Anlamın boş bıraktığı yer...

Hiçbir yere çıkmayacağını bildiğimiz sokaklara gireriz bazen. Nedenini bilmeden, olmayacak bir ilişkinin peşinden gideriz yıllarca. Bir hiçliğin dayanılmaz cazibesine kapılmış gibi, bize kapalı duran birinin hayaliyle savrulup dururuz boşlukta.
Serinkanlı olabildiğimiz nadir zamanlarda, duygularımıza bir anlam veremediğimiz olur ama böyle anlar çabuk geçer, her şey yine eski çözümsüzlüğüne kavuşur ve rahatlarız.
Peşine düştüğümüz ilişkinin saçmalığı, tuhaflığı ve boşluğu zihnimizi büyüler sanki...Anlamı n boş bıraktığı yer, aklımızı çeler... Anlamsız olduğunu biliriz, hiçbir değeri de yoktur aslında ama yine de düşüncelerimizden söküp atamayız bir türlü. Tıpkı Jean Baudrillard’ın anlattığı şu hikayedeki gibi: Küçük bir oğlan çocuğu, bir periden, bütün isteklerini yerine getirmesini ister. Peri, tek bir koşulu yerine getirmesi karşılığında bunu yapabileceğini söyler; çocuk, tilkinin kuyruğundaki kızıllığı asla aklına getirmeyecektir. “Bundan kolay ne var!” diye karşılık verir çocuk, büyük bir rahatlık içinde. “Tilkilerden ve onların kuyruğundaki kızıllıktan kime ne?”
Bütün hayatının mutlu geçeceğinden emin olarak perinin yanından ayrılır çocuk.
Peki ya sonra?
Hemen aklından çıkarabileceğini sandığı görüntüden, tilkinin kızıl kuyruğundan bir türlü kurtulamaz. Düşüncelerinde, düşlerinde, her yerde bu kızıl kuyruk karşısına dikilir durur... Ne kadar gayret ederse etsin bir türlü ondan kurtulamaz. Bu saçma, anlamsız ve bir o kadar da inatçı görüntü olmadan tek bir an bile geçmez olur artık. Kurtulmak için gayret gösterdikçe aklına takılıp kalır bu kuyruk... Perinin vaatlerinden mahrum kaldığı gibi yaşama sevincini de yitirir zavallı çocuk... Kimbilir belki de ölürken bile yakasını bu kızıl kuyruktan kurtaramamıştır.
Baudrillard’a göre, kötü niyetli peri, anlamın boş bıraktığı yerin, zihni büyülediğini biliyordu ve bu hikayede de boşluğu yaratan şey, tilkinin kuyruğundaki kızıllığın anlamsızlığı gibi görünüyordu.
Hiçbir yere gitmeyeceğini bildiğimiz ilişkiler de, tilkinin kuyruğundaki kızıllık gibi anlamsızlaştıkça, onlardan kurtulmamız daha da zorlaşır. Aslında böyle hallerde boşluğu yaratan şey, ilişkinin “bu kapı boşluğa açılıyor” tabelasını taşıdığını bütünüyle farkında olmamızdır.
“Bu kapı boşluğa açılıyor”, yani “bu ilişki hiçbir yere gitmez”.
O halde bu kapıyı zorlamamamız için hiçbir neden yok!
Jean Baudrillard’a göre, hiçbir yere açılmayanı açmamamız için hiçbir neden olamaz. Hiçbir anlamı olmayanı asla unutmamamız için de hiçbir neden olamaz. Ama, “keyfi olan şey de, aynı zamanda mutlak zorunlu olma özelliği taşır”, bunu da unutmamak gerekir.
Kaynak: ReformTürk http://www.reformturk.com/konusuz-konular/1708-anlamin-bos-biraktigi-yer.html#post1939
Anlamın boş bıraktığı yer, zihni büyüleyebiliyor bazen...


PAKİZE BARIŞTA