Giriş


REFORMTÜRK 17. YIL


6 sonuçtan 1 ile 6 arası
  1. #1
    ReformTürk Yöneticisi Mustafa Uyar - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    10 Eylül 2006
    Yer
    Ilgın, Konya
    Mesajlar
    13,663
    Tecrübe Puanı
    100

    Standart ingilizce ile ilgili bazı konular

    ingilizce ile ilgili bazı konular
    TO BE
    To be fiili her ne kadar sözlük anlamıyla “olmak” demekse de geniş zamanda kullanıldığı zaman tam karşılığı Türkçe ‘ de cins isimlerin sonuna gelen
    -ım-ın-um-sın-sin-dır-dir-dur-iz-ız-uz-siniz-sunuz
    gibi eklerdir.
    İngilizcede fiiller Türkçedekinin aksine ,içinde nesne yada bir tümlrç bulunan cümlelerde nesneden önce kullanılırlar.Buna göre:
    “Ayşe elma soyuyor” cümlesi Ingilizce mantığında “Ayşe soyuyor bir elma” olarak karşılık bulur.
    To be fiili Ingilizce de istisna bir fiildir.Cümle içerisinde kullanılırken geniş zamanda görev yapıyorsa ve cümlenin ana fiiliyse “to be” olarak değil şahıs zamirlerine ya da diğer öznelere göre değişim göstererek am,is,are olarak kullanılır.

    I am I’m
    You are You’re
    He is he’s
    She is she’s
    It is it‘s
    We are- we’re
    You are you’re
    They arethey’re

    A:bir ; daha çok herhangi bir anlamındadır. Sessiz harfle başlayan cins isimlerden önce kullanılır. A sculptor bir heykeltraş
    An:bir ; daha çok herhangi bir anlamındadır. Sesli harfle başlayan cins isimlerden önce kullanılır. An oleaster  bir iğde
    S : İngilizcede ki çoğul ekidir. Türkçede ki –ler,-lar eklerinin görevini yapar.
    A walnut  bir ceviz walnuts  cevizler

    Ancak bu kuralları bozan bazı istisnalar vardır. Örn; üniversite öğretmeni anlamına gelen “university teacher” sesli harfle başlamasına rağmen telaffuz edilirken ağızdan çıkan ilk harf sessiz olduğu için (y) “an” ile değil “a” ile kullanılır.

    OLUMLU CÜMLE
    He is a sculptor. O bir heykeltraş tır.
    1 2 3 4 1 3 4 2
    I am a carpenter. Ben bir marangoz um .
    1 2 3 4 1 3 4 2
    They are plumbers. Onlar tesisatçı dır lar.
    1 2 3 4 1 3 2 4

    OLUMSUZ CÜMLE
    Am  (olumsuz)am not  (kısaltma)amn’t
    Are  (olumsuz)are not  (kısaltma)aren’t

    Jack is a waiter.  Jack isn’t a waiter. Jack bir garson değildir.
    1 2 3 4 5 1 4 5 3 2
    I am a sculptor  I am not a sculptor.  Ben bir heykeltraş değilim.
    I am Am I Are you gardener?(Sen bir bahçıvan mısın?)
    You are are You Yes, I am. / No ,I am not
    He is is he
    She is is she Is she a nurse?(O bir hemşire mi?)
    It is is it Yes, she is. / No, she isn’t
    We are- are we
    You are are you Are they sculptors?(Onlar heykeltraş mı?)
    They are are they Yes, they are. / No, they aren’t.

    29.08.2001 wednesday
    Oleaster : iğde
    Porter : hamal
    Servant : uşak
    Composer : bestekar
    Trainer : antrenör
    Goal keeper : kaleci
    centipede : kırkayak
    vulture : akbaba
    carob bean : keçiboynuzu
    astrich : devekuşu
    carp : sazan

    TRANSLATION
    Ben bir hamal değilim.  I am not a porter.
    Biz uşak değiliz.  We aren’t a servant.
    Sen antrenör müsün?  Are you a trainer?
    O bir kırkayak mıdır?  Is it a centipede?
    O bir akbaba değildir.  It isn’t a vulture.

    Biz kaleci değiliz.  We aren’t goal keepers.
    O bir bestekardır.  He is a composer.
    O bir iğde mi?  Is it an oleaster?
    Onlar keçiboynuzu mu?  Are they carob beans?
    Sen kaleci misin?  Are you a goal keeper?
    IDIOMS,EVERYDAY EXPRESSION,SLANG(deyimler,güncel ifadeler,argo)

    You are head off Sen kafayı yemişsin.
    What isit to you?  Sana ne?
    Take good care of your self.  kendine iyi bak.
    Shiit!  tüh ,kahretsin
    Have a heart!  insaf be!
    Good for you  Aferin
    No comment  yorum yok
    Dig in!  Yumul (yemeğe)
    Shut up !  Kapat çeneni!
    Cheer up!  Keyfine bak
    Look to your manners  Hareketlerine dikkat et
    Who do you think you are  Kim olduğunu sanıyorsun?
    For my sake  Hatırım için
    Never mind  Hiç kafana takma
    Easy come easy go  Haydan gelen huya gider
    So far so good.  Şimdiye kadar herşey yolunda
    Long time no see  Uzun zamandır görüşemiyoruz.
    (She) is not only fish in the sea  Dünyada bir tek O kız mı kaldı?
    Oh .. really ! You look younger!  Gerçekten mi? Daha genç görünüyorsun.
    Only you understand me, but you understood wrong(ly) Beni bir sen anladın,sende yanlışanladın.
    Good morning after supper  Uyanda balığa çıkalım.
    Barking dogs seldom bite  Havlayan köpek ısırmaz.
    Spit it out  Çıkar ağzındaki baklayı
    Give me peace  huzur ver
    Kaynak: ReformTürk http://www.reformturk.com/lise-ingilizce-ders-notlari/23893-ingilizce-ile-ilgili-bazi-konular.html#post45523
    INTRODUCING(Tanıtma)

    Possesive pronouns (iyelik zamirleri)
    My : benim
    Your : senin
    His : onun (erkekler için)
    Her : onun (bayanler için)
    Its : onun (cansız ve hayvanlar için)
    Our : bizim
    Your : sizin
    Their : onların

    Excuse me,(I’m) sorry to trouble you. (Afedersiniz,Rahatsız ettiğim için üzgünüm.)
    May I introduce my self? (Kendimi tanıtabilir miyim?)
    My name is Neslihan.What is your name?
    (It’s) nice to meet you. / Pleased too meet you. / Glad to meet you (Tanıştığıma mutlu oldum.)
    me too

    name : isim
    surname , secondary name , family name : soyisim

    What is your name ? / Are you Neslihan?
    My name is Neslihan. / It’s Neslihan.

    GREETINES (selamlaşmalar)

    Saying Hello and Good Bye

    FORMAL(Resmi) INFORMAL(Resmi Olmayan,samimi)

    Good morning Günaydın Hello
    Good afternoon  İyi öğleden sonraları Hi
    Good evening  İyi akşamlar Good night
    Good night  İyi geceler Bye  Güle güle,Allahaısmarladık
    Good Bye  Güle güle,Allahaısmarladık Good Bye
    How do you do?  Nasılsınız? See you  görüşürüz

    How are you ?  Nasılsınız
    Fine thanks and you?  İyiyim teşekkürler,siz nasılsınız?
    Not bad / Not too bad.  Kötü değil / Çok kötü değil.
    What is the news?  Ne haber?
    How is it going?  Nasıl gidiyor?
    I’m ticking round a long  Yuvarlanıp gidiyorum.











    30.08.2001 thursday
    ASKING WHERE PEOPLE ARE FROM (İnsanlara nereli olduğunu sormak)

    Where  nerede, nereye..
    From  ..den, ..dan
    Where are you from?  Nerelisin? Where is John from? He is from Italy.
    I am from Turkey.  Türkiyeliyim Where are they from?They are from Germany.
    Wher abouts in Turkey?  Türkiyenin neresinden?
    From Istanbul.  Istanbuldan.
    Where do you come from ? I come from Turkey.
    What is your nationality? / I am Turkish. (Türk’üm.)

    COUNTRY (ÜLKE) NATIONALITY(MİLLİYET)

    Germany
    France
    Turkey
    Italy
    Spain
    Britian(UK)
    England
    Uniteal States of America
    America
    Egypt
    Bulgaria
    Greece
    Australia
    German
    Franch
    Turkish,Turk
    Italian
    Spanich
    British
    English

    American
    Egyptian
    Bulgarian
    Greek
    Australian

    ASKING PEOPLE’S JOBS(İnsanların Mesleğini Sormak)

    What is your job?
    What is your occupation işiniz nedir?
    What is your profession?  Uzmanlığınız nedir?
    What do you do ?  Ne iş yapıyor sunuz?
    What are you ?  Ne iş yapıyor sunuz?
    I am a carpenter .(Marangozum.)














    JOBS MESLEKLER JOBS MESLEKLER

    1.Accountant
    2.Driver
    3.Tailor,Dressmaker
    4.Grocer
    5.Greengrocer
    6.Fireman,firefighter
    7.Secretary
    8.Building contractor
    9.Public relations officer
    10.Police man
    11.Officer
    12.Artist
    13.Actor

    14.Actress
    15.Lawyer
    16.Judge
    17.Waiter
    18.Waitress
    19.Milkman
    20.Teacher
    21.Composer
    22.Sculptor
    23.Writer
    24.Fisher,fisherman
    25.Hunter
    26.Librarion
    27.Docker
    28.Captain
    29.Pilot
    30.Engine driver
    31.Scientist
    32.Detective
    33.Spy,mole
    34.Child minder
    35.Vet
    36.Dentist
    37.Plumber
    38.Trainer

    39.Footballer
    40.Goal keeper
    41.Referee Muhasebeci
    Şoför
    Terzi
    Bakkal
    Manav
    İtfaiyeci
    Sekreter
    Müteahhit
    Halkla İlişkiler Memuru
    Polis
    Subay ,Memur
    Ressam ,Sanatçı
    Erkek artist,tiyatro sanatçısı
    Bayan artist
    Avukat
    Hakim
    Garson
    Bayan Garson
    Sütçü
    Öğretmen
    Bestekar
    Heykeltraş
    Yazar
    Balıkçı
    Avcı
    Kütüphane memuru
    İskele memuru
    Kaptan
    Pilot
    Makinist
    Bilim adamı
    Dedektif
    Ajan
    Çocuk bakıcısı
    Veteriner
    Dişçi
    Tesisatçı
    Antrenör,hayvan bakıcısı
    Futbolcu
    Kaleci
    Hakem 42.Minister
    43.Prime minister
    44.President

    45.Electrician
    46.Unemployed
    47.Retired
    48.Boss
    49.Worker
    50.Housewife
    51.Municipal police officer
    52.Pharmacist,chemist
    53.Sailor
    54.Sewage Collector
    55.Doorkeeper
    56.Architect
    57.Rubbish collector
    58.Coal miner
    59.Commentator
    60.Columnist
    61.Hair dresser
    62.Barber
    63.Businessman
    64.Union offical
    65.Shopkeeper
    66.Shop assistant
    67.Cook
    68.Adviser
    69.Farmer
    70.Mayor
    71.Photographer
    72.Tourism guide
    73.Astronaut
    74.Religious man
    75.Hodja
    76.Priest
    77.Chairman
    78.Translator
    79.Porter,carrier
    80.Army general
    81.Director Bakan
    Başbakan
    Cumhurbaşkanı,devlet başkanı,dernek başkanı
    Elektrisyen
    İşsiz
    Emekli
    Patron
    İşçi
    Ev hanımı
    Zabıta memuru

    Eczacı
    Denizci
    Lağımcı
    Kapıcı
    Mimar
    Çöpcü
    Maden işçisi
    Yorumcu
    Köşe yazarı
    Kuaför
    Berber
    İşadamı
    Sendika memuru
    Esnaf
    Tezgahtar
    Ahçı
    Danışman
    Çiftci
    Belediye başkanı
    Fotoğrafçı
    Turizm rehberi
    Astronot
    Din adamı
    İmam
    Papaz
    Patron,lider
    Tercüman
    Hamal
    Ordu generali
    yönetici





    ASKING PEOPLE’S AGES(İnsanların yaşlarını sorma)

    How old are you? Kaç yaşındasın?
    What is your age? Yaşın nedir?
    I am thirty-two (years old).

    Numbers
    1.One
    2.Two
    3.Three
    4.Four
    5.Five
    6.Six
    7.Seven
    8.Eight
    9.Nine
    10.Ten
    11.Eleven


    12.Twelve
    13.Thirteen 30_thirty
    14.Fourteen 40_forty
    15.Fifteen 50_ fifty
    16.Sixteen 60_sixty
    17.Seventeen 70_seventy
    18.Eighteen 80_eighty
    19.Nineteen 90_ninety
    20.Twenty 100_a hundred
    21.Twenty-one 1000_a thousand
    22.Twenty-two

    a million
    A billion
    A milliar
    HOME EXERCISES:

    65 sixty-five
    66 sixty-six
    67 sixty-seven
    68 sixty-eight
    89 eighty-nine
    47 fourty-seven
    59 fifty-nine
    34 thirty-four
    75 seventy-five
    87 eighty-seven
    55 fifty-five
    90 ninety
    17 seventeen
    83 eighty-three




    How old are you? (Kaç yaşındasın?)
    I am twenty-four years old (24 yaşındayım)

    How old is your son? (Oğlun kaç yaşındadır?)
    He is seven months old (O 7 aylık)












    03.09.2001 monday

    Railway station  tren istasyonu
    Subway  metro
    Lost property office  kayıp eşya bürosu
    Town Hall  Belediye binası
    City Hall  Valilik
    Mental Hospital  Akıl Hastanesi
    Fire Brigade  İtfaiye Binası
    Military Museum  Askeri Müze
    Mosque : cami
    Churc : Kilise
    Pharmacy,Chemist’s Eczane
    Police Station : Karakol


  2. #2
    ReformTürk Yöneticisi Mustafa Uyar - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    10 Eylül 2006
    Yer
    Ilgın, Konya
    Mesajlar
    13,663
    Tecrübe Puanı
    100

    Standart --->: ingilizce ile ilgili bazı konular

    Prepositions (edatlar)
    İn  içnde
    On  üstünde
    Under  altında
    At  -da , -de
    In front of  önünde
    Behind , in back of  arkasında
    Opposite  karşısında
    Near  yanında
    Next to  bitişiğinde
    Between  arasında





    1) Benim kitaplarım benim çantamın içindedir. My books are in my bag.
    2) Kasem masanın üstündedir. My bowl is on the table.
    3) Akbabam ağacın altındadır. My vulture is under the tree.
    4) Arabalar otoparktadır.  The cars are at the carparc.
    5) Kayıp eşya bürosu karakolun arkasındadır. The lost property office is behind the police station.
    6) Valilik caminin karşısındadır. The city hall is oppposite the Mosque.
    7) Tren istasyonu itfaiyenin yanındadır. The railway station is near the fire brigade.
    8) Belediye binası eczanenin bitişiğindedir.  The town hall is next to the pharmacy.
    9) Koruma görevlisi cumhurbaşkanının önünde oturuyor. The bodyguard is sitting in front of the president.
    10) Askeri müze vilayetle polis karakolunun arasındadır. The military museum is between the city hall and the police station.
    11) Bilgisayar oturma odasındaki masanın üstündedir. The computer is on the table in the living room.
    12) Arabam askeri müzenin yanındaki otoparktadır. My car is at the carpark near the military museum.














    04.09. 2001 Tueasday


    Apostroph s

    Ali’s = Ali’nin
    Ali’s car = Ali’nin arabası
    Ali’s child = Ali’nin çocuğu
    Ali’s a child. = Ali bir çocuktur.
    Mehmet’s computer = Mehmet’in bilgisayarı
    Ahmet’s dog = Ahmet’in köpeği
    My father’s car = Babamın arabası

    My father’s friend’s car = Babamın arkadaşının arabası
    Babamın arkadaşlarının arabası = My father’s friends’ car.
    Ahmet ve Mehmet’in arabası = Ahmet and Mehmet’s car.

    1.Babamın arabası kayıp eşya bürosunun bitişiğindeki otoparktadır.
    My father’s car is at the car park next to the lost property office.

    2.Kuzeninin bilgisayarı oturma odasındaki masanın üstünde mi? (üstünde midir?)
    Is your cousin’s computer on the table in the living (sitting) room?

    3.Jack’in kız kardeşinin arkadaşlarının köpeğinin tasması nerede?
    Sister = Kız kardeş
    Collar = Tasma

    Where is Jack’s sister’s friends’ dog’s collar?

    FAMILY
    1. Father,dad
    2. Daddy
    3. Mother, mum
    4. Mummy
    5. Brother
    6. Sister
    7. Elder brother(older)
    8. Elder sister(older)
    9. child
    10. children
    11. son
    12. daughter
    13. parents
    14. grandfather
    Baba
    Babacığım
    Anne
    Anneciğim
    Erkek kardeş
    Kız kardeş
    Abi
    Abla
    Çocuk
    Çocuklar
    Erkek evlat
    Kız evlat
    Ebeveynler
    Büyükbaba,dede
    15. grandmother
    16. grandchild
    17. grandchildren
    18. uncle
    19. aunt
    20. cousin
    21. niece
    22. nephew
    23. fiancé,fiancee
    24. wife
    25. husband
    26. twin
    27. triplet
    28.step mother
    Büyükanne
    Torun
    Torunlar
    Amca,dayı
    Teyze,hala
    Kuzen
    Kız yeğen
    Erkek yeğen
    Nişanlı
    Bayan eş
    Erkek eş
    İkiz
    Üçüz
    Üvey anne


    Who = kim
    Who is jack? (Jack kimdir?) / He is my step brother.
    Who is Steve? / He is John’s brother’s classmate

    Classmate = sınıf arkadaşı
    Workmate = iş arkadaşı
    Who is Lucy? (Lucy kimdir?) / She is my sister’s workmate. (O kız kardeşimin iş arkadaşıdır.)

    Aşağıdaki cümleleri türkçeye çeviriniz!

    1_Is your brother’s classmate’s uncle’s dog in the car at the car park behind the mosque?
    (Senin) Erkek kardeşinin sınıf arkadaşının amcasının köpeği caminin arkasındaki otoparkdaki arabanın içinde mi?

    2_Mary’s workmate’s nephew’s swimming pool isn’t next to the Town Hall.
    Mary’nin iş arkadaşının erkek yeğeninin yüzme havuzu Belediye binasının bitişiğinde değildir.

    3_Where is John’s father’s centipede’s step mother?
    John’un babasının kırkayağının üvey annesi nerede?
    swimming pool = yüzme havuzu
    05.09.2001 WEDNESDAY
    MARIAL STATUS(medeni hal)
    Married : evli
    Single .bekar
    Separated :ayrı
    Divorced : boşanmış
    Widow :dul bayan
    Widower : dul erkek

    DESCRIBING PEOPLE

    Tall : uzun boylu
    Short : kısa boylu
    Medium height : orta boylu
    Fat : şişman
    Slim : ince,zayıf ,narin
    Thin : ince,zayıf
    Old : yaşlı
    Young : genç
    Middle_aged : orta yaşlı
    Dark : esmer
    Fair,blonde : sarışın
    Auburn, Brown : kumral
    Beautiful : güzel
    Pretty : güzel,hoş
    Good_looking:yakışıklı,şık
    Handsome : yakışıklı
    Curly_haired : kıvırcık saçlı
    Wavy_haired : dalgalı saçlı
    Short_haired : kısa saçlı
    Straight_haired : düz saçlı
    Medium_weight : orta kilolu
    Strong : güçlü
    İntelligent : zeki
    Ugly : çirkin
    Bald : kel


    Very : çok
    Quite : oldukça(olumlu cümlelerde;örn:hava oldukça sıcak)
    Rather : oldukça(olumsuz cümlelerde;örn:O oldukça hasta)

    This is my cousin Steve. ( Bu benim kuzenim Steve.)
    He is tall and dark. (O uzun boylu ve esmer)
    He is quite intelligent but he is rather ill unfortunately.(O oldukça zeki fakat oldukça hasta ne yazık ki.)


    REGULAR PLURALS(düzenli çoğullar) IRREGULAR PLURALS(düzensiz çoğullar)
    Bir kelime sonuna s almadan çoğul anlamındaysa
    Singular(tekil) plural(çoğul) singular(tekil) plural(çoğul)
    A medlar medlars child children
    An oleaster oleasters man men
    A mussel mussels woman women
    A mushroom mushrooms wolf(kurt) wolves
    A strawberry strawberryies leaf(yaprak) leaves
    Loaf(somun) loaves
    Medlar : muşmul Tooth(diş) teeth
    Mussel : midye Foot(ayak) feet
    Mushroom : mantar
    Strawberry : çilek

    Too : -de , -da (pekiştirme anlamında)

    1) My father is retired my mother is retired,too. (Babam emeklidir,annemde emeklidir.)
    2) Ben işsizim Süleyman da işsiz. (I am unemployed Süleyman is unemployed, too)
    3) Kızkardeşimin deve kuşu oturma odasındadır büyükbabamın devekuşu da oturma odasındadır.
    My sister’s astrich is in the living room my grandfather’s astrich is in the living room,too.
    4) Kırkayağımın üvey kızkardeşi çirkindir devekuşumun kuzeni de çirkindir.
    My centipede’s step sister is ugly my astrich’s cousin is ugly , too.

