1.BÖLÜM
http://www.youtube.com/watch?v=-KNTEbPrXlA
2.BÖLÜM
http://www.youtube.com/watch?v=qih9PRBpVfY
Printable View
hahaha...güleyim bari...en çetin pazarlıkçı ismet inönü'ymüş...iyi ki çetin pazarlık yapmış...yoksa vatanın hali nice olurdu???
bu inönü değil miydi burnumuzun dibindeki ege adalarını bile Türkiye'ye bağlama becerisi gösteremeyen,misak_ı milli sınırları içindeki musul,kerkük ve batum'u itilaf devletlerine kaptıran,bu inönü değil miydi istanbul ve çanakkale boğazlarının denetimini bile Türkiye'ye bağlatamayan (boğazlar Lozan'da değil,Atatürk'ün şahsi gayretleriyle 1935'te montrö sözleşmesi'yle tamamen Türkiye'nin oldu.)
ve gene bu inönü değil miydi Atatürk'ün ölümünü fırsat bilerek resimlerini heryerden kaldırıp kendi resimlerini ve büstlerini asan...bu nasıl Atatürk dostu ki ölümünü fırsat bilip izlerini silmeye çalışıyor...???
Not:Lozan Antlaşması ile ilgili alternatif bir kaynak okumak isteyenler Kadir Mısıroğlu'nun "LOZAN ZAFER Mİ,HEZİMET Mİ?" kitabından yararlanabilirler...
ozamanki şartlarda o anlaşmayı sen yapaydın bakalım nasıl yapıyosan? öle oturduğumuz yerden laf konuşması kolay...
İnönü'ün Atatürk sevgisi tartışılmaz amasizin gibilerinki tartışılır ...Oyunuzu verdiğiniz peşinden koşturduğunuz adamlar anayasadan Atatürk ilkelerini çıkartmaya çalışıyolar...
selam ben tegmenin amcaoğlu yine foruma girdim yine kan beynime sıçradı. şimdi birincisi tarihi olayları İsmet Paşa ve Atatürk arasındaki mektupları konuşmaları bilmeden İsmet Paşa'yı Atatürk düşmanı ilan edemezsiniz. İsmet İnönü Atatürk'e kendi ailesinden daha bağlıdır. Kurtuluş ve Cumhuriyet Tarihi bilen Hiç kimse İsmet'in Atatürk'e bağlılığından şüphe etmez...
dediğiniz kitabın ne olduğu başka yerlerde de tartışıldı içeriği şudur;
Lozan Takdim
Sevgili okuyucu!
Basın âleminde ismimim ilk defa matbaa harfleri ile dizilerek bir yayın vasıtası ile gözükmesi 1947 yılındadır. Bu ilk adım "Yeni Polathâne" isimli mahallî bir gazetede şiir olarak tezahür etmiştir. Bu demektir ki; kalem hayatım elli sekiz seneyi bulmuştur.
Arada mahallî veya umûmî bir çok dergi ve gazetede şiir veya nesir yazılarım görülmüş ve hatta bunların bir kısmı "müstear" (takma ad) isimle yayınlanmış, fakat ilk defa kitap sûretinde 1964 yılında "Lozan Zafer mi, Hezimet mi?" isimli eserle ortaya çıkmıştır. Bugün otuzu tecâvüz eden külliyatımın bu ilk eseri âdeta ismimin bir lâzım-ı gayr-ı mürâfıkı (ayrılmaz parçası) haline gelmiştir. Çoğu insan beni Lozan hakkındaki bu çalışma ile hatırlamaktadır. Bu çalışma sonradan genişletilerek üç cild haline getirilmiştir. Bunların birinci cildi Lozan'ın umûmî bir değerlendirmesidir. İkinci cildi toprak ve nakit gibi maddî kayıplarımızı, üçüncü cildi ise, Hilâfet, Patrikhâne v.s. gibi manevî kayıplarımızı ihtiva etmektedir.
