İnsanlar arasındaki ilişkiler sevgi, saygı ve güvene dayanır. Doğruluk ve doğru
söylemek toplumu kaynaştırırken, doğru ve dürüstlüğün tersi olan yalan ve yalancılık
ise insanlar arasındaki saygı ve güveni, dostluk ve arkadaşlığı ortadan kaldırır,
hakların kaybolmasına, adaletin yerini zulmün almasına sebep olur.
Haklının yerini haksız, haksızın yerine haklı geçer. Bîr çok ocaklar yalan
dolayısıyla söner, servetler mahvolup gider, insanlar arasındaki karşılıklı güven,
sevgi ve saygı duyguları yerlerini kuşku, kin ve düşmanlığa bırakır. Bu yüzden
kanlar dökülür, cinayetler işlenir.
Bunun içindir ki atalarımız yalancının bir gün, hem de çok geçmeden foyasının,
yalanının ortaya çıkacağını anlatmak için: Yalancının mumu yatsıya kadar yanar,
demişler, yalancıya kimsenin güvenmeyeceğini anlatmak için de: Yalancının evi yanmış
hiç kimse inanmamış, diyerek, yalan ve yalancılığın iyi bir şey olmadığını özlü bir
şekilde anlatmışlardır.
Yalan veYalancılık Ne Demektir?
Kur’anî bir kelime olarak kizb, yalan ve yalancılık demektir. Dilimizde kizb
kelimesi “tekzip etmek”, tabirinde geçer; “tekzip etmek”,
yalanlamak demektir. Yalan ve yalancılık, karşısındakini aldatmak maksadıyla
söylenen ve gerçeğe uymayan söz ve bu sözü söylemektir. Sıdkın, doğruluğun zıddıdır.

Kizb, değişik türevleriyle Kur’an’da üç yüzden fazla âyette geçmekte,
Allah Teâlâ (c.c.), “Yalan sözden sakınınız!” (Hac, 22/30)
buyurmaktadır.
Dinimiz yalan ve yalancılığı kötü huyların ve günahların en büyüklerinden kabul eder
ve şiddetle reddeder. Münafık ve kafirlerin özelliğinin de yalan ve yalancılık
okluğunu belirtir.
“Allah adına yalan söyleyen ve hak kendisine geldiği zaman onu yalanlayan
kimseden daha zâlim kim vardır? Kâfirler için Cehennem’de yer mi yok?”
(Zümer, 39/32)
Yalan, bir çok büyük günahla irtibatlıdır. Çoğunlukla diğer büyük günahlar müstakil,
tek başına olduğu hâlde yalan ise neredeyse hepsiyle irtibatlıdır. Meselâ, gıybet,
dedikodu yapan yalan söyler, içki içip aklını, şuurunu kaybeden yalan söylemeye çok
müsaittir. Kumar oynayan, kaybettiklerini almak için yalanla içli dışlıdır. Zina
yalanlarla dolu bir büyük günah çeşididir. Bühtan, iftira suçunda yalan olmadan
olmaz. Allah Resûlü (s.a.s.), Müslümanlardan hırsızlık, zina, içki gibi had cezası
gerektiren en ağır suçları işleyenlerin bile Cennet’e girebileceğini belirtir,
fakat yalanı Müslüman’a bir türlü yakıştıramaz. “Çünkü kizb,
(yalancılık) küfrün esasıdır, kizb nifakın (münafıklığın, iki yüzlülüğün) birinci
alâmetidir, kizb Kudret-i İlâhiye’ye (Allah’ın gücü ve kuvvetine) bir
iftiradır, kizb hikmet-i Rabbaniye’ye zıttır. Yüksek ahlâkı tahrip eden
kizbdir, İslâm âlemini zehirlendiren ancak kizbdir, insanlık âleminin ahvalini
Kaynak: ReformTürk http://www.reformturk.com/islami-bilgiler/55658-kuran-ve-hadisler-isiginda-yalan-ve-zararlari.html#post113524
fesada veren kizbdir, insanları kemalâttan (manevî-ahlâkî terakkiden) geri bırakan
kizbdir, İslâmiyet’in esası doğruluktur, sıdktır, imanın hassası (özü,
özelliği) sıdktır, bütün kemalâta götüren doğruluktur, yüce ahlâkın hayatı
doğruluktur..” (Nursi, 93)
“Yalan sözden sakınınız” (Hac 22/30). “Ey İman edenler!
Allah’tan korkun ve doğru söz söyleyin” (Ahzâb 33/70).
“İçinde kuşku uyaran şeyleri bırak, terk et (kuşku olmayan bir iklimde yaşa).