    Either : -de , -da (olumsuz cümlelerde kullanılıyor.)
    1) I’m not normal my students aren’t normal,either.(Ben normal değilim öğrencilerim de normal değil.)
    2) Ben mükemmel değilim sen de mükemmel değilsin.(I am not perfect you aren’t perfect,either.)

    Aşağıdaki boşlukları “too” ya da “either” ile doldurun.
    1)Jack is a sculptor John is a sculptor,..too.....
    2)Marry isn’t retired Lucy isn’t retired ,.....either........
    3)My father is dark I am dark ,.......too..........
    4)I am from Paris my doctor is from Paris ,.......too...........
    5)You aren’t mean I am not mean, ........either.............

    ÖYLE DEĞİL Mİ?
    Olumlu cümlelerde
    1) Jack is a waiter, isn’t he? (Jack bir garson değil mi?)
    2) The capital city of Turkey is Ankara, isn’t it?(Türkiye’nin başkenti Ankara değilmi?)
    3) You are from Antalya, aren’t you? (Antalya dansın değil mi?)
    4) I am very hat, aren’t I? (resmi durumda  Am not I ?)(Ben çok şişmanım değil mi?)
    Olumsuz cümlelerde
    1)The prisident isn’t very old, is she?(Cumhurbaşkanı çok yaşlı değil di mi?)
    2)Your mother isn’t retired, is she? (Annen emekli olmadı di mi?)
    3) Jack and John aren’t pilots,are they? (Jack ve John pilotlar di mi?)
    4)The weather isn’t cold , is it ? (Hava soğuk değil di mi?)



    06.09.2001 thursday
    HAVE GOT –VAR (Sahip Olmak)

    Olumlu Cümle
    I
    You have got
    He
    She has got
    It
    We
    You have got
    They
    Olumsuz cümle
    I
    You haven’t got
    He
    She hasn’t got
    It
    We
    You haven’t got
    They
    Soru cümlesi
    I got
    have You got
    He got
    Has She got
    It got
    We got
    Have You got
    They got

    Kısaltmalar
    I have got  I’ve got Benim bir bilgisayarım var.(Ben sahibim bir bilgisayara)
    You have got  You’ve got I have got a computer.
    He has got  He’ve got
    She has got  she’ve got Babamın bir arabası var. (Babam sahip bir arabaya)
    It has got  It’ve got My father has got a car.
    We have got  We’ve got
    You have got  You’ve got Kuzenimin büyük bir bahçesi var.
    They have got  They’ve got My cousin has got a large garden.

    Amcamın kırkayağının kırktane ayağı var. My uncle’s centipede has got forty feet.

    I haven’t got a car. (Ben bir arabaya sahip değilim.)Benim bir arabam yok.

    I haven’t got any cars. Benim hiç arabam yok.

    Jack hasn’t got a child. Jack’in bir çocoğu yok.
    Jack hasn’t got any children. Jack’in hiç çocoğu yok.

    Kartalımın hiç kanadı yok. My eagle hasn’t got any wings.

    Any : any kelimesi hiç anlamına gelir. Sayılabilen nesnelerle kullanıldığı zaman,bu nesneler çoğul olarak kullanılırlar.

    Have you got any children? (Hiç çocuğun var mı?)
    Yes ,I have / No, I haven’t

    Have you got any brothers? (Hiç erkek kardeşin var mı?)
    Yes ,I have / No, I haven’t

    HOW MANY : KAÇ TANE (Sayılabilen Nesnelerle)

    1) How many cars have you got? (Kaç tane araban var?)/ I have got two cars.
    2) How many brothers have you got? (Kaç tane erkek kardeşin var?)/ I have got five brothers.
    3) How many sisters has Marry got? (Marry’nin kaç tane kızkardeşi var?) She has got 3 sisters.

    07.09.2001 friday

    favourite : favori
    who : 1)kim 2)kimi,kime
    whom: kimi,kime
    whose : kimin
    where : nerede
    what : ne
    why : niçin
    when : ne zaman
    what time : ne zaman
    how : nasıl
    how many : kaç tane
    how much : ne kadar

    1. Who is your favourite singer? My favourite singer is Sezen Aksu.
    2. What is your favourite football team? My favourite football team is F.B.
    3. Who is your favourite footballer? My favourite footballer is Rüştü.
    Kaynak: ReformTürk http://www.reformturk.com/lise-ingilizce-ders-notlari/23893-ingilizce-ile-ilgili-bazi-konular.html#post45524
    4. What is your favourite food? My favourite food is meatball. (meatball : köfte)
    5. What is your favourite sport? My favourite sport is Javelin.
    Javelin : cirit
    High-jump : yüksek atlama
    Wrestling : güreş
    Discus : disk atmak
    Pole-vault :sırıkla atlama
    6. Who is your favourite columnist? My favourite columnist is Bekir Coşkun.
    14.09.2001 FRIDAY
    HOME

    Room
    Dining room
    Living room
    Sitting room
    Bedroom
    Bathroom
    Toilet
    Kitchen
    Hall
    Wardrobe
    Table
    Chair
    Carpet
    Rug
    Ceiling
    Floor
    Armchair
    Sofa
    Chandelier
    Mirror
    Audio
    Set
    Drawer
    Vacuum cleaner
    Food proccessor
    Bed
    Crib
    Curtain
    Washing machine
    Dish washer
    Socket
    Plug
    Refrigerator
    Fridge
    Pressure cooker
    Oven
    Microwave oven
    Stove
    Saucepan
    Pan
    Skillet
    Dish
    Plate
    Glass

    Oda
    Yemek-misafir odası
    Oturma odası
    Oturma odası
    Yatak odası
    Banyo
    Tualet
    Mutfak
    Salon
    Gardolap
    Masa
    Sandalye
    Halı,kilim
    Halı
    Tavan
    Yer
    Koltuk
    Üçlü kanepe
    Avize
    Ayna
    Müzik seti
    Müzik seti
    Çekmece
    Elektrikli süpürge
    Mutfak robotu
    Yatak
    Karyola
    Perde
    Çamaşır makinesi
    Bulaşık makinesi
    Priz
    Fiş
    Buzdolabı
    Buzdolabı
    Düdklü tencere
    Fırın
    Mikrodalga fırın
    Soba
    Tencere
    Tava
    Tava
    Tabak
    Düz tabak
    Bardak

  3. #3
    ReformTürk Yöneticisi Mustafa Uyar - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    10 Eylül 2006
    Yer
    Ilgın, Konya
    Mesajlar
    13,663
    Tecrübe Puanı
    100

    Standart --->: ingilizce ile ilgili bazı konular

    Decanter
    Bottle
    Jar
    Tea glass
    Teaspoon
    Tray
    Ashtray
    Flower pot
    Towel
    Blanket
    Quilt
    Pillow
    Sheet
    Hang
    Nail
    Screw driver
    Pincers
    Scissors
    Spoon
    Fork
    Knife
    Window
    Door
    Wall
    Tape recorder
    Door’s handle
    Bathtub
    Tap
    Sink
    Washbasin
    Basin
    Cauldron
    Bucket
    Cup
    Chimney
    Roof
    Balcony
    Iron
    Ironing table
    Ironing board
    Table cloth
    Clothes peg
    Vase

    Sürahi
    Şişe
    Kavanoz
    Çay bardağı
    Çay kaşığı
    Tepsi
    Kül tablası
    Çiçek saksısı
    Havlu
    Battaniye
    Yorgan
    Yastık
    Çarşaf
    Askı
    Tırnak
    Torna vida
    Pense
    makas
    Kaşık
    Çatal
    Bıçak
    Pencere
    Kapı
    Duvar
    Kaset çalar
    Kapı kolu
    Küvet
    Musluk
    Lavoba
    Lavoba
    Leğen
    Kazan
    Kova
    Kupa
    Baca
    Çatı
    Balcon
    Ütü
    Ütü masası
    Ütü masası
    Masa örtüsü
    Mandal
    Vazo



    THERE IS / THERE ARE
    Vardır / ne vardır / nerde vardır
    İngilizcede ther is yada there are biryerde bulunmak anlamında “var” demektir. Bu tür cümleler kullanılırken Türkçedekinin aksine var –ne var-nerede varsıralamasıdır.

    THERE IS (there’s)

    A) Sayılabilen varlıklar için birtane var derken kullanılır.
    There is a vase on the table. (Masanın üzerinde bir vazo var)
    Gardolapta bir battaniye var. There is a blanket in the wardrobe.
    Masanın üzerinde bir tencere var. There is a saucepan on the table.

    B) Sayılamayan nesneler için var derken kullanılır.
    Şişenin içinde biraz böğürtlen suyu var. There is some blackberry juice in the bottle.

    THERE ARE (there’re)

    Sayılabilen nesneler için birden fazla sayıları kullanılarak (2,3,4.....) çok,yeterince,... var derken kullanılır.
    There are five medlars on the table. Masanın üzerinde 5 tane muşmula var.
    Kasenin içinde 7 tane dut var. There are seven mulberries in the bowl.
    Masanın üzerinde 10 tane çatal var. There are ten forks on the table.
    Lime : ıhlamur
    Sage tea : adaçayı
    Butter : tereyağı
    Enough : yeterince


    11.09.2001 tuesday
    THERE ISN’T

    A) Sayılabilen varlıklar için birtane yok derken kullanılır.
    There isn’t a bowl on the table. Masanın üzerinde bir tane kase yok.
    There isn’t a jar in the fridge. Buzdolabında bir kavonoz yok.
    Kaynak: ReformTürk http://www.reformturk.com/lise-ingilizce-ders-notlari/23893-ingilizce-ile-ilgili-bazi-konular.html#post45525
    Gardolapta bir battaniye yok. There isn’t a blanket in the wardrobe.
    Oturma odasında bir kültablası yok. There isn’t an asthray in the living room.

    B) Sayılamayan nesneler için yok derken kullanılır.
    Bardakta hiç ıhlamur yok. There isn’t any lime in the glass.
    Buzdolabında hiç tereyağı yok. There isn’t any butter in the fridge.


    THERE AREN’T

    Sayılabilen nesneler için yok,hiç yok ya da birden fazla sayıları kullanılarak yok derken kullanılır.
    There aren’t any forks on the table. Masanın üzerinde hiç çatal yok.
    There aren’t enough chairs for the visitor. Misafirler için yeterince sandalye yok.
    Mutfakta hiç tencere yok. There aren’t any saucepans in the kitchen.
    Masanın üzerinde hiç kültablası yok. There aren’t any ashtrays on the table.


    IS THERE

    a)Sayılabilen nesneler için “bir tane var mı?”diye sorulurken kullanılır.
    Is there a towel in the badroom? Yatak odasında bir havlu var mı?
    Yes ,there is / No there isn’t.
    Buzdolabında bir şişe var mı? Is there a bottle in the fridge?
    b) Sayılamayan nesneler için “var mı?” diye sorulurken kullanılır.
    Buzdolabında hiç böğürtlen suyu var mı ? Is there any blackberry juice in the fridge?
    Kavanozda hiç bal var mı? Is there any honey in the jar?

    ARE THERE

    Sayılabilen nesneler için hiç var mı? Yeterince var mı? Ya da birden fazla sayıları kullanılarak “var mı?” diye sorulurken kullanılır.
    Are there any spoons on the table? Masanın üzerinde hiç kaşık var mı?
    (Yes,there are/No,there aren’t)
    Banyoda hiç musluk var mı? Are there any taps in the bathroom?
    (Yes,there is one/No there aren’t any)

    Fill in the banks by using “there is,there are,there isn’t,there aren’t ,is there?,are there?”
    1) .......... a dish washer in the bathroom.(+)
    2) .......... five chairs around the table.(+)
    3) .......... any wather in the bottle.(-)
    4) .......... a vase on the table.(-)
    5) .......... any children in the class.(-)
    6) .......... a lost property office in this city?
    7) .......... any milk in the fridge?
    8) .......... a museum near the post office?
    9) .......... any trucks at the car park?
    10) Ten forks on the table.(+)

    How many : (sayılabilenlerde) ne kadar
    How many ashtrays are there on the table ? masanın üstünde kaç tane kültablası var?
    There are four asthrays on the table.

    Fabrikada kaç tane işçi var? How many workers are there in the factory?
    There are hundred workers in the factory.

    İstanbulda kaç kişi var? How many people are there in Istanbul?
    There are fifteen million people in Istanbul.
    How much : (sayılamayanlarda) ne kadar
    How much orange juice is there in the fridge? Buzdolabında ne kadar portakal suyu var?
    There is a little orange juice in the fridge.

    Evde ne kadar adaçayı var? How much sage tea is there at home?
    12.09.2001 wednesday

    asking and giving directions (adres sorma – cevap verme)

    over there : ileride
    right : sağ
    on the right : sağda
    left : sol
    on the left : solda
    nearest: en yakında



    kalıp1
    Excuse me, Where is the nearest post office, please?( Afedersinz, en yakındaki postane nerede lütfen?)
    It’s over there on the left. (ilerde,solda)
    Thank you very much indeed. (içten çok teşekkürler.)
    Not at all. (birşey değil.)

    Excuse me, Where is the nearest police station, please?( Afedersinz, en yakındaki karakol nerede lütfen?)
    It’s over there on the right. (ilerde,sağda)
    Thank you very much indeed. (içten çok teşekkürler.)
    Not at all. (birşey değil.)

    Excuse me, Where is the nearest lost property office, please?( Afedersinz, en yakındaki kayıp eşya bürosu nerede lütfen?)
    I’m sorry,I don’t know.(üzgünüm,bilmiyorum.)
    Thank you anyway. (yine de teşekkürler.)
    Not at all. (birşey değil.)

    Kalıp2
    Excuse me, Is there a cheap hotel near here?(Buralarda ucuz bir otel var mı?)
    It’s over there on the left. (ilerde,solda)
    Thank you very much indeed. (içten çok teşekkürler.)
    Not at all. (birşey değil.)

    Kalıp3
    How can I go(get) to the nearest bus stop?(En yakın otobüs durağına nasıl gidebilirim?)
    It’s over there on the left. (ilerde,solda)
    Thank you very much indeed. (içten çok teşekkürler.)
    Not at all. (birşey değil.)

    First : birinci,ilk
    Second : ikinci
    Third : üçüncü
    Floor : kat



    2. KAT


















    (B) (A)
    A. Excuse me, Where is the nearest Bank, please?
    B. Upstairs,on the first floor,the first door on the left.(merdivenlerden yukarı,birinci katta,soldan birinci kapı.)
    A.Thank you anyway. (yine de teşekkürler.)
    B. Not at all. (birşey değil.)

    A. Excuse me, Where is the nearest Restaurant, please?
    B. Upstairs,on the second floor,the first door on the left.(merdivenlerden yukarı,ikinci katta,soldan birinci kapı.)
    A.Thank you very much indeed. (içten çok teşekkürler.)
    B. Not at all. (birşey değil.)






























    Take : gir
    Turn : dön
    Go straight on : düz devam et
    Go ahead : dosdoğru git
    Go along the street : cadde boyunca git
    At the and of the street : caddenin sonunda
    On the corner : köşede
    You will see a fork : bir çatal göreceksin
    Take the first right : ilk sağa gir
    Take the second left : ikinci sola gir
    Avenue : dört yol ağzı

    A.Excuse me, Where is the nearest Estate Agent, please?(En yakın emlakçı nerede lütfen?)
    B. Take the first right,go straight on for about a hundred meters,the second left,it’s over there on the right,on the right opposite the Travel Agency.(ilk sağdan gir,100 m. Civarında dümdüz git,ikinci sağda,ilerde sağda,sağda seyahat ajansının karşısında.)
    A.Thank you very much indeed. (içten çok teşekkürler.)
    B.Not at all. (birşey değil.)

    A.Excuse me, Where is the nearest Lost Property Office, please?
    B. Take the first left,go straight on about a hundred meters,the third left,iit’s over there on the right opposite the fire brigade.(ilk soldan gir,yüz m. Civarında dümdüz git,3.solda,ilerde sağda itfaiyenin karşısında.)
    A.Thank you very much indeed. (içten çok teşekkürler.)
    B.Not at all. (birşey değil.)

    A.Excuse me, Where is the nearest Bank, please?
    B.Take the first left,go straight on,the third right,it’s over there on the right opposite the car park.
    (ilk soldan gir,dümdüz devam et,3. sağda,ilerde sağda otoparkın karşısında.)

    A.Excuse me, Where is the nearest Library, please?
    B.Take the first right,go straight on,the second right,it’s over there on the right opposite the post office.

    A.Excuse me, Where is the nearest Mosque, please?
    B.Take the firs left,go straight on,the second right,it’s over there on the right opposite the museum.

    Kalıp
    PEACES STREET


    VICTORY STREET




    Cross the Victory Street : Victory caddesini geç
    Go along the street : cadde boyunca yürü
    That’s Peaces Streett,you will see the traffic lights . (O huzur caddesi,trafik ışıklarını göreceksin)
    Just near the traffic lights : tam trafik ışıklarının yanı
    I’m stranger here myself : Buraların yabancısıyım.

    Kalıp
    Take the (first) turning onyour (left) : solundaki ilk dönüşten gir.



    14.09.2001 FRIDAY

    SIMPLE PRESENT TENSE(GENİŞ ZAMAN)


    FREQUENCY ADVERBS(sıklık zarfları)

    always : daima,her zaman
    usually : genellikle
    generally : genellikle
    frequently : sık sık
    often : sık sık
    sometimes : bazen
    occasionally : ara sıra
    seldom : nadiren
    rarely : çok seyrek
    scarcely : çok seyrek
    hardly ever : neredeyse hiç
    never : asla,hiç
    on Mondays : pazartesi günleri
    in May(s) : Mayısları
    at the weekands : hafta sonları
    in the morning(s) : sabahları
    in the aftternoon(s) : öğleden sonraları
    in the evening(s) : akşamları
    at noon(s) : öğleleri
    at night(s) : geceleri
    everyday : hergün
    everyweek : herhafta
    once : bir kez
    once a week : haftada bir kez
    every other day : gün aşırı
    every six months : altı ayda bir
    every three weeks : her üç haftada bir
    twice : iki kez
    twice a week : haftada iki kez
    three times : üç kez
    three times a day : günde üç kez

    OLUMLU CÜMLE

    I verb
    You

    He a) son harfleri “–ch,-sh,-o,-x,-s” ile biten fiiller geniş zaman,olumlu
    She verb + s cümle 3.tekil şahıslarla kullanılacakları zaman es takısı alırlar.
    It brush + s  brushes
    b)bir sessiz ve hemen ardından y ile biten fiillerde y düşer yerine i geldikten sonra es takısı alır.
    study + s  studies
    We
    You verb
    They

    1.I .............. my tiger in my free time.(tickle) Boş zamanlarımda kaplanımı gıdıklarım.
    2.Jack .............. his lion’s tail in the mornings.(pull)Jack sabahları aslanının kuyruğunu çeker.
    3.My son ..............his centipede’s feet twice a day.(count) Oğlum kırkayağını günde iki kez besler.
    4.Mary .............. her crocodile’s teet everyday.(brush) Mary timsahının dişerini hergün fırçalar.
    5.We always .............. with our turtlle.(run) Biz daima kaplımbağamızla koşarız.
    6.Yunus .............. his dolphin everyday.(feed) Yunus hergün yunusunu besler.
    7.My father .............. in London.(live) Babam Londra’da yaşar.
    8.I sometimes .............. with Cindy.(dance) Ben bazen Cindy ile dans ederim.
    9.My grandfather .............. at night.(snore) büyükbabam geceleri horlar.
    10.We .............. backgammon at the weekends.(play)biz haftasonları tavla oynarız.
    11.My neighbour .............. at night.(drum) komşum geceleri davul çalar.
    (tickle,pulls,counts,brushes,run,feeds,lives,dance ,snores,play,drums)









    FİİLLER

    Drink
    Paint
    Study
    Work
    Cook
    Wait
    Eat
    Buy
    Sell
    Drive
    Run
    Walk
    Read
    Write
    Sing
    Smoke
    Make
    Count
    Imagine
    Dream
    Play
    Talk
    Speak
    Listen to
    Snore
    Drum
    Invent
    Invite
    Faint
    Blush
    Socer up
    Wink (at)
    Frawn
    Hesitate
    Threaten
    Smile (at)
    Laugh (at)
    Cough
    Chase
    Catch
    Hijack
    Hitchhike
    Give up
    Flow
    Stop
    Start
    Finish
    Fear
    Search
    Investigate
    Invest in
    Make up
    Promise
    Lead
    Turn on
    Switch on
    Turn off
    Switch off
    Turn up
    Turn down
    Try
    Understand
    Bark
    Scratch
    Içmek
    Boyamak
    Ders çalışmak
    Çalışmak
    Pişirmek
    Beklemek
    Yemek
    Satın almak
    Satmak
    Kullanmak
    Koşmak
    Yürümek
    Okumak
    Yazmak
    Şarkı söylemek
    Sigara içmek
    Yapmak
    Saymak
    Hayal etmek
    Rüya görmek
    Oynamak,çalmak
    Konuşmak
    Konşmak
    Dinlemek
    Horlamak
    Davul çalmak
    Icat etmek
    Davet etmek
    Bayılmak
    Yüzü kızarmak
    Ayılmak
    Göz kırpmak
    Kaşlarını çatmak
    Tereddüt etmek
    Tehdit etmek
    Gülümsemek
    Gülmek
    Öksürmek
    Kovalamak
    Yakalamak
    Uçak kaçırmak
    Otostop çekmek
    Vazgeçmek
    Akmak
    Durmak
    Başlamak
    Bitirmek
    Korkmak
    Araştırma yapmak
    Araştırma yapmak
    (e) para yatırmak
    makyajyapmak,uydurmk
    söz vermek
    yönlendirmek
    açmak (tv,musluk vs)
    açmak (tv,musluk vs)
    kapamak(tv,musluk vs)
    kapamak(tv,musluk vs)
    sesini açmak
    sesini kısmak
    denemek,çabalamak
    anlamak
    havlamak
    kaşımak,tırmalamak
    Know
    Doubt
    Hate
    Like
    Fry
    Fly
    Grill
    Boil
    Interrupt
    Get up
    Get off
    Get on
    Take
    Bring
    Take on
    Take off
    Land
    Postpone
    Put off
    Cancel
    Gossip
    Gamble
    Tickle
    Knit
    Sign
    Resign
    Vote
    Elect
    Commit suicide
    Polish
    Pull
    Push
    Stay
    Sleep
    Bring up
    Grow
    Milk
    Water
    Fertilise
    Apply for
    Dismiss
    Provide
    Conquer
    Forget
    Remember
    Steal
    Rub
    Win
    Kick
    Punch (at)
    Pinch (at)
    Permit
    Fight
    Vomit
    Spill
    Drop
    Grate
    Peel
    Die
    Kill
    Lend
    Borrow
    Itch