Lozan'ın birinci cildi M.Kemal Paşa hakkındaki 5816 numaralı kanuna istinaden toplatılmış ve tedbir mâhiyetindeki bu karar 1974 yılında çıkarılmış olan Umûmî Af Kanunu ile bertaraf olmuştur. Bununla beraber yeniden toplattırılmasına ve hakkımızda ceza davası açılmasına sebeb olmamak için gerekli değişikliklerle onu yeniden basamadığımız halde herkes tarafından hâhişkar bir sûrette aranmakta ve hararetle okunmaktadır. Çünkü sahasında tektir!.. Üzerinden kırk yıldan fazla bir zaman geçmiş bulunmasına rağmen hala fikir namusunu hâiz bir kalem tarafından objektif (âfâkî) bir sûrettehiçbir eser yazılamamıştır.
Bu sebepledir ki; o üç büyük cildi hülâsa eden ve "Tarih Ve Düşünce" dergisinin Ağustos 2004 tarihli 51 numaralı sayısında yayınlanan aşağıdaki yazıyı buraya aktarıyor ve sitemizdeki yazılara bununla başlıyoruz. Burada okuduklarının tafsilâtını merak edenler, Sebil Yayınevi'mizde mevcud bulunan bu eserin üç cildini de temin edebilirler. Biz eserimizin her üç cildinide şöyle takdim etmiş bulunmaktayız; "Lozan; muazzam bir imparatorluk mirasının hân-ı yağması (yağma sofrası) dır. Türk'ün şahsında İslâm'dan intikam alınarak, bütün bir İslâm Dünyası'nın başsız bırakılmasıdır!… Lozan'ın getirdiği; adalarla yunan stratejik çemberine alınmış iktisadî kaynaklardan mahrum, her türlü ünvan ve sıfatı yolunmuş, gayri tabiî hududların çizdiği küçük bir Türkiye'dir. Sebil Yayınevi, takrir-i sükûn kanunu ile Lozan'ın üzerine çekilmiş olan şalı kaldıran ve onu millî misak önünde ilk olarak muhasebe eden böyle bir eseri yayınlamaktan şeref duyar."
Lozan'ın değerlendirilmesinde Sevr Muâhede Projesi'ni miyar (ölçü) ittihaz etmenin üç temel yanlışa müncer olduğu gayr-i kâbil-i inkârdır. Bunlar:
• Türk istiklâlinin Lozan'da temin edilmiş olması.
• Paylaşılan Osmanlı topraklarından yeni Türkiye devletine mümkün olan yerlerin kazandırılmış bulunması.
• Lozan muâhedenâmesinin emsallerine nazaran uzun müddet meriyette (yürürlük) kalmasının mükemmelliğine hamledilmesidir.
Kısaca ifâde etmek gerekirse, Lozan'ın Türk Milleti'nin istiklâli ile hiçbir alâkası yoktur. Bu mantıkla "Millî Mücâdele" ye "Türk İstiklâl Harbi" denilmesi de yanlıştır. Zira Türk Milleti Lozan'dan evvel istiklâlini ortadan kaldıran herhangi bir muâhedeyi kabul etmiş değildir. Sevr aşağıda anlatılacağı üzere sadece bir projeden ibârettir Ondan hem M. Kemal Paşa 'nın Nutku hem de İnönü 'nün hâtırâlarında "Sevr Sulh Projesi" olarak bahsedilmektedir.
İstiklâlini kaybetmemiş olan bir milletin onu Lozan'da yeniden kazanmış olduğunu iddia etmek hem tarihî gerçekler ve hem de mantık önünde tutarlı değildir. Ülkemiz bir istilâya mâruz kalmış ve bu istilâyı canhıraş bir mücâdeleyle defetmiş bulunduğuna nazaran sadece istiklâlimize karşı tecâvüz mevzubahistir.
