Giriş


REFORMTÜRK 17. YIL


3 sonuçtan 1 ile 3 arası
  1. #1
    yoLcu - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    05 Aralık 2006
    Yer
    bartın
    Yaş
    50
    Mesajlar
    1,756
    Tecrübe Puanı
    67

    Standart Cenazeme gelir misin?

    SENAİ DEMİRCİ

    Biliyorum, hiç beklemiyordun bu daveti. Birden geliverdi değil mi? Ansızın vurdu şakağına; saçaktan düşen buzdan kılıçlar gibi. Şaşırdın. Huzurunun göbeğine irice bir taş savruldu; halka halka titremede gönlünün düştüğü göl şimdi. Neşesi kaçtı vaktin; sevinçlerini pervane ettiğin mumlar titredi, bitti. Akrep ve yelkovanın ayakları dolandı; beklediğin "az sonra"lar havada asılı kaldı. Hüznün ölü kelebekleri kıpırdadı, sızılandı. Aşinâlığın tadı bozuldu; acının ketum, kekre sütunları devrildi göğsüne. Başını yasladığın uzun saatler, uzanıp uyuduğun bitmez günler vaadlerini yerine getiremeyeceklerini söylediler; yüzleri yerde, mahçup. Oyala(n)dığın ağaç gölgeleri çekildi üzerinden. Avunduğun/avuttuğun haz perdeleri parelendi. Gözlerini ıslatamadan giden yağmurlar elindeki şemsiyeyi uçurdu. Konforunu bozmamak için parmak uçlarına basa basa odana giren, kalbini kanatmadan usulca gidiveren uzak acılar yakana dolandı şimdi.
    "Daha dün konuşmuştuk ama..." diyorsun. "Ama nasıl olur!"lar çekip çekiştiriyor iki yakanı. "Hiç beklenmedik bir ölüm!" "Vakitsiz" "Erken!" "Sürpriz!"

    İşine ara vereceksin bugün... Kocaman bir pürüz olup çıkıverdim karşına. Hızını kestim hayatının. Üzerine saldım kaygılarını. Köşe bucak kaçtığın korkulara sobelettim seni. Ölümle arana koyduğun duvarı yıktım. "Ölüm bize de yaklaşırmış/yakışırmış" dedin. "Ölmesi kanıksanmış, ölünesi bir yaştayız artık." "Rahmetli..." sıfatını ismimin üzerine yumuşak bir şal gibi atıvereceksin.

    İki yakasında da eksiğim İstanbul'un. Vapurların hiçbiri beklemiyor beni iskelede. Ben öldüm diye şeritleri eksilmedi otoyolların.

    Hayret! Ben öldüm bu defa... Şimdiye kadar hep başkalarıydı ölen. Gitsen de bir gitmesen de bir, bir cenaze olacak cami avlularından birinde...

    Seni bilmem ama ben bu cenazeye mutlaka gitmeliyim. Ayıp olur, çok ayıp... Davetlilerin yüzüne bakamam sonra. Dediği gibi şairin, bir musallâlık saltanatım bu benim. Başroldeyim.

    Toprağa konulacak adam rolü benim. Ardından ağlanılacak adamı ben oynayacağım. Hiç itirazsız karanlığa uzanmak bana düştü bu defa. Üzerine toprak atılan adamı... Unutulmuşluklar altında yüzü erimeye bırakılan adamı... Hüzünlerin münasebetsiz müsebbibi olacak adamı... Ayakkabısı kendisini beklerken bağları çözülecek adamı.... Elbiseleri evden çıkarılacak adamı... Ben oynayacağım.

    Yatağı soğuk kalacak adamı... Akşam eve dönmeyecek adamı... Kapıyı çalması beklenmeyecek adamı... Sofrada yeri olmayacak adamı... Adı telefon rehberinden silinecek adamı... Şehrin dudaklarından yarım ağız çıkmış bir hece gibi önemsizleşecek adamı.... Ben oynayacağım. Sevinçlerin ortasına en fazla bir hıçkırık gibi sokulsa bile hatıraların eşiğinden yüz geri edilecek adamı... Resmine bakıp bakıp da ağlanacak (yoksa ağlanılmayacak mı?) adamı... "Adı neydi... Hani..!" diye yokluğu kanıksanacak adamı... Soluk bir resimde mahzun bir tebessümün ardında aşklarını saklayan, susturan adamı... Ben oynuyorum bugün... Sahnedeyim.