    Bilmek,tanımak
    Şüphelenmek
    Nefret etmek
    Hoşlanmak
    Kızartmak
    Uçmak
    Izgara yapmak
    Kaynamak
    Sözünü kesmek
    Kalkmak
    Inmek (otobüs vs)
    Binmek (otobüs vs)
    Alamak,götürmek
    Getirmek
    Giyinmek
    Soyunmak
    Havalanmak,konmak
    Ertelemek
    Ertelemek
    Iptal etmek
    Dedikodu etmek
    Kumar oynamak
    Gıdıklamak
    Örgü örmek
    Imzalamak
    Istifa etmek
    Oy vermek
    Seçmek,elemek
    Intihar etmek
    Cilalamak
    Çekmek
    Itmek
    Kalmak
    Uyumak
    Büyütmek (çocuk)
    Yetiştirmek (sebze vs)
    Süt sağmak
    Sulamak
    Gübrelemek
    Müracat etmek
    Işten çıkartmak
    Sağlamak
    Fethetmek
    Unutmak
    Hatırlamak
    Çalmak
    Soygun yapmak
    Kazanmak
    Tekme atmak
    (e) yumruk atmak
    (e) çimdik atmak
    izin vermek
    kavga etmek,savaşmak
    kızmak
    dökmek
    düşmek
    rendelemek
    kabuklarını soymak
    ölmek
    öldürmek
    borç vermek
    borç almak
    kaşınmak

  4. #4
    ReformTürk Yöneticisi Mustafa Uyar - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    10 Eylül 2006
    Yer
    Ilgın, Konya
    Mesajlar
    13,663
    Tecrübe Puanı
    100

    Standart --->: ingilizce ile ilgili bazı konular

    OLUMSUZ CÜMLE

    I I drink sage tea in the morning.(sabahları adaçayı içerim.)
    You don’t I don’t drink sage tea in the morning.(sabahları adaçayı içmem.)

    He Old people govern Turkey.(Türkiyeyi yaşlı insanlar yönetir.)
    She doesn’t verb Old people don’t govern Turkey.(Türkiyeyi yaşlı insanlar yönetmez.)
    It
    My horse neighs at night.(atım gecelri kişner.)
    We My horse doesn’t neighs at night.(atım gecelri kişnemez.)
    You don’t
    They They work on saturday.(onlar Cumartesi çalışırlar.)
    They don’t work on saturday.(onlar Cumartesi çalışmazlar.)

    My brother gets up very early.(kardeşim çok erken kalkar.)
    My brother doesn’t get up very early.(kardeşim çok erken kalkmaz.)

    My mother grates onions by crying.(annem ağlayarak soğan doğrar.)
    My mother doesn’t grate onions by crying.(annem ağlayarak soğan doğramaz.)

    I teach English.
    I don’t teach English.

    NOTE
    İngilizcede birisi anlamına gelen somebody,someone,herkes anlamına gelen everybody,everyone,hiçkimse anlamına gelen nobody,noone kelimeleri 3. tekil şahıs kabul edilirler. Dolayısıyla somebody,someone, everybody,everyone, nobody,noone geniş zaman cümlesi içerisinde kullanıldıkları zaman fiile s takısı aldırırlar.

    Everybody likes the sea. (herkes denizi sever.)

    Nobody ve noone kelimeleri cümleyi kendibaşına olumsuz yaptıklarından cümle içerisinde kullanıldıkları zaman ayrıza don’t veya doesn’t olumsuz yardımcı fiillerini almazlar. Olumlu cümlelerdeki 3. tekil şahıslarda fiilin sonuna gelen s takısını doesn’t yardımcı fiili olumsuz cümlede kaldırdığından,nobody ve noone ile doesn’t ayrıca kullanılmayacağından nobody’nin özne olduğu geniş zaman cümlelerinde fiilin sonundaki s takısı devam eder.
    Nobody swims in winter.(kışın kimse yüzmez.)

    Never kelimeside kendi anlamıyla cümleyi olumsuz yapar.Nobody de anlatılan kurallar aynen geçerlidir.
    I never drink milk.
    She never drinks milk.
    18.09.2001TUESDAY
    SORU CÜMLESİ

    Do I *What do you do at the weekends?(haftasonları ne yaparsın?)
    You I go fishing with my son. (oğlumla balığa giderim.)
    Does He *Do you get up early in the mornings?(sabahları erken kalkarmısın?)
    She verb Yes ,I do / No, I don’t
    It
    we
    do you
    they

    Başbakan hergün güvercinlerini besler mi? Does the prime minister feed his pigeons everyday?
    Yes , He does. / No, He doesn’t.

    Fill in the blanks by using the given verbs in Simple Present
    1.John sometimes ........... the ducks.(feed)(+) John bazebn ördekleri besler
    2.Mary and I usually .......... in the mornings.(run)(+) Mary ve ben sabahları genellikle koşarız.
    3.Steve .......... on Sundays.(work)(-)Steve Pazar günleri çalışmaz.
    4.We .......... anybody in the elections.(vote)(-)Seçimde kimseye oy vermeyiz.
    5. ..... You ........ your lynx at the weekends?(tickle) Sen vaşağını haftasonları gıdıklar mısın?
    6.How often .......... You .......... to the cinema?(go) Hangi sıklıkta sinemaya gidersin?
    7.My brother .......... tong in front of the Mental Hospital.(sell)kardeşim akıl hastanesinin önünde maşa satar.
    8. Where .......... You .......... ? (live)  Nerede yaşarsın?
    9. Steve never .......... Physics.(study) Steve asla fizik çalışmaz.
    10. How .......... your son go to scholl?(go) Oğlun okula nasıl gider?
    11.
    12.
    13.
    14.
    15.
    16.
    17.
    18.
    19.
    20.

    (feeds,run,doesn’t work,don’t vote,tickle,do-go,sells,do-live,studies,does,make,postpones,doesn’t do,don’t wash,looks,play,don’t do,works,do,studies)

    NOTE
    Who İngilizcede Whom’un da görevini yaparak kim anlamının haricinde kimi,kime kelimelerinin de anlamını üstlenir.
    Who soru kelimesinin kim anlamın geldiği durmlarda özne belli olamıyacağından , who’dan sonra does-do kullanılamaz. Böyle bir cümle olumlu düz cümleymiş gibi düşünülür. Who cümlenin öznesiyiş gibi bir yapı oluşturulur. Tekil özne olarak kabul edilir. Kendisinden sonra hemen fiil gelir. Fiil s takısı alır.
    *Who works in your family?  Ailende kim çalışır?
    Ancak who kelimesinin kimi ya da kime anlamlarına geldiği durumlarda özne belli olacağından normal soru cümle yapısı oluşturulur.
    *Who do you visit at the weekends?  haftasonları kimi ziyaret edersiniz?
    Nerede yaşarsın?  Where do you live? (I live in Istanbul)
    Nerede çalışırsın?  Where do you work? (I work in EMI)
    İşe nasıl gidersin?  How do you go to work? (I go to work by bus.)
    Boş zamanlarında ne yaparsın?  What do you do in your free time?
    Ne kadar sık sinemaya gidersin?  How often do you go to the cinema?

    WHAT KIND OF.......?

    What kind of books do you read? (Ne tür kitap okursun?)
    I read novels.(Roman okurum.)
    What kind of films do you watch? (Ne tür filmler seyredersin?)
    I watch adventure films(macera) / horror(korku)/science-fiction(bilim-kurgu)/actions
    What kind of programs do you like? (Ne tür programlar seversin?)
    I like documentaries(belgesel) / tv series(tv dizileri)/ news(haberler)
    What kind of music dou yuo like? (Ne tür müzik seversin?)
    I like classical music/ jazz/rock/pop/folk music
    What kind of sports do you like? (Ne tür sporları seversin?)
    I like team sports(takım sporları)/water sports(su sporları)/wrestling(güreş)/pole-vault(sırıkla atlama)/javelin(cit atma)/ice-skating(buz pateni)/weight-lifting(halter)
    What kind of people do you like? (Ne tür insanlardan oşlanırsın?)
    I like brave(cesur)/easy-going(uysal)/hard working(çalışkan)/bust(açıksözlü)/honest (dürüst)
    What kind of food do you like? (Ne tür yemeklerden hoşlanırsın?)
    I like sea food(deniz ürünleri) / meat (et)/ vegetables(sebze) / desserts (tatlı)

    20.09.2001THURSDAY

    DAYS MONTHS SEASONS(mevsimler)
    Monday January Spring : ilkbahar
    Tuesday February Summer : yaz
    Wednesday March Autumn,Fall : sonbahar
    Thursday April Winter : kış
    Friday May
    Saturday June
    Sunday July
    August
    September
    October
    November
    December

    LIKE (Hobi olarak severim)

    I like cartoons
    My brother likes tennis

    I like swimming.
    (Yüzmeyi severim)

    Mary likes cooking.
    (Mary yemek pişirmeyi sever)

    My father likes playing backgammon very much.
    (Babam tavla oynamayı çok sever)

    I quite like travelling.
    (Ben seyahat etmeyi oldukça severim)

    I don’t like cooking.
    (Yemek pişirmeyi sevmem)

    at all = Hiç (cümleyi olumsuz yapmaz.)

    I don’t like singing songs at all.
    (Şarkı söylemeyi hiç sevmem)

    My mother doesn’t like gossipping at all.
    Annem dedikodu yapmayı hiç sevmez.

    Do you like playing tennis?
    Tenis oynamayı severmisin?

    OBJECT PRONOUNS(zamirler)
    ME :beni,bana
    YOU :seni,sana
    HIM nu,ona
    HER nu,ona
    IT nu,ona
    US :bizi,bize
    YOU :sizi,size
    THEM : onu,onlara
    Dou you like travelling?
    Yes,I do / No, I don’t
    Yes ,I quit like it.(Evet ben onu oldukça severim)
    Yes ,I like it very much / No ,I don’t like it at all.

    Do you like shoping?
    Yes ,I do / No ,I don’t.
    Do you like playing football?
    Yes ,I do / No ,I don’t.
    Do you like walking by the sea under the moonlight by singing songs?(Deniz kenarında ayışığı altında şarkı söyleyerek yürümeyi sever misin?)

    By : kendisinden sonraki kelimeye –ing getiriyorsa –arak,-erek anlamını katar.

    21.09.2001 fiday
    TIME
    Saat kaç?
    What time is it?
    What’s the time?
    (Have you) got the time? (Samimi ortamlarda)

    New Words:yeni kelimeler
    Half = yarım, buçuk
    Quarter = çeyrek
    Past= geçiyor
    To = var

    Tam Saatler:
    It’s nine o’clock (Saat 9)
    Buçuk Saatler:
    It’s half past eight. (saat sekiz buçuk)
    Çeyrek geçiyor:
    It’ a quarter past ten. (saat 10 ‘u çeyrek geçiyor)
    Çeyrek var:
    It’s a quarter to six. (Saat 6’ya çeyrek var)
    ......geçiyor
    It’s five past eleven (Saat 11’i 5 geçiyor)
    .........var
    It’s twenty-five to six. (Saat 6 ‘ya 25 var)

    It’ eleven o’clock. (Saat 11)
    It’s half past nine. (saat 9:30)
    It’s seven (Saat 7)
    It’s half past two (Saat 2:30)
    It’s half past five (Saat 5:30)
    It’s eight o’clock (Saat 8)

    It’s a quarter past eleven (saat 11’i çeyrek geçiyor)
    It’s a quarter to four (saat 4’e çeyrek var)
    It’s twenty-five to seven (saat 7’ye 25 var)
    It’s ten to twelve (12’ye 10 var)
    Digital:
    11:30  eleven thirty
    22:55  twenty-two fifty-five
    12:45  twelve forty-five
    19:15  nineteen fifteen

    Saat 7 de kalkarım. I get up at seven o’clock .
    Babam saat 9’da eve gelir. My father gets home at nine o’clock.
    Ben saat 9’da işe başlarım.  I start work at nine o’clock.
    Ben saat 9’da işi bırakırım.  I stop work at nine o’clock.

    From : den,dan
    Untill,till : .. e kadar
    I work from seven a.m. until five p.m.  Ben saat 7’den 5’e kadar çalışırım.
    Babam sabah 9’dan akşam 8’e kadar çalışır. My father work from nine a.m. until eight p.m.
    Sabah 5’ten gece 11’e kadar çalışırım.  I work from five a.m. until eleven p.m.



    24.09.2001 monday
    FEELINGS (HİSLER)

    To be hungry = aç olmak
    To be thirsty = Susamış olmak
    To be happy = Mutlu olmak
    To be unhappy = Mutsuz olmak
    To be hot = Sıcaklamış olmak
    To be cold = Üşümüş olmak
    To be tired = Yorgun olmak
    To be busy = Meşgul olmak
    To be ill = Hasta olmak
    To be angry = Kızgın olmak

    WHEN
    1_Ne zaman
    2_”_diği zaman, _ken” anlamları var.

    When I am hungry, I eat ten humbergers = I eat ten humbergers when I am hungry.
    (Ben açıktığım zaman, 10 hamburger yerim)

    When I am tired, I go to bed early = I go to bed early when I am tired.
    (Yorgun olduğum zaman, yatağa erken giderim)

    When my sister is happy, she sings songs. = My sister sings songs when my sister is happy.
    (Kız kardeşim mutluyken, şarkılar söyler.)

    To be bored = Sıkılmış olmak
    Somewhere = Bir yerler
    Bomb = Bombalamak

    When America is bored, it bombs somewhere = America bombs somewhere when it is bored.
    (Amerika sıkıldığı zaman bir yerleri bombalar.)

    When I am bored, I tickle my tiger = I tickle my tiger when I am bored.
    (Ben sıkıldığım zaman kaplanımı gıdıklarım)

    What do you do when you are bored?
    (Sıkıldığın zaman ne yaparsın?)
    When my grandfather is ill, he doesn’t go to doctor.
    (Dedem hasta olduğu zaman, doktora gitmez.)

    take / have a shower = Duş almak.
    Take / have a bath = Banyo yapmak
    When I am hot, I have a shower.(Sıcakladığım zaman, duş alırım)

    25.09.2001 tuesday
    look : 1. bakmak, 2. görünmek
    like : 1. hoşlanmak , 2. gibi
    look like : gibi görünmek, benzemek
    they all : hepsi
    I look like my mother. (Ben anneme benzerim)
    She lookes like her mother. (O annesine benziyor.)
    He lookes very like his father. (O babasına çok benzer.)
    I look like my father but I have got my mother’s personality.(Babama benzerim ama annemin karakterine sahibim.)
    They all look like their mother except John.(John hariç hepsi annelerine benziyor.)
    Who do you look like? (Kime benzersin?)
    He has got his father’s blue eyes. (Babasının mavi gözlerine sahip.)
    Babamın mükemmel zekasını almışım.  I have got my father’s perfect intelligence.
    Onun kıvırcık saçları var.  He has got curly hair.


    BODY(VÜCUT)
    Head :kafa
    Face:yüz
    Forehead : alın
    Nape : ense
    Neck :boyun
    Nose : burun
    Ear : kulak
    Mouth : ağız
    Throat : boğaz
    Lip : dudak
    Tooth : diş
    Tongue : dil
    Uvula : küçük dil
    Hair : saç
    Eye : göz
    Eyelid : göz kapağı
    Eyelash : kirpik
    Eyebrow : kaş
    Mole : ben
    Chin : çene
    Freckle(s) : çil
    Wrinkle(s) : kırışıklık
    Shoulder : omuz
    Chest : vücudun ön tarafı
    Back : sırt
    Arm : kol
    Elbow : dirsek
    Wrist : kol bileği
    Hand : el
    Palm : avuç içi
    Knuckle : boğum
    Nail : tırnak
    Waist : bel
    Heart : kalp
    Brain : beyin
    Stomach : mide
    Kidney : böbrek
    İntestine : bağırsak
    Leg : bacak
    Knee : diz
    Ankle : ayak bileği
    Foot : ayak
    toe : baş parmak
    thamb : eldeki baş parmak
    clavus : nasır
    corn : nasır
    muscle : kas
    skin : cilt
    moustache : bıyık
    beard : sakal
    whiskers : ince,seyrk sakal
    liver :karaciğer
    lung :akciğer
    cheek :yanak
    belly : göbek
    heel :topuk


    26.09.2001 wednesday

    PRESENT PROGRESSIVE TENSE
    NOTE
    İng. Şimdiki zaman Türkçede de olduğu gibi inglizcede de hem konuşma anında ceryan eden fiiller için (bahçıvan çiçekleri suluyor), hem de gelecekte meydana gelecek fiiller için kullanılır. (Halam yarın Antalya’dan geliyor)
    İng. Şimdiki zaman kavramı yine türkçede de olduğu gibi konuşma anında olmasada, geçici bir süre için devam eden fiiller için kullanılabilir.
    (Ali Ankara’ya gitti. Ablasıyla kalıyor.) Bu tense’de sıkça kullanılan zaman zarfları:
    Time Adverbs:
    now = şimdi
    at the moment = şu anda
    right now = hemen şimdi
    today = bugün

    Olumlu Düz Cümle:
    I am
    You are
    He
    She is Verb + ing
    It
    We
    You are
    They

    a) tek ‘e’ ile biten fiiller ‘_ing ‘ takısı alacakları zaman ‘e’ harfi düşer daha sonra ‘_ing’ takısı kullanılır.
    Write + ing = writing

    b) ‘i’ ve hemen ardından ‘e’ harfleriyle biten fiiller ‘_ing ‘ takısı alacakları zaman ie düşer yerine ‘y’ gelir. Daha sonra ‘_ing ‘ takısı kullanılır.
    Tie + ing = tying

    c) Son heceleri ortada bir sesli etrafında iki sessiz harften oluşan fiiller genellikle ‘_ing ‘ takısı alacakları zaman son harf leri tekrar edilir. Daha sonra ‘_ing ‘ takısı kullanılır.

    Run + ing = running
    Travel + ing = travelling
    Swim + ing = swimming

    My grandfather is grating the carrots at the moment.(Büyük babam şuanda havuçları rendeliyor.)
    Everybody is crying for my grandfather’s death.(Herkes büyük babamın ölümü için ağlıyor)

    well = iyi (fiilleri nitelendirir)
    follow = takip etmek

    Rüştü is playing very well today.
    (Rüştü bugun güzel oynuyor)
    Birisi beni takip ediyor.)  Somebody is following me.

    Your dog is chasing someone.(Köpeğin birisini kovalıyor.)
    bird = Kuş
    Listen! The birds are singing a song.
    (Dinle! kuşlar şarkı söylüyor.)

    Olumsuz Cümle:
    I am not
    You aren’t
    He
    She isn’t Verb + ing
    It
    We
    You aren’t
    They

    Soru Cümlesi:
    am I
    are You
    He
    İs She Verb + ing
    It
    We
    Are You
    They
    Why are you crying, dear?(Niçin ağlıyorsun? Canım)
    I’m grating the onions.(Soğan rendeliyorum)
    Where are the children playing?(Çocuklar nerde oynuyorlar?)
    Are you doing anything this evening?(Bu akşam bir şey yapıyormusun?)
    beautifully(zarf) = güzel
    Sezen isn’t singing beautifully today.(Sezen bugün güzel şarkı söylemiyor.)

    rain = Yağmur, yağmur yağmak
    The weather isn’t raining today.Bugün yağmur yağmıyor
    Fight = Kavga etmek
    They aren’t fighting, they are dancing.
    (Onlar kavga etmiyorlar, dans ediyorlar)
    The boss isn’t laughing today. (Bugün patron gülmüyor)
    What is your mother cooking this evening?(Annen bu akşam ne pişiriyor.)

