Yavuz Sultan Selim Han döneminde,İran hükümdarı Şah İsmail, kıymetli mücevherlerle dolu bir sandığı gönderiyor hünkara.
Sandık açılır, içinden çeşit çeşit değerli taşlar kıymetli Atlas,kadife kumaşlar çıkar.
Fakat sandık açılır açılmaz etrafa pek fena bir koku yayılır.Önce hiç kimse bir anlam veremez.Sandıktaki bu fena kokuya.
Kaynak: ReformTürk http://www.reformturk.com/showthread.php?p=24197
Sonra mesele anlaşılır.
Sandığın dibine insan dışkısı doldurulmuş,yani Şah İsmail,aklı sıra Cihan padişahına hakaret ediyor...!
Cihan padişahı emir verir,
''Herkes düşünsün,bu edepsizliğe,Osmanlı'nın şanına yakışacak şekilde bir mukabelede bulunmalıyız.''Ve çözümü yine kendisi bulur.
Aynı şekilde değerli mücevher ve kumaşlarla süslü bir sandık hazırlatılır.Sandığın içine,o zamanın en nefis gül kokulu lokumlarından hazırlanmış bir kutu yerleştirilir.Kutunun altınada bir satırlık yazıdan ibaret pusula (not) iliştirilir.
Hediye sandığı itina ile süslendikten sonra Şah İsmail'e gönderilir.Sandık Şahın huzurunda açılır.sandık açılır açılmaz etrafa mis gibi gül kokusu yayılır.mücevher v.s. gibi hediyeler..takdim ediltikten sonra,Osmanlı elçisi-Şahın tedirgin olmaması için,önce kendisi tatmak kaydyla büyük bir saygı ve nezaketle, Şah İsmail'e lokumları ikram eder.
Bilahere,görevliler huzurda bulunanlara teker teker ikram etmeye başlarlar,lokumlardan.
Şah,bütün bu olup bitenlere bir anlam veremez.Osmanlı elçisi Şahın şakınlığını gidermek için,lokum kutusunun altına iliştirilmiş mütevazi pusukayı uzatır.
Pusukayı okuyan Şahın yüzünde,bu sefer şaşkınlığın yerini büyük bir utanç ifadesi alır:
''İsmail,herkes yediğinden ikram eder'.''