BİŞR-İ HAFİ (Rahmetullahi Aleyh)
Sekizinci ve dokuzuncu yüzyıllarda Horasan'ın Merv şehrinde ve Bağdât'ta yaşamış olan büyük velîlerden. İsmi, Bişr bin Hâris Abdurrahmân, künyesi Ebû Nasr'dır. Yalınayak gezdiği için "Hafî" lakabıyla bilinir. Bişr-i Hâfî diye meşhûr olmuştur. 767 (H.150) senesinde Horasan'ın Merv şehrinde doğdu. 841 (H.227) senesinde Bağdât'ta vefât etti. Kabri orada olup ziyâret yeridir.
Düşkünlere yardım

Hanbeli mezhebinin kurucusu, reisi,
Ahmed ibni Hanbel’in çoktu ona sevgisi.

Sık sık onun yanına gidip oturuyordu.
Sohbetini dinleyip, büyük haz duyuyordu.

Lakin talebeleri, dediler: (Efendim, siz,
Tefsir, hadis, fıkıhta, eşsiz bir âlimsiniz.

Lakin Bişr-i Hafi’yi, devam üzre ziyaret,
Edersiniz, acaba nedir ki bunda hikmet?)

Buyurdu: (Haklısınız, fıkıh, hadis ve tefsir,
Gibi zahir ilimde dediğiniz gibidir.

Ve lakin kalp ilmini, iyi bilir o benden.
İstifadem oluyor onun sohbetlerinden.)

Öğrenip öğretmekle geçirdi ömrünü hep.
Ve yaydı insanlara, ilim, haya ve edep.

O, ne zaman, nerede konuşsaydı her defa,
İlim, hikmet kokusu yayılırdı etrafa.

O vefat ettiğinde, yakından ve uzaktan,
Öyle çok kalabalık toplandı ki o zaman,

Evden, cenazesini sabah aldı cemaat.
Akşam varabildiler kabristana geç saat.

Kendisini, rüyada görüp sual ettiler.
(Ne muamele etti Allah sana?) dediler.

Buyurdu: (Kıyamete kadar, bana muhabbet,
Besleyen kimseleri, etti af ve mağfiret.)
Kaynak: ReformTürk http://www.reformturk.com/islam-alimleri/63309-bisr-i-hafi-rahmetullahi-aleyh.html#post127211

Bir gün zengin bir kimse, geldi Bişr-i Hafi’ye.
(Ömreye gidiyorum, emriniz var mı?) diye.

Ona sual etti ki: (Yol harçlığın ne kadar?)
O dahi arz etti ki: (İki bin dirhemim var.)

Buyurdu ki: (Ne için gidiyorsun ömreye?)
Dedi: (Allah rızası, yoktur başka bir gaye.)

Buyurdu ki: (Ömreye hiç gitmeden de bu gün,
Allah'ın rızasını kazanmak yine mümkün.

Hatta ondan daha çok sevap olan bir işi,
Sana desem, acaba yapar mısın ey kişi?)

O (Yaparım) deyince, buyurdu: (Öyle ise,
Dağıt bu paraları, fakir bir kaç kimseye.

Mesela ödünç almış, ödemeye gücü yok.
Bir lokmacık yemeye muhtaç olan kimse çok.

Nüfusu kalabalık olup da, geçimi dar,
Ve nice hanelerde yetim ve öksüzler var.

Paranı, bu yerlere verirsen, daha iyi.
Kazınırsın böylece, rıza-i ilahiyi.

Zira bir müslümanın kalbini ferahlatmak,
Fakir ve düşkünlere yardım eli uzatmak,

Nafile yapacağın yüz hacdan kıymetlidir.
Hak rızası böyle de elde edilebilir.)

O dedi ki: (Efendim, çok doğru söylersiniz.
Lakin hacca gideyim müsade ederseniz.)

Buyurdu ki: (Bir servet, helalden değil ise,
Nefs, kendi arzusunu yaptırır o kimseye.)