    Exercises:
    Simple Present Or Present Progressive:

    Unfortunately = Ne yazık ki
    Crawl = Emeklemek
    Govern = Yönetmek
    go around = Etrafında dönmek
    rise = Yükselmek (dogmak)
    celebrate = Kutlamak
    happiness = Mutluluk
    parakeet monkey = Maymun
    budgie muhabbet kuşu flea = pire
    budgiar mean = Cimri
    love bird

    1.Hey John! Our baby....is crawling...(crawl)(+)
    2.Unfortunately, America ........governs....this world (govern)(+)
    3.The moon ........goes around........the earth (go around)(+)
    4.My son.........doesn’t do....................his homework on time. (do)(-)
    5.Look! The sun..............is rising................(rise)(+)
    6.Listen! The birds......are celebrating..our happiness (celebrate)(+)
    7.How often ....do.....you..feed..........your love bird? (feed) (+)
    8.Nobody.......likes.............mean people (like)(+)
    9....Do..........you sometimes ....count...........your problems? (count) (+)
    10.My sister ..is cleaning...her monkey’s fleas at the moment.(clean)(+)

    27.09.2001 Thursday

    Adım John. Marangozum. Kırk yedi yaşındayım. Evliyim. Üç çocuğum var. Onların isimleri; Steve, Lucy ve jack. Londra’da yaşıyorum. Sabahları yedi de kalkarım. Eşimde sabahları yedide kalkar. Kalkar kalkmaz yüzümü yıkarım ve daha sonra kahvaltımı ederim. İşe otobüsle gidiyorum. Sabah dokuzdan akşam yediye kadar çalışırım. Boş zamanlarımda kitap okurum. Fakat eşim asla kitap okumaz. O genellikle belgesel seyreder. Aslında ben de belgesel seyretmeyi çok severim. Bazen çocuklarım beni ziyaret eder. Steve Manchester’da yaşıyor. Onun iki kızı var. O meşgul olmadığı zamanlar çocuklarıyla beraber bizi ziyaret eder. Eşim torunlarını çok sever. Bu yüzden onlara sık sık hikayeler anlatır. Steve’in eşi çok iyi gitar çalar. Onlar bizi ziyaret ettikleri zaman gece yarısına kadar şarkılar söyleriz.
    As soon as = (Kendisinden sonraki cüm.) “....er ...mez” anlamı katar.
    Actually = aslında
    In fact = Aslında
    So = Bu yüzden
    My name is Steve. I’m fifty years old. I’m divorced. I get up very early in the mornings. As soon as I get up, I tickle my tiger for Five minutes. My tiger is very patient. After that I wash my bald ibis and then I eat my breakfast. After that I count my centipede’s feet. I’m a very happy man. I sell tongs at night. I’m very famous everywhere for example the policemen in Istanbul know me very well. They sometimes buy tongs from me. When they buy tongs, they laugh very much. I don’t know why. Everybody knows me. I’m very famous in Perpa, too. Everybody thinks that I’m a teacher. I don’t know why. I’m very happy.I’m very famous in Bakırkoy, too.

    27/09/2001
    Bakırkoy Mental Hospital



    FOOD
    1. Bread : ekmek
    2. Water : su
    3. Tea : çay
    4. Coffee : kahve
    5. Sugar : şeker
    6. Salt : tuz
    7. Soup : çorba
    8. Meot : et
    9. Vegetable : sebze
    10. Fruit : meyve
    11. Dessert : tatlı
    12. Orange : portakal
    13. Apple : elma
    14. Banane : muz
    15. Strawberry : çilek
    16. Cherry :kiraz
    17. Sourcherry : vişne
    18. Blackberry : böğürtlen
    19. Mulberry : dut
    20. Fig : incir
    21. Tangerine : mandalina
    22. Medlar : muşmula
    23. Pomegranate : nar
    24. Kiwi : kivi
    25. Grapefruit : greyfurt
    26. Pineapple : ananas
    27. Melon : kavun
    28. Watermelon : karpuz
    29. Pear : armut
    30. Grape(s) : üzüm
    31. Plum : erik
    32. Damson : mürdüm eriği
    33. Quince : ayva
    34. Oleaster : iğde
    35. Carob bean : keçiboynuzu
    36. Cabbage : lahana
    37. Cauliflower : karnıbahar
    38. Leek : pırasa
    39. Arthicoke : enginar
    40. celery, Celeriac : kereviz
    41. Eggplant : patlıcan
    42. Aubergine : patlıcan
    43. Radish : turp
    44. Red radish : kırmızı turp
    45. Horse radish : siyah turp
    46. Carrot : havuç
    47. Parsley : maydanoz
    48. Cress : tere
    49. Lime : ıhlamur
    50. Sage tea : adaçayı
    51. Rose hip : kuş burnu
    52. Rose haw : kuşburnu
    53. Pepper : biber
    54. Red pepper : kırmızı biber
    55. Black pepper : kara biber
    56. Logust bean : kuru fasulye
    57. Lentil : mercimek
    58. Broad bean: bakla
    59. Green bean : taze fasulye
    60. Squash : kabak
    61. Lettuce : kıvırcık
    62. Cos lettuce : marul
    63. Pea(s) : bezelye
    64. Mushroom : mantar
    65. Pickle : turşu
    66. Mixed pickle : karışık turşu
    67. Cucumber : salatalık
    68. Turnip : şalgam
    69. Garlic : sarmısak
    70. Cheese : peynir
    71. Olive : zeytin
    72. Salami : salam
    73. Egg yumurta
    74. Jam : reçel
    75. Honey : bal
    76. Mustard hardal
    77. Ketchup : ketçap
    78. Salad : salata
    79. Macaroni : makarna
    80. Rice : pilav,pirinç
    81. Mineral water : soda
    82. Fish : balık
    83. Blue fish : lüfer
    84. Bonito : palamut
    85. Anchovy : hamsi
    86. Mackerel : uskumru
    87. Horse mackerel : istavrit
    88. Sardine : sardalya
    89. Carp : sazan
    90. Mussel : midye
    91. Walnut : ceviz
    92. Chestnut : kestane
    93. Hazelnut : fındık
    94. Peanut : fıstık
    95. Pistachio : çamfıstığı
    96. Almond : badem
    97. Potato : patates
    98. Tomato : domates
    99. Spinach : ıspanak
    100. Purslane : semizotu
    101. Yoghurt : yoğurt
    102. Sausage : sosis
    103. Undercooked : az pişmiş
    104. Underdone : az pişmiş
    105. Evercooked : çok pişmiş
    106. Everdone : çok pişmiş
    107. Boiled : kaynamış
    108. Grilled : ızgara
    109. Fried : kızarmış
    110. Flour : un
    111. Baking powder : kabartma tozu
    112. Dough : hamur
    113. Cinnamon : tarçın
    114. Thyme : kekik
    115. Coconut : hindistan cevizi
    116. Cumin : kimyon
    117. Mint : nane
    118. Peach : şeftali
    119. Apricot : kayısı
    120. onion : soğan
    28.09.2001/Friday

    COMMON NON-PROGRESSIVE VERBS: (Genel “_ing” alamayan fiiller

    *İstem dışı anlamıyla olanlar “ing” almazlar.

    Know: bilmek, tanımak
    Realize: farkına varmak
    Understand: anlamak
    Recognize: seçmek, ayırt etmek
    Love: sevmek
    Like: hoşlanmak, sevmek
    Appreciate: onceden tahmin et, sezmek, takdir et., onemini an.
    Possess: sahip olmak
    Taste*: 1_tad vermek 2_tadına bakmak
    Smell*: 1_kokmak 2_koklamak
    Seem: görünmek
    Look*: 1_görünmek 2_bakmak
    Appear*: 1_(ortaya çıkamak) görünmek 2_sahnede görünmek
    Believe: Inanmak
    Feel*: 1_... hissi vermek 2_hissetmek, dokunmak
    Suppose: Var saymak, tahmin et.
    Think*: 1_düşünmek, sanmak 2_sorulmuş bir sorudan dolayı beyni kullanılıyor ol.
    Hate: nefret et.
    Dislike: hoşlanmamak
    Have*: 1_Sahip olmak 2_yemek yemek
    Hear: Duymak
    Cost: değer etmek
    Owe: Borcu olmak
    Weigh*: 1_ ağırlık etmek
    2_tartmak
    Imagine: Hayal etmek
    Doubt: Şüphe etmek
    Remember: Hatırlamak
    Forget: Unutmak
    Fear: Korkmak
    Envy: Kıskanmak
    Own: Sahip olmak
    See*: 1_görmek 2_görüşmek
    Be*: 1_Olmak 2_ (aptal)...’lık etmek
    Exist: Var olmak
    Want: İstemek
    Need: Ihtiyacı olmak
    Prefer: tercih etmek
    Mean: demek istemek, kastetmek
    Mind: Umursamak, umrunda olmak
    Care: Umursamak, umrunda olmak
    Kaynak: ReformTürk http://www.reformturk.com/lise-ingilizce-ders-notlari/23893-ingilizce-ile-ilgili-bazi-konular.html#post45526
    Belong to: ait olmak
    Consist of: Oluşmak, meydana gelmek
    Contain: İçermek, kapsamak
    İnclude: İçermek, kapsamak


    LOOK :
    1_Bakmak anlamındayken “ing” alabilir.
    Everbody is looking out of the window.
    (Herkes pencereden dışarı doğru bakıyor)
    2_Görünmek anlamındayken “ing” alamaz.
    You look very beautiful today.
    (Bugün çok güzel görünüyorsun.)

    Note:
    Yukardaki listede yanlarına * işareti konmuş fiiller bazı anlamlarıyla “ing” takısı alabilirler. Bazı anlamlarıyla alamazlar.
    Buradaki ortak özellik istem dışı olan fiillerin “ing” takısı ALAMAMALARIDIR.

    TASTE:
    1_Tadına Bakmak anlamındayken “ing” takısı alabilir
    The bear is tasting the pears.
    (Ayı armutların tadına bakıyor)

    2_Tad vermek anlamında “ing” takısı alamaz.
    The ice cream tastes very delicious
    (Dondurma çok lezzetli tat veriyor)

    SMELL:
    1_koklamak anlamındayken “ing” alabilir
    The children are smelling the flowers in the garden.
    (çocuklar bahçedeki çiçekleri kokluyorlar)
    2_Kokmak anlamındayken “ing” takısı alamaz.
    Your new perfume smells like spring flowers.
    (Yeni parfümün ilk bahar çiçekleri gibi kokuyor)
    to be asleep = Uykuda olmak

    APPEAR:
    1_görünmek anlamındayken “ing” takısı alamaz.
    He appears to be asleep.
    (O uykuda görünüyor)

    2_sahnede görünmek anlamında “ing” alabilir.
    The actor is appearing on the stage.
    (Aktör sahnede görünüyor)
    fur = tüy (kedi, kopek vs..)
    FEEL:
    1_Dokunmak anlamında “ing” alabilir.
    I’m feeling the cat’s fur.
    (Kedinin tüylerine dokunuyorum)
    2_Hissi vermek anlamında “ing” almaz.
    The cat’s fur feels soft.
    (kedinin tüyü yumuşaklık hissi veriyor)

    THINK:
    1_Zannetmek, sanmak anlamındayken “ing” almaz.
    I think she is a spy.
    (Onun bir ajan olduğunu sanıyorum)

    2_Düşünmek anlamındayken “ing” alabilir.
    Question = soru, sorun
    I asked a question to Mary. She is thinking about it.
    (Mary’e bir soru sordum. O onun hakkında düşünüyor)

    HAVE:
    1_Sahip olmak anlamındayken “ing” almaz.
    I’ve got a very shy tiger.
    (Çok utangaç bir kaplanım var.)
    2_Yemek yemek anlamındayken “ing” alabilir.
    My tiger is having the cow in the bathroom.
    (Kaplanım ineği banyoda yiyor.)

    WEIGH:
    1_Ağırlık etmek anlamındayken “ing” almaz.
    My centipede weighs two grams.
    (Kırk ayağım 2 gram geliyor)
    2_Tartmak anlamındayken “ing” alabilir.
    The greengrocer is weighing the watermelons.
    (Manav karpuzları tartıyor)

    SEE:
    1_Görmek anlamındayken “ing” almaz.
    Do you see the fly?
    (Sineği görüyormusun?)
    2_Görüşmek anlamındayken “ing” alabilir.
    My father is seeing his lawyer.
    (Babam avukatıyla görüşüyor)

    BE:
    1_Olmak anlamındayken “ing” almaz.
    My father is an animal lover.
    (Babam bir hayvan severdir)
    2_Yapılan bir fiilden dolayı geçici olarak bir sıfatı taşımak anlamındayken yani ....’lık lik etmek anlamındayken “ing” alabilir.
    My son is cutting the tiger’s tail. He is being foolish (fool).
    (Oğlum kaplanın kuyruğunu kesiyor. O aptallık ediyor.)


    01.10.2001 Monday
    SHOPPING (Buying Clothes)

    A_May I help you?
    (Size yardımcı olabilirmiyim?)
    B_I’m just looking
    (Sadece bakıyorum)
    B_Can I look around?
    (Etrafa bakabilirmiyim?)
    B_I’m looking for a sweater. Have you got anything in blue?
    (Bir kazak arıyordum. Mavi bir şeyiniz varmı?)
    A_Yes, here’s a lovely one in blue.
    (İşte güzel mavi bir şey)
    B_Can I try it on?
    (Onu deneyebilirmiyim?)
    A_Of course. (Tabiiki elbette)
    B_It doesn’t fit me. Have you got a larger size?
    (O bana uymadı (uymuyor) Daha büyük bir bedeniniz varmı?)
    A_What size? (Kaç beden?)
    B_Fourteen. (14)
    A_Here you are. (Buyrun)
    B_It doesn’t suit me. (O bana yakışmıyor)
    A_Would you like to try this?
    (Bunu denemek istermiydiniz?)
    B_What a nice sweater! How much is this?
    (Ne hoş bir kazak! Bu ne kadar?)
    A_Twenty pounds. (20 pound)
    B_Can I pay by credit card?
    (Kredi kartıyla ödeyebilirmiyim?)
    A_Yes, sir (madam)
    (Evet, beyfendi yada hanfendi)
    B_I’ll take it, please. (O’nu alayım lütfen)
    A_Here you are. (Buyrun)
    B_Have a nice day! (İyi günler)
    A_Thank you, sir. (Teşekkürler.

    Keep the change = Üstü kalsın
    IDIOMS
    What Next = Yok daha neler.
    Cheaper Than ADZA = Adza’dan daha ucuz.

    WOULD LIKE
    (En kibar şekilde istemek)

    Would you like to drink some coffee?
    (Biraz kahve içmek istermisiniz?)
    Would you like a cup of tea?
    (Bir fincan çay istermisiniz?)

    I’d like = İstiyorum.

    03.10.2001 wednesday

    HOTEL

    M_I’d like a room please
    (Ben bir oda istiyorum, lütfen)
    R_Single or Double?
    (Tek kişilik veya çift kişilik mi ?)
    M_Single, please
    (Tek kişilik lütfen)
    R_With bath or with shower?
    (Banyolu mu, duşlu mu?)
    M_With shower, please.
    (Duşlu lütfen)
    R_For one night?
    (Bir gecelik için mi?)
    M_For two nights. How much is the room?
    (İki gecelik. Oda ne kadar?)
    R_Fifty pounds for one night including breakfast.
    (Kahvaltı dahil bir gecelik 50 pound)
    M_Can I pay by credit card?
    (Kredi kartıyla ödeyebilirmiyim?)
    R_Yes, sir (madam). We take American Express or Visa. Could you register, please?
    (Evet, efendim yada hanfendi. Biz Amerikan Expresi veya Visa’yı kabul ediyoruz. Kaydolabilirmisiniz lütfen?)
    M_Pardon?
    (Anlayamadım)
    R_Could you fill in the form, please?
    (Form’u doldurabilirmisiniz, lütfen?)
    M_Of course. Here you are.
    (Tabii ki, buyrun)
    R_Thank you sir(madam). Here are your keys. Have a good stay.
    (Teşekkürler beyfendi. Anahtarlarınızı buyrun. İyi istirahatler)
    M_Thank you sir.


    04.10.2001thursday

    a bottle of milk : bir şişe süt
    a pocket of cigarettes : bir paket sigara
    a kilo of cheese : bir kilo beyaz peynir
    a loaf of bread : bir somun ekmek
    two loaves of bread : iki somun ekmek
    a jar of honey : bir kavanoz bal
    a glass of tea : bir bardak çay
    two hundred and fifty grams of olives : 250 gr zeytin
    a liter of olive-oil : 1lt zeytinyağı

    anything else? : başka birşey?
    Can I take the bill : bilet alabilir miyim?

  5. #5
    ReformTürk Yöneticisi Mustafa Uyar - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    10 Eylül 2006
    Yer
    Ilgın, Konya
    Mesajlar
    13,663
    Tecrübe Puanı
    100

    Standart --->: ingilizce ile ilgili bazı konular

    SIMPLE PAST TENSE (Geçmiş Zaman)

    Yesterday (yestıdey)ün
    Last: Geçen
    Last week : Geçen hafta
    Last weekend : Geçen hafta sonu
    Last month:Geçen ay
    Last year: Geçen yıl
    ......... ago : Önce
    two years ago : 2 yıl önce
    Three months ago: 3 ay önce
    In (1976) : 1976’da
    Cumlenin en sonunda kullanılır. Ancak vurgu yapmak için cümlenin en başında da kullanılırlar.

    Olumlu Cümle:
    a)Düzenli fiillerde
    Verb + ed
    Özne + + Nesne + yer + zaman
    b)Düzensiz fiillerde
    Verb2
    Regular Verbs(Düzenli fiiller) Irregular Verbs(Düzensiz fiiller)
    Paint = Boyamak Find -found-found = Bulmak
    Visit = Ziyaret etmek Break-broke-broken = Kırmak
    Close = Kapatmak steal-stole-stolen = Çalmak, hırs.
    Travel = Seyahat etmek win-won-won = Kazanmak
    Study = Çalışmak, tahsil görmek go-went-gone = Gitmek
    Work = para kaz. Çalışmak
    Start = başlamak
    Kill = Öldürmek

    Birisi 1963’te Kennedy’i öldürdü. Somebody killed Kennedy in 1963.

    Sadece ‘t’ veya ‘d’ harfiyle biten fiiller ‘ed’ takısı aldıkları zaman bu ‘ed’ takısı ‘ıd’ diye telafuz edilir.
    Note:
    Bir sessiz ve hemen ardından ‘y’ ile biten fiiller ‘ed’ takısı alacakları zaman ‘y’ düşer yerine ‘i’ gelir daha sonra ‘ed’ takısı kullanılır.

    Study + ed = studied
    Carry + ed = carried

    Şu çocuk dün pencereyi kırdı.
    That child broke the window yesterday.

    Well = iyi (fiillere iyi an. Katar)
    Fenerbahçe dün çok iyi oynadı.
    Fenerbahçe played very well yesterday.

    Wallet = Cüzdan
    Geçen hafta sonu bir cüzdan buldum.
    I found a wallet last weekend.

    Dün büyük babamı ziyaret ettik.
    We visited my grandfather yesterday.
    Olumsuz Cümle:

    Özne + didn’t + Verb + Nesne + yer + zaman
    Did not = didn’t

    Get up = Kalkmak
    Early = erken
    Dün erken kalkmadım.
    I didn’t get up early yesterday.
    Brush = Fırçalamak
    Tooth – teeth = Diş - dişler
    Geçen yıl dişlerimi fırçalamadım.
    I didn’t brush my teeth last year.

    Babam dün işe gitmedi.
    My father didn’t go to work yesterday.
    Vote = Oy vermek
    Anybody = Hiç kimse
    Geçen yıl kimseye oy vermedim.
    I didn’t vote anybody last year.
    Geçen hafta sonu arabamı yıkamadım.
    I didn’t wash my car last weekend.

    Fertilise= Gübrelemek
    Dismiss = İşten çıkartmak
    Field = Tarla, alan
    Company = şirket
    Geçen yıl tarlayı gübrelemedik.
    We didn’t fertilise the field last year.

    Şirket geçen yıl kimseyi işten çıkartmadı.
    The company didn’t dismiss anybody last year.

    05.10.2001 FRIDAY
    NOTE
    ‘Never’ kelimesi kendi anlamıyla cümleyi olumsuz yaptığından, bu kelimenin olduğu cümlelerde ayrıca ‘didn’t’ olumsuz yardımcı fiili kullanılmaz. Geçmiş zaman olumsuz cüm. Olumlu cümlede fiilin sonuna gelen ‘ed’ takısını kaldıran ve düzensiz fiillerin 2. hallerine 1. hale dönüştüren ‘didn’t’ ‘never’’ın old. Bir cümlede kullanılamayacağından böyle bir cümlede ‘ed’ ve 2. hal devam eder.

    I played tennis when I was a student.
    I didn’t play tennis when I was a student.
    * I never played tennis when I was a student.
    (Ben öğrenciyken hiç tenis oynamadım)

     ‘Nobody’ ve ‘no-one’ kelimeleri de kendi anlamlarıyla özne olarak cümleyi olumsuz yaptıklarından ‘didn’t’ yardımcı fiili ayrıca kullanılamaz bu yüzden bu kelimelerin özne old. Cüm. Düzenli fiiller ‘ed’ alırlar, düzensiz fiiller 2. halleriyle kullanılırlar.

    Nobody came to work yesterday.
    (Dün hiçkimse işe gelmedi)
    Ben hastayken beni hiçkimse ziyaret etmedi.
    Nobody visited me when I was ill.

