3. BÖLÜM
İMAM-I AZAM'IN OĞLU HAMMAD’A NASİHATLARI
İmam-ı Azam Ebu Hanife Rahmetullahi Aleyh, oğlu Hammad’a şöyle dedi:
“Oğlum Allah Teala seni olgunlaştırsın ve desteklesin; sana birtakım öğütler vereceğim Eğer bunları tutar ve yolunca gidersen, ümit ederim, Allah Teala’nın izni ile dünya ve ahiret saadetine ulaşırsın."
Bu öğütlerimin birincisi; Bedeninin her uzvunu Allah korkusu ile kötülüklerden korumak ve Allah Tealaya kulluk maksadı ile O’nun emirlerini yerine getirmek suretiyle takva yolunu tutmaktır.
İkincisi; Bilinmesine ihtiyacın olan şeylere karşı cahil kalma,
Üçüncüsü; Din ve dünya işlerinde kendisine muhtaç olduğun adamlardan başkasıyla düşüp kalkma,
Dördüncüsü; Nefsine adil ol, zaruret olmadıkça ona insaf etme.
Beşincisi; Müslim ve gayr-i müslim kimseye düşmanlık etme.
Altıncısı; Allah Teala’nın verdiği mala ve mevkie kani (kanaat eden) ol.
Yedincisi; İnsanlardan müstağni kalmak için elinde olanı iyi idare et.
Sekizincisi; İnsanların gözünü üzerine çekme.
Dokuzuncusu; Lüzumsuz işlere dalmaktan kendini koru.
Onuncusu; İnsanlarla buluşunca işe selam ile başla, tatlı tatlı konuş. Hayır, ehline sevgi ile şer ehline müdara ile (dost gibi davranarak) muamele et.
On birincisi; Allah Teala' ya zikri, Peygamberimize salâtı artır.
On ikincisi; Seyyidu’l-istiğfar ile meşgul ol. Seyyidu’l-İstiğfar Rasulullah Sallallahu aleyhi ve sellem’in şu duasıdır:
“ALLAHÛMME ENTE RABBÎ LA İLÂHE İLLA ENTE HALAKTENİ VE ENE ABDUKE VE ENE ALA AHDİKE VE VA’DİKE MESTETA’TU EÛZUBİKE MİN ŞERRİ MA SANA’TE EBÛU LEKE BİNİ’METİKE ALEYYE VE EBUÛ BİZENBÎ FAĞFİRLÎ FEİNNEHU LÂ YAĞFİRU’Z-ZUNUBE İLLÂ ENTE”.
Tercümesi: “Allahümme, (Ey Allahım) Rabbim sensin, senden başka ilah yok. Beni yarattın, ben de senin kulunum ve gücüm yettiği kadar sana olan ahdim ve vadimde dururum. Yarattıklarının şerrinden sana sığınırım. Bana verdiğin nimetlerle de, günahlarımla da sana gelirim. Beni bağışla. Günahları senden başka kimse bağışlamaz.”
Bu duayı akşam okuyup da o gece ölecek olursan veya sabahleyin okuyup da gündüz ölecek olursan Cennete girersin.
Ebü’d-Derda Hazretleri’ne, “Evin yandı” denildiği zaman; “Benim evim yanmaz”, dedi. ‘Zira ben Rasulullah Sallallahu aleyhi ve sellemden şu kelimeleri işittim. Bunları sabahleyin okuyan akşama kadar musibetten emin olur. Akşamleyin okuyana da sabah oluncaya kadar musibet gelmez.”
“ALLAHÜMME ENTE RABBİ LA İLAHE İLLA ENTE ALEYKE TEVEKKELTÜ VE ENTE RABBÜ’L- ARŞİ’L-AZÎM. MAŞAALLAHU KANE VE MA LEM YEŞE’ LEM YEKÛN, LÂ HAVLE VE LÂ KUVVETE İLLA BİLLAHİ’L-ALİYYİ’L -AZİM. İ’LEM ENNELLAHE ALA KULLİ ŞEYİN KADİR. VE ENNELLAHE KAD EHATA Bİ KÜLLİ ŞEY’İN İLMEN. ALLAHÜMME İNNÎ EÜZU BİKE MİN ŞERRİ NEFSİ VE MİN ŞERRİ KÜLLİ Zİ ŞERRİN VE MİN ŞERRİ KÜLLİ DÂBBETİN. ENTE AHİZUN BİNASİYETİHA. İNNE RABBİ ALA SIRATIN MÜSTAKİM.”
Tercümesi: “Allahım! Rabbim sensin, senden başka ilah yok. Sana güvenirim. Büyük arşın Rabbi sensin. Allah ne dilerse o olur. Binaenaleyh dilemediği şey olmaz. Kuvvet ve kudret Yüce ve Büyük Allah'ındır. Biliniz ki, Allah her şeye kudretlidir. Allah Teala'nın ilmi her şeyi kaplar. Allahım! Ben nefsimin şerrinden, her şirretin ve her hayvanın şerrinden sana sığınırım. Hepsinin nahiyesinden tutacak sensin. Muhakkak Rabbim doğru yolun sahibidir.”
