Bitkiler alemi yaklaşık 500 bin civarında türe sahiptir. Bunlar 7 bölümde toplanır.
1. Bakteriler
2. Mavi yeşil su yosunları
3. Algler, Esmer ve kızıl su yosunları, flagellate ve diatomeae'ler
4. Mantarlar
5. Kara yosunları
6. Eğreltiler
7. Tohumlu bitkiler
Bunlardan ilk dört tanesi, kök, gövde, yaprak gibi bölümlere ayrılmaz. Diğer 3 tanesi ise (yani: Kara yosunları, Eğreltiler, Tohumlu bitkiler) Gövdeli Bitkiler diye adlandırılır. Gövdeli Bitkilerin bir bölümü tohumlu bir bölümü tohumsuzdur.

1. Bölüm : Cryptophyta (Tohumsuz bitkiler)
Bu 500 bin türün yaklaşık 1/3'i tohumsuz bitkilerdir

2. Bölüm : Spermatophyta (Tohumlu bitkiler)
Geri kalanı yani yaklaşık 2/3'ü tohumlu (600'ü açık tohumlular; 200 bini çift çenekli ve 50 bini de tek çenekli olmak üzere kapalı tohumlular) bitkilerdir.

Ağaçlar bu bölüme girer...


Spermatophyta (Tohumlu bitkiler)

Bitkiler Alemi'nin en büyük bölümüdür. Spermatophyta'dan başka Phanerogamae, Embryophyta, Siphonogama adları da tohumlu bitkiler için kullanılır.
  • Tohumlu bitkilerde gerçek kök, gövde, yaprak farklılaşması vardır.
  • Genelde karasal ortamlarda yaşarlar.
  • Üremeleri polenlerle olur.
  • Eşeyli ya da eşeysiz olarak ürerler.
  • Tohumlu bitkilerde sporofit evre egemendir ve gametofit evre birkaç hücreye indirgenmiştir.
  • Tohum oluştururlar.
Tohum oluşumu şöyle gerçekleşir: Polen taneleri ovül (Gymnospermlerde) ya da stigma (Angiospermlerde) üzerinde rüzgar, böcek, su vb taşıyıcılarla taşınırlar. Taşındıkları yerde oluşan polen tüpleri arkegonyum (Gymnosperm) ya da stillus (Angiosperm) boyunca yumurtaya doğru ilerlerler. Her polen tüpünün ucunda oluşan iki sperm hücresinden biri yumurtayı döller, diğeri ya bozulur (Gymnospermlerde) ya da embriyo kesesi içindeki iki çekirdekle birleşir (Angiospermlerde) ve döllenme tamamlanır. Döllenmiş yumurta arkegonyum ya da embriyo içinde büyür. Döllenmeden sonra tohum taslağı tohuma dönüşür. Böylece dinlenme halindeyken tohum taslağı (testa) ve endospermden oluşan üreme ve yayılma organı tohum oluşur.


Tohumlu Bitkiler İki büyük bitki grubunu içerir:

1. Gymnospermae (Açıktohumlular)
2. Angiospermae (Kapalıtohumlular)


Ağaçlar bu iki büyük bitki grubu altında sınıflandırılmaktadır.


Bitki İsimlendirme – Bitki Sistematiği

SİSTEMATİK BOTANİK

Birbiri ile yakınlığı, akrabalığı olan bitkileri bir sistem içinde inceleyen ve okutan bir botanik bilim dalıdır. Bu bilim dalına sistematik botanik denildiği gibi, taksonomi ya da kısaca sistematik de denilebilir.

Sistematik kelimesinin kökeni Yunancada Systema: Dizge, bir bütün oluşturacak şekilde karşılıklı olarak birbirlerine bağlı öğelerin tümüdür. O halde sistematik özet olarak “Sınıflandırma İlmi” anlamına gelmektedir.

Taksonomi sözcüğünün kökeni de yine Yunancada Taxis: Tertip ya da düzen, nomos ise kanun, yasa sözcüklerinden oluşmaktadır. Bu açıdan bakıldığında Taksonomi kelimesi de tertipleme, düzenleme yani “sınıflandırma ilmi” anlamına gelmektedir.

