II. BÖLÜM
KURTULUŞ SAVAŞI’NDA MALİ DURUM
I. KURTULUŞ SAVAŞI DÖNEMİ BÜTÇELERİ
Hükümet bir yandan gelir toplamakta, diğer yandan da kamu harcamaları yapmakta idi. Bunun için bir bütçe hazırlanması gerekiyordu. Ancak içinde bulunulan şartlar Mecliste görüşmek suretiyle bir bütçe hazırlığına olanak vermiyordu.
Yıllık bütçe yapılmaması nedeniyle avans kanunları ve geçici bütçe kanunları adı altında geçici bütçe uygulamalarına gidilmiştir.
1920 Bütçesi olağanüstü koşulların olağanüstü bütçesidir. Bütçe’nin Meclis genel kurulunda görüşülmeye başlandığı Ocak 1921 günleri aslında Türk tarihinin en karanlık günleridir. Bu sırada zaten asker ve teçhizat açısından çık yetersiz olan ordu bir taraftan Çerkez Ethem kuvvetleriyle uğraşmış, diğer taraftan da bunu fırsat bilen Yunanlılar I. İnönü Savaşı ile sonuçlanan bir taarruz başlatmışlardır.
1920 yılı bütçesi bir savaş meclisi niteliğinde olan Büyük Millet Meclisi’ne çıkarılmış bir savaş bütçesi görünümündedir. Savunma hizmetleri için bütçede ayrılan para tüm ödeneklerin %53’ün oluşturmaktadır. Giderlerin 63.018.358 lira, gelirlerin de 51.388.626 lira olduğu bütçe 11.629.732 lira açıkla bağlanmıştır.
Bütçe açığını kapatmak için Maliye Bakanı Merkez Bankası kanunundaki Osmanlı Bankası’ndan avans alabilecek ve hazineye ait taşınmaz mallara satabilecektir.
Bu kanunla devlet gelirlerinin toplanması merkezileştirilmiş ve önceki uygulama olman Müdafaai Hukuk Cemiyetleri, Heyeti Temsiliyeler ve Kuvayi Milliye Birlik Komutanlarının gelir toplayabilme yetkileri kaltırılmış, böylece ikili mükellefiyet sistemine son verilmiştir.
Kanun, birlik komutanları ve yöneticilerinin çok sıkışık durumlarda, Ziraat Bankası’ndan borç alma yolunu da kapatmıştır. Bankanın sermayesine el konulması da kesinlikle yasaklanmıştır. Aykırı hareket edenler Vatana İhanet Kanunu hükümlerine göre cezalandırılacaklardır.
Kanunun 20. maddesiyle, Ankara Hükümeti’nin Misak-ı Milli sınırları içinde kalan yatırımlara ilişkin olan dış borçları ödemesi konusunda güvence verilmekte, ancak bu borçların ödenmesi milli ve mali bağımsızlığın gerçekleşmesine ertelenmektedir. Bu nedenle bütçeye borç ödemeleri için ödenek konulmamıştır. Gelir bütçesi içinde en büyük ağırlığı vasıtasız vergiler, tekel gelirleri ve devlet malları hasılatı izlemektedir. Aşar ve hayvan vergisi gibi ayni vergiler bütçe gelirlerinin yaklaşık %40’ını oluşturmaktadır.
1921 bütçesi ise tümüyle bir savaş ekonomisi bütçesidir. Zira bütçenin %62’si Müdafaai Milli Vekaletine %38’i ise diğer alanlara ayrılmıştır. Maliye Vekili bu durumu şöyle açıklamaktadır: “Karşımızda düşman mevcuttur. Bunu ezmek mecburiyetindeyiz. Binaenaleyh diğer devain terakkiyat ve inkişafatını tamamen bir tarafa bırakıyoruz. Bunu aleni bir surette söyleyemeyeceğiz. Çünkü bir devletin kuvayı askeriyesini idame eden kuvveti içtimayiyesinin azametin maarifinin, nafiasının, iktisadının vesair bütçesinin yüksekliği ile mütenasiptir. Binaenaleyh bu hususta zarari olarak 1336 bütçesine rücu ettiğimiz aleni olarak, aleni celsede söyleyemeyiz. 1337 bütçesi bu kadar deyip geçeceğiz.”
