BABASININ ADI
İbrahim aleyhisselamın hayatı, insanlık tarihinin özeti gibidir. Bu bölümümüzde klasik bilgiler vermeyeceğiz. Mevcut kaynaklara yeni kaynaklar ekleyerek ufkunuzu biraz daha açmaya gayret edeceğiz. Buradaki asıl maksadımız yıllardan beridir, belki bile bile tekrarlanan bir yanlışın tasfiyesi olacaktır. O da İbrahim aleyhisselamın babasının putperest olduğu yanlışıdır. Bu yanlış, ilhamlarını doğrudan doğruya Kur'ân'dan aldıklarını iddia edenlerce, Kur'ân-ı Kerîm'de geçen baba kelimesine verilen yanlış manadan kaynaklanmaktadır. Hıristiyanlar İncil'de geçen baba kelimesine yanlış mana vererek sapıttılar. Müslümanlar aynı imtihanla karşı karşıyalar. Ancak müslümanlar hıristiyanlardan çok daha şanslılar. Zira onların sinesinden bir Abdullah b. Abbâs, gibi müfessirler, İmâm-ı A'zâm gibi fakihler, İmâm-ı Rabbânî gibi müceddidler çıkmamıştır. Bu zirveler, Kur'ân-ı Kerîm'den nasıl nasıl hüküm çıkarılacağını bize öğretmeselerdi İbrahim aleyhisselama ve hatta Efendimiz Muhammed aleyhisselama yakışmayacak isnad kapılarında dolaşıyor olacaktık.
İbrahim aleyhisselamın babasının ismi Kur'ân-ı Kerîm'de Âzer olarak geçmektedir. Yine ayet-i Kerîmelerde Âzer'in putperest olduğu bildirilmektedir. Fakat bir başka ayet-i Kerîmede Efendimize hitaben; "Allahü teala seni ayağa kalktığında ve secde edenlerin içinde dolaştığını görüyor." buyurmaktadır. Eshab-ı kiramdan Hazret-i Abdullah b. Abbâs, ayetin geniş anlamını; "Efendimizin soyu, ilk insan Âdem aleyhisselama kadar hep secde eden, asla putlara tapınmayan babalardan meydana gelmiştir." şeklinde vermiştir. İbrahim aleyhisselam, Efendimizin dedelerinden biridir. Dolayısı ile babasının da muvahhid olması, asla putlara tapınmamış olması gerekmektedir. Bu ayeti tefsir mahiyetinde buyurulan hadis-i şeriflerde de şöyle buyurulmaktadır; "Her asırda, her zamanda yaşayan insanların en iyilerinden, seçilmişlerden dünyaya geldim." (Sahih-i Buhari), "Benim dedelerimin hepsi, en iyi insanlardır." (Tirmizi), "Benim dedelerimin hiç birisi zina yapmadı. Allahü Teala beni temiz ve iyi babalardan, analardan getirdi. Dedelerimden birinin iki oğlu olsaydı, ben bunların en hayırlısında, en iyisinde bulunurdum." (Mevahib-i Ledüniyye) Yukarıda belirttiğimiz iki ayet-i Kerîme ilk bakışta birbirine zıt manalı gibi görünmektedir. Ayet-i Kerîmeleri yanlış anlamaktan bizi kurtaran diğer ayet-i Kerîmeler ve hadis-i şerifler olmaktadır.
Kur'ân-ı Kerîm'de meallerini aşağıda vereceğimiz ayet-i Kerîmelerde, İbrahim aleyhisselamın babasının putperest Âzer olmadığını, ayette geçen baba kelimesinin ne maksatla kullanıldığını izah etmektedir. Burada bir parantez açarak Kur'ân-ı Kerîm'le ilgili teknik bir bilgi verelim isterseniz.
