Operasyon - Tuncay ÖZKAN
KİTABIN YAZARI Tuncay ÖZKAN
YAYINEVİ VE ADRESİ Doğan Kitapçılık A. Ş. Güneşli / İSTANBUL
BASIM TARİHİ Şubat 2000
KİTABIN YAYIM MAKSADI Abdullah ÖCALAN’nın yakalanışının ayrıntılarının de arkasının, doğru olarak topluma aktarılmasının değerinin yanı sıra geleceği şekillendirecek analizlerde kılavuzluk etmek.
KİTABIN ÖZETİ :
BİRİNCİ BÖLÜM
9 EKİM 1998’de Türkiye’nin baskısı üzerine, Öcalan, Suriyeli yetkililerin, “Lübnan’a gidemeyeceğini söylemeleri üzerine, Yunanistan’a gitmek için bu ülkedeki temsilcisi Rozalin kod adlı Ayfer Kaya’dan gerekli hazırlıkları yapmasını ister. Yunanistan’daki dostlarından “gelebilirsin” mesajını aldıktan sonra Şam’dan ayrılır. Şam’dan, Stockholm’e giden tarifeli bir uçakla Ayfer Kaya’yla birlikte, iki saatlik bir yolculuktan sonra 12.00 sıralarında Atina’ya iner. Burada Yunanistan istihbaratının Dimitri isimli üst düzey bir sorumlusu tarafından karşılanır. Üst düzey istihbarat görevlisinin, “Abdullah Öcalan” olup olmadığını sorması üzerine kendisini tanıtarak, “Dostlarını beklediğini” söyler. Abdullah Öcalan, iltica etme ve havaalanındaki bir otelde konaklama isteminin kabul edilmemesi üzerine, Rusya’ya gitmeye karar verir. Rus yetkililerden izin çıkmasının ardından, Rusya macerası başlamış olur. 3 saat içinde Yunanlı yetkililer tarafından kendisine tahsis edilen 8 kişilik bir jetle, Ayfer Kaya’yla birlikte Rusya’ya hareket eder. Rusya’da Mahir kod adlı adamı, Jeopolitik Parlamento Komisyon Sorumlusu bir Rus yetkili ve İstanbullu iki tüccar tarafından karşılanır.
10 EKİM 1998 tarihinde, Apo’nun Suriye’den sınır dışı edildiği, Türk istihbaratı tarafndan belirlenir. 11 EKİM 1998’de, o zamanın başbakanı olan Mesut Yılmaz, Öcalan’ın Rusya’da olduğunu açıklar. MİT, Abdullah ÖCALAN’ın izini Rusya’da bulur. Terörist başı başkent Moskova’nın 30 km. batısındaki Odintsovo kasabasında, bir villada koruma altında tutulmaktadır. Rusya’nın Ankara Büyükelçisi Lebedev, Dışişleri Başkanlığı’na çağrılıp, Apo konusundaki bilgiler kendisine aktarılır. Lebedev, “Apo bizde değil” açıklamasında bulunur.
20 EKİM 1998’de Türkiye ile Suriye yeniden masaya oturur. Suriye Siyasi Güvenlik Başkanı Tümgeneral Adnan Badr Al-Hasan başkanlığındaki bir heyet, Adana’da Türk Dışişleri yetkilileriyle yaptığı iki günlük müzakereden sonra, PKK’lıların, ülkelerinde barındırılmayacaklarına dair bir taahütnameyi imzalar. Türkiye, Suriye’nin bu taahüdünü yerine getirip getirmeyeceğini izleme garantisi alır.22 EKİM 1998’de bölcü başı Abdullah Öcalan, Odintsovo kasabasında kaldığı villadan gün ışığına çıkar. 50.000 nüfuslu kasabada Rusya Devlet Misafirhanesi olarak kullanılan bir başka villaya yerleştirilir.
