Zil çaldı...

Saat yedi...

Uykulu,mahmur gözlerle kalkış saati...



-Hadi bakalım...kalkın.!



Hayat farklı başlıyor orda...Kahvaltı saati...Masaların temizliği,yerlerin,kirli betonların Mozaiklerinin paspas edilmesi...



Çocukça kaytarmaların affedilmez kulak çekmeleri,farklı cezalar....



Bazen haykırarak bağırmalar,hakaretler...emir komuta zincirine bağlı özgürlüksüz yaşama zamanları...Hem de insan ömrünün en güzel çağı olan çocukluk günlerinde.



Öğle zili.

Yeniden yemek faslı,temizlik,etüt dersleri...Teneffüs aralarında bir zil sesiyle yarım kalmış çocuk oyunları....



Başkaları tarafından yardım amaçlı getirilmiş çocuk giysileri içine sinmiş mutlu başka çocukların kokuları...Yakası sarkmış,kolları uzamış eskimsi elbiseler...



Ve sorgulamalar....



Nerede bizim ailemiz.?



Minik avuçların göklere açılmış,en temiz niyetlerle uzanmış ellerin yürekli duaları...



Akşam zili...

Televizyonda dizi kavgaları...Nöbetçi hizmetlilerin insafına bırakılmış yarım yamalak etüt dersleri...Sıla yada Avrupa yakasını seyretmek isteyenlere karşın,Deli yürek ve Kurtlar vadisinin ezici çoğunluğu....Bir isyanın ve tüm yaşamların aykırılığı....

Her genç yürekte bir Miroğlu,Polat Alemdar hayali...Zalimlerin düşmanı garibanların dostu...Düşsel varlıkların biçimlenip hayal diye bir küçük yüreğin derinliklerine yerleşmesi...



Saat dokuzda yat zili...

Uykunun seyahatte olduğu,soğuk ranzalarda uykuya geçmek için çırpınan minnacık bedenlerin beyinlerinde hep ayni soru...



Neden biz?



Niçin buradayız?



İlk isyan tohumlarını üreten geceye,bu kader değil diyerek,direnebilecek olanlar,gölgelere sinip,karanlığa yelken açacaklardır...



Kimisi Miroğlu olacaktır,kimisi Polat....

Başlamadan biten gencecik hayatlar....





Hiç kendilerinin olmamış

Hep başkalarının istediği gibi direktifler doğrultusunda yaşamaya hükümlü çocuklarımız...



Her yemekte;

“Tanrımıza hamd olsun

Devletimiz var olsun”dan öteye dualar öğretilmemiş,tek tip,klişe olmuş bir dayatma hayat....
Kaynak: ReformTürk http://www.reformturk.com/hikayeler-yazilar/37918-aykiri-yasamin-gerekceleri.html#post82354

Çocuk Esirgeme kurumu var...Binlerce çocuğun yaşama hakkını,çocukluğunu otoriter devlet geleneğine göre programlamış...”böyle yaşayacaksın ey çocuk...kimsezi kalmasaydın”demiş kısaca...



Sabah 7 kalkış zili...

Temizlik,paspas,biraz ders,birkaç teneffüs...

Öğle zili...Yemek,ders,etüt...

Akşam zili...Yemek,tv...ve yatış zili....



Sanki bir fabrikada vardiyalı çalışan işçiler topluğu...Yada başvekillikte memurlar ordusu....

Benim çocuklarım....Dedi ..Fikret...
Hani,aykırı yaşayan bir arkadaşım vardı,bana çay kupasında çorba içirmişti...

Ceplerine dalıp,ceketinin orasını burasını çekiştirerek”Fikret amca”diye bir sarılmaları vardı,hem birbirlerini şikayet etmeleri,hem sahiplenmeleri...O güzel çocukların yüzlerine baktım...Bakışları mahzun,gülüşleri hüzünlüydü...Yinede pırıl,pırıl bakan umutlu gözleri vardı...

İşte benim çocuklarım...dedi Fikret...
Sustum...imrenerek baktım yüzüne...Gülümserken,hayranlığımı saklamıştım...

Ben bu aykırı yaşayan,her şeyi ters olan arkadaşımı,bu eski tüfek devrimci dostumu,gençliğimizde çok tartışmış olsak ta,ilk defa bu kadar iyi anlamaya başlamıştım...

İşte benim çocuklarım...
O yurtta bir günlük hayatı bizzat yaşayarak gördükten sonra,onun aykırı yaşamak hakkında ki gerekçelerini de anlamaya başladığım anladım...





Ben bu yaştan sonra aykırı yaşayamam ama



Artık kendimi hiçbir şey için geç kalmış da saymıyorum....



İşte benim çocuklarım....



Onlar artık hepimizin çocukları Fikret desem,kavgaların en büyüğü başlayacak bilirim.



Bende gerekeni yaptım...



Gülümsedim ve sustum....