1921 yılı başında da bütçeyi meclisin onayından geçirme imkanı olmamıştır. 1920 yılında olduğu gibi avanslarla ve ek ödeneler kanunlarıyla harcamalara devam edilmiştir. Müdafai Milliye Vekaleti dışındaki kurumlara 20.000.000 liralık bir harcama izni verilmiştir. Bunun dışında çiftçiye yardın, yetimlere yardın, Gaziantep’e yardım, Adana’nın Fransızlar tarafından boşaltılması üzerine orada görev yapacak jandarma ve emniyet mensuplarının, posta müdürlüğünün ve çeşitli vekaletlerin ortaya çıkan yeni ihtiyaçlarını karşılamak üzere de 2.068.215 liraya çıkmıştır.
Hazine Genel Hesabı verilerine göre ise 1921 yılı harcamaları 82.162.190 liradır.
1921 yılının gelir bütçesi 26 Mayıs 1921 tarihli bütçe taslağına göre 72.810.485 lira 20 Şubat 1921 tarihli Hakimiyet-i Milliye Gazetesine göre 79.627.225 lira, 9 Şubat 1922 günlü Maliye Vekili’nin konuşmasına göre 52 milyon lira, 1921 Hazine Genel Hesabına göre ise 57.435.193 liradır.
1921 yılı gelir tahminlerine göre vergi yasalarıyla ya da eski yasalarla yapılacak vergi oranlarının arttırılmasıyla elde edilecek “varidatı cedide” ile 1921 yılı gelirinin 72.441.935 liraya ulaşacağı tahmin edilmekteydi. Buna göre bütçe açığı 12 milyona düşecek, bu açıkta maaşlar dışında memurlara ödenecek ödeneklerden kesilecek %20’ler ve Rusya’dan alınacak yardımlarla giderilecektir.
1921 yılı Bütçe Yasası gelir ve gider bütçelerindeki miktarı belirtmeksizin 26 Şubat 1922’de yasalaşmıştır.
1922 yılında da tam bir bütçe hazırlanamamıştır. Her ne kadar Maliye Vekili 11 Nisan 1922’de Meclisin gizli celsesinde mali durumla ilgili olarak yaptığı uzun açıklamalar arasında bütçenin hazır olduğunu söylemiş ise de o güne değin sadece Dahiliye Vekaletinin bütçesi görüşülmüştür. Meclisin iç yapısından kaynaklanan gelişmeler nedeniyle 1921’de tartışmasız kabul edilen Müdafaai Milliye Vekaleti Bütçesinin görüşülmesinin bile uzun süreceğini belirtmiştir. Zira Maliye Vekiline göre bütçenin %80’ini Müdafaai Milliye Vekaletine ayrılmıştır.
Maliye Vekili 1922’de vekaletlere ayrılan ödeneklerin 1921 yılındakini geçmeyeceği, hatta bir miktar da tasarruf yapılabileceği kanısındadır. Ancak 1922 yılında özellikle Müdafaai Milliye Vekaleti bütçesindebüyük artış olacaktır. Çünkü Sakarya Savaşı’ndan sonra ordunun nitel ev nicel gücü artırılmış düşmana vuracağı son darbe için hazır olması gerekmiştir. Bu nedenle de harcamalar artmıştır. Aralak 1921’de TBMM’nin çeşitli kurumlara 120.457.023 liralık bir tahsisat ayırdığı bunun 72.191.383 lirasının Müdafaai Milliye Vekaleti emrine verildiği görülmektedir. 1922 yılında TBMM 8 kez Avans Yasasını görüşmüş ve benimsemiştir. Bu yasalara göre 87.735.517 liralık bir harcamanın yapılmasına izin verilmiştir. Ortaya çıkan ihtiyaçları karşılamak amacıyla çeşitli zamanlardaki ek ödenek yasalarıyla da 9.520.239 liralık harcama yapılmıştır. Böylece 1922 yılında yapılan harcama miktarı 96.105.755 liraya ulaşmış, bunun 54.735.517 lirası Müdafaai Milliye Vekaleti tarafından kullanılmıştır.
