Bilmiyorum.
Zişan:Bilmezler Orhan. Biz Kuran’ı Kerimle mi terbiye olduk? Dediğin gibi cahil bir toplumuz. Sağ olsun,bu konuda Hakan gibi olgun davrananı görmedim. Ne sıkıntılar yaşadı. Hanımı çok haksızlık yaptı. Ama o Ayeti Kerimeleri Hakan’a gösterdiğim de “Madem ki Allah böyle istiyor, sabredersem hayırlı imiş,ben de sabrederim abla.” dedi.
Orhan:Ya ya, “N’olacak enişte erkeklik öldü mü? Üç günlük dünyada eşime sabredemezsem nerede kaldı benim Müslümanlığım?”diyordu ama fark ettim içi de çok ezikti.
Zişan:Nefsine çok ağır geldi Orhan,çok üzüntü çekti. Gelin hanım hiç yoktan rencide edip durdu Hakan’ı.
Orhan: ‘Bir şey olmaz,geçici dünya. Keşke mümkün olsa da bu sorunlar olmasa’ diyeceğiz de imtihan alemi işte. Biraz tefekkür sahibi olsak nefsimize ağır gelenlerdeki hayrı anlayacağız ama….
Fikret:Babacığım,annem size çile çektiriyor mu?
Orhan:Fikret ne zaman uyandın oğlum? O nasıl soru öyle?
Fikret:Çoktan uyandım. Cevap verir misiniz babacığım?
Orhan:Yok yok çile çektirmedi de,saçlarımı ağarttı,belimi büktü…
Fikret:Anneciğim,babam size çile çektirdi mi?
Zişan:Hayır oğlum. Nerden çıktı bu sorular gece vakti.
Fikret:Şeyy ya merak ettim işte. Babacığım biz sizi çok üzdük mü? Yani ablalarım,abim?
Orhan:Abin biraz üzdü ama siz üzmediniz oğlum.Nereden geldi bu sorular aklına?
Fikret: ‘Nefsine ağır gelende hayır vardır’ dediniz de. Şimdi biz ağır gelmemişiz,o zaman biz de hayır yok mu demek yani?(HAFİF GÜLÜŞÜN) Annem size hayırlı değil,siz de anneme değilsiniz. Bu hesapça öyle olması gerek.
Orhan:(Gülerek) Yani oğlum,bazı şeyleri biz istemeyiz,başımıza gelince de şer sanırız. İşte o şer sayılanlarda hayır olabilir demek istedim. Yoksa oğlum,ben sizi kendim istedim,Allah’ta lütfetti, verdi. Bu hesapça şimdi siz ne oldunuz bana?
Kaynak: ReformTürk http://www.reformturk.com/piyesler/69688-ailede-huzursuzluk.html#post134190
Fikret:İkram,ikram. Hadi neyse kabulümüz. Anneciğim ikram da ne var?
Zişan:Meyveler yıkanmış,hadi getir bize de ikram et, beraber yiyelim.
Fikret:Tamam,ama getirmeden önce bir şey sorayım. Şimdi anneciğim,hani devletin tepesindekiler,yani idarede söz sahibi olanlar eğer güzel anlaşamazsa….
Orhan,Zişan: (Birlikte) Eeee…
Fikret:Yani aralarında anlaşmazlık olur,birbirleriyle geçinemezlerse…….
Orhan,Zişan: Eeee
Fikret:O zaman ne olur? Yani memleketin hayrına olacak bir konuda fikir ayrılığına düşerlerse……
Orhan: (Sabırsız) Eee ne olmuş yani düşerse?
Fikret:O zaman,yani birbirleriyle anlaşmadıkları zaman kriz oluyor ya. Yani ekonomik filan……
Zişan:Evet…..
Fikret:Bütün işler aksıyor. Memurundan işçisine, tüccarlar,iş yerleri hep etkilenmiyor mu?
Orhan:Evet öyle oluyor da gece vakti bu kadar uzatma Fikret.
Fikret:Tamam,diyeceğim şu;şimdi,ailede anneyle baba anlaşmazlığa düşerse,uzlaşmazsa,o ailede de aynı kriz olmaz mı?
Zişan: (Gülerek,düşünceli) Olur,olur ya. Çok iyi ifade ettin. Anne yapacağı yemeği aksatır, baba alışverişi ihmal ederse çocuklar ihtiyaçlarını dile getiremez. Akrabalık ilişkileri aksar. Daha neler sayabiliriz.
Orhan:Tabi tabi.. Üstelik psikolojileri de bozuk olur. Hiç sağlıklı davranamazlar.
Fikret:Öyle de olunca tabi ki böyle sağlıksız aileler iyi bir toplum oluşturamazlar.
Orhan:Doğru,haklısın Fikret.
Fikret:Yani babacığım,düşünürdüm devletin tepesinde nasıl kriz olur diye.Onlar anlaşamazlarsa millete ne ki derdim. Yoo sonra baktım işler değişik. Yani babacığım,ailedeki iki kişi anlaşamamışsa,uzlaşamamışsa bu durum da krize sebebiyet vermişse,devletin tepesinde olmuş çok mu?