    Soru Cümlesi:

    did + Özne + Verb + Nesne + yer + zaman

    Dün kitabı getirdiler mi?
    Did they bring the book yesterday?
    Yes, they did / No, they didn’t
    Dün saat kaçta kalktın?
    What time did you get up yesterday?
    I got up at six o’clock yesterday.

    Geçen hafta niçin işe gitmedin?
    Why didn’t you go to work last week?

    Dün ne pişirdin?
    What did you cook yesterday?
    Roof = çatı
    Fix = onarmak

    Baban geçen hafta sonu çatıyı onardımı?
    Did your father fix the roof last weekend?
    who broke the window? ---‘Kim’ gorevinde (özne belli değil)
    (Camı kim kırdı?)

    Who did you kill yesterday?---‘Kimi’ grv. (Özne belli)
    (Dün kimi öldürdün?)

    PAST OF ‘BE’
    (‘BE’ in geçmişi)

    Olumlu Cümle:
    I was
    You were I’m in Antalya at the moment.
    He I was in Antalya yesterday.
    She Was (Dün Antalya’daydım.)
    It
    We (Oyun harikaydı.)
    You Were The play was wonderful.
    they

    Olumsuz Cümle
    I wasn’t Ayla dün partide değildi.
    You weren’t Ayla wasn’t at the party yesterday.
    He
    She wasn’t İstanbul ve İzmir dün yağışlı değildi.
    It Istanbul and Izmir weren’t rainy yesterday.
    We
    You weren’t
    they

    all right = Yolunda olmak, tamam, pekala
    rainy = Yağışlı
    journey = Yolculuk

    Soru Cümlesi:

    was I Dün neredeydin?
    were You Where were you yesterday?

    He
    Was She Partide herşey yolundamıydı?
    It Was everything all right at the party?
    We Yolculuk nasıldı?
    Were You How was the journey?
    they






















































    Ceza:
    Canan = Prime minister ve Halkla ilişkiler memuru ‘nu yazacak okunuşuda
    Aaksoy = Carpenter ‘ı yazacak
    08.10.2001 monday

    Translation:

    1_Çocuklar postanenin arkasında futbol oynuyorlar.
    The children are playing football behind the post office.
    2_Kuzenim sık sık bizi ziyaret eder.
    My cousin frequently (often) visits us.
    3_Dün erkek kardeşim ve ben yeni bir bilgisayar satın aldık.
    My brother and I bought a new computer yesterday.
    4_Babam dün işe gitmedi.
    My father didn’t go to work yesterday.
    5_Annen ne pişiriyor.
    What is your mother cooking?

    V1 V2 V3
    Go – went – gone
    Find – found – found
    Write - wrote written
    sell – sold – sold

    Aşagıdaki boşlukları Şimdiki zaman – geniş zaman – Geçmiş zamanla doldurun.

    1_Jack ....wrote....a letter to his grandfather yesterday. (write)(+)
    2_How ...did....you ..go...to school yesterday? (go)(+)
    3_Alexander Graham Bell ....invented..the telephone.(invent)(+)
    4_Listen! The baby is crying..(cry) (+)
    5_How often .....do.....you ....visit...your parents?(visit)(+)
    6_How...did..Beşiktaş ...play.......last Sunday?(play)(+)
    7_My mother .....is cleaning.the kitchen at the moment.(clean)(+)
    8_The repairman ...fixed.....the roof yesterday.(fix)(+)
    9_Is....she .......reading..a grammar book or a novel now ?(read)
    10_My son .....found....a bracelet yesterday.(find)(+)
    11_Atatürk ..established Turkish Republic in 1923 (establish)(+)
    12_Fatih.....conquered........Istanbul in 1453.(conquer)
    13_.Was..the policeman successful at the last operation?(be)
    14_Emine is solving..the problems by crying at he moment.(solve)
    15_Burçin ....was........late yesterday, as usual.(be)
    16_we ..are studying..........English at the moment.(study)
    17_Neslihan .....sold.................her zebra last sunday.(Sell)
    18_Sakıp is sleeping under a bridge now because of the bad economy.(sleep)
    19_Sezen .....visited..........mr.Sazan yesterday.(visit)
    20_The Prime Minister ..didn’t resign...yesterday, unfortunately.(resign)(-)

    unfortunately = Ne yazıkki
    resign = istifa etmek
    as usual = Her zamanki gibi
    bracelet = bilezik
    Turkish Republic = T.C.

    09.10.2001 tuesday
    COMPARATIVE
    (kıyaslama)

    İngilizcede sıfatlara daha anlamı katmak için hece sayısına göre sıfatlar kısa sıfatlar ve uzun sıfatlar diye önce iki gruba ayrılır;

    Bir veya bazen iki heceden oluşan kısa sıfatlara daha anlamını katmak için sıfatların sonuna er takısı getirilir.

    Kısa sıfat:
    Tall (uzun) --- tall + er -- taller (daha uzun)
    Short (kısa) - short + er - shorter (daha kısa)
    Old (eski, yaşlı) - old + er - older (daha yaşlı)

    1.Ortada bir sesli etrafında iki sesizden oluşan kısa sıfatların bir bölümüne daha anlamını katmak için son harf tekrarlandıktan sonra ‘er’ takısı getirilir.
    Fat (şişman) - fatt + er -- fatter (daha şişman)
    Big (büyük) - bigg + er - bigger (daha büyük)

    2.Son hafleri bir sessiz ve hemen ardından ‘y’ ile biten kısa sıfatlara daha anlamını katmak için ‘y’ düşer yerine ‘i’ geldikten sonra ‘er’ takısı kullanılır.
    Easy (kolay) -- eas + ier -- easier (daha kolay)
    Happy (mutlu) - happ + ier - happier (daha mutlu)

    3.Son harfleri ‘e’ ile biten sıfatlara daha anlamını katmak için sıfatların sonuna sadece ‘r’ harfi getirilir.
    Late (geç) - late + er -- later (daha geç)

    Uzun sıfat:
    Uzun sıfatlara daha anlamını katmak için ise sıfatların başına ayrı bir kelime olarak more getirilir.
    Different : farklı more different : daha farklı
    İnteresting : enteresan more interesting : daha enteresan
    Economical : ekonomik more economical : daha ekonomik
    A mercedes is more expensive than an Opel.(Bir mersedes bir Opel’den daha pahalıdır.)
    Marry is taller than Lucy. (Marry Lucy’den daha uzundur.)
    Fenerbahçe Galatasaray’dan daha başarılıdır.Fenerbahçe is more succesful than Galatasaray.
    Erzurum Trabzon’dan daha soğuktur. Erzurum is more colder than Trabzon.
    Sezen Aksu Yeşim Salkım’dan daha meşhurdur.Sezen Aksu is more famous than Yeşim Salkım.

    Aşağıdaki boşlukları sıfatlara daha anlamını katacak şekilde doldurun.
    1.You are more pessimistic than me.(pessimistic:kötümser)
    2.He is more stubborn even than a goat.(stubborn:inatçı)O keçiden bile daha inatçı.
    3.Steve is shorter than Lucy.(short)
    4.Life more diffucult than death.(diffucult:zor)Hayat ölümden daha zor.
    5.Antalya is hotter than Kayseri.(hot:sıcak)
    6.Wo is richer Sakıp or you?(rich:zngin)Hanginiz daha zengin Sakıp mı sen mi?
    7.Everything is more expensive now.(expensiveahalı)Şimdi herşey daha pahalı.
    8.My suitcase is heavier than yours.(heavy:ağır)Bavulum seninkinden daha ağır.
    9.You are more beautiful than roses.(beautiful:güzel)Sen güllerden daha güzelsin.
    10.Mr. Brown is more torpid than his wife.(torpid:uyuşuk)Mr.Brown kaısından daha uyuşuk.
    SUPERLATIVE
    İngilizcede kısa sıfatlara en anlamını katmak için sonlarına est takısı getirilir. En anlamını kazanmış bir sıfata sahip olan nesne tek olacağından the ile kullanılır.
    Short : kısa the shortest : en kısa
    Tall: uzun the tallest : en uzun
    NOTE
    1.Ortada bir sesli ve etrafında iki sessizle biten sıfatların bir bölümü “en” anlamını kazanmak için sonlarına est alırken ilk önce son harfleri tekrarlanır.
    Fat : şişman the fattest : ne şişman
    Big : büyük the biggest : en büyük
    2.Son harfleri bir sessiz ve hemen ardından y ile biten kısa sıfatlar “en” anlamını kazanacakları zaman y düşer yerine “i” geldikten sonra “est” takısı kullanılır.
    Easy : kolay the easiest: en kolay
    3.Son harfleri e le biten kısa sıfatlar “en” anlamını kazanacakları zaman sadece “st“ takısını alırlar.
    Late : geç the latest : en geç

    İstanbul is the biggest city in Turkey. İstanbul Türkiye deki en büyük şehirdir.
    İstanbul is the biggest city of Turkey. İstanbul Türkiye’nin en büyük şehirdir.
    Which one is the cheapest? Hangisi en ucuz?
    My mother is the oldest person in our family. Annem ailemizin en yaşlı kişisidir.

    Uzun sıfatlara “en” anlamını katmak içinse sıfatların başına ayrı bir kelime olarak “most” getirilir.
    Optimistic:iyimser the most optimistic : en iyimser

    You are the most beautiful girl of the world. Sen dünyanın en üzel kızısın.

    IRREGULAR ADJECTIVES(düzensiz Sıfatlar)
    Good : iyi better : daha iyi the best : en iyi
    Bad : kötü worse : daha kötü the worst : en kötü
    Far : uzak farther : daha uzka the furthest : en uzak
    Much,many : çok more : daha çok the most : en çok
    Little :az less : daha az the least : en az

    Aşağıdaki boşlukları sıfatlara en anlamını katacak şekilde doldurun.
    1.İstanbul is the most crowdet city of Turkey.(crowdet:kalabalık)
    İstanbul Türkiye’nin en kalabalık şehridir.
    2.Unemployment is the most important problem of Turkey.(important:önemli)
    İşsizlik Türkiye’nin en önemli problemidir.
    3.Fenerbahçe is the best football team of the univerce.(good:iyi,univerce:evren)
    Fenerbahçe evrenin en iyi takımıdır.
    4.You are the most interesting person of the world.(interesting:ilginç)Sen dünyanın en ilginç insanısın.
    5.Rüştü is the best goal keeper of Turkey.(good)Rüştü Türkiye’nin en iyi kalecisidir.
    6.This is the most serious problem of our company.(serious:ciddi)Bu şirketimizin en ciddi problemidir.
    7.What is the most famous food of your country?(famous)Ülkenizin en ünlü yemeği nedir?
    8.Lake Van is the largest lake of Turkey.(large:geniş) Van Gölü Türkiye’nin en geniş gölüdür.
    9.Who is the fattest student in this class?(fat:şişman)Sınıfın en şişman öğrencisi kim?
    10.I am the happiest man of the world.(happy:mutlu)Ben dünyanın en mutlu adamıyım.

    11.10.2001 Thursday
    Babamın dün niçin eve gelmediğini bilmiyorum.I don’t know why my father didn’t came home yesterday.
    Çocukların nerede oynadıklarını biliyor musun?Do you know where the children are playing?
    Camı kimin kırdığını merak ediyorum. I wonder who broke the window.
    Niçin hiçkimse babamın şimdi niçin üniversitedeyken koşabildiği kadar koşamadığını bilmiyor.
    s.kelimesi özne bağlaç fiil
    why doesn’t anybody know why my father can’t run now as fat as he could when he was at university?

    12.10.2001 friday
    AS ........... AS (kadar)
    You are as beautiful as roses . Güller kadar güzelsin.
    She is as stubborn as a goat. O keçi kadar inatçı.
    Işıl is as hardworking as bees. Işıl arılar kadar çalışkandır.
    You are as fat as me. Benim kadar şişmansın.
    Sen benim kadar şanslı değilsin. You aren’t as lucky as me.
    Demonstrative pronouns (iyelik zamirleri)
    Mine : benimki
    Yours : seninki
    His : onunki
    Hers nunki
    İts : onunki
    Ours : bizimki
    Yours : sizinki
    Theirs : onlarınki

    THE SAME AS (aynısı)
    Your skirt is the same as mine. Gömleğin benimkiyle aynı.
    My calculator is the same as yours. Hesap makinem seninkiyle aynı.
    Senin araban benimkiyle aynı mı? Is your car the same as mine?
    Benim buzdolabım Alininkiyle aynıdır. My refrigerator is the same as Ali’s.
    Benim bilgisayarım oğlumunkiyle aynı. My computer is the same as my son’s.


    DIFFERENT FROM (....... den farklı)
    Jack’s computer is different from mine. Jack’in bilgisayarı benimkinden farklıdır.
    My personality is different from yours. Benim kişiliğim seninkinden farklı.
    Turkey’s climate is different from England’s. Türkiye’nin iklimi İngiltere’ninkinden farklı.
    Herşey 1960 lardan farklıdır. Everything is different from 1960’s.

    15.10.2001 monday

    1. shirt
    2. skirt
    3. trousers
    4. pants
    5. shorts
    6. sweater
    7. junper
    8. pullover
    9. waist coat
    10. cardigan
    11. nighty
    12. buckle
    13. zip
    14. belt
    15. lace(s)
    16. brace(s)
    17. coat
    18. jacket
    19. jeans
    20. sock(s)
    Gömlek
    Etek
    Pantaloon
    Pantaloon
    Şort
    Kazak
    Kazak
    Kazak
    Yelek
    Hırka
    Gecelik
    Toka
    Fermuar
    Kemer
    Bağcık(lar)
    Pantaloon askısı
    Pardesü,kaban
    Ceket
    Kot pantaloon
    Çorap 21. hat
    22. cap
    23. button
    24. glove(s)
    25. mitten(s)
    26. blouse
    27. dress
    28. ring
    29. earring
    30. bracelet
    31. Necklace
    32. Shoe(s)
    33. Sandal(s)
    34. Slipper(s)
    35. Boat(s)
    36. Collar
    37. Tie
    38. Bow-tie
    39. t-shirt
    40. suit Şapka
    Kep türü şapka
    Düğme
    Eldiven(ler)
    Eldiven(ler)
    Bluz
    Elbise
    Yüzük
    Küpe
    bilezik
    Kolye
    Ayakkabı(lar)
    Sandalet(ler)
    Terlik(ler)
    Çizme(ler),bot(lar)
    Yaka
    Kravat
    Papyon
    Tişört
    Takım elbise

    16.10.2001Tuesday
    give me peace : huzur ver
    rotten : (bozuk) sebze ,meyve vs.
    Out of order : sipariş,sipariş etmek
    Komut,komut vermek
    Bozuk (elektrikli eşyalar)
    Ox : öküz (oxes : öküzler)
    Drought : kuraklık
    Unemployment : işsizlik

    MESAURES(ölçüler)
    How old are you ?  I’am thirty-two years old.
    How tall are you?(Boyun kaç?)  I’m one meter eighty centimeters tall.
    How much do you weigh?(Kilon kaç?)  I weigh ninety kilograms.

    My mother is fifty-five years old but she looks younger.(Annem 55 yaşında ama daha genç gözüküyor.)
    My father is sixty years old but he looks older.(Babam 60 yaşında ama daha yaşlı gözüküyor.)
    My uncle is fifty years old and he lookis age.(Amcam 50 yaşında ve yaşını gösteriyor..)
    Ağrı dağı : mount Ağrı,Mount Ararat
    Mount Ağrı is 5165 meters high.

    M2  meter square
    M3  meter cube
    1 inch =~ 2.5 cm
    1 food =~ 30 cm
    1 pound = ~450-500 gr

    A mercedes is 4.5 meters long.
    DESCRIBING PEOPLE

    What is she like?(O nasıl birisi?)
    Extravagant
    Torpid
    Butterfingers
    Obstinate
    Stubborn
    Nosy
    Shy
    Talkative
    Chatterbox
    Brainy
    Clever
    Intelligent
    Genius
    Tight_fisted
    Two-faced
    Brave
    Fearful
    Brainless
    Rude
    Discourteous
    Honest
    Dishonest
    Reliable
    Generous
    Gifted
    Talented
    Ambitious Savurgan
    Uyuşuk
    Sakar
    Dik kafalı
    Inatçı
    Burnu havada
    Utangaç
    Konuşkan
    Geveze
    Çok kafalı,beyinli
    Zeki
    Zeki
    Deha
    Eli sıkı
    Iki yüzlü
    Cesur
    Korkak
    Beyinsiz
    Kaba
    Terbiyesiz
    Dürüst
    Namussuz,*****
    Sözüne güvenilir
    cömert
    Becerikli
    Yetenekli
    Hırslı Self_confident
    Calm
    Bad tempered
    Easy going
    Down _ to _earth
    Silly , stupid , fool
    Crazy
    Cheerful
    Friendly
    Patient
    Impatient
    Kind , gentle
    Selfish
    nervy
    Optimistic
    Pessimistic
    Bussy
    Argumentative
    Jealous , envious
    Cruel
    Sadistic
    Sensitive
    Energetic
    Forgetful
    Introverted
    extraverted
    Kendine güvenen
    Soğukkanlı
    Kötü huylu
    Uysal
    Mantıklı
    Aptal
    Çılgın
    Neşeli
    Arkadaş canlısı
    Sabırlı
    Sabırsız
    Nazik,kibar
    Bencil
    Sinirli
    Iyimser
    Kötümser
    Hükmetmeyi seven
    Tartışmacı
    Kıskanç
    Zalim
    Sadist
    Hassas
    Enerjik
    Unutkan
    Içine kapanık
    Dışa dönük


    17.10.2001 wednesday
    Nile = 0 (Maçlarda)
    TELEPHONING
    Version 1:
    A_Good moRning, This is Mustafa Sarıgül. Is that Mr. Brown?
    (Günaydın. Ben Mustafa Sarıgül, siz Bay Brown musunuz?)
    B_No it isn’t.
    (Hayır değil)
    A_Could I speak to Mr. Brown, please?
    (Bay Brown la görüşebilirmiyim, lütfen?)
    B_He’s absent . (He is not in.) Can I take a message?
    (O burda değil. (Oiçerde değil) Bir Mesaj alabilirmiyim?)
    A_Could you ask him to phone me, please?
    (Ona beni aramasını rica edebilirmisin, lütfen)
    B_Of course. What is your phone number?
    (Tabii ki. Telefon numaranız kaç?)
    A_566 20 45. Thank you very much.
    (566 20 45 çok teşekkürler)
    B_Not at all.
    (Bir şey değil)

    Version 2:

    A_Good moRning, this is James Brown. I’d like to speak to Mr. Bush, please.
    (Günaydın, Ben James Brown, Bay Bush’la görüşmek isterdim, lütfen.)
    B_He is on the other line. Can you wait a minute, please?
    (O diğer hatta, bir dakika bekleyebilirmisiniz, lütfen?)
    A_Yes, of course.
    B_I’m putting you through. Hold on the line, please. (hold on) (hold the line)
    (Sizi bağlıyorum, Hatta kalın, lütfen)
    A_Thank you very much, indeed.
    B_Not at all.


    18.10.2001 Thursday

    EATING IN A RESTAURANT

    Man_Good evening. Have you got a table for two?
    (İyi akşamlar, 2 kişilik masanız varmı?)
    Waiter_Yes, sir over there by the window.
    (Evet efendim, işte orada pencere kenarında)
    Woman_Thank you
    (Teşekkürler)
    Waiter_What would you like to eat (have), madam?
    (Ne yemek isterdiniz hanfendi?)
    Woman_I’ll start with soup and then I’ll have roast beef, please.
    (Çorba ile başlayıp daha sonra kızarmış biftek alayım, lütfen)
    Waiter_I’m sorry, madam. There is no more roast beef.
    (Üzgünüm hanfendi, kızarmış bifteğimiz kalmadı)
    Woman_I’ll have rump steak, then
    (Öyleyse kuzu budu alayım)
    Waiter_Certainly, madam. How would you like your steak?
    (Elbette hanfendi, Budunuzu nasıl isterdiniz?)
    Woman_Rare, please.
    (Az pişmiş, lütfen)
    Waiter_ Certainly, madam. What would you like to drink?
    (Elbette hanfendi, Ne içmek isterdiniz?)
    Woman_Coke, please.
    (Kola lütfen)
    Waiter_And for you sir?
    (Ve siz beyfendi?)
    Man_I’ll have chicken, please.
    (Tavuk alayım lütfen)
    Waiter_Vegetables, sir?
    (Sebze efendim?)
    Man_Some mushrooms and a green salad, please.
    (Biraz mantar ve yeşil salata lütfen)
    Waiter_ What would you like to drink, sir?
    (Ne içmek isterdiniz, beyfendi?)
    Man_Ayran, please.
    (Ayran lütfen)
    Waiter_ Certainly, sir.
    (Elbette beyfendi)
    Woman_How is the chicken?
    (Tavuk nasıl?)
    Man_A bit tough, vegetables are nice, though.
    (Biraz sert, sebzeler hoş yinede)
    Waiter_Is everything all right?
    (Herşey yolunda mı?)
    Man_Yes, excellent.
    (Evet, mükemmel)
    Woman_Thank you.
    (Teşekkürler)
    Waiter_Could I bring you a little coffee?
    (Size biraz kahve getirebilir miyim?)
    Man_Yes please
    (Evet lütfen)
    Woman_No,thank you.
    (Hayır teşekkürler)
    Man_Could you bring us the bill,please?
    (Hesabı getirebilir misiniz?lütfen)
    Waiter_Certainly,sir.Here you are.
    (Tabi ki.Buyrun)
    Man_Is service included?
    (Servis dahil mi?)
    Waiter_No,sir.
    (Hayır efendim)
    Man_Keep the change.
    (Üstü kalsın)
    Waiter_Thank you very much sir.
    (Teşekkürler efendim)
    Man_Not at all.Have a nice day.
    (Birşey değil.İyi günler.)