1922 yılı Hazine Genel Hesabına göre ise 100.974.541 lira ödenek ayrılmıştır. Müdafaai Milliye Vekaleti-Bahriye Dairesi-Askeri Fabrikalar Müdüriyeti Umumiyesi ve Jandarma Komutanlığı dahil 48.488.730 liralık bir harcama yaparak bütçenin %64.6’sını kullanmıştır.
1922 yılı Hazine Genel Hesabına göre ise gelir tahmini 98.319.133 liradır. Bu gelir kuşkusuz önceki yıllarda alınan vergilere ek olarak Nakliye-i Askeriye Kanunu ile konulan yeni vergi, çeşitli nedenlerle askere alınmayanlardan Maceddeliyeti Askeriye Vergisi adı altında yeni bir vergi konmasından kara ve su avcılığının vergiye bağlanmasından, bazı vergilerin örneğin tüketim vergisinin sınırlarının genişletilip oranlarının arttırılmasından Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti denetimi altına giren yerlerin ödenmeyen vergilerinin toplanmasından oluşturulan yeni kaynaklardan elde edilmiştir.
Kurtuluş Savaşı boyunca bütçelerin ait olduğu yılın başında Meclisin onayından geçirilemediği, avans ve ek ödemelerle devlet işlerinin yürütüldüğü, her yıl açıkla kapandığı, çoğu kez de Meclisin gizli oturumlarında ayrıntılı olarak tartışıldığı temel yaklaşımın denk bir bütçe anlayışı olduğu görülmektedir.
II. 1919-1923 DÖNEMİNDE VERGİ VE GELİR ARTIRICI POLİTİKALAR
A. 19 Mayıs 1919-23 Nisan 1920 Dönemi
Bu dönem Anadolu’nun hükümetsiz ve devletsiz kaldığı on bir aylık bir süreyi kapsamaktadır.
15 Mayıs 1919’da İzmir’e çıkarak Anadolu’yu işgale başlayan Yunan ordusu, Batı Anadolu’da ilerlemesini sürdürürken, bir taraftan halk Kuvayi Milliye birlikleri oluşturarak az sayıdaki direnişleriyle düşmanın ilerlemesini durdurmaya çalışmakta, diğer taraftan Mustafa Kemal Paşa önderliğinde Anadolu bütünleşme hareketi gelişmekte ve gerçekleşmektedir. Anadolu bütünleşme hareketi aslında Amasya Tamimi ile başlamış, Heyet-i Temsiliye’nin Anadolu’nun yönetimine el koyması ile de sonuçlanmıştır.
B. Erzurum ve Sivas Kongrelerinin Finansmanı
Mustafa Kemal Paşa, 22 Haziran 1919 günü Amasya’dan yayınladığı tamimle, Anadolu’nun en güvenilir yeri olan Sivas’ta en kısa zamanda bir milli kongre toplanacağını ve bunun için bütün vilayetlerin her livasından milletin güvenini kazanmış üç temsilcinin hemen yola çıkarılması gerektiğini gerekçeli olarak bütün Anadolu’ya bildirmişti. Aynı tamimin 2. maddesinde, Doğu adına 10 Temmuz’da Erzurum’da toplanması kararlaştırılan kongre için Müdafaai Hukuk ve Reddi İlhak Cemiyetlerince seçilen temsilcilerin Erzurum’a doğru yola çıktıkları belirtiliyordu.
Kaynak: ReformTürk http://www.reformturk.com/lise-inkilaptarihi-dersi/46641-kurtulus-savasi-nin-mali-kaynaklari.html#post95092
Erzurum dışındaki vilayetler temsilcilerinin Erzurum’a kadar yollukları, kendilerini seçen Müdafaai Hukuk ve Reddi İlhak Cemiyetlerince ödenmişti. Kısaca, Erzurum Kongresi delegelerinin yollukları halk tarafından ödenmiş bulunuyordu.
Erzurum Müdafaai Hukuk Cemiyeti, ev sahibi olarak ağırlama masraflarını üzerine almıştı. 17.6.1919 tarihli “Vilayeti Şarkiye Müdafaai Hukuk Milliye Cemiyeti Erzurum Şubesi Kongresi Raporu’nda bir takım mali güçlüklerden bahsedilmişti. Raporda belirtilen mali güçlüğü yenmek ve Erzurum Kongresi’nin giderlerini karşılamak amacıyla halkın bağışlarına başvurulmuştu. Yalnızca kongre giderlerinin karşılanması ve temsilcilerin ağırlanması için toplanan para 1500 liraydı.
