Medya yoğun olarak değişik alt kültürleri azaltmak ve kitle toplumunun büyümesine yardım etmekle suçlanmaktadır. Kitle iletişim araçları yüzünde insanlar daha fazla aynı şekilde konuşmakta, daha fazla benzer şekilde düşünmekte, daha fazla benzer şekilde hareket etmekte ve tepki göstermektedir. Bir görüşe göre, binlerce saatlik medya izleme, milyonlarca insan üzerinde benzer davranış biçimlerini kabullenmek durumunu oluşturmaktadır. Bu standartlaştırma eğilimi, medyanın kültürel büyümeyi engellediği suçlamasına kadar gitmektedir. (1)
Kültürel hayatı etkileyen medyanın estetik zevkleri ve kıyafet biçimini etkilememesi düşünülemez. Wolton\'a göre Moda ya da estetik düşünce açısından televizyon hem kimlik belirleme, hem değişim, hem de meşruluk kazandırma faktörüdür. Televizyon yaşam biçimleri, modayla ilgili değişimlerdeki artışın kendisi aracılığıyla kitlelere iletildiği bir toplum için bir anlamda \'estetik düzenleyici\' gibidir.14 Dominique Wolton, “Televizyon ve Yaşam Biçimleri: Bir Kimlik, Değişim ve Mşrulaştırma Faktörü”, Medya Dünyası, Der. Jean Marie Charon, İletişim Yayınları, İstanbul 1992, s. 189. Medya, kadın-erkek, iyi-kötü gibi kavramları yeniden tarif ederek, üretip topluma sunar; \'modern\' insanlar olarak ne giymemiz gerektiğini, nasıl davranmamız lazım geldiğini büyük ölçüde bu yayınlardan öğreniriz. (2)
Türkiye\'de kadın kıyafetleriyle ilgili değişim, son 20 seneye kadar sadece büyük şehirlerin merkezleriyle sınırlıyken, günümüzde dünyadaki son moda kıyafetlerin, en ücra kasaba ve köylere kadar yaygınlaşmasında televizyonun önemli etkisinden söz edilebilir.
Bu aslında, dünyadaki ve Türkiye\'deki toplumsal değişimin televizyonun gelişimiyle paralel olarak hızlanmasını açıklamaktadır. Gazete ve dergiler toplumsal değerleri, davranış biçimlerini, kıyafet tercihlerini sınırlı bir çevreyle etkilerken, televizyonun yaygınlaşması, kanal sayısının artması, uydu ve dijital yayıncılığın gelişmesiyle küresel çapta bütün dünyayı, bütün toplumları, bütün insanları aynı anda benzer şekilde etkilemeye başlamıştır.
Medya, kültürel ve geleneksel değerleri değiştirmede çok önemli bir fonksiyon ifa etmektedir. Yaşamın her alanını etkisi altında tutan medya, dini ve geleneksel değer yargılarını aşındırma hususunda öteki bütün amillerden daha fazla etkide bulunmaktadır. Medya bunu \"normalleştirme, sıradanlaştırma ve olağanlaştırmayla\" insanlardaki hassasiyetleri zayıflatarak ve en önemlisi meşrulaştırarak ve yeni duruma alıştırarak yapar.
Medyanın kadın kıyafetinin modernleştirilmesinde de aynı süreç işlemiştir. Basın ve sinema tarihine bakıldığında hep adım adım, aşama aşama gelinerek tesettür aleyhine, açıklık lehine bir hayat tarzının hakim kılınmış olduğu görülmektedir.
Mesela, bir sinema filminde ilk çıplak kadın görüntüsü ya da öpüşme sahnesi yayınlandığında muhafazakâr çevrelerden büyük tepki görmüş, ama görüntü yayınlandığı anda meşrulaştırma ve normalleştirme süreci de başlamış ve bir mevzi kazanılmıştır. Aynı yöntem kadın plaj kıyafetleri konusunda da gerçekleşmiş, bu alanda da aşama aşama neredeyse kıyafete gerek duyulmayacak bir biçim olağan ve normal hale gelmiştir. Bütün bunların meşrulaştırılmasında medya kilit rol oynamıştır.
Televizyon Yayınlarının Kadın Ekseninde Toplumsal Değerlerin Değişimine Etkisi
Televizyon, gazete ve dergiye göre daha etkili bir kitle iletişim aracıdır. Gazeteden ve dergiden en önemli farkı, her eve, her yaştan ve cinsten aile bireylerine kolayca ulaşabilen ve insanların tavır ve davranışlarını daha çok etkileyebilen bir güce sahip olmasıdır.
Kitle iletişim araçlarının gelişmesi modanın evrensel bir giyim şekline dönüşmesinde önemli bir role sahip olmuştur. Özellikle, televizyon kanallarındaki yabancı dizi ve filmler Amerikan ve Avrupa hayat tarzının ve giyim kuşam anlayışının Batılı olmayan ülkelere taşınmasında etkili olmaktadır.
Çalışan kadınlar daha ziyade parlak baskılı magazin dergileri tüketirken, ev kadının dünyasındaki güzel, şık, bakımlı kadın imajı televizyondaki pembe diziler ve magazin programlarıyla beslenmektedir.
Özel televizyonlardaki yayınların hiçbir kurala bağlı olmadan sürmesi ve bu yayınların, kişi hak ve özgürlüklerine, toplum ahlâkına yönelik saldırıları, özel hayata yönelik müdahalelerinin yanısıra şiddet ve cinsellik öğeleri taşıması da ayrı bir sorun olmuş ve toplum tarafından tepki görmüştür. Bu durumdan basın mensupları bile rahatsız olmuş ve \"bu durumun basın özgürlüğüyle bir ilgisi olmadığını\" özellikle vurgulayarak, \"bunun basın özgürlüğünün istismarı\" olduğunu yazılarında ifade etmişlerdir. Mesela, özel televizyonların ilk döneminde Doğan Heper, Milliyet gazetesindeki köşesinde bu sıkıntısını şu yazısıyla dile getirmiştir:
Kaynak: ReformTürk http://www.reformturk.com/kadinlar-kulubu/6471-medyanin-kadin-kiyafetinin-modernlesmesine-etkisi.html#post9624
\"Çoluk çocuk TV seyrederken bir de bakıyorsunuz ki bir seks sahnesi! Hemen bitse neyse, uzuyor da uzuyor. Sapık ilişkiler, homoseksüeller, lezbiyenler, transseksüeller, biseksüeller, travestiler, jigololar hepsi her an odamızın, ailemizin içinde, ya TV ekranında, ya da sinemada, ya mecmuada. Artık, yaşantımızın parçaları olma yolundalar.