    22/10/2001 Monday
    IMPERATIVE(Emir Kipi)
    Olumlu Emir Kipi
    Wait here,please! (Burada bekleyin,lütfen!)
    Follow me ,please! (Beni takip edin,lütfen!)
    Shut the door! (Kapıyı kapat!)
    Turn the television on (Televizyonu aç!)
    Pass the salt ,please! (Tuzu uzat ,lütfen!)
    Always warn up before mathes!(Maçlardan önce daima ısın!)
    Always wash your hands before meals! (Yemeklerden önce daima ellerini yıka!)
    Hurry up! (Acele et,çabuk ol!)
    Be quiet! (Sessiz ol!)
    Be careful! (Dikkatli ol!)
    Look out! (Dikkatli ol!)
    Open the door! (Kapıyı aç!)
    Answer the telephone! (Telefona cevap ver!)
    Turn the television down! (Televizyonun ssini kıs!)
    Wipe your nose! (Burnunu sil!)
    Brush your teeth three times a day! (Günde 3 kere dişlerini fırçala!)

    NOTE :
    Emir kiplerinde vurguyu artırmak için cümleler do ile başlar.
    Do leave the windows openbefor you go out. (Dışarı çıkmadan önce pencereyi kapat!)
    Do sit here! (Buraya otur!)

    Olumsuz Emir Kipi
    Don’t smoke here! (Burada sigara içme!)
    Don’t talk! (Konuşma!)
    Don’t park here! (Buraya park etme!)
    Don’t gossip! (Dedikodu etme!)
    Don’t hesitate to ask my help! (Yardımımı istemeye tereddüt etme!)
    Don’t talk when (you are) eating! (Yemek yerken konuşma!)
    Don’t get up late! (Geç kalkma!)
    Don’t trust anyone! (Kimseye güvenme!)
    NOTE :
    Olumsuz emir kiplerinde vurguyu artırmak için don’t  do not olarak yazılır.
    Do not use this rood ! (Bu yolu kullanma!)
    Do not smoke near the machine! (Makinanın yanında sigara içme!)
    Do not feed the animals! (Hayvanları beslemeyin!)
     Aynı zamanda vurguyu pekiştirmek için never kelimesi de kullanılır.
    Never smoke before meals! (Asla yemekten önce sigara içme!)
    Never trust America! (Asla Amerika’ya güvenme!)

    OFFERING(Teklif Etme)
    Why Don’t We...(.. niçin yapmıyoruz)
    Why don’t we go for a picnic? (Neden pikniğe gitmiyoruz?)That’s a good idea. (Bu çok iyi bir fikir.)
    Why not? (Neden olmasın?)
    I’m afraid I can’t. (Korkarım gelemem.)
    I’d love to, but I can’t. (İsterdim fakat gelemem.)
    Why don’t we play backgommon? (Neden tavla oynamıyoruz?)
    Why don’t we listen to music? (Neden müzik dinlemiyoruz?)

    Shall
    Shall we study English? (İngilizce çalışalım mı?)
    Shall we take a walk ? (Yürüyüşe çıkalım mı?)
    Shall we play tennis? (Tenis oynayalım mı?)
    Shall I open the window ? (Camı açayım mı?)
    Shall we watch a documentary ? (Belgesel seyredelim mi?)

    Let’s(Haydi)
    Let’s play chess! (Haydi satranç oynayalım!)
    Let’s! (Haydi!)
    Let’s sing a song! (Haydi şarkı söyliyelim!)
    Let’s have a break! (Haydi tenefüs yapalım!)


    TRANSLATION
    1. Odanı temizle!  Clean your room!
    2. Gazeteyi ver!  Bring the news paper!
    3. Bana su getir ,lütfen !  Bring water me, please.
    4. Lütfen bana huzur verin!  Give me peace ,please.
    5. 6:00 dan önce şirketi terketmeyin!  Don’t leave the company before six o’clock.
    6. Asla insanların arkasından konuşma!  Never backbite people!
    7. Niçin tv seyretmiyoruz!  Why don’t we watch tv?
    8. Arabayı yıkayalım mı!  Shall we wash the car?
    9. Haydi dans edelim!  Let’s do dance!


    23.10.2001 Tuesday
    DO YOU MIND IF (Sakıncası varmı)
    Do you mind if I smpke here? (Burada sigara içmemin sakıncası var mı?)
    No, please do. (Hayır,lütfen yapın.)
    Well, I’d rather you didn’t.(Şey,yapmamanızı tercih ederim.)

    Do you mind if I opne the window? (Pencereyi açarsam rahatsız olur musunuz?)
    No, please do. (Hayır,lütfen yapın.)
    Well, I’d rather you didn’t.(Şey,yapmamanızı tercih ederim.)
    Buraya park etmemin bir sakıncası var mı?  Do you mind if I parc here?
    Buraya oturmamın bir sakıncası var mı?  Do you mind if I sit here?
    Burada dedikodu etmemizin bir sakıncası var mı?  Do you mind if We gossip here?
    Yarın işe gelmememin bir sakıncası var mı?  Do you mind if I don’t come to work tomorrow?


    SHOWING INTERESTING(İlgi Gösterme)

    I am from Antalya.
    Really ? So am I. (Sahi mi? Bende öyle)
    Are you ? So am I.(Öylemi? Bende öyle)

    My brother speaks perfect French.
    Really ? So do I. (Sahi mi? Bende öyle)
    Does he ? So do I.(Öylemi? Bende öyle)

    Neslihan can cook very well.
    Really ? So can I. (Sahi mi? Bende öyle)
    Can she ? So can I.(Öylemi? Bende öyle)

    1.I painted my room last Sunday.
    Did you? So did my children.
    2.mary is watching a documentary at the moment.
    Is she? So I my parents.
    3.I was in Fethiye last Summer.
    Were you? So was I.
    4.I have got seven children.
    Have you? So have I?
    5.Jack lives im Çemişkezek.
    Does he? So does my cousin.

    I don’t like Tarkan.
    Don’t you? Neither do I. (Öylemi? Bende sevmem.)
    Marry doesn’t eat meat.
    Doesn’t she? Neither does my sister.

    I can’t swim.
    Can’t you? Neither can I.

    WHAT’S THE MATTER WITH YOU?(Neyin Var?)
    What’s the matter with you?
    I feel dizzy. (Başım dönüyor.)
    I have got a stomachache. (Midem ağrıyor.)

    What’s the matter with him?
    He has got (a) temperature. (O’nun ateşi var.)
    I have got a toothache. (Bir dişim ağrıyor.)
    A pain in (my) side  yan tarafımda bir ağrı
    (the) measles  kızamık
    (the) flu  (nezle)
    a sore throat  boğaz ağrısı,yanık

    What’s the matter with you?
    I have got the measles.
    What’s the matter with you?
    I have lost my appetite. (İştahımı kaybettim.)

    I have got blister on my foot. (Ayağım su topladı).
    I have got indigestion. (Hazımsızlığım var.)

    What’s the matter with you?
    I have got a waistache. (Belim ağrıyor.)
    What’s the matter with you?
    My arm hurts (Kolum ağrıyor.)


    Where does it hurt?  Neresi ağırıyor?)
    Does it hurt very badly? (Çok kötü mü ağırıyor?)


    24.10.2001 Wednesday
    FUTURE TENSES(GELECEK ZAMAN)
    Future With Will

    OLUMLU CUMLE
    I
    You
    He
    She will + verb
    It
    We
    You
    They
    I’m think she will resign.
    OLUMSUZ CUMLE
    I
    You
    He
    She won’t + verb
    It
    We
    You
    They
    I won’t sell this car.
    SORU CUMLESI
    I
    You
    He
    Will + She
    It
    We
    You
    They

    Future With going to

    OLUMLU CUMLE
    I am
    You are
    He is
    She is going to + verb
    It is
    We are
    You are
    They are
    They are going to meet here.
    She is going to come at seven

    OLUMSUZ CUMLE
    I am not
    You aren’t
    He isn’t
    She isn’t going to + verb
    It isn’t
    We aren’t
    You aren’t
    They aren’t
    They aren’t going to play in Inonu Stadium next week.

    SORU CUMLESI
    Am I
    Are You
    Is He
    Is She going to + verb
    Is It
    Are We
    Are You
    Are They
    NOTE

    1. Bir fiilin işleneceğine konuşma anından önce karar verilmişse going to yapısı kullanılır.
    -Why are you turning on the television?--- -I’m going to watch the news.
    2. Bir fiilin işleneceğine konuşma anında karar verilmişse will yapısı kullanılır.
    -Hey John!Your car has got a flat tyre. - –Rearly!I will change it now.
    3.Bir fiilin olacağını gösteren kesin ya da kesine yakın deliller varsa going to kullanılır.
    The sky is very cloudy.It’s lightening. It’s going to rain.
    Kaynak: ReformTürk http://www.reformturk.com/lise-ingilizce-ders-notlari/23893-ingilizce-ile-ilgili-bazi-konular.html#post45528
    4.Ancak ihtimalin daha zayıf olduğu umarım,sanırım,korkarım ifadeleriyle başlayan cümleler will ile kullanılır.
    I think, the referee will postpone the match.
    5.Söz verirken will kullanılır.
    I promise, I will stop smoking
    6.Will ayrıca yapayım,edeyim kelimelerinde olduğu gibi fiillere –yım,-yim anlamlarını da katar.
    I’ll help you.
    7.Rica ederken will kullanılır.
    Will you open the window.
    8.Geniş zaman kipiyle (-er,-ar) yazılmış Türkçe bir cümle eğer gelecek zaman ifade ediyorsa will kullanılır.
    Visit your elder sister!She will help you.
    WILL OR GOING TO
    1. I hope ,They will finish the work in time.  Umarım Onlar işi zamanında bitirebilecekler.
    2. Hey Lucy! You shirt is very dirty!  Hey Lucy! Gömleğin çok kirlenmiş!
    I know. I am going to change it.  Biliyorum. Onu değiştireceğim.
    3. Why are you filling that bucket with water?  kovayı niçin suyla doldurdun?
    I am going to wash the car.  Arabayı yıkayacağım.
    4. I have got a terrible headache.  Köti bir başağrım var.
    Wait here! I will get on asprin for you.  Burada bekle senin için asprin getireceğim.
    5. I think, They will win the match.  Sanırım maçı kazanacaklar.
    6. Where are you going?
    I am going to some food for dinner.  Akşam yemeği için biraz yiyecek alacağım.
    7. I haven’t got any money with me.  Yanımda hiç para yok.
    Don’t mind. I will lend you some.  Sorun etme. Sana biraz borç vereceğim.
    8. This suitcase is very heavy.  Bu bavul çok ağır.
    Will you help me?
    9. Look! They are rubbing the bank.  Bak! Onlar bankayı soyuyorlar.
    Oh! I will call the police.
    10. Jane is going to take me to the airport.  Jane beni hava alanına götürecek.

    25.10.2001 tursday
    TRANSLATION
    1. Çocuklar bahçede oynuyorlar.  the children are playing in the garden.
    2. Babam korku filmleri seyretmez.  My father doesn’t watch horhor .
    3. 2 ay önce dairemi sattım.  I sold my flat two month ago.
    4. Gelecek Mayıs Ankara’da toplanacağız.  We are going to meet in Ankara next May.
    5. Umarım bizi ziyaret edersin.  I hope, You’ll visit us.
    6. Çay içelim mi?  shall we drink tea.
    7. Ofiste sigara içmeyin.  Don’t smoke in the office.
    8. Niçin müzik dinlemiyoruz?  Why don’t We listen to music?
    9. Burada yemek yememizin bir sakıncası var mı?  Do you mind if We eat here?
    10. Haydi pikniğe gidelim!  Let’s, go for a picnic!
    11. Bebeğin burada uyumasının bir sakıncası var mı?  Do you mind if the baby sleeps here?

    PRESENT PERFECT TENSE

    Bu zaman kipi İngilizce de aşağıdaki 4 kavram için görev yapar:

    1. Konuşma anından az önce bitmiş olan ve zamanın kesin olarak verilmediği fiiller için kullanılır.
    2. Geçmişte başlamış konuşma anına kadar devam eden fiiller için kullanılır.
    3. İçinde Simple Past Tense ait olan bir zaman zarfının bulunmadığı haber içeren cümlelerde kullanılır.
    4. Fiilin kendisinin bittiği ancak etkisinin devam ettiği durumlar içinde kullanılır.Ancak yine Simple Past Tense ait olan bir zaman zarfının bulunmaması gerekir.







    OLUMLU CÜMLE

    I
    You have a)Düzenli fiillerde
    He V ed
    She has Nesne+Yer+Zaman
    It
    We b)Düzensiz fiillerde
    You have V 3
    They

    Tren az önce geldi. -- The train has just arrived
    Bugüne kadar 10 kitap okudum.I have read ten books so far.
    Başbakan istifa etti. The prime minister has resigned.

    OLUMSUZ CÜMLE

    I
    You haven’t a)Düzenli fiillerde
    He V ed
    She hasn’t Nesne+Yer+Zaman
    It
    We b)Düzensiz fiillerde
    You haven’t V 3
    They

    She hasn’t finished homwork yet. O henüz ödevini bitirmedi.

    SORU CÜMLESİ

    Have I
    You a)Düzenli fiillerde
    He V ed
    Has She Nesne+Yer+Zaman
    It
    We b)Düzensiz fiillerde
    Have You V 3
    They

    Have you ever tickled a tiger?(Hiç kaplan gıdıkladın mı?)
    Yes ,I have / No,I haven’t

    Yet : henüz
    Already :önceden,çoktan,zaten
    So far : şimdiye kadar
    Up to now : şimdiye kadar
    Ever : şimdiye kadar,hiç
    Never : hiç
    Always : daima,her zaman,hep
    To day : bugün
    Recently : son günlerde
    Now a days : bu günlerde
    Since : ... den beri
    For : ..dır,dir,..den beri
    In (my) life : hayat(ım)da
    All(my)life:hayat(ım)boyunca
    NOTE : Never kelimesi cümleleri kendi başına olumsuz yaptığından bu kelimelerin içinde bulunduğu cümlelerde ayrıca not kullanılmaz.

    I have never played tennis in my life. ( hayatımda hiç tenis oynamadım.)

    NOTE : Nobody ve noone kelimeleri özne olarak cümleyi kendi başlarına olumsuz yaptıklarından bu kelimelerin özne olduğu cümlelerde ayrıca not kullanılmaz.bu kelimeler ingilizce de 3. tekil şahıs kabul edildiklerinden has yardımcı fiiliyle kullanılırlar.

    Nobody has visited me since I moved here. ( Buraya taşındığımdan beri beni kimse ziyaret etmedi.)

    Hiç Timsah gördün mü?  Have you ever soen a crocidile?
    Şimdiye kadar kaç tane film seyrettin?  How many films have you watch so far?
    Bugüne kadar en az 200 film seyrettim.  I have watch at least two hundred films so far.
    Niçin masayı hazırlamadınız?  Why haven’t you set the table

  6. #6
    ReformTürk Yöneticisi Mustafa Uyar - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    10 Eylül 2006
    Yer
    Ilgın, Konya
    Mesajlar
    13,663
    Tecrübe Puanı
    100

    Standart --->: ingilizce ile ilgili bazı konular

    TRANSLATION
    1. Çocuklar bahçede oynuyorlar. The children are playing in the garden.
    2. Babam korku filmleri seyretmez.  My father doesn’t watch horror.
    3. 2 ay önce dairemi sattım. I sold my flat two month ago.
    4. Gelecek Mayıs Ankara’da toplanacagız. We are going to meet in Ankara next May.
    5. Umarım bizi ziyaret edersin. I hope,you’ll visit us.
    6. Çay içelim mi?  Shall we bring tea.
    7. Ofiste sigara içmeyin!  Don’t smoke in the office!
    8. Niçin müzik dinlemiyoruz? why don’t we listen to music?
    9. Burda yemek yememizin bir sakıncası var mı? Do you mind if we eat here?
    10. Haydi pikniğe gidelim.  Let’s, Go for a picnic.
    11. Bebeğin burda uyumasının bir sakıncası varmı? Do mind if the baby sleeps here?

    26.10.2001 FRIDAY
    TRANSLATION

    1.Biz şu anda ofiste arkadaşlarımızı bekliyoruz.
    We are waiting for our friends in the office right now.
    2.Hergün saat 6:30 da kalkarım ama dün saat 7 de kalktım
    I get up at half past six everyday but A got up at seven yesterday.
    3.Bu yıl bizi hiç ziyaret etmediler.
    They have never visited us this years
    4.Yarın saat 4:30 da pastanenin önünde buluşalım.
    Shall we meet in front of postoffice at half past four yesterday.
    5.Doktora gitmeden önce eczaneye gitme.
    Don’t go to pharmacy before going to a doctor!
    6.Geçen hafta sonu futbol oynamadık
    We didn’t play footboll last weekend
    7.Maç henüz başlamadı.
    Match hasn’t started yet.
    8.Bugün kaç bardak çay içtin?
    How many glasses of tea have you drank today
    9.Televizyonun sesini açmamın bir sakıncası var mı?
    Do you mind if turn up the television?
    10.Niçin dışarı çıkmıyoruz?
    Why don’t we go out?
    11.Yemeklerden önce sigara içmem.
    I don’t smoke before meals.
    12.Gelecek ay herkes doğum günümü kutlayacak.
    Everybody is going to celebrate my birthday next month.



    --------------------------------------------------------------------------------
    SINCE OR FOR
    ...den beri anlamına gelen since bir tarih veya bir olayla birlikte kullanılır.
    1829 dan beri. – Bu şehre taşındığımda beri gibi

    For ise içinde bir zaman biriminin bulunduğu cümlelerde bu zaman birimlerine –dır,-dir,-..den beri yada için anlamlarını katar.
    2 saattir , 3 yıldan beri , yarım saat için gibi
    1. since 1985
    2. for two hours
    3. since I got up
    4. since 2000
    5. for three years
    6. for five minutes
    7. for half an hour
    8. since we found a good job
    9. for five minutes.
    10. for six years


    BEEN OR GONE

    Bu tensi kullanırken dönmek üzere bir yere gitmekten bahsedildiğinde kişi henüz dönmemişse go fiilinin 3. hali olan gone , kişi bir yere gitmiş ve dönmüşse, bir yerde bulunmak anlamına da gelen be fiilinin 3. hali olan been kullanılır.
    Ancak yukarıdaki kuralların geçerli olabilmesi için cümlelerin içinde simple past tense ait herhangi bir zaman zarfının kullanılmaması gerekir.
    1. A- Where is John?
    B- He has gone shoping.
    2. I have been to a lot of countries so far. (şimdiye kadar birçok ülke gezdim.)
    3. Have you ever been to Antalya? (hiç Antalya da bulundun mu?)
    Bugüne kadar okuduğun en iyi roman hangisidir ? What is the best novel I have ever read?
    Sefiller is the best novel I have ever read.
    Şimdiye kadar dinlediğin en iyi şarkı hangisidir? What is the best song you have ever listened to?


    30.01.2001TUESDAY
    SIMPLE PAST TENSE OR PRESENT PERFECT

    1) Afred Hitchock directed a lot of succesful film in his life.
    ( Afred Hitchock hayatı boyunca birçok başarılı film yönetti)
    2) Madonna has given a lot of concerts all over the world.
    (Madonna dünyanın her tarafında birçok konser verdi.)
    3) Our team has won a lot of games this year. (Bizim takım bu yıl birçok oyun kazandı.)
    4) How many books have you read so far? (Şimdiye kadar kaç kitap okudun?)
    5) Mary and I have been married for two years. (Mary ve ben iki yıldır evliyiz.)
    6) John hasn’t finished his homework yet,but I finished my homework two hours ago.
    (John henüz evödevini bitirmedi ama ben 2 saat önce bitirdim.)
    7) Jack resigned at two o’clock. (Jack saat 2 de istifa etti.)
    8) Alparslan entered Malazgirt in 1071. (Alparslan 1071 de malazgirt’e girdi. )
    9) How long have you know her? (O’nu ne zamandır tanıyorsun? )
    10) Fortunately,I haven’t smoked any cigarettes today. (Çok şükür,bugün hiç sigara içmedim.)
    11) Steve got married yesterday. (Steve dün evlendi.)
    12) What time did you get up? (Ne zaman kalktın?)
    13) Henry has been very happy since he found a job. (Henry iş bulduğundan beri çok mutlu.)
    14) Why haven’t you cleaned the office yet? (Ofisi henüz temizlemedin mi?)
    15) England won the world cup in 1966.
    31.10.2001 wednesday

    TRANSLATION
    1)Büyükbabam dün bir cüzdan buldu. ( My grandfather found a wallet yesterday.)
    2)Kuzenim sabahları daima haberleri seyreder.(My cousin allways watches the news in the morning.)
    3)Şimdiye kadar hiç belgesel seyrettin mi?( Have you ever watched a documentary so far?)
    4)Jack ve John iki ay sonra Antalya’ya taşınacaklar. Jack and John are going to move to Antalya two months later.
    5)Oğlum oturma odasında İngilizce çalışıyor.( My son is studying English in the living room.)
    6)Televizyonu aç!( Turn on tv!)
    7)Televizyonu açma! (Don’t turn on tv!)
    8)Televizyonu açayım mı?(Shall I turn on the television?)
    9)Televizyonu açmamın bir sakıncası var mı?(Do you mind if I turn on tv?)
    10)Bir film seyretmek istermiydiniz?(Would you like to watch a film?)
    01.11.2001 THURSDAY
    IF CLAUSES

    IF : eğer
    -se, - sa
    Eğer babam Almanya ‘dan gelirse , Ankara ‘ya taşınacağız.