Erzurum’dan sonra Sivas’ta bir kongre yapılarak Anadolu’nun bütünlüğünün aşama aşama sağlanması gerekiyordu. İstanbul Hükümeti, yabancı işgal kuvvetleri ve milli mücadeleye karşı her türlü girişimlerine rağmen 4 Eylül 1919 günü kongre çalışmalarına başlamıştır. Bu kongrenin önemi ulusal amacı izlemek ve yönetmekle görevli Mustafa Kemal Paşa’nın başkanlığında on bir kişiden oluşan bir Temsil Heyeti’nin oluşturulmasıdır.
Sivas Kongresi’nde çok büyük mali sıkıntılar yaşanmış, mütevazi bile sayılmayacak bir ortamda kongre çalışmaları sürdürülmüştür. Bu kongrede de giderler mahallen ve Müdafaai Hukuk Cemiyeti yoluyla karşılanmaya çalışılmıştır.
C. Kuvayi Milliye Dönemi
40 ay süren Kurtuluş Savaşı’nın 18 aylık bir bölümünü kapsayan Kuvayi Milliye döneminin en ilginç bölümünü ise hiç kuşkusuz ilk 11 aylık süre teşkil etmektedir. Anadolu’nun devletsiz ve hükümetsiz olduğu dönem olarak kabul edilen 15 Mayıs 1919-23 Nisan 1920 tarihleri arasında Anadolu’nun düşmana karşı çarpışan ve işgale yakın bölgelerini yöneten tek gücü Kuvayi Milliye olmuştur. Bu dönemde Kuvayi Milliye yalnızca cephelerde çarpışan halk birlikleri değil, aynı zamanda halkın kendi kendini yönetmesi ve yönetime el koyması şeklinde beliren bir yönetim türüdür.
Kuvayi Milliyenin ilk kuruluş günlerinde mali kaynağa pek gerek duyulmamıştır denilebilir. Zira, gönüllülere depolardan silahlar dağıtılmış, acele olarak ilerleyen Yunan birliklerinin önüne çıkarılmışlardır. Ancak, Yunan işgali gelip geçici olmadığından, düşman karşısına çıkan kuvvetlerin sürekli görev görmeleri gerekmiş ve yaşamaları için mali kaynaklara gerek duyulmaya başlanmıştır.
Kuvayi Milliyenin kuruluş günlerinde, Milli Mücadelenin finansmanı için uygun sayılmayacak yollar izlendiği görülmektedir. Örneğin, Çerkez Ethem, Haziran 1919 başlarında Ege’de Yunanlıların karşısına topladığı kuvvetle çıkmış ve kuvvetinin ayakta durmasını sağlamak için bir soygun planlayarak uygulamıştır. Eski İzmir Valisi Rahmi Bey’in oğlunu silah gücü ile dağa kaldırmış, oğlunu geri verme karşılığında, Rahmi Bey’den 50.000 lira almıştır.
Kuvayi Milliye bir halk hareketi olarak geliştiğine göre, her türlü harcamalarının da halk tarafından karşılanması gerekiyordu. Bu ise, halkın ikili vergi mükellefiyeti ile karşı karşıya kalması gibi bir durum yaratıyordu.
Kuvayi Milliye birlikleri her şeyden önce savaşan kişilerden oluşan silahlı bir topluluktu. Silah ve cephaneye olan ihtiyaçları askeri depolardan şimdilik sağlanmış bulunuyordu. Savaşçıların belki silah ve cephane kadar önemli öteki ihtiyaçları da vardı. Savaşçılar yedirilecek, giydirilecek, barındırılacak, atlarının yemleri ve bakımları sağlanacaktı. Bunun için Kuvayı Milliye birliklerine ya ihtiyaç duyulan şeyler verilecek ya da ihtiyaç duyulan şeyleri satın alabilmeleri için para temin edilecekti. İşte bu iki çözüm yolunun gereklerini bir arada karşılamak üzere bulunan mali formül “Nakdi ve Ayni Teberru” idi. Nakdi ve Ayni Teberru para ve mal bağışı anlamına gelen bir deyim olmakla beraber, aslında bir çeşit vergi mükellefiyetiydi.