İstiklâlini kaybetme, esâret ihtivâ eden bir muâhedeyi hukukî usûlüne uygun olarak kabul ile gerçekleşeceği ve böyle bir durum mevcut olmadığı cihetle Lozan'la istiklalimiz arasında irtibat kurulamaz. "Millî Mücâdele" ye de "Türk İstiklâl Harbi" denilemez!…
Bir hân-ı yağma (yağma sofrası) hâlinde paylaşılan İmparatorluk topraklarından mümkün olan kısmının kurtarılabildiği iddiası da Lozan zâbitları ve binnetice tarihî gerçekler muvâcehesinde propaganda maksadına bağlı bir yalandır.
Gerçekten Türk murahhas heyeti başkanı İsmet Paşa Musul'dan gayri hiçbir yeri dava etmiş, almaya çalışmış da muvaffak olamamış değildir.
Şayan-ı hayrettir ki, Misak-ı Millîye dâhil oldukları hâlde Batum, Batı Trakya, Adalar, Kıbrıs, Antakya ve Halep'in bize bırakılması istikametinde Lozan'da murahhaslarımızca söylenilmiş bir tek cümle mevcut değildir. Üstelik İsmet Paşa, Batı Trakya'yı Yunanlılardan kurtarıp Bulgarlar'a vermek için çalışmıştır. Sahillerimize sekiz yüz metre mesâfedeki İstanköy Ada'sını talep etmezken Romanya'da Tuna Nehri içinde mevcut olan "Adakale" adındaki kuş gözü kadar bir ada için gereksiz ve mantıksız bir gayret sarfetmiştir.
Çanakkale Boğazı'nın trafiğine hâkim olduğu cihetle re'sen ve münakaşasız bir sûrette bize terk edilmiş olan ve dört adadan biri olan "Limni", murahhaslarımızın onu zuhûlen (unutarak) kayda geçmemesi sebebiyle kaybedilmiştir. Musul için vâki talep ve ısrarlarda ise, sayısız hatalar yapılmış ve bugüne kadar Kerkük Türkleri'nin çektiği eziyete zemin hazırlanmıştır.
Lozan Muâhedenâmesi'nin uzun müddet meriyette kalmasını onun mükemmelliğine hamletmek de yanlıştır. Bu doğrudan doğruya Türkiye'nin kaybettiği toprakları dava etmeyen, Batı Âlemi karşısındaki korkak ve pısırık siyâsetinin neticesidir.
Şimdi size bir telgraf kısalığıyla takdim ettiğimiz bu gerçeklerin bir miktar izahını takdim edelim.
http://www.gazimmf.com/Themes/defaul...ify_inline.gif
bahsettiğiniz kitabın içeriği budur sanırım..
Yazıda ''Lozan; muazzam bir imparatorluk mirasının hân-ı yağması (yağma sofrası) dır.'' diyor.Acaba o zamanda Lozanı başarısız olarak görenler kimlerdi? Bunun en büyük savunucusu Rauf Bey'dir.Lozanı yeterince başarılı bulmayan bu kişi Mondros Ateşkes Antlaşmasını imzalamıştır ve bunu büyük bir başarıymış gibi anlatır. Acaba Lozan imzalanmadan önce Osmanlı Devletin sınırları 3 kıtaya yayılmış bir vaziyette miydi? Kesillikle hayır.Osmanlı devleti parçalanmış, toprakları elinden çıkmış, Türk Milleti yok olmanın eşiğine gelmiş, başında bulunanlar ve Vahdettin soysuzlaşmış ülkeyi yabancılara peşkeş çekiyorlardı. Baylar, Lozanı Yağma sofrası olarak görmek lafının altında büyük bir emel yatmaktadır. Bu Lozanı ve onu imzalayan İsmet inönü ve O'na yön veren Atatürk'e karşı bir komplodur. Türkler böle gizli ve kirli emelleri anlamayacak gafiller değillerdir. Ve bunlara papuç bırakmaz.
Baylar işte Lozanı başarısız olarak tabir eden zihniyetin düşüncesi şu sözle ortaya çıkıyor; ''Türk'ün şahsında İslâm'dan intikam alınarak, bütün bir İslâm Dünyası'nın başsız bırakılmasıdır!… '' Halifeliğin kaldırılmasını kendilerine hazmedemeyen yüzyıllardan beri, bilgisizleri, bağnazları ve boş inanlara saplanmış olanları aldatarak özel çıkarlar sağlamaya kalkışmış kimselerin düşüncesidir.
