Aziz Mahmud Hüdayi hazretleri Cihan Padişahlarına Yön Veren Eşsiz Bir Maneviyat Sultanıdır.

Aziz Mahmud Hüdayi, hazretleri Fadlullah bin Mahmud efendinin oğludur. Çocukluğu Sivrihisar'da geçti. İlk tahsiline burada başladı. İlmini geliştirmek için İstanbul'a gitti. Küçük Ayasofya Medresesinde ilim tahsiline devam etti. Aşırı akıllı olup bir kerede okuduğunu aklında tutar, tekrar kitaba bakmaya gerek duymazdı. Hocası olan Nazırzade Ramazan Efendi, kendisine büyük bir özen gösterdi. Aziz Mahmud Hüdayi hazretleri genç yaşta; tefsir, hadis, fıkıh ve zamanın fen ilimlerini bitirerek büyük bir alim oldu. Hocası Nazırzade kendisini yanına yardımcı olarak aldı. Aziz Mahmud Hüdayi, bir taraftan hocası Ramazan Efendiye yardım edip, bir yandan da Halveti yolunun büyük şeyhlerinden Muslihuddin Efendinin sohbetlerine katılıp tasavvuf yolunda ilerlemeye başladı. Bu arada hocası Nazırzade'nin, Edirne'de bulunan Sultan Selim Medresesine tayini çıktı. Aziz Mahmud Hüdayi, yirmi sekiz yaşlarında iken hocası ile Edirne'ye gitti. Ramazan Efendi, kısa bir süre Edirne'de hocalık yaptıktan sonra, Şam ve Mısır'a kadı olarak tayin edildi. Talebesi olan Aziz Mahmud Hüdayi oraya da götürdü. Aziz Mahmud Hüdayi Mısır'da Halveti şeyhlerinden olan Kerimüddin hazretlerinden de ders alarak, tasavvuf yolunda büyüyüp yetişmeye çalıştı.

Aziz Mahmud Hüdayi Hazretlerinin Üftade Hazretlerine Talebe Oluşu

Aziz Mahmud Hüdayi Hazretleri Üftade hazretlerine talebe olmak isteğiyle yanına gelince şu cevabı aldı: "Yazıklar olsun sana ey Kadı Efendi! Yanlış geldiniz. Burası yokluk kapısıdır biz bu kapının kuluyuz. Sen ise varlık sahibisin. Bu durumda ikimizin bir araya gelmesi mümkün mü? Senin ilmin, malın, mülkün, şanın ve mamur bir dünyan var. Bizim gibi kulların ise Allah ü tealadan başka kimsesi yoktur. Atının bile gelmek istemeyip ayakları hiç kayalara saplanmadı mı?" buyurdu. Bu sözler Aziz Mahmud Hüdayi hazretlerini çok üzdü. Gözlerinden iki yaş döküldü; "Efendim! Her şeyimi mübarek kapınızın önünde terk ettim. Tek isteğim talebeniz olmak ve hizmetinizi görmekle şereflenmektir. Her ne buyurursanız yapmaya hazırım." dedi. Bu samimi sözler üzerine Üftade hazretleri tane tane buyurdu ki: "Ey Bursa kadısı! Kadılığı bırakıp, bu sırmalı kaftanınla Bursa sokaklarında ciğer satacaksın. Her gün de dergaha üç ciğer getireceksin!" Her şeyi bırakacağına, her emri yerine getireceğine söz veren Aziz Mahmud Hüdayi derhal kadılk görevini bırakıp ciğer satmaya başladı. Sırtında sırmalı kaftanıyla, ciğerleri, Bursa sokaklarında, "Ciğerci! Ciğerciiii!" diye diye bağırarak sattı.

