Hac, bütün ibadetleri kendinde toplayan, ayrıca insanın ve insanlığın hem bütün boyutlarıyla dünya hayatının hem de “dehşetli inkılâplar”la birinden diğerine geçilecek…
Hac, bütün ibadetleri kendinde toplayan, ayrıca insanın ve insanlığın hem bütün boyutlarıyla dünya hayatının hem de “dehşetli inkılâplar”la birinden diğerine geçilecek âhiret âlemlerindeki hayatının bir arada sahnelendiği meşherdir, mahşerdir.


Cenab-ı Allah (cc), “Gerçek şu ki Biz, insanı meşakkat ve imtihan yüklü bir hayata gönderdik.” (Beled Sûresi/90: 4) buyurur. Nasıl hayat, meşakkat ve imtihan yüklü ise Peygamber Efendimiz’in (sas) buyurduğu üzere, “Hac, meşakkat”tir. Kur’an-ı Kerim de hac seferinden söz ederken, “dünyanın dört bir köşesinden yola çıkan ve yolculuktan zayıf düşmüş develer”e (Hac Sûresi/22: 27), yani, uzun yolculuklar artık deve ile yapılmıyor olsa da, hac seferinin yoruculuğuna dikkat çeker. Dolayısıyla hac seferine çıkan, önce çok ciddi zihnî ve kalbî hazırlık yapmalı, hac ibadetinin farzları, vacipleri, sünnetleri üzerinde çalışmalı, meşakkatlerle yüklü bir sefere çıktığının şuurunda olmalı ve haccı, onu yapabileceği günden ötesine, ihtiyarlık mevsimine tehir etmemelidir. Zorluklar, nasıl hayat için arınma ve beslenme kurnası ise hac için de aynıdır. Ama ne yazık ki, insanımızın hac yapma şevki elbette takdire şayan olmakla birlikte, modern anlayışların tesirinde rahat bir hayat arayan pek çokları, haccı da rahat bir seyahat olarak gerçekleştirmek istemekte ve yine ne yazık ki, bu isteğin tesiri altında kolay bir hac için mezhepler arası telfike gidilerek, bir mezhepte vacip olan bir hac rüknü, eğer başka mezheplerde vacip değilse kolaylık olsun diye terk edilebilmektedir. Oysa yapılması gereken, haccın nasıl kapsamlı, oldukça önemli ve meşakkatli bir ibadet olduğu konusunda zihinleri ve kalpleri baştan hazırlamak, erken yaşlarda hacca gitmeyi teşvik etmektir.

Diğer ibadetlerimiz gibi, maalesef hac da, elbette ondan şahısları adına büyük feyz alanlar varsa da, fonksiyonunu görmemektedir. Milyonlarca insanın Arafat’ta İslâm âlemi için tek kalb halinde birlikte yapacağı; ama yapılamayan bir duanın inşallah geri çevrilmeyeceği bir yana, hac, mü’minlerin senelik kongresidir de; farklı kavim ve kabileler halinde yaratılmış insanların bütün renk, ırk, dil, ülke, statü, servet, makam farklılıklarından arınmış olarak bir araya geldiği kaynaşma zeminidir; İslâm dünyasının ekonomik fuarıdır. Kur’an-ı Kerim, bir yandan hacda azamî takvaya, Allah’ı anmaya, istiğfara ve duaya vurgu yaparken, bir yandan herkese yardımcı olmaya, kimseye yük olmamaya, bir yandan da hacdaki (içtimaî, ekonomik, siyasî) fayda ve menfaatlere dikkat çekmekte, hattâ bir âyetinde (Hac Sûresi/22: 28) bu fayda ve menfaatleri hususî olarak zikretmektedir. Bu noktada haccı, Cahiliye dönemi insanlarının bile bizden daha iyi anladığı söylenebilir.

Hac konusunda tafsilata giren Kur’an, özellikle Arafat dönüşü yapılan Müzdelife vakfesini, bu vakfede zikir ve istiğfarı, bayram günlerinde (ilk iki-üç gün) Mina’da kalıp, Allah’ı içten ve çok kuvvetle zikretmeyi bilhassa anmaktadır. Ne var ki, bugün hac ibadetinde bu iki husus da artık ihmal edilmekte, rahat hac adına Müzdelife vakfesi bilhassa yaşlılar için geçiştirildiği, vaktine de dikkat edilmediği gibi, Mina’da da genellikle kalınmamaktadır. Hacılar, bu konuda da baştan eğitilip hazırlanmalıdır. Kur’an-ı Kerim, haccın menasiki konusunda titiz davranmayı ve Allah’a itaati de emretmekte, ayrıca tarih boyu bütün ümmetlere bir ibadet olarak emredildiğini buyurduğu kurbanı ve kurbanlık hayvanları özellikle nazara vermekte, hac’da sa’y dahil bütün bunların Allah’ın şiarlarından, İslâm’ın ve İslâm toplumunun alâmetlerinden, Müslümanlar arasındaki kopmaz bağlardan olduğunu belirterek, onları gerektiği gibi yerine getirmenin kalblerin takvasından olduğu vurgusunu yapmaktadır.

Farz hac bu titizlikle yerine getirilirken, nafile hac ve umreler konusunda en azından günümüzde, Hz. Hüseyin’in Kerbelâ yolculuğuna nafile haccını arefe günü yarıda bırakarak çıktığının manâ ve şuuru içinde davranıp, haccı da koruyacak “efrazü’l-farz” dinî hizmetlerin önceliği çerçevesinde hareket etmek herhalde daha uygun olsa gerektir.
Kaynak: ReformTürk http://www.reformturk.com/islami-bilgiler/36966-hac-seferi-baslarken.html#post79824

Ali Ünal / Zaman