SAĞLIK HİZMETLERİ Ülkenin sağlık şartlarını düzeltmek, milletin sağlığına zarar veren bütün olumsuzlukları ortadan kaldırmak, gelecek kuşakları sağlıklı bir şekilde yetiştirmek devletin görevlerinden biridir. Osmanlı Devleti'nin son zamanlarında sağlık alanında bazı ıslahatlar yapılmış ise de yeterli değildi. Ayrıca devlet bu işi çok ciddî olarak da ele almamıştı. Sağlık hizmetleri, İçişleri Bakanlığı'na bağlı bir genel müdürlük tarafından yürütülüyordu. 23 Nisan 1920'de yeni Türk devletinin kuruluşundan itibaren sağlık hizmetleri büyük bir önemle ele alındı. İlk Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti içinde Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı kuruldu. Cumhuriyetin ilânından sonra bu bakanlık bir program hazırlayarak sağlık sorunlarına eğildi. Bu programda sağlık teşkilâtını genişletmek, sağlık elemanları yetiştirmek, yeni hastahaneler açmak, bulaşıcı hastalıklarla mücadele etmek gibi konular ele alındı. Bulaşıcı hastalıklar ciddî tedbirlerle kontrol altına alındı. Doktor, sağlık memuru ve ebe sayısı artırılarak sağlık hizmetleri yurdun her tarafına yaygınlaştırıldı. Memleketteki hastalıkları ve bunlarla mücadelede izlenecek yollar ve yöntemleri belirlemek, aşılar ve serumlar hazırlamak üzere Ankara'da "Hıfzıssıhha Enstitüsü" hizmete açıldı. Memleketin ihtiyacı olan sağlık memuru, hemşire, ebe gibi sağlık personeli yetiştirmek amacıyla çeşitli illerde okullar açıldı. 1923 yılında 86 hastahane ve 554 doktor varken, bu rakamlar 1940 yılında, 198 hastahane ve 2387 doktora ulaşmıştır. Atatürk her yıl Türkiye Büyük Millet Meclisi'ni açış konuşmalarında sağlık konusuna eğilerek, hükümete yol gösterici direktifler verirdi. Bir konuşmasında "Kendine inkılâbın ve inkılâpçılığın çeşitli ve hayatî vazifeler verdiği, Türk vatandaşının sağlığı ve sağlamlığı, her zaman, üzerindeki dikkatle durulacak millî meselemizdir." diyerek konuya verdiği önemi açıkça ifade etmiştir.