Ayet-i Kerîmeler muhkem/manası açık ve müteşabih/manası kapalı olmak üzere iki türlüdür. Müteşabih ayetlere görülen, anlaşılan, meşhur olan manalar verilemez. Verilirse Kur'ân-ı Kerîm'in çizdiği ilahi sınırdan çıkılmış olur. Bu sebeple böyle ayetler te'vil edilir. Mesela; "Allah'ın eli, onların üzerindedir." ayetinde geçen "el" kelimesine bildiğimiz mana verilirse Allahü teala insana benzetilmiş olur. İslam akaidine/inancına göre Allahü teala hiçbir şeye benzemez ve hayal sınırlarının da dışındadır. İslam alimleri buradaki el kelimesine "kudret, güç" manasını vermişlerdir. İbrahim aleyhisselamın babası Âzer'den bahseden ayet-i Kerîmede geçen ebihi/babası kelimesi, arap dili kaidelerine göre atf-ı beyandır. Mesela bir kimsenin iki ismi olup, bu iki isim birlikte söylendiği zaman, birinin meşhur olmadığı, diğerinin meşhur olduğu anlaşılır ki, buna "atf-ı beyan" denir. Ayet-i Kerîmenin anlamı; "İbrahim, Âzer olan babasına dediği zaman..." demektir. Buna göre İbrahim aleyhisselam hayatında iki baba vardır. Birisi öz babası, diğeri ise ismi Âzer olan bir başkasıdır. Kur'ân-ı Kerîm'i diğer metinlerden ayıran en önemli özelliklerinden birisi de i'cazıdır. Yani; kısa ve öz cümlelerle pek çok mananın gizlenmiş olmasıdır. Dolayısıyla Âzer, İbrahim aleyhisselamın öz babası değildir.
Arapçada eb/baba, ukh/erkek kardeş, ukht/kızkardeş gibi kelimeler geniş manalarda kullanılır ve mutlaka asıl baba, anne veya kardeş manasını ifade etmeyebilir. Bunun örneklerine Kur'ân-ı Kerîm'de rastlayabiliriz.
Bakara suresinin diğer bir ayetinde Yakup aleyhisselamın çocuklarının babalarıyla olan bir konuşması nakledilmektedir. Burada çocukları Yakup aleyhisselama; "..... ve senin babaların İbrahim, İsmail ve İshak'ın Rabbi......" denilmektedir. Ayet-i Kerîmede İsmail aleyhisselam, Hazreti Yakub'un babası gibi görülmektedir. Oysa İsmail aleyhisselam baba değil amcadır. İshak aleyhisselamın kardeşidir. Demek ki; Kur'ân-ı Kerîm'de, amcaya baba diye de hitab edilebilmektedir. Çeşitli arapça sözlüklerde amcaya bazen baba diye hitap edildiği, bu ayetin tefsirlerinde yazılıdır.
Bir başka ayet-i Kerîmede Hazret-i Meryem'e; "Ey Hârûn'un kızkardeşi..." diye bir hitab vardır. Buradaki Hârûn'la Mûsâ aleyhisselamın ağabeyi Hazret-i Hârûn kastedilmiştir. Oysa Îsâ aleyhisselamın annesi Hazret-i Meryem ile Hazret-i Hârûn'un arasında 1000 seneden fazla bir süre vardır.
Efendimizin de bazen, mesela bir bedevi köylüye, amcaları Ebû Talib, Hazret-i Abbâs hatta Ebû Leheb için baba diye hitap ettiği kaynaklarda yazılıdır. Bir gün Hazreti Aişe annemiz Efendimize; "Herkesin künyesi var. Benim yok" diye arzedince Efendimiz; "Oğlun Abdullah b. Zübeyr'in künyesi ile künyelen" buyurmuşlardır. Abdullah, Hazreti Aişe'nin kızkardeşi Esma'nın oğlu idi. Bunda başka "Teyze anne gibidir" veya "Amca baba gibidir" buyurulmuştur. Yine bir gün eshabı kiramdan Ömer b. Hattab'a; "Ya Ömer sen, kişinin amcasının, babasının benzeri olduğunu bilmiyor musun?" buyurmuşlardı.