    Conditional Clause(Şartlı cümlecik) Main Clause(Ana cümlecik)

    1.Simple Present Tense 1.Will
    2.Present Progressive Tense 2.Imperative(Emir)
    3.Present Perfect Tense 3.Can,Could,May,Must(Modal Verbs)
    NOTE

    İçinde bulunulan anla ilgili, tamamen geniş zamanı ilgilendiren ya da gelecek zamandan bahsederken gerçek ya da gerçekleşmesi mümkün olan, sahip olunmadığından dolayı şikayet veya dilek içererek söylenmiş ve böylece hayal ürünü olarak ortaya çıkmış cümleler haricinde dileklerde bulunulurken kullanılır.

    1) If my father comes from Germany,we will move to Ankara.(We will move to Ankara if my father comes from Germany)
    2) If you see Mary,say hello to her.(Say hello to Marry if you see her) Mary’yi görürsen slm söyle.
    3) Bu arabayı satarsam bir daire alacağım.If I sell this car,I will buy a flat.( I will buy a flat If I sell this car)
    4) If you have a problem,call me please.( call me please If you have a problem)Bir problemin olursa lütfen beni ara.
    5) If you have finished your coffe,we can go.( we can go If you have finished your coffe)Kahveni bitirdiysen gidebiliriz.
    6) If he is sleeping,turn down the radio.( turn down the radio If he is sleeping)Uyuyorsa radyonun sesini kıs.
    7) Geç gelirsen baban kızar. If you come late ,you father gets angry.( you father gets angry If you come late)
    8) Eğer bana borç verirsen şu arabayı alırım. If you lend me,I will buy that car.( I will buy that car If you lend)
    9) Eğer bizi ziyaret ederseniz dedem çok mutlu olacak.If you visit us,my grandfather will be very happy
    10) Baban erken kalkarsa nereye gideceksiniz? If your father gets up early,where will you go?
    02.11.2001 FRIDAY
    TRANSLATION

    1) Geçen Pazartesiden beri hiç sigara içmedim.(I have never smoked since last monday.)
    2) Şimdiye kadar üç duvar boyadım.(I have painted three walls so far.)
    3) Uçak niçin hala kalkmadı? (Why hasn’t the plane taken off yet.)
    4) Yemeklerden sonra koşma!(Don’t run after meals.)
    5) Perdeyi çeker misin?(Will you draw the curtain.)
    6) Müzik dinleyelim mi?(Shall we listen to music?)
    7) Kamyonları sollama!(Don’t overtake trucks.)
    8) Hafta son sinemaya gidelim mi?(Shall we go to cinema weekend.)
    9) Eğer yağmur yağmazsa bu akşam futbol oynayacağız.(We wiil play football this evening if it doesn’t rain)
    10)Niçin pikniğe gitmiyoruz?(Why don’t we go for a picnic?)

    WILL OR GOING TO
    1) A)Why are you wearing a suit and tie?(Niçin takım elb. ve kravat giyiyorsun?)
    B) I am going to meet my new boss this afternoon.
    2) A) I can’t pick up this box.(Kutuyu kaldıramıyorum)
    B) I will help you with it.
    3) A) Don’t forget to buy some tomatoes today!(Bugün biraz domates almayı unutma!)
    B) OK,I will buy some
    4) A) What are your plans for Sunday?(Pazar günü ne planın var?)
    B) I am going to visit my grandparents.
    5) A) The music is too loud!( Müzik çok gürültülü!)
    B) Okay,I will turn the volume down.(tamam,sesini kısarım)
    6) A) This coffe is too strong.
    B) I will put some more milk in it.
    7) A) Don’t come home late tonight.
    B) I know.We are going to watch a film.
    8) A) Oh! There’s smpke from the opposite building.
    B) Rearly!I will call fire brigade.
    9)) John has got a fishing rod in his hand.He is going to fish.
    10) I promise.I will love you frover.(söz veriyorum.seni hep seveceğim)
    11) Henry and his teacher are going to meet at six o’clock.
    12) A) Why are you checking the brakes?(Niçin frenleri kontrol ediyorsun?)
    B) We are going to go to Antalya tomorrow.
    13) A) Doctor!I have last my appetite.(iştahımı kaybettim)
    B) Ok! I will write a prescription for you.(size bir reçete yazıyorum.)
    14) Will you cover my notebooks please?(Kitaplarımı kalarmısın lütfen?)
    15) The plane is going to land the airport at nineteen thirty.

    SIMPLE PAST OR PRESENT PERFECT

    1) I have met a lot of people since I moved this building.(Bu binaya taşınana kadar birçok insanla buluştum)
    2) My father hasn’t mend my computer yet.
    3) Did you ever eat lahmacun when you were in Urfa(Urfa’dayken hiç lahmacun yedin mi?)
    4) Hanry and Lucy have known each other for only two months.
    5) What time did the match start?
    6) Lucy and Steve weren’t at the company yesterday.
    7) Has your father ever driven a car?
    8) Who invented the radio?
    9) Why didn’t you feed the birds yesterday?
    10)How long have you know that girl?


    07.11.2001 WEDNESDAY
    PAST PROGRESSIVE TENSE

    (simple present tense)


    (simple past) (present progressıve) (futur)
    (present perfect)

    (past progressive)

    Past progressive tense geçmişte bir referans vererek o sırada bir başka fiilin hareket halinde olduğunu belirtmek için kullanılır.Türkçedeki şimdiki zamanın hikayesi kipini ekleri olan –(i)yordu ‘nun görevini yapmakla beraber bazen-yordu kullanılmadanda –can ekinin kullanıldığı cümleciklerde fiile anlam kazandırabilir.Geçmişte bir olayın referans gösterilerek başka bir olaydan bahsedildiği durumlarda eğer bu iki olayda aynı cümle içinde kullanılmışsa

    kısa fiillerde SIMPLE PAST TENSE
    uzun fiillerde PAST PROGRESSIVE TENSE

    ile kurulur.Buna göre “Babam eve geldiğinde tv seyrediyorduk.” Cümlesindeki gelmek fiili kısa fiil olduğu için simple past tens ile ,seyretmek fiili uzun fiil olduğu için ve gelme olayı anında seyretmek fiilinin devam ettiği belirtildiğinden past progressive tense ile kurulur.

    Evi temizlerken ödenmemiş faturalar buldum. Elektrikler kesildiğinde kitap okuyordum.
    Past progressive simple past tense simple past past progressive

    Film bittiğinde herkes ağlıyordu.
    Simple past past progressive

    Ancak bir cümle içersinde kullanılmış iki cümlecik geçmişte meydana gelmiş olmanın yanı sıra aynı anda hareket halinde olma kavramını da içerebilir.Bu gibi durumlarda her iki cümlecikte past progressive tense ile kurulur.

    Kardeşim yemek odasında tv seyrediyorken biz oturma odasında ders çalışıyorduk.

    Past progressive tense ayrıca geçmişte birsüre devam etmiş fiiller için de kullanılabilir.Buna göre

    “Geçen yıl Mr. Brown bize piyano dersi verdi” yerine “Geçen yıl Mr. Brown bize piyano dersi veriyordu” olabilir.
    Bu durum Türkçe de nasıl mümkünse İngilizcede de mümkündür.

    NOTE : Past progressive tense ayrıca Türkçede şimdiki zamanın hikayesi kipinin görevine özdeş olarak ,geniş zamanın hikayesi kipiyle kurulabilmesi gibi ,geçmişte olmuş fakat artık olmayan ya da yapılmayan eylemler ,alışkanlıklar için de kullanılabilir. Buna göre ; “Küçük çocukken hergün sinemaya giderdik.” cümlesi
    “Küçük çocukken hergün sinemaya giderdik.” Olarak Türkçede nasıl kuruluyorsa İngilizcede de kurulabilir.
    Past progressive Tense geçmişte hiçbir referans verilmemiş bir cümlede de sadece bir fiil için kullanılabilir.
    Bu gibi durumlara genellikle hikayelerde veya halk arası konuşmalarında rastlanır.”Yağmur yağıyodu.”
    -ing takısı almayan fiiller bu tensin yapısında –ing kullanıldığı için past progressive tense’te kullanılamazlar.
    Onun yerine bu tensin kavramına en yakın olan simple past tense’le kullanılırlar.

    When -ken,-diği zaman,-ince (past progressive , simple past)
    While -ken (past progressive ,hikayelerde simple past kullanılabilir)
    As -ken (past progressive ,hikayelerde simple past kullanılabilir)


    OLUMLU CÜMLE
    OLUMSUZ CÜMLE
    SORU CÜMLESİ
    I was
    YOU were
    HE
    SHE was
    IT V ing
    WE
    YOU were
    THEY

    I wasn’t
    YOU weren’t
    HE
    SHE wasn’t
    IT V ing
    WE
    YOU weren’t
    THEY

    was I
    were YOU
    HE
    was SHE
    IT V ing
    WE
    were YOU
    THEY

    When my father came(got) home ,we were watching tv. ( We were watching tv when my father came(got) home.)
    White I was cleaning the house, I found unpaid bills.( I found unpaid bills white I was cleaning the house )
    When the lights went off,I was reading a book.( I was reading a book when the lights went off)
    When the film finished, everybody was crying.( Everybody was crying when the film finished)
    When my sister was watching tv in the dining room,we were studying in the living room.
    When our enemies were approaching, we weren’t sleeping(düşmanlarımız yaklaşıyorken biz uyumuyorduk.)
    What were were you doing at this time yesterday?(Dün bu vakit ne yapıyordun?)





    08.11.2001 THURSDAY

    SIMPLE PAST OR PAST PROGRESSIVE
    1)When I got up yesterday, the birds were singing songs.
    2)When the film finished , everybody was crying.
    3)When I turned on the lights ,a thief(hırsız) was holding my tv.
    4)When we were studying English yesterday ; Işıl sent a classic message to me
    5)While you were going ,we were coming. (sen gelirken biz gidiyorduk)

    TRANSLATION
    1) Niçin hala raporları postalamadın?( Why haven’t you posted the reports yet?)
    2) İstanbul da yaşamak bir sanattır.( Living in Istanbul is an art.)
    3) Eğer bu romanı zamanında tercüme edersem,yeni bir Mercedes alacağım.
    If I translate this novel on time ;I will buy a new Mercedes.
    4) Sanırım bir gün herkes mutlu olacak.( I think everybody will be happy one day.)
    5) Hükümet istifa ettiği zaman herkes ağlıyordu.( When the government resigned ;everybody was crying.)
    6) Hangisi daha zor , gülmek mi ağlamak mı?( Which one is more difficult,crying or laughing?)
    7) Bebeğin geceleri niçin ağladığını biliyor musun?Do you know why the baby cries at nights?
    8) Çiftçiler tarlayı gübrelediler mi? Have the farmers fertilised the field?
    9) Paranı aptalca işlere yatırma! Don’t invest in stupid thinks!
    10) Yönetim yarın şirketi yeniden dekore edecek.
    The menagement is going to redecerato the company tomorrow

    09.11.2001 FRIDAY


    PAST PERFECT TENSE


    (simple present tense)


    (simple past) (present progressıve) (futur)
    (past perfect) (present perfect)

    (past progressive)

    Eve geldiğimde herkes çoktan yatmıştı.
    simple past past perfect

    Film başlamadan önce ödevimi bitirmiştim
    simple past past perfect

    Babam eve geldiğinde yemeği pişirmiştik.
    Simple past past perfect

    NOTE
    Past Perfect Tense geçmişte olmuş ve bitmiş bir fiili referans göstererek daha önce meydana gelmiş fiillerden bahsederken kullanılır.Buna göre “işçiler,bakan gelmeden çatıyı onarmışlardı” cümlesinde çatıyı onarmak fiili daha önce gerçekleştiğinden past perfect tensle kurulur.
    Past Perfect Tense kullanmak için bir cümle içerisinde iki cümlecik bulunması şart değildir.Geçmişte bir olayı referans göstermek daha önceki cümlelerde de yapılabilir.Örn;”Kapıyı açtım. Birisi tv’yi çalmıştı.”
    Before = önce
    After = sonra
    Already = önceden , çoktan , zaten
    Yet = henüz
    By the time = önce
    Konser bitmeden önce herkes salonu terketmişti.
    Simple past past perfect

    OLUMLU CÜMLE
    Düzenli fiillerde V ed
    ÖZNE HAD
    Düzensiz fiillerde V 3



    OLUMSUZ CÜMLE
    Düzenli fiillerde V ed
    ÖZNE HADN’T
    Düzensiz fiillerde V 3

    SORU CÜMLESİ

    Düzenli fiillerde V ed
    HAD ÖZNE
    Düzensiz fiillerde V 3

    When I got home ,everybody had already gone to bad.
    Before the film started,I had finished my homework.
    When my father got home ,we had cooked.
    Before the concert finished,everybody had left the hall.
    Before the minister got , the workers had fixed the roof.
    I opened the door,somebody had stolen tv.

    Piyangodan 1 milyon kazanmadan önce beni kimse ziyaret etmemişti.
    Before I won one million in the lottery , nobady had visited me.

    Bu binaya taşınmadan önce, bu şehre gelmemiştim.
    Before I moved this building ,I hadn’t been to this city.

    Sen eve gitmeden önce onlar masayı hazırlamışlarmıydı?
    Had they set the table by thetime you got home?

    Sinemaya girdiğinde film başlamışmıydı?
    Had the film started ,when you entered the cinema?
    Yes,it had / No,it hadn’t

    12.11.2001 MONDAY

    SIMPLE PAST OR PAST PERFECT

    1) Müfettiş gelmeden önce raporu bitirmiştik.We had finished the report by the time the inspector came.
    2) Misafirler gelmeden önce keki yapmıştım.I had make the cake by the time the quests came.
    3)İlkokula başlamadan önce kaç kitap okumuştun?
    How many stories had you read by the time you started primary school?
    4)Maç başlamadan önce antrenör futbolcuları kontrol etmişti.
    The tranier had controled the football pitch before the match.
    5) Biz havaalanına gittiğimizde pilot henüz ulaşmamıştı.The pilots hadn’t arrived yet when we got the airport.
    6)Biz havaalanına gittiğimizde uçak çoktan kalkmıştı.
    The plane had already taken off when we got the airport.
    7) Polis geldiğinde katil şehri çoktan terketmişti.
    The murderer had already left the country when the police arrived.
    8) Öğretmen sınıfa girdiğinde ev ödevimi henüz bitirmemiştim.
    When the teacher entered the class; I hadn’t finished my homework yet.
    9) Sen salona girdiğinde konser başlamamıştı.Hadn’t the concert started when you entered the hall.
    10) Savaş patlak verdiğinde herkes şehri terketmişti.Everybody had left the country when the war broke out.

    TRANSLATION

    1)Okulu bitirdiğinden beri kaç tane roman okudun?(How many novels have you read since you finished the school?)
    2)Film başladığında kafe’de sohbet ediyorduk.(When the film started , we were chating at the café)
    3)Bu yıl hiç bilim kurgu filmi seyrettin mi?(Have you ever watched a science fiction film this year.)
    4)Maç başlamadan önce biletleri almıştık.(We had bought the tickets before.)
    5)Alice bizimle sinemaya gelmedi çünkü daha önce 3 kez filmi seyretmişti.
    (Alice didn’t come to the cinema with use she had watched it three times.)
    6)Seni aradığımda ne yapıyordun?(When I called you,what were you doing?)
    7)Sınıfa girdiğimde sınav çoktan başlamıştı.(When I entered in the class,the exemination had already started.)
    8)Sınav henüz başlamadı.(The examination hasn’t started yet.)
    9)6’dan önce fabrikayı terketmeyin.(Don’t leave the company before six o’clock factory.)
    14.11.2001 WEDNESDAY
    PRESENT PERFECT PROGRESSIVE TENSE
    1) Present perfect progressive tensegeçmişte başlayıp konuşma anına kadar devam eden fiiller için kullanılır.
    ”20 yıldır bu şehirde yaşıyorum,10 yıldır pul biriktiriyorum.”
    2) Konuşma anında tam bir etkiye sebep olan fiiller için kullanılmalıdır.
    “John hızlı hızlı nefes alıp veriyor,koşmuş(koşmuştu herhalde,koşmaktaydı,koşuyordu)”
    present perfect progressive
    “Ev çok temiz annem bütün gün evi temizledi.”
    Present perfect progressive
    -ing takısı almayan fiiller Present perfect progressive yapısında –ing yapısı kullanıldığından bu tens ile birlikte kullanılamazlar.Bunun yerine kavram olarak kendisine en yakın tense olan present perfect tens ile kullanılırlar.

    Bu tens ile birlikte aşağıdaki zaman zarfları kullanılabilir.
    All (day,mmonth,,,,)
    Lately
    Since
    for
    Konuşma anında hareket halinde olan kavram olarak uzun fiiller present perfect tense göre dahaçok present perfect progressive ile birlikte kullanılmakla beraber ,iki tensin aralarındaki ancak ayrıntı sayılabilecek fark miktar vurgusunun yapıldığı cümlelerde present perfect progressive tense tercih edilmesidir.

    All kelimesinden sonra day,morning,,, bir kelime kullanılarak oluşturulmuş bir zaman zarfının bulunduğu cümlelerde ,lately kelimesinin kullanıldığı durumlarda present perfect progressive tense kullanılır.





    OLUMLU CÜMLE
    OLUMSUZ CÜMLE
    SORU CÜMLESİ
    I
    YOU have been
    HE
    SHE has been
    IT V ing
    WE
    YOU have been
    THEY
    I
    YOU haven’t been
    HE
    SHE hasn’t been
    IT V ing
    WE
    YOU haven’t been
    THEY
    I
    Have YOU
    HE
    Has SHE
    IT beeen V ing
    WE
    Have YOU
    THEY


    1)I have been waiting for you for two hours.(2 saattir seni bekliyorum.)
    2)The table is very dirty ,they have been eating.(masa çok kirli ,yemek yemişler)
    3)Onu 10 yıldır tanıyorum.(I have known him for ten years.)
    4)20 yıldır Istanbul’da yaşıyorum.(I have been living in Istanbul for twenty years.)
    5)Babam bu fabrikada 6 aydır çalışıyor.(My father has been working in this factory for six months.)

    How long have you been staying here?(Ne kadar zamandır burda kalıyorsun?)
    I have been staying here for only two days.(Sadece 2 gündür burada kalıyorum.)

    Ne kadar zamandır Ingilizce öğreniyorsun?(How long have you been learning english?)
    I have been learning English for three months.

    PRESENT PERFECT OR PRESENT PERFECT PROGRESSIVE
    1) John has been running for twenty minutes.
    2) John has run for ten kilometres.
    3) We have been married for four years.
    4) John has been studying for three hours

    15.11.2001 THURSDAY

    PAST PERFECT PROGRESSIVE TENSE



    Simple Past

    now

    Past perfect past present perfect
    Progressive progressive progressive
    2 saattir film seyrediyorum(present perfect progressive)
    Elektrikler kesildiğinde tv seyrediyordum.( past progressive)
    Elektrikler kesildiğinde 2 saattir film seyrediyordum.( Past perfect Progressive)

    NOTE
    1) Past perfect Progressive tense geçmişte bir olayı referans gösterip o olaya kadar süre gelmiş fiiller için kullanılırlar.Burda bir peryot olduğunu göstermek için 2 saattir,3 aydır gibi zaman zarfları kullanılır.
    “Elektrikler kesildiğinde 2 saattir film seyrediyordum”


    film seyretmesi
    now
    elektriklerin kesilmesi(siple past)
    past perfect progressive
    2)Geçmişte bir etkiye sebep olan fiiller için kullanılmasıdır.Bu görevi Present perfect progressive tensin etkiye neden olma göreviyle benzer lik taşır ancak aradaki fark etkinin konuşma anında değil geçmişte olması,fiilinde o ana kadar devam etmesidir.

    OLUMLU CÜMLE

    ÖZNE HAD BEEN V + ing

    GÖREV1
    When the lights went off,we had been watching a film for two heurs.
    When we entered the stadiumthe match had been going on for twenty minutes.
    (Stadyuma girdiğimizde maç 20 dakikadır devam ediyordu.)