Yazı şöyle devam ediyor; ''Lozan'ın getirdiği; adalarla.......gayri tabiî hududların çizdiği küçük bir Türkiye'dir.'' Baylar istiram ederim ki ve size sorarım ki Birinci cihan harbinden sonra ve Lozandan önce Türkiye'nin sınırları ne idi? istanbul, izmir ve ege bölgesi ittilaf devletlerinin elinde, Doğu ve güneydoğu anadolunun tamamı elden çıkmış, Akdeniz bölgesinin büyük bir bölümüde düşmanın elindeydi. Türkiye Ankara etrafında sıkışmış ve küçük bir toprak parçasından vücuda gelmiş idi. Oysa ki Yazıyı yazan kişinin düşüncesi; bu küçük toprak parçasının, bugün kü Türkiye sınırlarından daha büyük olduğu yönündeydi, her halde(!)......
''Sebil Yayınevi, takrir-i sükûn kanunu ile Lozan'ın üzerine çekilmiş olan şalı kaldıran ve onu millî misak önünde ilk olarak muhasebe eden böyle bir eseri yayınlamaktan şeref duyar.'' görüldüğü gibi Lozanı ve kurtuluş savaşını gerçekleştirmiş olan subaylarımızı çirkin ve korkunç iftiralarla lekelemekten şeref duyduğunu belirterek devam etmiştir.
Görülmektedir ki ''Ondan hem M. Kemal Paşa 'nın Nutku hem de İnönü 'nün hâtırâlarında "Sevr Sulh Projesi" olarak bahsedilmektedir.'' sözü ile M.kemal ve İsmet Paşa'yı Sevri Barış Antlaşması olarak gördükleri iddasında bulunulmuş. Baylar sorarım size Eğer M.Kemal ve İsmet Paşa Sevr'i Barış olarak görmüş olsa idiler, Kurtuluş savaşını ve milli mücadeleyi başlatırmıydılar? Kirli iftiralarla süslenmiş bu yazı acaba hangi düşünce ve hizmetle yazılmıştır?
Yazının bütünü ele alındığı açığa çıkan şudur ki esasen bu yazı Türk Millet'inin kafasını karıştırmak Türk İstiklal ve Bağımsızlık mücadelesi veren M.Kemal ve İ.İnönü'yü çirkin iftiralarla lekelemek olduğunu görürüz. ''Gerçekten Türk murahhas heyeti başkanı İsmet Paşa Musul'dan gayri hiçbir yeri dava etmiş, almaya çalışmış da muvaffak olamamış değildir.'' bu sözle İsmet Paşa'nın hedef olarak gösterildiği ortadadır.Bu haince ve çirkin yazı ile sadece Atatürk ve silah arkadaşı değil Cumhuriyette hedef alınmıştır. Bu yazının hangi amaçla yazılmış olduğunu sizinde taktirineze bırakıp içindeki hain ve gizli emelleri anlamış olmanızı dilerim...
Yazı bütün bu hain ve çirkin saldırılarla kalmamış bugünkü kerküklü Türkmenlerin çektiği eziyetlerin faturasını da Atatürk ve İsmet Paşa'ya kesmiştir. ve hatta Atatürk ve İsmet paşa'nın siyasetini ''Batı Âlemi karşısındaki korkak ve pısırık siyâsetinin neticesidir.'' sözleri ile korklık ve pısırıklık gibi haince sözlerle eleştirmiş. Acaba korkaklık, hiç bir süretle bu mücadele içinde bulunmayan ve hangi hain zihniyetin uşaklığı yaptığı bilinmeyen sözlerle Atatürk'e korkan ve pısırık olarak hitap etmek değilmidir? Korkaklığın ve en hain kafaların hizmetinin ürünü ve düşüncesidir; Lozanı başarısız saymak ve Atatürk'ü korkaklıkla suçlamak.