Kaynak: ReformTürk http://www.reformturk.com/kitap-ozetleri/67668-operasyon-tuncay-ozkan.html#post132029
27 EKİM 1998 tarihinde Türkiye’den Rusya’ya “ Terörist başını Türkiye’ye iade edin” notası verilir. Bunun üzerine bölücü başı Öcalan, Rusya’ya iltica etmek için başvuruda bulunur. Rusya Parlamentosu’nun alt meclisi Duma, sığınma isteğini kabul eder. Moskova’da 30 gün kalan Öcalan, burada da umduğunu bulamaz. Öcalan, Rus yetkililerin isteği üzerine, sığınacak yeni bir ülke aramaya başlar. Öcalan Yeniden Yapılanma Partisi Milletvekili Motovani’nin daveti üzerine, İtalya’nın AT’yle olan ilişkilerini göz önüne alarak, Rus havayollarına ait tarifeli bir uçakla İtalya’ya hareket eder. 12 KASIM 1998, saat 22.00 sıralarında Roma Havaalanı’na inen Öcalan yandaşı Ahmet Yaman ve Montovani isimli milletvekili dostu tarafından karşılanır. İltica sürecini başlatan İtalyan yetkililer, “Seni Türkiye’ye teslim etmeyeceğiz. Ama Schengen Anlaşması çerçevesinde, istekte bulunması halinde Almanya’ya iade edebiliriz” sözünü verirler. Almanya Öcalan’ı hiçbir zaman istememiştir. Bu arada Öcalan, sahte pasaport kullanmaktan tutuklanır. İtalya’da yakalandığı haberi, Türkiye’de büyük bir sevinç dalgası yarattı. Fakat, Abdullah Öcalan’ın “NATO müttefiki” İtalya tarafından Türkiye’ye iade edileceği ve Türk yargısı önüne çıkarılacağı ümidi boş çıktı.Türkiye ayağa kalktı. İtalya kınandı ve malları boykot edildi. Adalet Bakanlığı, Apo’nun iadesi için İtalyan makamlarına resmen başvuruda bulundu. İtalya Adalet Bakan Müsteşarı Carleone, “İtalya, ölüm cezasıyla karşı karşıya olan birini veremez” gerekçesiyle bu talebi reddetti. Türkiye, İtalya’ya karşı ekonomik boykota başladı. Ülkenin çeşitli bölgelerinde İtalya aleyhinde büyük gösteriler yapıldı. Öcalan İtalya’da bulunduğu süre içinde “Cehennem Vadisi”ndeki bir villada kaldı. Burada rahatça hareket eden terörist başı, çok sayıda gazeteci, parlamenter ve hatta bir İngiliz lorduyla görüştü. Amerika’nın baskıları sonucu İtalya’da istenmeyen misafir ilan edilen terörist başına Avrupa’nın bütün havaalanları kapandı. Öcalan ilk kez İtalyan hakimler tarafından sorgulandı. Kimlik tespiti yapılan terörist başı, iki saatlik sorgulanmasında gerçekleştirdiği kanlı eylemlerden pişmanlık duyduğunu ileri sürdü. İtalya Adalet Bakanı Diliberto, terörtist başının tutuklanma kararını hafifleterek onayladı. Kararnamede, “kaçmayacağı ve hastalığı göz önüne alınarak, Öcalan’ın evde tutulması” ön görüldü. Öcalan bu süre içerisinde İtalya’nın başına bela oldu. Türkiye’de, İtalya aleyhinde gösteriler giderek yaygınlaştı. İtalyan hükümeti, Apo’nun tekrar geldiği ülkeye, Rusya’ya gitmesini istedi Rusya bunu reddetti. Bu arada, Roma İstinaf Mahkemesi, zorunlu ikamet kararını kaldırdı ve Apo serbest bırakıldı. 16 OCAK 1999’da İtalyan basını Apdullah Öcalan’ın, Roma yakınlarındaki İnfernetto Mahhalesi’ni terk ettiğini duyurdu. 65 günlük Roma macerası böylece bitmiş oldu.
Apo, Gidebileceği ülkeler konusunda Güney Afrika, Yunanistan, Rusya, Hollanda, Finlandiya ve Baltık ülkeleri üzerinde durdu. Avrupa ülkelerinin büyük çoğunluğu “geldiği takdirde, Roma’daki sürecin benzerinin izleneceği”, İngiltere ise yazılı olarak “kesinlikle gelme” mesajı gönderdi. Bu gelişmlere üzerine, Öcalan 16 OCAK günü takrar Rusya’ya gitti. Moskova’nın 4,5 km kuzeyindeki Rovinrand Havaalanı’na inen terör örgütü ele başına Rus güvenlik güçlerince ülkeden ayrılması için 10 günlük süre verildi.