Doğruluk insanın içinde itmi’nan (tam inanma, kalbin tatmin olması) ve
oturaklaşma hâsıl eder. Yalana gelince burkuntudur, bulantıdır.” (Tirmizî,
“Kıyame”, 60)
“Dâima doğruluğu araştırın; doğrulukta helâkinizi görseniz bile. Ancak
muhakkak ki doğrulukta sizin kurtuluşunuz vardır.” (Kenzü’l-Ummal,
3/344)
“Doğruluktan ayrılmayınız. Doğruluk sizi birr’e, o da sizi
Cennet’e götürür. Kişi doğru olur ve daima doğruyu araştırırsa Allah katında
sıddîklardan yazılır. Yalandan sakının. Yalan insanı günaha, o da Cehennem’e
götürür. Kişi durmadan yalan söyler ve yalan araştırırsa Allah katında yalancılardan
yazılır.” (Buhari, “Edeb”, 69)
Allah Resûlü (s.a.s.), etraftaki hükümdarlara İslâm’a davet mektupları
gönderiyordu. Bu mektuplardan birini de Roma imparatoru Hirakl’e (Hireklius)
göndermişti. Hirakl, mektubu baştan sona okudu. O sırada Şam bölgesinde bulunan Ebû
Süfyan’ı çağırttı ve aralarında şu şekilde bir konuşma oldu.
-O’na en çok uyanlar kimlerdir, zenginler mi, fakirler mi?
-Fakirler.
-Hiç O’na inananlardan dönenler oldu mu?
-Şimdiye kadar hayır.
-Artıyorlar mı, eksiliyorlar mı?
-Her geçen gün biraz daha artıp çoğalıyorlar.
-Hayatında hiç yalan söylediğini duydunuz mu?
-Hayır, O’nu hiçbirimiz yalan söylerken duymadık.
Ve işte mektubun tesirinden sonra henüz Müslümanların en amansız düşmanı olan Ebû
Süfyan’dan aldığı bu cevaplarla çarpılan Hirakl, kendini tutamayarak şöyle
dedi:
-Bir insanın bunca zaman, insanlara yalan söylemekten kaçınıp da Allah’a karşı
yalan söylemesi düşünülemez. (Buharî, “Bed’ül-vahy”, 6)
“Bana altı şey hakkında tekeffülde bulunun (söz verin) ben de size
Cennet’i tekeffül edeyim; 1- Konuştuğunuzu zaman doğru konuşun; 2- Söz
verdiğinizde sözünüzü yerine getirin; 3- Emânete hıyanetlik yapmayın; 4- Apış
aranızı koruyun; 5- Gözlerinizi harama kapayın; 6- Ellerinizi haramdan uzak
tutun.” (Müsned, 5/323)
“Kim bana çeneleri ile bacakları arasındaki şeyler hususunda garanti verirse
ben de ona Cennet hususunda garanti veririm.” (Buharî, “Rikak”,
23; Tirmizî, “Zühd”, 61)
Allah Resûlü (sallallahu aleyhi ve sellem), “Size büyük günahların en büyüğünü
haber vereyim mi?” buyurmuş ve bunu üç kere tekrar etmişlerdi.
“Evet.” deyince: “Allah’a şirk koşmak, anne-baba haklarına
riayetsizlik, cana kıymak!” buyurdular. Bu sırada dayanmış durumda idi, yere
oturup:
“Haberiniz olsun! Yalan söz, yalan şahitlik.” dedi ve bunu o kadar
tekrar etti ki, “Keşke kesse artık!” temennisinde bulunduk. (Buharî,
“Şehadet”, 10; Müslim, “İman”, 143)
Yalanla İman Birarada Olur mu?
Ehl-i Sünnet’e göre, kebîre, yani büyük günah işleyen kimse imandan çıkmaz ve
küfre düşmez. Yalan sahibi mü’mindir, kâfir değildir. Çünkü iman tasdikten
ibarettir ve amel imandan bîr cüz değildir. Ancak işlenen günahı helâl saymamak, onu
hafife ve alaya almamak şarttır. Haram olan günah meselâ yalan, helâl sayılırsa
-Allah korusun- küfre düşülür.
“Kişi zina edince iman ondan çıkar ve başının üstünde bir bulut gibi havada
durur. Zinadan çıkınca iman kişiye geri döner.” (Ebu Davud,
“Sünnet”, 16; Tirmizî, “İman”, 11) “Zina eden bir
kimse, zina yaptığı sırada mü’min olarak zina yapmaz, hırsız da çaldığı sırada
mü’min olarak hırsızlık yapmaz; içkici, içki İçtiği sırada mü’min olduğu
hâlde içki içmez; insanların, onun yüzünden gözlerini kendine kaldıracakları kadar
nazarlarında kıymetli olan bir şeyi mü’min olarak yağmalamaz. “ (Buharî,
“Mezalim”, 30; Müslim, “İman”, 100)
Ehl-i Sünnet âlimleri hadiste kastedilen imanın kâmil mânâda iman olduğunu, -inkâr
olmadığı sürece- kâfir olmadığını açıklarlar. Yalan söyleyenin de kâmil mânâda
gerçek iman sahibi olmadığını belirtirler. Ancak ibadetlerden hiçbirini inkâr
etmemesi, hepsinin doğruluğuna inanması gereklidir. (Aydüz, 26)
Müslüman, yalan ile imanın bir arada bulunamayacağını bilip yalandan kaçınarak
doğruluğun temsilcisi olmalıdır. (Bkz. Müsned, 2/353)