İsmet Paşa'yı en içten saygı ve sevgiyle anıyoruz!..
Cüneyt ÖLÇERTürkiye Cumhuriyeti 29 Ekim 1923’de kurulmuştur. Kuruluş yıllarında Osmanlı İmparatorluğuna ait kağıt ve madenî paraları kullanan genç Cumhuriyet, ilk önce kendine ait madenî paraları, sonra kağıt paralarını bastırarak tedavüle çıkarmış, İmparatorluk paralarını yavaş yavaş sürümden kaldırmıştır.
TÜRKİYE İŞ BANKASI KÜLTÜR YAYINLARI
Cumhuriyet Dönemi
Türk Kağıt Paraları
( 1923 – 1983)
Cumhuriyet dönemi kağıt paraları dört önemli grupta toplanabilir;
1. Arap harfleri kağıt paralar
2. Atatürk’ün sağlığında çıkan Atatürk resimli ve yeni Türk harfli kağıt paralar
3. İsmet İnönü’nün Cumhurbaşkanlığı döneminde çıkan İnönü resimli kağıt paralar
4. Çok partili siyasal yaşama geçildikten sonra 1951’den itibaren çıkarılan Atatürk resimli kağıt paralar
İşte bu kitap, kağıt paraların tedavüle çıkarılışlarıyla ilgili kısa bilgileri, paraların özelliklerini, ön yüzleri ve arka yüzlerinin renkli fotoğraflarıyla birlikte vermek amacıyla hazırlanmıştır.
Emisyon Grubu : III
Tertibi : 1
Değeri( Kupürü) : 500 Türk Lirası
Boyutu : 85 x 185 mm
Taşıdığı İmzalar : K.Z.Sunel- N.Ersun- .Aktan
Bastırıldığı Yer : Amerikan Bank Note Company - USA
Tedavüle Çıkarıldığı Tarih : 24.4.1946
Resmî G. Tarih ve Sayısı : 17.4.1946 – 6285
Geçerlilik Süresinin Sonu : 15.4.1963
Resim No : 24
Hakim Renk : Zeytunî Yeşil –Açık Sarı
Resim : İsmet İNÖNÜ
http://goldpara.com/images/eskiparalar/34a.jpg
Hakim Renk : Zeytunî Yeşil
Resim : Sanat Okulu Öğrencileri
http://goldpara.com/images/eskiparalar/34b.jpg
Emisyon Grubu : III
Tertibi : 1
Değeri( Kupürü) : 1000 Türk Lirası
Boyutu : 95 x 195 mm
Taşıdığı İmzalar : K.Z.Sunel- N.Ersun- .Aktan
Bastırıldığı Yer : Amerikan Bank Note Company - USA
Tedavüle Çıkarıldığı Tarih : 24.4.1946
Resmî G. Tarih ve Sayısı : 17.4.1946 – 6285
Geçerlilik Süresinin Sonu : 15.4.1963
Resim No : 25
Hakim Renk : Mavi –Bej
Resim : İsmet İNÖNÜ
http://goldpara.com/images/eskiparalar/35a.jpg
Hakim Renk : Mavi –Bej
Resim : Borozanlı İzciler
http://goldpara.com/images/eskiparalar/35b.jpg
Emisyon Grubu : IV
Tertibi : 1
Değeri( Kupürü) : 10 Türk Lirası
Boyutu : 75 x 165 mm
Taşıdığı İmzalar : K.Z.Sunel- N.Ersun
Bastırıldığı Yer : Amerikan Bank Note Company - USA
Tedavüle Çıkarıldığı Tarih : 7.2.1947
Resmî G. Tarih ve Sayısı : 12.2.1947 – 6530
Geçerlilik Süresinin Sonu : 2.6.1962
Resim No : 26
Hakim Renk : Kırmızı- Sarı
Resim : İsmet İNÖNÜ
http://goldpara.com/images/eskiparalar/36a.jpg
Hakim Renk : Kırmızı
Resim : Sultan Ahmet Çeşmesi( İSTANBUL)
http://goldpara.com/images/eskiparalar/36b.jpg
