Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kurucusu
Kaynak: ReformTürk http://www.reformturk.com/mustafa-kemal-ataturk/48573-ataturkun-ekonomi-hakkindaki-gorusleri.html#post98665
büyük önder Mustafa Kemal Atatürk,
yalnızca bir asker, komutan, diplomat,
politikacı ve devlet adamı değildi.
O, bir düşünürdü de...
O’nun, ulusumuzun toplumsal yapısı, uygarlık ve çağdaşlık anlayışı, dinsel inancı ile “Türk” ve “insan” olmanın anlamı konusunda yazdığı kimi yazılar, yaptığı kimi konuşmalar, üzücüdür ki,
Türk halkına ulaştırılmamıştır.
Türk halkının büyük bir bölümü, bu nedenle,
Mustafa Kemal Atatürk’ü,
tanıması gerektiği düzeyde tanıyabilme
ve O’nu anlaması gerektiği düzeyde anlayabilme olanaklarından yoksun bırakılmıştır.
Aşağıda
O’ndan kalan elyazısı belgelere dayanan "Ekonomi" hakkındaki görüşlerini okuyacaksınız.

Ekonomik faaliyetlerin önemi: Tarih, milletlerin yükselme ve gerileme sebeplerini ararken birçok siyasi, askeri, tolumsal sebepler bulmakta ve saymaktadır. Şüphe yok, bütün bu sebepler, toplumsal olaylarda etkindirler. Fakat bir milletin doğrudan doğruya hayatıyla, yükselişiyle, gerilemesiyle ilgili ve bağlantılı olan, milletin ekonomisidir. Tarihin ve tecrübenin tespit ettiği ve gerçek, bizim millî hayatımızda ve millî tarihimizde de tamamen meydana çıkmıştır. Gerçekten Türk tarihiincelenirse bütün yükselme ve gerileme sebeplerinin bir ekonomi meselesinden başka birşey olmadığı anlaşılır. Tarihimizi dolduran bunca başarılar, zaferler veyahut mağlubiyetler, çöküşler ve felaketler, bunların hepsi; meydana geldikleri devirlerdeki ekonomik durumumuzla ilgili ve bağlantılıdır. Yeni Türkiye’mizi layık olduğu seviyeye yükseltebilmek için, mutlaka ekonomimize birinci derecede önem vermek mecburiyetindeyiz. Çünkü zamanımız tamamen ekonomi devresinden başka birşey değildir. Bütün dünyada olduğu gibi memleketimizde de en başta bulunan önemli işimiz ekonomidir. Bu işte en yüksek başarıyı sağlamaya çalışmak çok önemlidir, gereklidir. Bunun için bu işte bütün devlet teşkilatının, bütün yurttaşların ve hepimizin ciddi duygularla ilgili olmamız gereği doğaldır. Yeni devletimizin, yeni hükûmetimizin bütün esasları, bütün programları ekonomik programlarından çıkmalıdır. Türkiyemizi layık olduğu seviyeye yükseltebilmek için, mutlaka ekonomimize birinci derecede önem vermek mecburiyetindeyiz... Fakat biz itiraf etmeye mecburuz ki, ekonomimize gerektiği kadar önem vermemiş bulunuyoruz. Bir milletin doğrudan doğruya yaşamın gerektirdikleri ile uğraşamaması, o milletin yaşadığı devirler ve devirleri tespit eden tarih ile çok ilgilidir. Bu nedenle biz de eğer uğraşamamış isek, gerçek sebepleri geçirdiğimiz devirlerde ve özellikle tarihimizde arayabiliriz. Fakat böyle bir inceleme yaptığımız zaman, maalesef itirafa mecburuz ki, biz henüz şimdiye kadar gerçek, ilmî, müspet anlamı ile millî bir devir yaşayamadık. Bu nedenle millî bir tarihe sahip olamadık.
Kurtuluş ve bağımsızlık için yaptığımız savaşı tamamlamak ve Tanrı’nın milletimize doğuştan verdiği yetenek ve kabiliyeti en yüksek derecede geliştirmek ve memleketimize bağışladığı bütün kuvvet ve servet kaynaklarından en iyi biçimde faydalanarak zayıflığımızın sebeplerini yok etmek için bundan böyle hiçbir fırsat ve zamanı ziyan etmeyerek çalışmaya mecburuz. Ancak bu çalışma yıllarca takip edilecek ve uygulanacak bir programa dayalı olmazsa başarısızlığa mahkûmdur.Ekonomik teşkilât, teknik temeller üzerine yerleşerek yükseldikçe, yurdun verimi çok daha fazla artmış olacaktır. Ancak, bütün özenimizi vererek vatanın teşkilatlanması hızını artırmak gerektir.

