Bilmiyorum sizin başınıza geldi mi? Durakta otobüs bekliyorsunuz, başka bir bayan da bekliyor. Siz ona ya da o size saat veya otobüsle ilgili bir şey soruyor. Ama konuşma bununla sınırlı kalmıyor. Omuzunda, bir ürünün adı yazılı çanta taşıyan bayan, hemen size pazarlamasını yaptığı ürünü anlatmaya, satmaya hatta üyelik teklif etmeye kadar götürüyor işi. Öyle can alıcı noktalardan yakalamaya çalışıyor ki, kendinizi savunmasız bir şekilde, rakip sahadaki oyuncu gibi hissediyorsunuz. Bunlar bildiğiniz gibi genelde kişisel bakım ürünleri üzerinde yoğunlaşan ve elde satış yapan insanlar. Tabii ki, bu tip satış yapmaya çalışanlarla, herhangi bir sohbette, toplantı da komşu gezmesinde de karşılaşabilirsiniz. Ya gerçekten ihtiyaçları olduğu için ya da kocalarından (ailelerinden de olabilir) bağımsız olarak harçlıklarını çıkarmak için bu işi yapıyorlar. Bir bakmışsınız, bir takım bakım ürünü alıvermişsiniz!
Kaynak: ReformTürk http://www.reformturk.com/kadinlar-kulubu/6482-kozmetiklere-aldanmayin.html#post9636

Kişisel bakım ve güzelliğe hastalık düzeyinde takan ve para harcayanlar da var. (Bu insanların ihtiyaç sahiplerine ne kadar yardım etmeye çalıştıklarını hep merak etmişimdir.) Gazetede gördüğüm bir haber beni gerçekten üzmüştü. Hattâ ertesi sabah bir haber kanalında bu gazeteden yola çıkılarak yapılan sabah haberi de beni şaşırtmış; kol kırılır, yen içinde hesabı "Keşke böyle şeyler ortalığa dökülmese" dedirtmişti bana. Haberin üst başlığı "Tesettürde solaryum modası" idi, alt başlığı ise şu şekildeydi: "Üst gelir grubundan pek çok tesettürlü kadın solaryumdan türban şekillendirmeye, cilt bakımından pediküre kadar herşeyi bulabildikleri güzellik salonlarından çıkmıyor."(1) Bu haberin neresinden tutsanız elinizde kalır. Yanlış anlamayın, habere yalan haber demiyorum. Maalesef doğrudur... Yazıldığı gibi sadece üst gelir grubundan bir takım tesettürlü hanımlar bunu yapıyor olabilir. Ya da çevrenizde gördüğünüz ekonomik durumu iyi olan bazı hanımlar güzellik merkezi ya da spor salonlarına gidiyor olabilir. Bir kaç ay içinde verdikleri kiloları belki de fazlasıyla almak kaydıyla!

Medya dünyasının içindeki bir bayan Nur Onur, Moda Bulaşıcıdır isminde bir kitap yazmış. Nelerden bahsedildiği, nelerin tartışıldığı bir yana, ismi çok hoş geldi bana. Çev renizdeki insanlar bir takım bakım malzemelerine, güzellik salonlarına, moda tüketim ürünlerine çokça para harcıyorsa, sizin de etkilenmemeniz mümkün değildir. Böyle şeylere para harcamasanız bile, komplekse kapılmaktan kendinizi korursanız ne âlâ!

Doğan Uluç, Hürriyet Pazar'da çıkan estetik cerrahiyle ilgili yazısında "Lise mezunu gençler ne istiyor?" başlığı altında konuya parmak basmış. Amerika'da pek çok genç kızın lise mezuniyet hediyesi olarak ailelerinden estetik ameliyat talebinde bulunduklarını âdeta hayretle dile getirmiş. İki de örnek vermiş. Paranın içinde yüzen, bu konuya kafayı takan iki ünlü ve zengin kadının estetik cerrahiyle adeta bir ucûbeye döndüklerini ayrıntılarıyla anlattıktan sonra, birisi için şu tâbiri kullanmış: "Yoldan geçerken yüzünü görseniz kamyon çarptığını sanırsınız." (2)

Biz, kırışık önleyici kremler, kişisel bakım ürünleri ile ilgili konumuza geri dönelim. Kozmetik dünyasının imparatoriçesi diye lanse edilen, son zamanlarda kendini daha çok çevreci, kadın hakları savunucusu olmaya adayan Anita Roddick'le ilgili bir haberi, ta 2000 yılından beri köşede tutmuşum. Roddick, bu yıl Mayıs ayı sonlarında Türkiye'ye geldi, ama adıyla bir ortaya atılan kozmetik ürünleri tartışmaları için değil, bu kez aile içi şiddet kampanyası için. 2000 yılında Aktüel'de çıkan haberde, "Kırışıklık Kremi Yaşlandırıyor" başlığıyla konunun merkezine oturtulmuş. (3)

"Yüzümüze deva umuduyla sürdüğümüz kremlerin, losyonların içinde neler olduğunu biliyor muyuz? Bazı kremlerin içinde çeşitli meyve özleri, bitki yağları ve hatta somon balığı menisi bile bulunuyor. Bunların uzun dönemlerde cilt üzerindeki etkisi tam olarak kimse tarafından bilinmiyor."