Emisyon Grubu : IV
Tertibi : 2
Değeri( Kupürü) : 10 Türk Lirası
Boyutu : 75 x 165 mm
Taşıdığı İmzalar : K.Z.Sunel- N.Ersun
Bastırıldığı Yer : Amerikan Bank Note Company - USA
Tedavüle Çıkarıldığı Tarih : 15.9.1948
Resmî G. Tarih ve Sayısı : 4.9.1948 – 6999
Geçerlilik Süresinin Sonu : 2.6.1962
Resim No : 27
Hakim Renk : Açık Kahverengi–Bej
Resim : İsmet İNÖNÜ
http://goldpara.com/images/eskiparalar/37a.jpg
Hakim Renk : Açık Kahverengi
Resim : Sultan Ahmet Çeşmesi( İSTANBUL)
http://goldpara.com/images/eskiparalar/37b.jpg
Emisyon Grubu : IV
Tertibi : 1
Değeri( Kupürü) : 100 Türk Lirası
Boyutu : 83 x 181 mm
Taşıdığı İmzalar : K.Z.Sunel- N.Ersun- K.Kıbrızlı
Bastırıldığı Yer : Amerikan Bank Note Company - USA
Tedavüle Çıkarıldığı Tarih : 28.7.1947
Resmî G. Tarih ve Sayısı : 10.7.1947 – 6654
Geçerlilik Süresinin Sonu : 10.10.1962
Resim No : 28
Hakim Renk : Yeşil –Bej
Resim : İsmet İNÖNÜ
http://goldpara.com/images/eskiparalar/38a.jpg
Hakim Renk : Yeşil
Resim : İSTANBUL- Rumelihisarı
http://goldpara.com/images/eskiparalar/38b.jpg
Emisyon Grubu : V
Tertibi : 1
Değeri( Kupürü) : 2 1/2 Türk Lirası
Boyutu : 65 x 145 mm
Taşıdığı İmzalar : O.N.Göver- R.Aksan- K.Kıbrızlı
Bastırıldığı Yer : Thomas de la Rue- İNGİLTERE
Tedavüle Çıkarıldığı Tarih : 15.7.1952
Resmî G. Tarih ve Sayısı : 5.7.1952 – 8150
Geçerlilik Süresinin Sonu : 20.10.1976
Resim No : 29
Hakim Renk : Eflâtun
Resim : ATATÜRK
http://goldpara.com/images/eskiparalar/39a.jpg
buyrun Atatürk'ü çok seven ismet paşanız...
ismet inönü malesef Atatürk'ten sonra Türkiye'nin en büyük talihsizliğidir...
o kadar...
ismet inönü onu kendi isteğiyle değil tbmm kararı ile belli bir ısrar üzerine kabul etmiştir tbmm onun anısının da yaşamasını istemiştir ki kendisi bir savaşa ismini verilmiş ve kazanmış nadir komutanlardan biridir ki yüce önderin silah ve en yakın arkadaşlarından birisidir dikkat edin ismet inönüde bu vatan uğruna canını verebilecek kadar cesurdu
çok basit ve bayağı bir bahane...ısrar edilmişmiş de kabul edivermişmiş...kendinizi kandırın böyle uydurmalarla...kendini milli şef ilan edip devlet dairelerine kendi resimlerini asmasını da TBMM ısrarıyla yapmıştır heral...
düşün bakalım madem halkın içinden çıkmış naçizane bir vatan evladı,sevilen bi lider _size göre tabi_ neden hiç bir halk oylamasında iktidarı alamamış,hep asker desteğiyle siyasette var olmaya çalışmış...???
o halkın sevdiği bir Türk büyüğü asla olmadı...memleketin ufkunda kızıl şafaklara hasret basitin de basiti zavallı bir kişilikti...
tekrar söylüyorum,malesef Atatürk'ten sonra bu vatanın en büyük talihsizliği inönüdür...