Ancak bazı Kuvayi Milliye komutanlarının, birliklerinin zorunlu ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla mali kaynak yaratma kaygısına düşmeleri ve halkı zorlamaları, halk üzerinde olumsuz etki yapmıştır. Milli Mücadeleye karşı olanlar ve İstanbul Hükümeti’nin desteği ile iç isyanları çıkaranlar, taraftar toplamak için halkın hoşnutsuzluğundan yararlanmıştır.
Fakir halka oranla daha üstün “Nakdi ve Ayni Teberru” ödeme gücüne sahip zenginlerimizin, Milli Mücadeleyi desteklemek konusundaki davranışları oldukça ilgi çekicidir. Çiftlik sahipleri, soylu aileler ve eşrafın servetlerine uygun bağışlarda bulunma yarışında olduklarını görüyoruz. Servetine uygun para ve mal bağışında bulunmamanın vatana ihanet sayılacağı görüşü zenginler arasında yaygındır. Bu yaygın ortak görüş, yurt savunmasında zenginlerimizin bağış yarışı başlatmalarının ve içtenlikle sürdürmelerinin başlıca nedeni olmuştur. Mal ve para bağışının yanı sır aktif görevler alan çiftlik sahibi, soylu aileler ve eşrafta sık sık rastlanmaktadır. Bir çok Kuvayi Milliye birliği bunlar tarafından kurulmuş, bunlar tarafından yönetilmişlerdir.
D. Büyük Millet Meclisi Dönemi
1. Sakarya Meydan Muharebesi’ne Kadar Olan Dönem
23 Nisan 1920’de çalışmalarına başlayan Büyük Millet Meclisi olağanüstü yetkilere sahip bir savaş meclisi idi. Meclisin asıl amacı Anadolu’yu düşmandan kurtarmak olduğu halde birbiri ardına çıkarılan iç isyanlar nedeniyle önceleri Meclis kendi varlığını korumak zorunda kalmıştır.
13 Mayıs 1920’de Bolu ve Düzce isyanında başlayan iç isyanlar, Anzavur, Konya, Yozgat ve Doğu’da Milli aşerit isyanı ile devam etmiş, toplam gücü 40-45 bin isyancı güçlerle Yunan ordusunun amaçları bir noktada çakıştığına göre Kurtuluş Savaşı’nı örgütlemek ve başarmak mümkün olmayacaktı.
İç isyanları mevcut silahlı güçleri meşgul etmesi nedeniyle, Yunan Ordusu Batı Anadolu’da hızla ilerleyebilmiş ve 27 Haziran 1920’de genel taarruza kalkışabilmiştir.
9 Ağustos 1920’de Bursa’nın işgali ve Uşak Bölgesinin ele geçirilmesi tamamlanmıştı.
26 Mart 1921’de Yunan kuvvetleri bir kez daha İnönü’de Türk mevzileri önüne gelmiş ve beş gün süren çok kanlı çarpışmalardan sonra yenilerek geri çevirmek zorunda kalmıştır.
Olayların bu tarihi akışı içinde Büyük Millet Meclisi yönetimi iç isyanları bastırır, Yunan ilerleyişini durdurur, Doğudaki toprakları Ermenilerden kurtarır, Çerkez Ethem kuvvetlerini dağıtır. Yunanlılara karşı Birinci ve İkinci İnönü Mubarebelerini kazanırken hangi mali imkanlara sahipti, bu savaşları neyde yürütmüştü?
Savaşlarda varını yoğunu tüketmiş yorgun Anadolu halkı son derece fakru züruret içinde idi. Bir kurtuluş mücadelesi de olsa aslında verecek pek fazla bir şeyi yoktu. Bir taraftan halkın bu durumu diğer yandan da iç isyanların olumsuz etkilerine halkın kapılmasını önlemek amacıyla Büyük Millet Meclisi özellikle gelir kanunlarında yumuşak bir tutum izlemek zorunda kalmıştır. Bu nedenle geniş halk kitlelerini büyük ölçüde etkilemeyen tüketim ve gümrük vergilerine yapılan zamlarla vergiler artırılmaya çalışılmıştır.
