“Nasıl ki bir insanın eli diğer eline rekabet etmez, dili kulağına itiraz etmez, kalp ruhun ayıbını görmez. Belki birbirinin noksanını ikmal eder, kusurunu örter, ihtiyacına yardım eder, vazifesine muavenet eder. Yoksa o vücud-u insanın hayatı söner, ruhu kaçar, cismi de dağılır.”
(Lem’alar; 21. Lem’a, 2. Düstur.)

Madem vücudumuz mükemmel bir mekanizma ile çalışıyor, biz de o mekanizmanın harika bir parçası olan bilinçaltı denilen muammayı birlikte inceleyelim istedik bu sayımızda.
Hazır mısınız bilinçaltımızı keşfe çıkmaya?

Şimdi; elinize kırılmamış bütün bir ceviz alın. Dış tabakasındaki kalın kabuğu inceleyin ve beynimizin yapısını hayal edin. İtina ile cevizi kırın ve içerisinden çıkan iki parçaya ayrılmış cevizi görün. Tam ortasında incecik bir tahta parçası var. Onu inceleyin.

Evet, meseleyi daha iyi kavrayabilmeniz için ceviz örneğini vermek istedim. Vücudumuzdaki en önemli uzvumuz olan, beynimizi bize tarif eden bu meyveciği incelediniz. Şimdi o meyvede iki parça var, tıpkı bizim beynimizde olduğu gibi. Sağ ve sol lob yani sağ ve sol beyin. Sol beynimiz mantık, analiz, matematik gibi noktalarda bize yardımcı olurken, sağ beynimiz ise bize hayal, görüntü, renk, his gibi noktalarda yardımcı olur. Sağ beynimiz bilinçaltımızdır.

Bilinçaltımızı incelemeye Bediüzzaman’ın Hakikat Çekirdekleri’nde geçen güzel bir ifadesi ile başlayalım:

“Gaye-i hayal olmazsa veyahut nisyan ve tenâsi edilse, ezhan enelere dönüp etrafında gezerler.” Eğer yapmak istediğimiz bir şeyi bilinçaltımızda kabul ettirdi isek, yani temsil sistemlerimizi kullanarak, görerek, hissederek, işiterek yaşadı isek; bilinçaltımız onu kabul edecektir ve biz de yapmak istediğimiz şeyi daha kolay hayata geçirebileceğiz. Zaten biz farkında olmadan öyle yapıyoruz. Bilinçaltımızda kabul ettirip sonra yaşıyoruz. Yaptıklarımızın farkında olalım!

Temsil sistemleri dediğimiz ve sağ lobumuzu ihtiva eden görsel, işitsel, dokunsal diye adlandırdığımız duygularımızı bilinçaltımızla paralel inceleyeceğiz.

“Bir saat tefekkür bir sene ibadetten daha hayırlıdır,” buyuruyor Resul-ü Ekrem Efendimiz. Peki, tefekkür nasıl olur? Sadece o işin mantığını çözmekle mi? Yoksa kâinattaki renkleri görerek, sesleri işiterek ve o serin rüzgârın serinliğini de hissederek mi? Aslında tefekkür ederken tüm kabiliyet ve lâtifelerimizi kullanırız.
Kaynak: ReformTürk http://www.reformturk.com/konusuz-konular/6477-bilincaltimizi-kesfedelim.html#post9631

Tefekkür olayında beynimizin hem sağ lobu, hem sol lobu faaldir. Mantık, analiz, matematik, hayal, görüntü, renk, his, akıl, kalp, duygular, lâtifeler...

Bediüzzaman Hazretleri, her zaman olduğu gibi bu konuda da bize şu sözleriyle rehber oluyor: “Ben yaşamadığım (yani görmediğim, hissetmediğim, işitmediğim…) hiçbir şeyi Risale-i Nur’a yazmadım.”

Başka bir ifadesinde de, “Gel Asr-ı Saadet’e, Ceziretülarap’a gideriz. Hayalen olsun onu vazife başında görüp ziyaret ederiz” diyor. Bu cümlede sağ beyin harika işlettiriliyor, yani hakikat temsil sistemleriyle yaşatılarak anlatılıyor. Biz de Zat-ı Muhammed’i (a.s.m.) anlatan bu hakikatleri okurken sanki, onu görmüş gibi seviyoruz. Çünkü onu tanırken hayalimiz, aklımız, kalbimiz ve tüm lâtifelerimizi tefekkürümüze iştirak ettiriyoruz. Evet, yaşarsak yaşatabiliriz. Sol beyinle anladığımızı, temsil sistemlerini kullanarak, bilinçaltımıza hazmettiriyorsak, netice yüzde yüz değişecektir.

Deneyin, hiçbir şey kaybetmeyecek, bilâkis çok şey kazanacaksınız.

Eğer biz istersek, Peygamber Efendimize ve Asrın Bediine kulak verirsek, kendi terapistimiz olabiliriz ve daha az ilâç tüketip, daha huzurlu olmanın yollarını öğrenebiliriz. Nasıl mı? İşte size kısacık bir teknik. Vakti siz seçin. Seçtiğiniz bu vakit rahatsız edilemeyeceğiniz bir zaman dilimi olsun lütfen. Rahat bir yere uzanın ve loş bir ışıkta hafif bir enstrümantal müzik (tabiat sesi, ney sesi gibi) bulunduğunuz ortamda çalmaya başlasın. Daha sonra derin derin nefes alın ve hayalinizde kendinizi olmak istediğiniz bir mekâna yavaş yavaş götürün. Orada olduğunuzu görün, hissedin ve oradaki sesleri işitin. Yani tamamen oradaymış gibi yaşayın. O duyguları, yaşamak istediklerinizi yaşadıktan sonra derin derin nefes alarak gözlerinizi açın. Eğer kendinize samimî davranırsanız, çok güzel şeyler elde edeceğinizden eminim. Düsturumuz, “Güzel gören güzel düşünür, güzel düşünen hayatından lezzet alır” olsun. Tekniği uygulayan ve sonuçlarını paylaşmak isteyen ya da daha geniş bilgi almak isteyen olursa, e-mail ve telefon numaralarımızdan bize ulaşabilirsiniz.

Hayalsiz kalmayın, enenize teslim olmayın, hoşça kalın.