Bitki sistematiğinin amacı, bitkileri birbirleriyle olan doğal akrabalık derecelerini gözönünde tutarak ve filogenetik gelişimlerine dayanarak inceleyip, büyük ve küçük topluluklar halinde gruplandırmak, taksonomide belli kurallara göre bir sınıflandırma içerisine sokmaktır.

Sistematik yapılırken, ana takson (soy) olarak TÜR alınır.

Tür: Ana özellikler yönünden birbirlerine olağanüstü benzerlik gösteren ve kendi aralarında döllenerek verimli ya da üreyimli bireyler oluşturan topluluğa tür denir.

Türün üstünde ve altında sırasıyla aşağı da görülen sistematik birimler bulunmaktadır:


  • Divisio (Bölüm) .........phyta
  • Classis (Sınıf) ........opsida
  • Ordo (Takım) .......ales
  • Familia (Familya) .....aceae
  • Genus (Cins)
  • Species (Tür) Başlangıç takson
  • Subspecies (Alttür)
  • Varieta (Varyete)
  • Forma (Form)
Bilimsel anlamda; Bitki türleri ve öteki taksonlar, daima LATİNCE bir isim taşımaktadır.

İkili Adlandırma Sistemi (Biner Nomenclatür)

Bir bitkinin tam olarak tanınabilmesi için 1753 yılında ünlü İsveç’li botanikçi Linne tarafından ileri sürülen " Biner Nomenclatür " ya da ikili adlandırma yöntemi, günümüzde halen kullanılmaktadır.

Bu yönteme göre bir bitkinin adı genel olarak iki sözcükten oluşmaktadır. Birinci sözcük cins , ikinci sözcük ise tür adıdır.

Örneğin :

  • Pinus silvestris L.
  • Acer platanoides L.
  • Picea orientalis (L.) Link.
Tür adı çoğunlukla yere, şahsa, bitkinin çok önemli bir özelliğine veya bitkinin bulunduğu ormana göre verilen bir isimdir. Taksonlar arasındaki akrabalık ve yakınlık ilişkilerini bir düzlem üzerinde iç içe kutular biçiminde ya da bir apartman dairesinin odalarıyla açıklamak mümkündür.
Kaynak: ReformTürk http://www.reformturk.com/lise-biyoloji-dersi/60025-9-sinif-biyoloji-bitkiler.html#post123021


Alttür: türler arasında en az bir özellikçe farkederek geniş coğrafik yörelerde yayılan, ya da yetişme yeri koşulları bakımından bir özellikçe ayrılan taksonlardır. Bu tanımlamaya göre alttür, coğrafik alttür ve ekolojik alttür olarak ikiye ayrılır.

Örnek olarak Türkiye'de doğal yetişen Göknar türlerini alırsak, son taksonomik görüşlere göre, ülkemizde doğal olarak yetişen Göknarlar iki türde ve beş alttürde toplanmaktadır:

  • Abies nordmanniana (Stev.} Spach.
  • A, n. subap. nordmanniana
  • A. n. subsp. bornmülleriana (Mattf.) Coode et Cullen
  • A. n. subsp. egui-trojani (Ascher. et Sint. ) Coode et Cullen
  • Abies cilicica (Ant. et Kotschy.) Carr.
  • A. c. subsp. cilicica A. c. subsp, isaurica
Varyete: türün yayılış alanı içersinde bulunan ve en az bir özellikçe birbirlerinden ayrılan taksonlardır.


Diğer bir siteden:

BİTKİLERİN SINIFLANDIRILMASI

Bitki Nedir?
Bitkiler yeryüzünde yaşamın ve yaşamanın anahtarlarıdır. Bitkiler olmasaydı, pek çok canlı organizma yaşamlarını sürdüremezdi; çünkü üstün yapılı yaratıklar, yaşam biçimleriyle, besinlerini doğrudan ya da dolaylı sağladıkları bitkilere bağımlıdırlar. Oysa pek çok bitki, güneş ışığından yararlanarak, besinlerini kendileri yapmaktadırlar. Bitkiler iki temel öbekte (altşubede) toplanır. Çiçekli bitkiler, yani “kapalıtohumlular”, gerçek çiçekler üretirler. Karayosunları, eğreltiotları, atkuyrukları ve ciğeryosunları gibi “ilkel” bitkiler ve sekoyalar gibi “kozalaklı bitkiler”in bitki öbeği “açıktohumlular” ise (çiçeksiz bitkiler) çiçek üretmezler. Günümüzde karlarla kaplı dağların yamaçlarından tutun da, çorak çöllere kadar her yerde, iki yüz elli milyona yakın çiçekli bitki türü yetişmektedir.