On üçüncüsü; Her gün Kur’an okumaya devam eder, sevabını Peygambere, anana, babana, hocalarına ve diğer Müslümanlara hediye edersin.
On dördüncüsü; Düşmanlarından ziyade dostlarından sakınırsın, zira insanlarda fesat çoğaldı; düşmanın, dostundan faydalanır.
On beşincisi; Sırrını, paranı, yolunu, gidişini gizlemendir.
On altıncısı; İyi komşuluk etmen ve komşunun eziyetine sabretmendir.
On yedincisi; Ehl-i Sünnet yel-Cemaat mezhebine tutunup, cehalet ve dalalet erbabından kaçınmandır.
On sekizincisi; Bütün işlerinde niyetini halis kılman ve her halde helal yemeye çalışmandır.
On dokuzuncusu; Şu beş hadis-i şerif ile amel etmendir: Bu hadisleri ben, beş yüz bin hadis içinden derledim
1. Ameller, niyetlere göredir. Her kişi, niyet ettiği şeyi elde eder;
عَنْ عُمَرَ رَضِىَ اللهُ عَنْه قال ؛ رسول الله صلى الله عليه و سلم؛ أَ ْلاَعْماَلُ بِالنِّيِّاَتِ ، وَ لِكُلِّ امْرِئٍ ماَ نَوَى فَمَنْ كاَنَتْ هِجْرَتُهُ اِلَى اللهِ وَرَسُولِهِ فَهِجْرَتُهُ اِلَى اللهِ وَ رَسُولِهِ ، وَمَنْ كَانَتْ هِجْرَتُهُ لِدُنْيَا يُصِيبُهَا أو امْرَأةٍ يَنْكِحُهاَ فَهِجْرَتُهُ إلى مَا هَاجَرَ إلَيْهِ.
Ömer b. Hattab Radıyallahu anh Rasulullah Sallallahu aleyhi ve sellem'den şöyle rivayet etti:
“Yapılan işler niyetlere göre değerlendirilir. Kimin niyeti Allah ve resulüne ulaşmaksa kendisine verilecek sevap da Allah ve Resulüne hicret sevabıdır. Kimin de hicreti bir dünyalık veya evleneceği bir kadına kavuşmak içinse onun hicreti de hicret ettiği şeye göre değerlendirilir.”[22]
2. Kişinin Müslümanlığındaki güzellik, kendisine fayda vermeyen şeyleri terk etmesidir.
عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ رَضِيَ اللهُ عَنْهُ قاَلَ؛ قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ؛ إِنَّ مِنْ حُسْنِ إِسْلاَمِ الْمَرْءِ تَرْكُهُ مَا لاَ يَعْنِيهِ
Ebu Hureyre Radıyallahu anh'dan rivayetle Rasulullah Sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur;
"Kişinin kendisine faydasız şeyleri terk etmesi muhakkak ki kişinin müslümanlığının güzelliğindendir." [23]
3. Hiç biriniz kendi nefsi için sevdiği şeyi, din kardeşi için sevmedikçe mümin olamaz.
عَنْ اَنَسٍ رَضِىَ اللهُ عَنْهُ عَنِ النَّبِىِّ صَلىَّ اللهُ عَلَيْهِ وَ سَلَّمَ قاَلَ؛ لاَ يُؤْمِنُ اَحَدُكُمْ حَتَّى يُحِبَّ ِلاَخِيهِ مَا يُحِبُّ لِنَفْسِهِ
Enes Radıyallahu anh'tan rivayet edildiğine göre Nebi Sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Sizden biriniz kendisi için istediği bir şeyi din kardeşi için de istemedikçe gerçek manada iman etmiş olmaz.” [24]
4. Helal de belli, haram da bellidir;
عَنِ النُّعْماَنِ بْنِ بَشيِرٍ رَضِىَ اللهُ عَنْهُ سمعت رسول الله صلى الله عليه و سلم يقول ؛ اَلْحَلاَلُ بَيِّنٌ وَالْحَراَمُ بَيِّنٌ بَيْنَهُماَ مُشَبَّهاَتٌ لاَيَعْلَمُهاَ كَثيِرٌ مِنَ الناَّسِ فَمَنِ اتَّقىَ المُشَبَّهاَتِ اِسْتَبْرَأَ لِديِنِهِ وَ عِرْضِهِ وَ مَنْ وَقَعَ فىِ الْمُشَبَّهاَتِ كَراَعٍ يَرْعىَ حَوْلَ الْحِمىَ يوُشِكُ اَنْ يُواَقِعَهُ اَلاَ وَ اِنَّ لِكُلِّ مَلِكٍ حِمىً اَلاَ اِنَّ حِمىَ اللهِ فِى أَرْضِهِ مَحاَرِمُهُ اَلاَ وَ اِنَّ فىِ الْجَسَدِ مُضْغَةً اِذاَ صَلَحَتْ صَلَحَ الْجَسَدُ كُلُّهُ وَ اِذاَ فَسَدَتْ فَسَدَ الْجَسَدُ كُلُّهُ اَلاَ وَهِىَ الْقَلْبُ .