Ekonomi demek, herşey demektir. Yaşamak için, mutlu olmak için, insan varlığı için ne lazımsa onların hepsi demektir. Tarım demektir, ticaret demektir, çalışma demektir, herşey demektir. Hayat demek ekonomi demektir. Yaşayabilmek için mutlaka tutumlu olmalı.Türkiye’nin ilk ve önde gelen fikri politik değildir, ekonomiktir. Biz tüketimde olduğu kadar üretimde de dünyanın bir parçası olmayı arzu ediyoruz.Başarılı olabilmek için gerçekten memleketin ve milletin ihtiyacına uygun ana program üzerinde bütün milletin beraberce ve uyum içinde çalışması lazımdır... Millî Eğitim programlarımız gibi, devlet daireleri için düşünülecek programlar bile, ekonomik programlara dayanmaktan kendilerini kurtaramazlar.
Herşeyden önce hayat ve bağımsızlığımızı sağlamaktan ibaret olan millî amacımıza erişmekten başka birşey düşünemeyiz. Bundan dolayı, bizce önemli olan nokta mali gücümüzün buna yeterli olup olmayacağıdır.Yaşamak için güçlü bir devlet ve herşeyi yapabilmek için esas ekonomi olunca, bütün görüşlerimizi, bütün çalışmalarımızı bunda mutlaka başarılı olmakta toplamalıyız. Her çalışma kolunu bu esas noktaya dayandırmalıyız. Mesela millî eğitim programımız ne olacaktır? Millî eğitim programımız bu olacaktır ki, onu takip eden insanlar iyi çiftçi, kunduracı, fabrikatör, tüccar olacak,
iyi uygulayıcı kişi, faydalı kişi, verimli kişi olacak, bunları öğreten programların, bunları öğreten memleketlerin ve kurumların tamamı millî eğitim olacaktır.
Çalışmaya mecbur olduğumuz hususlardan en önemlisi ekonomidir. Çünkü millet yoksul kaldıkça hiçbir şey yapamaz. İlk önce zengin olmalıdır. Çünkü herşeyi yapan paradır. Öncelikle ekonomiye önem vermek lazımdır. Millete verimli ve yararlı elemanlar yetiştirmek ekonominin zorunluluklarındandır. Bunun için de millî eğitime birinci önceliği vereceğiz. Ekonomide faydalı olabilmek için teoriler ve kavramlar ile vakit geçiştirecek zamanımız kalmamıştır. Bir millet ne kadar gelişmiş ve ilerlemiş olursa olsun, yol gösterilmeye, aydınlatılmaya muhtaçtır. Bundan kaçınmak olamaz. Bu yol gösterme ve aydınlatmanın millet içinde daha çok faal ve teşebbüslerinde başarılı olmuş insanlar tarafından yapılması lazımdır. Geçmişte ve hali hazırda olduğu gibi gelecekte de milletimizi refah ve mutluluğa kavuşturacak yollar için rehberlik etmek millî ve vicdanî vazifemizdir. Böyle bir vazifeyi yapabilmek için egemenliğine kıskanç olan bir millet içinde, aynı şekilde düşünür ve din düşünürlerinin birleşmesi gereklidir.•

* Bu yazı Bütün Dünya dergisinden alınmıştır.