Büyük Millet Meclisi, açılışından II. İnönü Muharebesinin son günü olan 12 Nisan 1921 gününe kadar geçen yaklaşık olarak bir yıl içinde 109 kanun çıkarmıştır. Bu kanunlardan 56 adedi, yani yarısından fazlası, mali kanunlardır. Geri kalan 27 kanun askeri ihtiyaçlar, askeri tedbirler, askerleri teşvik ve asker ailelerine yapılacak yardımlarla; 16 kanun alınan idare tedbirlerle, 10 kanun ekonomiyi düzenleyici tüketimi azaltmayı ve üretimi artırmayı teşvik edici tedbirlerle ilgilidir.
Bir yıl içinde çıkarılan 56 adet mali kanunun 30’u gelir, 26’sı gider kanunudur. Gider kanunlarının büyük çoğunluğunu geçici bütçe ve avans kanunları teşkil etmektedir.
A. Vergi Düzenlemeleri ve Uygulamaları
Büyük Millet Meclisi, açıkladıktan sonra 24 Nisan 1920’de 1 sayılı kanunla Ağnam resmini dört kat artırmıştır.
17 Ağustos 1920 tarih ve 12 nolu Aşarın Teslişe raptı Hakkında kanun ile de nakden ihale olunamayan aşar bedellerinin tahsil usul ve esasları düzenlenmektedir.
Savaş döneminin başlangıcında özellikle Sakarya Meydan Muharebesine kadar olan dönemde daha çok mevcut vergilerin oran ve miktarları üzerinde değişiklikler yapılarak vergi gelirleri artırılmaya çalışılmıştır.
Büyük Millet Meclisi’nce gelir artırıcı anlamda çıkarılan ilk vergi kanunu 28 Temmuz 1920 tarih ve 8 sayılı olanıdır. Bu kanunla gümrük resmine beş misli zam yapılmaktaydı.
Gelir artırıcı değişikliklerin en önemlisi 21 Eylül 1920 tarih ve 24 sayılı Temettü Kanunu ile yapılmıştır. Kanunla 30 Kasım 1914 tarihli Temettü Kanununda değişiklikler yapılmaktadır. Buna göre, geliş çeşidine göre alınan vergilere 5 ve 10 kat zam yapılmış, ayrıca daha önce vergiden muaf olan şehir ve kasabalar dışındaki sınai müesseseler köylerde bulunsalar dahi vergi kapsamına alınmıştır.
Büyük Millet Meclisi döneminde, özellikle Sakarya Meydan Muharebesi’ne kadar, genelde yürürlükte bulunan vergi ve resimlerin miktar ve oranlarına zam yapılmak suretiyle gelir artırmaya çalışıldığına yukarıda değinilmiştir. Bu düzenlemeleri şöyle sıralayabiliriz:
- 9 Kasım 1920 tarih ve 48 sayılı kanunla emlak ve arazi ve temettü vergisi tezkere esmanı artırılmıştır.
- 10 Eylül 1920 tarih ve 31 sayılı Kanunla sigara kağıdı istihlak resmi on paradan yirmi paraya yükseltilmiştir.
- 30 Eylül 1920 tarih ve 32 sayılı kanunla elliden altmışa kadar kibriti ihtiva eden bir kutu için alınan resim beş paradan on paraya yükseltilmiştir.
- 30 Eylül 1920 tarih ve 33 sayılı kanun, oyun kağıtlarından alınan beş kuruş istihlak resminin yirmi beş kuruş olarak alınmasını öngörmektedir. Kanunla kahve ve gazinolarda bulunan bilardo, tavla, dama ve satranç tahtalarının adedinden üç yüz kuruş resim alınması hükme bağlanmıştır.
- 27 Kasım 1920 tarih ve 26 sayılı kanunla tuzun beher kilosunun üç kuruşa satılacağı hüküm altına alınmıştır.
-2 Ağustos 1920 tarih ve 10 sayılı kanun ile araziye resmi artırılmaktadır. Buna göre ticari eşyanın ambara teslim günü dahil olmak üzere iki gün aşımından sonra gerçek günler için alınmakta olan araziye resmi on misli olarak alınacaktır.
- 22 Temmuz 1920 tarih ve 96 sayılı kararname ile memlekete vuru edecek eşyanın gümrük resmine tabi tutulması öngörülmüştür.