Öcalan 29 OCAK 1999 saat 20:15’te emekli Yunanlı donanma subayı Andonis Naksakis eşliğinde “Lear” jetle Yunanistan’a geldi. Havaalanı VİP servisine, uçakta Rus müsteşarının bulunduğu söylendi. Yunanistan Ulusal İstahbarat Servisi (EİP), daha sonra bu kişinin Öcalan olduğunu teşhis etti. Öcalan, geceyi yazar Voula Damianakou’nun başkent Atina’nın 20 km. doğusundaki evinde geçirdi. Öcalan 30 OCAK 1999’da EİP Başkanı Dimitris Stravkakis’le görüştü. Stravkakis, Öcalan’a ülkeyi terk etmesini söyledi. Öcalan geceyi Naksakis’in evinde geçirdi. Daha sonra Öcalan, “Lear” jetiyle, Holanda’ya gitmesi için kürt derneklerinin burada uçak sağlayacağını söylediği, Belarus’un başkenti Minsk’e hareket etti. Belarus ve Hollanda, Öcalan’ın uçağına iniş ve uçuş izni vermedi.
Terör örgütü başı, Rusya’da istenmeyince, takrar Yunanlı dostları ve Ayfer Kaya isimli teröristle irtibat kurarak Yunanistan’a döndü. Burada yine aynı Yunanlı yetkililer tarafından karşılanan terörist elebaşı, havaalanından içeriye alınmadı. Terörist elebaşı, kendisine aceleyle yer arayan Yunanlı yetkililer tarfından bazı yandaşlarıyla birlikte Korfu Adası’na, Yunan istihbaratının kullandığı askeri bir tesise götürüldü. Daha sonra buradan Yunanlı pilotların kullandığı bir uçakla Hollanda’ ya geçmek üzere, Beyaz Rusya’nın Minsk kentine götürüldü. Minsk Havaalanı’nda bir süre kendisini Hollanda’ya götürecek olan uçağı bekleyen Öcalan, “ Avrupa’daki bütün havaalanları kendisine kapatılınca” tekrar Atina’ya döndü. 2 ŞUBAT 1999’ da Atina’da uçak değiştiren terörist elebaşı, buradan Kenya’ya gönderildi. Kenya’da Yunanlı yetkililer tarafından karşılalan Öcalan, bir süre Yunanistan büyükelçisinin rezidansında barındırıldı. Bu arada Amerika Yunanistan üzerindeki baskını artırmıştı. Türkiye Yunanistan’a karşı hazırlık içindeydi. Öcalan’ın Yunan diplomatik temsilciliğinden uzaklaştırılması gerekiyordu. Yerinin bilindiğinden endişe edilmeye başlandı. Öcalan’ın komşu bir ülkeye yada Kenya’daki bir Yunan Ortodoks kilisesine götürülmesi yönünde görüşmelere başlandı. 14 ŞUBAT 1999’da Kenya güvenlik kuvvetleri, Yunanistan Büyükelçiliği’ni ve büyükelçinin rezidansını kuşattı. 15 ŞUBAT 1999’da Öcalan, CİA ve MİT’in önceden planladığı operasyon üzerine CİA’nın uyguladığı baskı sonucu Kenyalıların devreye girmesiyle iyice köşeye sıkıştı. Kenyalı yetkililerin rahatsızlıklarını bildirmeleri üzerine, Yunanlı yetkililer terörist elebaşına istediği ülkeye gitmek üzere büyükelçilikten ayrılması gerektiğini söylediler. Terörist elebaşı, Nairobi Havaalanı’nda Kenyalılar tarafından, Türk güvenlik güçlerinin beklediği uçağa bindirildi. Öcalan 16 ŞUBAT 1999’da Türk güvenlik yetkililerince yakalanarak saat 03:00’de Türkiye’ye getirildi. Terörist başı, Bandırma üzerinden yargılanacağı İmralı Adası’na götürüldü. İmralı Adası’nda 31 MAYIS 1999 Pazartesi günü saat 10:00’da yargılanmaya başlayan ve dokuz duruşma ve yaklaşık bir aylık süre sonunda terör örgütü elebaşı sanık Öcalan, TCK’nın “Vatana İhanet” hükmünü düzenleyen 125. maddesine göre idam cezasına çarptırıldı.