Üftade Hazretlerinden Hilafet Alması

Aziz Mahmud Hüdayi hazretleri her sabah erkenden kalkıp hocasının abdest suyunu ısıtıp hazırlardı. Bir sabah ise uyuya kalmış ve son vakitte uyanmıştı. Derhal ibriği eline aldı. Ama ısıtmaya vakit yoktu. Çünkü hocasının ayak sesleri geliyordu. İbriği göğsüne basıp kalakaldı. Üftade hazretleri eğilip; "Haydi evlâdım dök suyu." dedi. Hüdâyî hazretleri ise ibriği göğsüne bastırmış bir halde durup buz gibi olan suyu hocasının eline dökmeye kıyamadı. Üftâde hazretleri tekrar; "Haydi evladım! Ne duruyorsun? Geç kalacağız." deyince, çekinerek ve korkarak suyu dökmeye başladı. Fakat hocasının sözü onu dahada şaşırttı. "Evladım Mahmud bu su ne kadarda ısınmış böyle. Bunu normal ateş ile ısıtmayıp, gönül ateşi ile ısıtmış sın evladım. Bu hal artık senin hizmetlerinin artık tamam olduğunu gösteriyor." Böylece Muhammed Üftade hazretleri, Aziz Mahmud Hüdayi hazretlerine icazet, yani diploma verdi ve kendisini çocukluğunu geçirdiği Sivrihisar'a, İslam dinini yaymak, emir ve yasaklarını bildirmek üzere gönderdi. Aziz Mahmud Hüdayi, ailesiyle birlikte Sivrihisar'a gelerek hizmete başladı. Ancak burada sadece altı ay kalabildi. Hocasının ayrılığına dayanamayarak tekrar Bursa'ya hocasının yanına geldi. Bursa'ya geldiği günlerde, doksan yaşından büyük olan hocasının hizmetini görmeye devam etti. Bu hizmetlerinden çok memnun olan hocası Muhammed Üftade; "Oğlum! Padişahlar ardında yürüsün." diye kendisine dua etti. O sene Üftade hazretleri vefat etti.
Kaynak: ReformTürk http://www.reformturk.com/islam-alimleri/63254-aziz-mahmud-hudayi-hazretleri.html#post127146

Aziz Mahmud Hüdayi Hazretlerinin Kimya İlmi

Bir adam Aziz Mahmud Hüdayi Hazretleri'nin kimya ilmine vakıf olduğunu duyup Hazret-i Pir’in huzuruna geldi ve:
"-Efendim! Sizin kimya ilmine vakıf olduğunuzu duydum, ne buyurursunuz?" dedi.
Hüdayî Hazretleri, hiçbir şey söylemeden yakınında olan asma ağacının dalından üç yaprak kopardı ve üzerlerine üfledi. Allah'ın izniyle yapraklar, birer altın yaprağa dönüştü. Olayı şaşkın bir halde seyreden adam da, aynı şeyi yaptı fakat buna muvaffak olamadı. Adamı manidar bir şekilde seyreden Hüdayi Hazretleri şöyle buyurdu:
"-Oğlum! Bilesin ki kimya ilmini öğrenmek, nefsini kimya etmekten ibarettir..."

İstanbul’a Teşrifleri Ve Hüdayi Dergahı

Aziz Mahmud Hüdayi manevi bir işaret alarak Trakya'ya gitti. Bir süre sonra da Şeyhül İslam Hoca Sadettin Efendi vesilesiyle İstanbul'a geldi. Küçük Ayasofya Cami tekkesinde hocalık yapmaya başladı. Bu sırada Fatih Caminde, talebelere, tefsir, hadis ve fıkıh dersleri verdi. Burada kaldığı zaman içinde, ilim ve devlet adamlarına kadar uzanan büyük bir çevre edindi. Bu sırada, Üsküdar'da kendi dergahının bulunduğu yeri satın aldı. Buraya dergahını kurdu. Dergahında yüzlerce talebenin yetişip ilim öğrenmesi için çok uğraştı. Kısa zamanda ünü her tarafta duyuldu. Akın akın talebeler dergahına koştular. Hasta kalplerine şifa olan sohbetlerine kavuştular. Kendisinin feyz ve bereketleri ile marifetullaha kavuştular. Dergah, en fakirinden en zenginine ve en üst kademedeki devlet ricaline kadar her çeşit insanlar ile dolup taşıyordu. Zamanının padişahları da kendisine hürmette kusur etmiyorlardı. III. Murad Han, III. Mehmed Han, I. Ahmed Han, II. Osman Han ve IV. Murad Han'a nasihatlar da bulundu.

Dördüncü Murad Han'a, saltanat kılıcını kuşattı. 1595 yılında İranlılarla yapılan Tebriz seferine Ferhat Paşa ile beraber katıldı. Zaman zaman padişahların davetlisi olarak saraya gidip, onlarla sohbetlerde bulundu. Aziz Mahmud Hüdayi hazretlerinin, çeşitli camilerde sohbet etmesi için sevenleri devamlı isteklerde bulundular. Üsküdar İskelesindeki Mihrimah Sultan Cami ile Sultanahmed Caminde belli günlerde sohbet vererek, insanlara feyz ve marifet sundu. Aziz Mahmud Hüdayi talebesi olmakla şereflenmek için, herkes birbiriyle yarışıyordu. Bunların başında; Sadrazam Halil Paşa, Dilaver Paşa, Şeyhül İslam Hoca Sadeddin Efendi,Şeyhül İslam Hoca zade Esad Efendi, Okçuzade Mehmet Efendi, İbrâhim Efendi, Nevizade Atayi Efendi geliyordu. O zamanda Hüdayi Dergahı, İstanbul'un en mühim bir kültür merkezi haline geldi. Pek çok alim yetişti.

Aziz Mahmud Hüdayi Hazretleri

Kaynak: Aziz Mahmud Hüdayi Hayatı