Bitkilerin Sınıflandırılması
Türler arasındaki ayrımlar öylesine belirgindir ki, incelenmeleri için sorunun temeline yönelik sorular ortaya atmak gerekmez. Eski bitkibilimcilerin başlıca amacı, bir katalog hazırlamak, bitki türlerinin dökümünü yapmak, içinde en çok bilginin verildiği kitaplar yazmaktı. Daha sonra, türlerin belli öbekler halinde toplamak gerekti; bunun sonucunda da sistemler oluşturuldu. Çok geçmeden de bitkiler ikiye ayrıldı: Otlar; ağaçlar.
XVIII. yüzyılın sonunda Linnaeus, bitkileri başka temellere dayanarak sınıflandırmayı önerdi. Kendinden önceki bilginlerin önemli çalışmalarından yararlanarak ve kendi gözlemlerine dayanarak, çiçek yapısı düzeninin, türlerin tamamının sıralanmasına olanak verebileceğini düşündü. Eşeysel öğeleri temel alarak, grupları her çiçekte rastlanan erkek organ ve meyve yaprağı sayısına göre ayırdı. Başlıca bölümleri düzenledikten sonra, taç, çanak yapraklar v.b.’ne ilişkin öbür özelliklerden yararlandı. Ama hareket noktası yanlıştı. Ve türlerin gerçek yakınlığını yansıtmayan çok katı bir çerçeve benimsemişti. Buna göre görünüşte birbirine yakın olan bazı türler aralarından biri zamanla birkaç erkek organını yitirdiği için birbirinden ayrılmış oluyordu. Bu sınıflamaya hemen tepki gösterildi ve “doğal” aileler halinde yeni sınıflandırmalar önerildi.
Linnaeus, bitkilerin tümünü sistemleştirmeye çalışırken aynı zamanda betimlenmelerini ve adlandırılmalarını da belli kurallara bağlamaya çalıştı. Kendinden önce bu konuda çalışmış olan bilginlerin aşağı yukarı tümü türleri belirtmek için tanınmalarına yarımcı olan özellikleri belirten tümceleri alt alta yazarak bir liste oluşturuyorlardı. Linnaeus’un bu özelliklerin sayısını ikiye indirmesi yalnızca iki özelliğin aşamalı olarak kullanılmasına dayanan bir adlar dizisinin düzenlenmesine ve buna dayanılarak da cins ve tür kavramlarının hazırlanmasına yol açtı (Linnaeus’un çalışmalarının en önemlilerinden biri, bu “ikili adlandırma”dır).
Bitkilerin sınıflandırılmasına diğer bir pencereden bakacak olursak şunu görürüz ki, bitkiler dünyası, bir çok evrensel dala, şubeye bölünebilir.
En yalın bitkilerde (protofitler), organizma tek hücreden oluşur. Bu açıdan bakılınca, bakteriler ve mavi suyosunları tam bir hücreden yoksun görünmektedir; çünkü hücre çekirdekleri bile farklılaşmıştır.
Bakteriler, hücre çeperinde genellikle selüloz bulunmayan, mitokondriden yoksun, özgün mikroorganizmalardır. Bunlardan bir bölümü, ışılbireşim yapar; bir bölümü, gerekli enerjiyi madensel bileşiklerin oksitlenmesinden elde eder (azot çevrimi gibi daha büyük çevrimlerde rol oynayan “kimyasal beslek” bakteriler); bazısı, organik bileşikleri oksitler (allotrof bakteriler); bazısı da, asalak bir yaşam sürer. Sayıları pek yüksek olmayan (birkaç yüz tür) bu sonuçlar hayvanlarda ve insanlarda görülen bulaşıcı hastalıkların büyük bir bölümüne (veba, kolera, verem, tetanos, cüzam, kuşpalazı, tifo, v.b.) yol açarlar.
Mavi suyosunları klorofilli oldukları için, aşağı yukarı tümü kendibeslektir (mavi renk, bir boya maddesinden ileri gelir). Denizlerde ve bataklıklarda bol olan bu yosunlar, biraz nemli olan her yerde bulunurlar