Ortaköy’de incecik bir kar var... Lokantalar, kafeler bomboş. Ortaköy Camii’nin ardında beyaz puslu ve yorgun duruyor köprü...

Ortaköy’ü çok severdim ben.

Kedilerini, kalabalığını, kitapçılarını, tezgâhçılarını, gözlemesini, kumpirini...

Bir gün sevmez oldum...

Onlarca sebebim vardı sevmemek için.

Şimdi oturmuş, kar altında yürümekten ıslanmış pantolonumla, buz gibi olmuş ellerimi pencere kenarındaki kalorifere yapıştırıp ısıtmaya çalışarak sangria içiyor ve tenha sokağı seyrediyorum...

Çok önemsediğim bir sürü şeyi düşünüyorum bir yandan da...

En çok okunan yazar olmak, en çok ve en son sevilmiş sevgili olmak, her şeyi başarabilen süper anne olmak, çok satmak, kendini istinasız herkese sevdirmeye çalışmak, en güzel Sevgililer Günü yazısını yazmak falan filan...


***

Şu anda neden umurumda değil acaba?

Paltoların asılı olduğu askıya takılmış Meksika şapkasını kafama geçirmek geliyor içimden. Yalnız arkadaşlarımı düşünerek teselli yazısı yazmayı planlamıştım oysa. Hepsine şahane birer hediye bulmuştum. Güller alacak, hepsinin iş yerine gönderecektim... Ama birden vazgeçtim şu anda...

Niye önemsesinler ki bugünü?

Biri tutmuş bugün sevgililer günü demiş diye yani..

Her tarafta kırmızı kalpler asılı diye...

Bankalar, hediye alın hediye alın, tüketin hadi buyurusunda bulundular diye...

Bugün sevgilisi olmayanlar ne yapsın şimdi?


***

Bir yanda üzeri peynirli nachos tıkınıp bir yandan yazı yazarken, yanımdaki arkadaşım kafasını uzatıp ekrana baktı. “Aaa bir nevi depresyondayım yazısı yazıyorsun, halkı yanıltıyorsun” dedi... “Ya bi dur, sonu komik bitecek ama daha nasıl biteceğini bilmiyorum” dedim. “Şu komik yastıklardan almaya gidelim” diye düşündüm. Erkekler için dizine yatılacak kadın kucağı, kadınlar için başını yaslayacağı erkek omzu olarak tasarlanmış yastıklar... Süperler...

“Sen Ortaköy’ü niye sevmiyorsun ki?” diye soruyor bu kez de...

“Yaaa, çok kalabalık oluyor burası o bakımdan” diyorum.

Son satırı okuyup “Bence sen bu sevgililer günü yazısını şişiriyorsun, ne dersem onu yazıyorsun, telif isterim” diyor. Burnumdan tıslayarak gülüyorum.

“Ben artık aşk meşk yazıları yazmıyorum prensip olarak” diyorum.

“Doğru karar, keşke Bülent Arınç’ın türban aşkını yazsaydın” diyor.

“Ebedi aşkın zaferi koyardık başlığı” diye gülüyorum...
Kaynak: ReformTürk http://www.reformturk.com/hikayeler-yazilar/41790-ebedi-askin-zaferi.html#post88251


***

Hepsi kısa, saçma, yanıltıcı, yakıcı, ebe sobe oyunu biliyorsunuz.

Şu anda bir aşk yaşıyorsanız, dilerim ömrü uzun olsun..

Yok yaşamıyorsanız dilerim gönlünüzden geçenle buluşun...