    Beklerim.

    En öndeki olmalısın ayakta duranların. En dik duranı.

    İşte davetiyen:

    Canını çok seven, her günün sabahında burada sonsuzca yaşayacağına yeniden kanan, her lezzetin tükenişinde ölümün yanına uğradığını unutan, her hazzın zirvesinde yakasındaki ölümlü etiketini isteyerek düşüren, her yaz sıcağında içi dünyaya iyiden iyiye ısınan, doğduğu yılın rakamının büyüklüğünün kendisini kabirden uzak tuttuğunu sanarak avunan, kalbinin her atışında ölümlerden döndüğünün farkında olmayan, damarlarının bir köşesinde ansızın geliverecek pıhtılardan yapılmış veda haberleri saklayan, ayrılıkların çatlaklarından giren hüzünleri ölümün nefesi gibi yudumlayan, sevenlerinin gözlerinin ışığına sığınarak ısınan, unutulmayı, yok sayılmayı en ürkütücü uçurum bilen, güzelliğini aynaların kırıklarında arayan, toprağa girmeye üşenen, uzun süredir aramızda yaşayan dostumuz, arkadaşımız, sırdaşımız, kardeşimiz, babamız, evladımız, şimdilik unutmayacağımızı umduğumuz, bir süre unutmaktan utanacağımız, sonra unutacağımız, en sonunda unuttuğumuzu da unutacağımız


    doğduğu gün yakalandığı fanilik hastalığından, uzun süredir yatalak olmasına yol açan "her nefis ölümü tadacaktır!" yarasından, ömür boyu sancısını çektiği amansız yaşama rahatsızlığından kurtulup aramızdan ayrıl[maya ayarlan]mıştır.
    Kaynak: ReformTürk http://www.reformturk.com/hikayeler-yazilar/36322-cenazeme-gelir-misin.html#post77773

    Cenazesi -umulur ki- en uzak zamanda, sızılarının köşe başlarında kılınan cenaze namazını takiben kaldırılacak, gözünden (belki gönlünden) uzak bir yerde unutuluş toprağına gömülecektir.

  2. #2

    Üyelik tarihi
    12 Eylül 2006
    Yer
    konya
    Yaş
    47
    Mesajlar
    3,709
    Tecrübe Puanı
    65

    Standart --->: Cenazeme gelir misin?

    çok anlamlı bir yazıydı...
    teşekkürler...

  3. #3
    KöLeKRaL - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    26 Eylül 2006
    Yer
    Türkiye
    Mesajlar
    759
    Tecrübe Puanı
    27

    Standart --->: Cenazeme gelir misin?

    Alıntı TegMeN Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
    çok anlamlı bir yazıydı...
    teşekkürler eline sağlık...

Benzer Konular

  1. Sükût ikrardan gelir
    By soleil in forum Atasözleri ve Anlamları
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 29.Şubat.2008, 09:08
  2. Türkün aklı sonradan gelir
    By soleil in forum Atasözleri ve Anlamları
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 28.Şubat.2008, 22:37
  3. Can boğazdan gelir
    By soleil in forum Atasözleri ve Anlamları
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 28.Şubat.2008, 17:53
  4. gün gelir anlarsın
    By seda in forum Aşk - Sevgi ve Evlilik
    Cevaplar: 3
    Son Mesaj: 11.Temmuz.2007, 11:52
  5. Ateş dünyadan gelir...
    By şehzade in forum Dini Hikayeler
    Cevaplar: 3
    Son Mesaj: 24.Mart.2007, 13:26

Bu Konudaki Etiketler


Search Engine Optimization by vBSEO 3.6.0 PL2 ©2011, Crawlability, Inc.