İKİNCİ BÖLÜM
Dosya içinde mevcut delillere, sanığın değişik safhalarda alınanan ifade ve savunmalarına, yargılama sırasında gözlenen durumuna, mensubu bulunduğu silahlı ve bölücü terör örgütünün uzun süredir ve sürekli olarak gerçekleştirdiği, yurtiçi ve yurtdışına da yaygınlaştırdığı eylemlerinin niteliğine, sanığın halen de örgütle olan bağlantısını kesmemiş bulunmasına göre üzerine atılan suç sabit görüldüğünden, eylemine uyan TCK’nin 125. maddesi uyarınca cezalandırılmasına, tutukluluk halinin devamına, emanete kayıtlı olan ve örgüte ait olduğu anlaşılan eşya ve paranın TCK’nin 36. maddesi gereğince müsaderesine karar verilmesi kamu adına talep olunmuştur.
ÜÇÜNCÜ VE SONUÇ BÖLÜMÜ
Abdullah Öcalan ile ilgili olarak İmralı’da yapılan yargılama sonucunda Ankara DGM’nin verdiği kararın metni;
1. Kurduğu silahlı terör örgütü PKK’yı aldığı kararlar ve verdiği emir ve talimatlarla sevk ve idare ederek, devletin hakimiyeti altında bulunan topraklardan bir kısmını devlet ideresinden ayırmaya matuf eylemleri gerçekleştirdiği sabit görüldüğünden, eylemine uyan TCK’nin 125. Maddesine göre ölüm cezası ile cezalandırılmsına;
2. Sanığın eylemlerinin yoğunluğu ve sürekliliği bebek, çocuk, kadın, ihtiyar ayrımı gözetilmeden binlerce masum insanın öldürülmüş olması, amaç, suç için işlenen vasıta suçlardan yüzlercesinin ölüm cezasını getirmesi, bu eylemlerin ülke için ciddi, yakın ve büyük tehlike teşkil etmesi, ceza adaletinin sağlanması, hak ve nesafet kuralları göz önünde tutularak sanık hakkında takdiren TCK’nin 59. maddesinin uygulanmasına yer olmadığına;
3. TCK’nin 31. maddesine göre, sanığın ömür boyu kamu hizmetlerinden yasaklanmasına;
4. TCK’nin 33. maddesine göre, sanığın ceza süresi içerisinde yasal kısıtlık altında bulundurulmasına;
5. TCK’nin 40. maddesi uyarınca sanığın nezarette kaldığı günler ile tutuklulukta geçirdiği günlerin cezasından indirilmesine ve tutukluluk halinin devamına;
6. Ankara DGM Cumhuriyet Başsavcılığı Adli Emaneti’nin:
a. 1990/30 sırasında kayıtlı bulunan 19 500 ABD dolarının PKK terör örgütüne ait olduğu anlaşıldığından, TCK’nin 36. maddesine göre zor alımına, bir adet Zeniht marka saat, bir adet Safilo gözlük ve kılıfı, bir adet deri kemer, bir adet Ray-Ban marka güneş gözlüğü ve bir adet kravatın sanığa iadesine;
b. 1999/69 sırasında kayıtlı bulunan toplam 52 adet teyp kaseti ile 18 adet video kaseti, 1999/72 sırasında kayıtlı bulunan bir adet video kasetinin suç kanıtı olmaları nedeniyle dava dosyasına saklanmasına;
7. Müdahil davacıların özel hukuka ilişkin hakları bakımından ilgili hukuk mahkemesinde maddi ve manevi tazminat davası açma haklarını saklı tutulmasına, müdahale tarihinde yürürlükte bulunan avukatlık asgari ücret tarifesine göre, takdir edilen 56 milyon 250’şer bin lira maktu avukatlık ücretinin sanıktan alınarak, kendisini avukatla temsil ettiren müdahillere verilmesine;
8. Bugünkü duruşmada bulunmayan müdahiller ile vekillerine ve gelmeyen sanık vekillerine karar tebliğinin 2845 Sayılı Yasası’nın 21. Maddesine göre, TRT aracılığıyla ilanen yapılmasına oybirliği ile karar verilmiştir.
9. Mahkeme Başkanı Okyay’ın kararı açıklamasından sonra, salonda bulunan müdahiller, şehit yakınları ve müdahil avukatları hep bir ağızdan İstiklal Marşı’nı söylediler.
Not : Kitap özetlerindeki fikirler yazarların özel fikirlerini yansıtmaktadır.

alıntıdır