"Kırışıklık önleyici ürünlerde ufak içerik değişikleri olmasına rağmen, bazı maddeler her krem ve losyonda bulunuyor. Meselâ, koruyucular değişmez bir içerik. Ama bu koruyucular, yüzümüzü korumaya değil, bir bakteri cennetine dönüşebilme potansiyeline sahip. Kozmetik ürünlerdeki bakteri üremesini durdurmaya yönelik kimyasalların, uzun dönemde cilt yaşlanmasına ne yönde etkilediği bilinmiyor."

Dermotolog Dr. Nick Lowe da, benzer endişeleri dile getiriyor: "Kozmetik ürünler hakkındaki genel sorun, etkilerinin çok abartılması ve bu iddiaların ne yazık ki, ciddî ve bilimsel dayanakları olmaması. Bazen hiç test edilmediğinden bile şüphelendiğim ürünler oluyor. Meselâ, avakadonun yendiğinde cilde iyi geldiği saptanmış olabilir; ama bu aynı şeyi yüzünüze sürdüğünüzde olumlu bir sonuç elde edeceğinizi garantilemez."

A. Roddick, uzayıp giden bu tartışmalar içinde ilginç fikirler ortaya atıyor. "Kırışıklıklarınız ve selülitleriniz için endişelenmeyi bırakın; çünkü bu düşünceler sizi yaşlandıracaktır. Ayrıca kozmetikler, kocanızla kavga sebebi olmaktan ve doğaya tamiri zor zararlar vermekten başka işe yaramayacaktır. Domates yiyin daha iyi! Hem cildinize iyi gelir, hem iç dünyanızı düzenler." (4)

Geçenlerde ben de, "Domateste bulunan likopen maddesi, kanserden koruduğu gibi ciltteki kırışıklığı da önlüyor." diye bir habere rastlamıştım lâf aramızda. (5)

A. Roddick, Türkiye'ye geldiğinde kendisiyle yapılan bir röportajda "Bir kadın çok güzel olabilir, ama söyleyecek hiçbirşeyi olmamak kadar sıkıcı bir şey olamaz... Yaşlanmanın en güzel yönlerinden biri gülmeyi öğrenmek, gülmenin güzelleşmesi, hatların ortaya çıkması" diyor, laf güzelliğe geldiğinde. (6)

"Eee, ne yapalım, kendimize bakmayalım mı yani?" diyenler olduğunu duyar gibiyim. Burada yaşlılık, ölümün habercisi gibi belirtiler, ahiret gibi konulardan bahsedecek değilim. İşin görünen yüzünden bahsediyoruz.

Dünyanın bu alandaki en büyük markalarından biri olan Helena Rubinstein'ın sahibesinin hiç kozmetik ürünü kullanmadığını biliyor muydunuz? Ya da tartışmasız dünyanın en güzel yüzlerinden birinin sahibi olduğu kabul edilen ve yıllarca Lancome'un modelliğini yapan İsabella Rossallini'nin, çekimler hariç hiç makyaj yapmayıp, yüzüne birşey sürmediğini? Bir çok ünlü şarkıcı ve aktris kadının çekimler haricinde makyaj ve bakım ürünlerinden uzak durduğunu?

İllâ ki "Benim cildimde problemler var, ben ihtiyaç hissediyorum" diyorsanız; bu konuda sağlam, paragöz olmayan bir cilt doktoruna gidin. Büyük ihtimalle sağlık karnenize bile yazdırabileceğiniz ya da eczaneden düşük bir ücret karşılığı alabileceğiniz ilaçlarla, belki cilt problemlerinize çözüm bulabilirsiniz. Ya da piyasada satılan, evde de olan malzemelerle yapabileceğiniz bir takım formüller sunan kitaplar var. Onlara bakın. (Reklam olmasın diye burada isim vermek istemiyorum.)

Güzellik ve bakım malzemeleriyle ilgili şu nokta da hep dikkatimi çekmiştir: Madem bu ürünler işe yarıyor; bunları en üst düzeyde kullanan bazı zengin ve ünlü bayanlar, niye belli aralıklarla estetik cerrahların önüne gidip operasyon geçiriyor ya da lazerli, botoxlu birşeyler yaptırıyor?

Neden?..
Not 1: Kırışıklığa hakikaten iyi geldiği söylenen çok az da olsa ürün adı var. Ama bunların özel labratuvarlarda, özel insanlara, özel siparişle yapıldığı da söyleniyor. Yani piyasa malı değiller.

Not 2: Ben kendimi tutamayıp, gene de bir kaç fikir ortaya atacağım. Bunlar benim tavsiyelerim. Bu yazıyla çok farklı boyutta fikirler içerir ve kimseyi bağlamaz.

* Sabah namazı vakti havada cilde faydalı, insanı gençleştiren birtakım özellikler olduğunu, yıllar önce bir sohbette hamınlar konuşurken duyduğumu hatırlıyorum. (Demek ki, hanımlar bu konuyla hep ilgileniyormuş ve ilgilenecek!) Sabah namazınızı kılın ve camları açın.

* Risale-i Nur'dan Mektûbat isimli eserdeki Mucizât-ı Ahmediye Risalesinde, 14. işarette Peygamber Efendimizin Ebû Katâde'ye genç kalması için yaptığı dua var. Onu okuyabilirsiniz. Bunu hiç kimseden duymadım. Tecrübe de etmedim. Ama ilgilisi deneyebilir.

* Yaşlı ve saliha kadınların yüzlerine bakınız. Ne kadar güzel ve nurlular! Onları örnek almaya ne dersiniz?