    GÖREV2
    The table is untidy.They have been eating.(masa dağınık.Yemek yemişler)
    The table was untidy.They had been eating.(Masa dağınıktı. Yemek yemişler)

    OLUMSUZ CÜMLE

    ÖZNE HADN’T been

    SORU CÜMLESİ

    HAD ÖZNE BEEN V + ing



























    16.11.2001 FRIDAY
    THE NATURAL WORD (TABİAT DÜNYASI)
    ANIMALS(HAYVANLAR-1)
    1. Giraffee
    2. Elephant
    3. Donkey
    4. Horse
    5. Deer
    6. Stag
    7. Crocodile
    8. Stork
    9. Eagle
    10. Vulture
    11. Falcon
    12. Sparrow
    13. Swallow
    14. Seagull
    15. Pigeon
    16. Canaria
    17. Lovebird
    18. Parakeet
    19. Budgie
    20. Budgiar
    21. Hen
    22. Chicken
    23. Cock
    24. Duck
    25. Dog
    26. Cat
    27. Bear
    28. Lynx
    29. Pig
    30. Turtledove
    31. Crow
    32. Turkey
    33. Monkey
    34. Mouse
    35. Mole
    36. Squerrel
    37. Rabbit
    38. Hare
    39. Goat = keçi
    40. Ox = öküz
    41. (water) buffalo
    42. quail
    43. fly
    44. butterfly
    45. mosquito
    46.oriental cock roach Zürafa
    Fil
    Eşek
    At
    Geyik
    Geyik
    Timsah
    Leylek
    Kartal
    Akbaba
    Doğan
    Serçe
    Kırlangıç
    Martı
    Güvercin
    kanarya
    muhabbet kuşu
    muhabbet kuşu
    muhabbet kuşu
    muhabbet kuşu
    tavuk
    piliç
    horoz
    ördek
    kopek
    kedi
    ayı
    vaşak
    domuz
    kumru
    karga
    hindi
    maymun
    fare
    köstebek
    sincap
    tavşan
    tavşan
    keçi
    öküz
    manda
    bıldırcın
    sinek
    kelebek
    sivrisinek
    kara fatma 46. black beetle
    47. flea
    48. louse
    49. gazelle
    50. tiger
    51. lion = aslan
    52. jellyfish
    53. Snail
    54. Hedhehog
    55. Partridge
    56. Weasel
    57. Marten
    58. Hyena
    59. Beaver
    60. Otten
    61. Turtle
    62. Woodpecker
    63. Bat
    64. Owl
    65. Rat
    66. Pony
    67. Cub
    68. Kitten
    69. Puppy
    70. Frog
    71. Lizard
    72. Bee
    73. Wasp
    74. Bull
    75. Grasshopper
    76. Goose
    77. Chick
    78. Piglet
    79. Wolf
    80. Fox
    81. Rhinoceros
    82. Parrot
    83. Ladybird beetle
    84. Ladybird
    85. Tick
    86. Whale
    87. Shork
    88. Dolphin
    89. Lobster
    90. Shrimp
    92.cow kara fatma
    pire
    bit
    ceylan
    Kaplan
    Aslant
    Deniz anası
    Salyangoz
    Kirpi
    Keklik
    Gelincik
    Sansar
    sırtlan
    kunduz
    susamuru
    kaplumbağa
    ağaçkakan
    yarasa
    baykuş
    sıçan
    midilli
    kurt,ayı,aslan yavrusu
    kedi yavrusu
    kopek yavrusu
    kurbağa
    kertenkele
    arı
    eşek arısı
    boğa
    çekirge
    kaz
    civciv
    domuz yavrusu
    kurt
    tilki
    gergedan
    papağan
    uğur böceği
    uğur böceği
    kene
    balina
    kopek balığı
    yunus
    istakoz,yengeç
    karides
    inek









    Put the verbs in bracket s into the correct form of the past perfect continuous
    1)Had you been waiting long when the boss announced thet he couldn’t see you ?
    (Patron seni göremediğini söylediğinde çok bekledin mi?)
    2)Tom had been looking for a job for six months when he found one
    (Tom bir iş bulduğunda 6 aydır iş arıyordu)
    3)We had been watching TV for half an hour when the doorbell rang.
    (Kapı zili çaldığında biz yarım saattir TV seyrediyorduk.)
    4)They had been sunbathing for half an hour when started to rain.
    (Yağmur yağmaya başladığında onlar bir saattir güneşleniyorlardı.)
    5)Stan had been working as a postman for foorty years when he retired.
    (Stan emekli olduğunda 40 yıldır postacı alarak çalışmıştı.)
    6)I had been working in France for ten years when I met my husband.
    (Eşimle tanıştığımda 10 yıldır Fransa’da çalışıyordum.)
    7)She was tired.She had been working hard all day yesterday.
    (O yorgundu.Dün bütün gün çok sıkı çalıştı.)
    8)He had been working on the computer for an hour before she came to help him.
    (O ona yardım etmeye gelmeden önce O bilgisayarda 1 saattir çalışıyordu.)

    PRESENT PERFECT PROGRESSIVE OR PAST PERFECT PROGRESSIVE
    1)She was wet.She had been walking in the rain.
    (O ıslaktı.Yağmurda yürümüştü)
    2)I’m thirsty.I have been running for two hours.
    (Ben susadım.2 saat koştum.)
    3)I have been looking.for him all day.I can’t find him.
    (Onu bütün gün aradım.Bulamadım.)
    4)She has been teaching for six years.
    (O 6 yıldır öğretmen)
    5)A)Dave has been learning to drive for six months.
    (Dave 6 aydır araba kullanmayı öğreniyor.)
    B)I know.He hasn’t passed his test yet,though.
    (Biliyorum.O henüz testi geçmedi.)
    6)They were happy.They had been playing together for hours.
    (Onlar çok mutluydular.Onlar saatlerdir beraber oynadılar.)

    19.11.2001 MONDAY
    CHOOSE THE CORRECT ITEM
    1) We ....... on holiday next weekend. a) go b) are going c) goes
    2) James is a good student.He ..... homework every evening. a)do b) is doing c) does
    3) I ... this film.Let’s watch something else a) have seen b) saw c) are seeing
    4) Fred fell of the ladder while he ... the ceiling. a) had painted b) was painting c) painted
    5) Ted ..... his car last month . a) sold b) has sold c) is seeling
    6) The sun ...... every morning . a) is rising b) rises c) was rising
    7) I .... my first casette player when I was eighteen. a) bought b) have bought c)am bought.
    8) Donna .... her hair It is still wet. a) has just washed b) is washing c) washes
    9) Jennifier ...... vegetables. a) likes b) don’’t like c) is liking
    10) Jill and Anne .... tennis now. a) were playing b) play c) are playing
    11) ..... we go out for a meal on saturday night? a) will b) shall c) are
    12) Look out! You .....hit your head on the cupboard(mutfak dolabı) door. a) are going to b) won’t c)shall
    13) We ....for Rome tomorrow morning a) are leaving b) left c) were leaving
    14) The baby ...... all morning . a) is crying b) was crying c) has been crying
    15) I ...... you as soon as I get there. a) will phone b) phone c) am phoning
    22.11.2001 thursday

    FUTURE PROGRESSIVE

    NOTE
    Future Progressive Tense,gelecekte bir zaman veya olayı referans gösterip o sırada hareket halinde olan fiiller için kullanılır. Buna göre; “Yarın bu vakit Antalya’ya uçuyor olacağız.” Cümlesindeki –acak eki gelecek zaman , -yor eki ise hareketlilik ifade ettiğinden bu cümle için ancak future progressive tense kullanılır.



    Now future progressive


    Future Progressive Tense ayrıca will’le kullanılmasına rağmen kendisini tamamlayan –be ve fiilin sonuna gelen –ing takısıyla fiillerin önceden planlanmış olduğunu ve going to yapısıyla olduğu gibi kesinlik ya da krsinliğe yakın anlamlarını da ifade eder.

    NOTE
    Ayrıca soru cümleleri oluştururken bu tense’in kullanılması asıl görevinin haricinde karşı taraftan birşey isteme görevini de gerçekleştirebilir. Buna göre “Yarın bilgisayarını kullanıyor olacak mısın?” cümlesinin Ingilizce karşılığı olan “ will you be using your computer tomorrow?” kullanmayacaksan ben kullanabilir miyim? Yada bana verebilirmisin? Anlamına da gelebilir.

    OLUMLU CÜMLE

    Subject will be V+ing

    We will be flying to Antalya at this time tomorrow.(Yarın bu vakit Antalya’ya uçuyor olacağız.)

    Just think!I’ll be lying on the beach in the sun at this time tomrrow.No work, no stress a lot of cold orange juice end a lot of music.
    (Düşünsene! Yarın bu sıralarda kumsalda güneşte uzanıyor olacağım.İş yok,stress yok bol portakal suyu bol müzik.)

    OLUMSUZ CÜMLE

    Subject won’t be V+ing

    Unfortunately,we won’t be working tomorrow.(Ne yazık ki yarın çalışıyor olmayacağız.)

    SORU CÜMLESİ

    will Subject + be V+ing ?

    Will you be using your computer tomorrow? (Yarın bilgisayarını kullanıyor olacakmısın?)





    FUTURE PERFECT TENSE

    Now future perfect progressive


    Bu tense’te gelecekte bir olay veya zamanı referans gösterip o olay veya zamanda veya o olay ve zamandan önce bitmiş olacak fiiller için kullanılır. Buna göre “2002 ile birlikte üniversiteyi bitirmiş olacağım.” Cümlesi ancak future perfect tense ile birlikte kurulabilir.


    OLUMLU CÜMLE
    Düzenli fiillerde- V ed
    Subject will have Düzensiz fiillerde - V3

    I hop,they will have repair the car before six o’clock.(umarım,6’dan önce arabayı tamir etmiş olacaklar.)
    2002 ile birlikte üniversiteyi bitirmiş olacağım. I will have finished the univercity by 2002.
    Kaynak: ReformTürk http://www.reformturk.com/lise-ingilizce-ders-notlari/23893-ingilizce-ile-ilgili-bazi-konular.html#post45529

    OLUMSUZ CÜMLE
    Düzenli fiillerde  V ed
    Subject won’t have Düzensiz fiillerde  V3

    SORU CÜMLESİ
    Düzenli fiillerde  V ed
    will Subject + have Düzensiz fiillerde  V3


    FUTURE PROGRESSIVE OR FUTUR PERFECT

    1) Don’t call me at six o’clock. I will be having a shower then.
    (Beni 6 ‘da arama. O sırada banyo yapıyor olacağım)
    2) You can call me 7 o’clock. I will have had a shower then.
    (Beni 7 de arayabilirsin. O sırada banyomu yapmış olacağım)
    3) We will be dancing at this time tomorrow. You can join us if you like.
    (Yarın bu zamanlarda dans ediyor olacağız.İstersen sen de bize katılabilirsin.)
    4) Jack and I will have finished my homework before the teacher enters the class.
    (Öğretmen sınıfa girmeden önce Jack ve ben ödevimizi bitirmiş olacağız.)
    5) There will be a very good film tomorrow. Everybody will be watching it at ten o’clock. I think the roads will be very quiet.
    (Yarın çok güzel bir film var.Herkes saat 10 da onu seyredecek. Sanırım yollar çok sakin olacak.)

















    FUTURE PERFECT PROGRESSIVE

    Gelecekte bir olay veya zamanı referans gösterip o ana kadar devam edecek fiiller için kullanılır. Bu cümlelerde en önemli konu bir periyodun cümle içersinde kullanılmasıdır. Buna göre “2002’de Cambrich üniversitesinde okuyor olacağım” ile “2002 ile birlikte 3 yıldır Cambrich üniversitesinde okuyor olacağım” cümleleri arasındaki fark bir peryot ifade eden 3 yıldır kelimesidir. Türkçe ‘de görüldüğü gibi yukardaki iki durum için fiilde herhangi bir değişim yapılmaz.Zaman zarfını kullanmak yeterlidir.
    Ancak Ingilizcede böyle bir peryot sözkonusu olduğu zaman future perfect progressive tense kullanılır ve çatı tamamen değişir.


    Now future

    future perfect progressive


    OLUMLU CÜMLEaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaa aaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaa

    Subject will have been V+ing (period)

    I will have been living in Istanbul for twenty years by 2002.
    (2002 ile birlikte 20 yıldır Istanbul’da yaşıyor olacağım.)

    They will have been cleaning the factory for six hours by 7 o’clock.
    (Saat 7 de onlar 6 saattir fabrikayı temizliyor olacaklar.)

    OLUMSUZ CÜMLEaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaa aaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaa

    Subject won’t have been V+ing

    Unfortunately,we won’t be working tomorrow.(Ne yazık ki yarın çalışıyor olmayacağız.)

    SORU CÜMLESİaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaa aaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaDDD
    will Subject + have been V+ing ?

    How long will you have been working in this company by 2002?
    (2002 ile birlikte ne kadar zamandır bu şirkette çalışıyor olacaksın?)

















    23.11.2001 friday

    FUTURE PERFECT OR FUTURE PROGRESSIVE

    1)Sue will have finished master degree by next year .(Sue gelecek yılla beraber mastırını bitirmiş olacak.)
    2)I will be working in the garden on Sunday as usual.(Pazar günü herzamanki gibi bahçede çalışıyor olacağım.)
    3)I will have read the whole book by the end of the week.(Hafta sonuyla beraber bütün kitabı bitirmiş olacağım.)
    4)If you phone Julie new,she will be studying as she always does in the evenings.
    (Julie’ye şimdi tlf açarsan akşamları herzaman yaptığı gibi ders çalışıyor olacak.)
    5)After going to Switzerland,he will have visited every country in Europe.
    (İsviçreye gittikten sonra Avrupa’daki her ülkeyi ziyaret etmiş olacağım.)
    6)Will you have finished the time table by the end of the day?
    (Gün bitimiyle beraber zaman çizelgesini bitirmiş olacakmısın?)
    7)It will have taken us three weeks to finish this project by the time it’s completed.
    (Bu projeyi bitirmek bizim üç haftamızı almış olacak.)
    8)I will be waiting for you in the café,so there’s no need for you to hurry.
    (Acele etmene hiç gerek yok;ben seni kafe!de bekliyor olacağım.)
    9)This time next month,I will be skiing this Alps.
    (Gelecek ay bu vakitlerde Alplerde kayak yapıyor olacağım.)
    10)I will be watching a video this evening so why don’t you come?
    (Bu akşam film izliyor olacağım,niçin gelmiyorsun?)

    choose the correct item

    1- The train to paris ................. at 6.45 am.
    A) leaves B) is leaving C) leave
    2- He ............ TV. When the phone rang.
    A)watches B) has watched C)was watching
    3- Mary.................. for four years before she became a lawyer.
    A)has studied B) is studying C)had been studying
    4- Anna is from Paris but ........................in London for two years.
    A) lives B) is living C) has lived
    5- I .................. Julie yet.
    A) havent seen B) didn’t see C) don’t see
    6- Tommy is sweaty; he .................football for hours.
    A) played B) has been playing C) had played
    7- While Mum was cooking dinner, Julie .....................the house
    A) was cleaning B) has cleaned C) cleans
    8- He went to bed after the film...................
    A) has ended B) had ended C)ends
    9- She has been eating a lot lately; I think she..............weight
    A) puts on B) put on C) has put on
    10- He usually ...................by train.
    A)has travelled B) travels C) is travelling
    11- He filled in his name, signed the contract and......................it to the secratery.
    A) gave B) has given C) had given
    12- He was soaked to the skin because he ....................... in the rain
    A) walked B) is walking C) had been raining
    13- She took her raincoat as it..................
    A) was raining B) is raining C) has been raining
    14- Her eyes are red because she ...................onions
    A) peeled B) has been peeling
    15- He ....................in this house for five month.
    A) is living B) was living C) has been living
    16- Joseph ...................... in the garden since eight this morning.
    A) has dug B) has been digging C)is digging
    17- She ................. the news when I saw her
    A) didnt hear B) works C) has worked
    18- John ...................as awaiter until he finds a better job
    A) is working B) works C) has worked
    19- .................. this newfilm yet.
    A) do you see B) have you seen C) r u seeing
    20- Tim was ironing while Marie ...................... telvision.
    A) had been watching B) was watching C) watched

    21-Ann .............. an hour ago.
    A)had called B)has called C)called
    22-How long is it since he .....................
    A)had left B)left C)leaves
    23-She ................. two rooms so far.
    A)cleans B)has cleaned C)cleaned
    24-The bamb exploded as they ........... the road.
    A)were crosing B)cross C)has crossed
    25-She has been in NewYork ....................... May.
    A)after B)since C)for
    26-He ........... a bath at the moment.
    A)has B)has had C)is having
    27-He .............. to Rome every month.
    A)is travelling B)travels C)traveling
    28-Paul ............... in Munih for two weeks by next Monday.
    A)will be B)will have been C)is going to be
    29-She .................... her grandperents this month.
    A)wasn’t visiting B)hadn’t visited C)hasn’t visited
    30-It’s two years since Steve last .............. football.
    A)played B)had played C)was playing
    26.11.2001 monday
    31-John ............ letters since here came in this morning.
    A)was typing B)typed C)has been typing
    32-The children ..... cartoons when father came.(baba geldiğinde çocuklar çizgifilm seyrediyorlardı)
    A)have watched B)were watching C)watched
    33-The dinner Sheilla ...... for us last night was delicious.( delicious=lezzetli)
    A)was cooking B)cooked C)has been cooking
    34-They............. in Manchester since 1994.(Onlar 1994 den beri Manchester ‘da yaşıyorlar)
    A)were living B)lived C)has been living
    35-She ... hard all day and now she is exhausted.( exhausted=bitkin)
    A)was working B)worked C) has been working
    36-Paul eats too much.He ... on weight.(put on weight= kilo almak)
    A)was putting B)put C)has put
    37-The helicopter ............. over the forest when we saw it.(forest=orman)
    A)was flying B)flew C)has been flying
    38-Peter is very rich ,he . three limousines.
    A)owns B)is owning C)has owned
    39-Peter .... a shower when the phone rang.(telefon çaldığında Peter banyo yapıyordu)
    A)had B)has had C)was having
    40-Carl ...... his homework now he can play with his friends.
    A)was finishing B)has finished C)finishes
    41-Jim was exhausted because he .... all day
    A)was wolking B)had been walking C)had walked
    42-Karen ........ to Indio two years ago.(Karen Indio’dan 2 yıl önce ayrıldı)
    A)had gone B)went C)was going
    43-By 5 o’clock,he ......... two letters.(Saat 5 te 2 mektup yazmış olacağım.)
    A)will have written B)will have been writing C)will write
    44-Tom ... very hard this month(Tom bu ay çok sıkı çalıştı.)
    A)works B) had worked C) has worked
    45-I ........ typing the letter yet.(Mektubu daktilo etmeyi henüz bitirmedim)
    A)have finished B) haven’t finished C) didn’t finished
    46-Peter was angry because he ... bus.(Peter sinirliydi çünkü otobüsü kaçırmış.)
    A)has missed B)had missed C)misses
    47-He ....... for London tomorrow morning.(O yarın sabah Londra’dan geliyor.)
    A)has been leaving B)has left C)is leaving
    48-This time next month I ......... in Cannes.(Gelecek ay bu zamanlar Cannes’te güneşleniyor olacağım)
    A)will sunbathe B)will be sunbathing C)will have sunbathed
    49-I can’t see you tonight because I ..... with Tina. (Bu akşam senle görüşemiycemiTina’yla yemek yiycem)
    A)have B)was having C)am having
    50-He . to Paris ten days ago.(O Paris’ten 10 gün önce geldi.)
    A)had come B)came C)has come
    51-I .... an hour ago and I’m still waiting for my friend.(1 saat önce geldim ve hala arkadaşımı bekliyorum)
    A)was arriving B)have arrived C)arrived
    52-I .... you for ages!
    A)didn’t see B)haven’t seen C)saw
    53-Next year Jack ...... at Oxford University.(Jack gelecek yıl Oxford Ünv. okuyor olacak.)
    A)will have studied B)will be studying C) will have been studying
    54-His hands were dirty,because he ...... in the garden.(Onun elleri kirli çünkü bahçede çalışmış.)
    A)has been working B)had been working C)will be working
    55-David .. with us next Christmas
    A)is staying B)stays C)was staying
    56-They .......... to the countryside two years ago.
    A)will move B)moved C)are moving
    57-He .... all his money now he can’t pay his rent.
    A)has spent B)will spend C)is spending
    58-By December I ........... as a teacher for ten years.
    A)will have been working B)will be working C)am going to work
    59-How long ago .... taking driving lessons?
    A)have you started B)did you start C)had you started
    60-He ..... for this firm for three years before he was given a promation.
    A)had been working B)has been working C)is working

    (a-c-c-c-a-b-a-b-c-b-a-c-a-b-c-b-c-a-b-b-c-b-b-a-b-c-b-b-c-a-c-b-b-b-a-b-a-a-b-a) [/size][/color]

Benzer Konular

  1. 6.sinif ingilizce konu anlatimi ingilizce test sorulari
    By Beyza in forum İngilizce Dersi
    Cevaplar: 11
    Son Mesaj: 18.Kasım.2011, 19:49
  2. Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 24.Mart.2010, 22:27
  3. Ingilizce sayılarla ilgili çok hoş bir etkinlik
    By Mustafa Uyar in forum 4. Sınıf Etkinlikler
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 24.Ocak.2009, 22:33
  4. windows live messenger için sorunu olan bura baksın(bazı konular ve çözümleri var)
    By Mustafa Uyar in forum Msn , Icq ,Yahoo messenger,Skype
    Cevaplar: 1
    Son Mesaj: 20.Nisan.2007, 14:33
  5. Msn ile ilgili bazı bilgiler!!!
    By Mustafa Uyar in forum Msn , Icq ,Yahoo messenger,Skype
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 15.Mart.2007, 21:30

Bu Konudaki Etiketler


Search Engine Optimization by vBSEO 3.6.0 PL2 ©2011, Crawlability, Inc.