Son günlerin en çok sorulan sorusu: "Şehide ağlanır mı, o zaten Allah'tan mükâfatını almış şehadet rütbesine ermiş. Ağlayınca ruhu incinmez mi?"... Cevabı ilahiyatçı Mehmet Paksu veriyor:


Mehmet Paksu'nun köşe yazısı

Bir okuyucum soruyor: "Şehide ağlanır mı, o zaten Allah'tan mükâfatını almış şehadet rütbesine ermiş. Ağlayınca ruhu incinmez mi?" Hayır, hayır neden ruhu incinsin. Ruhu bayram eder. Ona imrenen milyonlar vardır çünkü. Hem şehit kendi adına ölmemiş ki, ağıtlardan incinsin.

O Allah adına, Resulullah adına, dini, vatanı, toprağı ve kutsal değerleri adına hayatını feda etmiş. Bu yola seve seve gitmiş. Şehadeti göze alarak yola çıkmış.
Kaynak: ReformTürk http://www.reformturk.com/islami-bilgiler/43773-sehidin-ardindan-aglanir-mi.html#post91197
Hayatını, canından çok sevdiği kutsalları uğrunda sebil etmiş. Öyle şerefli bir ölümle bu dünyadan ayrılmış ki, kendi sıcak yatağında ölseydi, sadece yakınları üzülür, ağlardı ardından... Ama şimdi öyle mi? Ona komutanları ağlıyor, başkomutanı ağlıyor, bütün mülki erkân ağlıyor, koca bir millet gözyaşı döküyor.
Önceki akşam haberlerde Kocatepe Camii'nde şehitlerimizin cenaze namazı kılınırken, Genelkurmay Başkanı Büyükanıt'ın eşi Filiz Hanım'ın gözyaşlarına hâkim olamadığını gösterdi kameralar... Ağlamayacak mıydı? Nasıl ağlamazdı, nasıl ağlanmazdı ki? Şehit binbaşı Zafer Kılıç'ın 11 yaşındaki kızı Ecem'i, elinde Türk bayrağını sallarken tabutun ardından "Baba!" diye seslenişini duyan ve hazin halini gören hangi göz yaşarmaz ki?
Şehidin ardından ağlamak insanîdir, İslâmîdir ve bir Peygamber sünnetidir. İnanan, şehitliğin anlamını bilen herkes ağlayanlarla birlikte ağlar. Uhud'u bilirsiniz. Şu yetmiş şehidin kanlarını sebil ettiği Uhud Savaşı'nı... Uhud Meydanı'nda bir an için kan gövdeyi götürdü. Allah'ın arslanı, Resulullah'ın sevgili amcası Hz. Hamza yetmiş şehitle birlikte şehitler kervanına katıldı.
Öldürmekle kalmamışlar, bütün azalarını kesmişler, karnını deşmişler, ciğerini deşlemişler, içler acısı biçimde bırakıp kaçmışlardı. Allah Resulü Hz. Hamza'nın şehit edildiğini haber alınca yanına vardı. Cesedini o halde görünce dayanamadı, hıçkırarak ağlamaya başladı. Ve mübarek dilinden şu sözler döküldü: "Ey Resullulah'ın amcası! Ey Allah'ın arslanı! Ey Resulünün arslanı! Ey hayırların sahibi! Ey Hamza! Ey zorlukları aşan Hamza! Ey Resulullah'a yönelmiş engellere mani olan Hamza!" Abdullah bin Mes'ud diyor ki: "Resulullah'ı, Hamza'ya ağladığı gibi şiddetle ağlarken hiç görmemiştik."
Savaş sonrası Allah Resulü Medine'ye döndü. Şehit evlerinden ağlama sesleri yükseliyordu çevreye... Ancak Hz. Hamza'nın evinde ise hiçbir ses yoktu. Efendimiz hüzünlendi, "Hamza bu şehrin garibidir, ardınca ağlayanı bulunmaz" buyurdu. Efendimiz'in bu sözünü duyan Hz. Sa'd, bazı Ensar kadınlarını topladı, Allah Resulü'nün evine gitmelerini ve Hz. Hamza'ya ağlamalarını söyledi. Kadınlar topluca Hz. Peygamber'in evine gittiler ve Hz. Hamza için ağlamaya başladılar. Efendimiz eve dönünce ağlama sesleri duydu. "Bunlar kim?" diye sordu "Hamza için ağlayan Ensar kadınlarıdır" dediler. Kadınların yanına vardı ve "Artık bundan sonra ağlamayın" buyurdu ve onlara dua etti.
Zaten şehitler ölü değil, diriler, canlıdırlar ve Cennet hayatındalar. Uhud şehitlerinin mükâfatını Kur'ân anlatırken diyor ki: "Allah yolunda öldürülenleri sakın ölü sanma! Onlar Rableri katında diridirler ve rızıklanırlar. "Allah'ın kendilerine lütfettiği şehitlik rütbesine kavuşmaları sebebiyle sevinç içindedirler. "Arkalarından henüz kendilerine şehit olarak katılmamış olanlara da, hiçbir korku ve üzüntü olmayacağını müjdelerler."2 1 Dr. Ramazan Balcı. Uhud'da Hamza Olmak. 2 Al-i İmran Suresi, 169-170.