Fatma K. Barbarosoğlu-Yeni Şafak


Vesna'nın Esma oluşu…




Sözümde durmalıyım. Size bu gün Ortodoks Vesna'nın Müslüman oluşunun hikayesini anlatmalıyım. Onların hikayesini… Yani Vesna'nın; eşi Çedomir'in, kızı Sonya'nın ve oğlu Teo'nun hikayesini.

Sırtında Fenerbahçe üniforması, aksansız Türkçesi ile Teo; annesi ve kız kardeşi ile aramıza kelimelerden bir köprü kuruyor .Türkçesinde hiç aksan yok. Çünkü dokuz yıl Türkiye'de askeri okulda okumuş. Türkiye'ye dair her şeyi biliyor. Henüz Müslüman değil Teo. Henüz diyorum çünkü Boşnak ata sözü “Türkçe bilmez Allah'tan korkmaz” olarak hâlâ yaşıyor halk arasında. Teo su gibi bir Türkçe ile konuşuyor. Annesinin ve kız kardeşinin Müslüman oluşunu anlatırken, İslam dinine olan muhabbetini ele veriyor kurduğu cümleler.

Teo'nun babası yani Vesna'nın kocası Çedomir, savaştan birkaç ay önce hastalanıyor. Tedavisi için kan gerekiyor. Kan vermeye giden dokuz kişinin dokuzunun da Müslüman oluşu Çedomir'in bütün hikayesini etkiliyor. Nasıl mı?

Savaştan önce polis olan Çedomir'in, savaş ile birlikte kendi taraflarına geçeceğini bekliyor Sırplar. Tam bu noktada sözünü kesip “Siz Sırp mısınız” diye soruşumuza içerliyor Teo. “Biz” diyor, “Bosnalı Ortodokslarız. Sırplar da Ortodoks olduğu için onların tarafına geçeceğimizi sandılar. Babam 'ben Sırbistan'a değil Bosna'ya borçluyum' dedi ve Bosna için savaştı. En yakın yardımcısı bir Müslümandı. Adı Adnan. İkisinin göğsünden de aynı mektup çıktı. Birlikte gömülmek. Birlikte gömüldüler.”

Çedomir, İgman dağlarında Müslümanlar lehine koridor açarken Çedomir'in amcası evlerini ateşi veriyor. Çedomir, kendisine kan vermeye gelen yedi Müslüman'ın şahsında Bosna'ya sahip çıkarken, amcası yeğeninden intikamını yakarak alıyor.

Çedomir 1992'de İgman dağlarında vuruluyor. Göğsünden küçük bir Kur'an ve haç bir arada çıkıyor.

Vesna'yı ziyaret edişimizin ertesi günü, Bosna -Türk Koleji'nde tanıdığımız pedagoji profesörü Tarık Bey, “Biz savaştık ama zaferi Bosnalı kadınlar kazandı diyor. Suyumuz yoktu, elektriğimiz yoktu ama bize tertemiz gömlekler giydirdiler yine de. Çocuklarımızı, okula gönderdiler. Bir gün aksatmadan.”

Bu söz şimdi bu satırları yazarken Vesna'yı ve bütün Bosnalı kadınları ayn el yakın olarak görmemi kolaylaştıran bir cümle hükmünde. Vesna'nın kızı Sonya da eğitimini bir gün aksatmayanlardan. Savaş çıktığında henüz ilk okul öğrencisi. Bir gün annesine gelerek “Anne bizim sınıfta bazı çocuklar din dersi alıyor ben de alayım mı” diye soruyor. Al diyor Vesna. Bir iki derse giriyor Sonya. Ama çocukların bilgisinin çok fazla olduğunu görüyor dini konularda. Siz diyor nerede öğrendiniz bunları. Boşnak çocuklar cumartesi günleri camide dini eğitim görüyorlar. Biz camiye gidiyoruz diyor Sonya'nın sınıf arkadaşları. Bu defa Sonya ben de camiye gidebilir miyim diye soruyor annesine. Gidebilirsin diyor Vesna.

Kocasını kaybetmiş olan Vesna, zor savaş şartları içinde ailesini ayakta tutmaya çalışıyor. O kadar çok mücadele veriyor ki. Bu mücadele esnasında manasını çözemediği rüyalar görüyor. En çok da hacca giderken görüyor kendini… Hac'da ne yapacağım diye soruyor rüyasında. Elini bilgisayara koy diyor rüyasındaki ses. Elini bilgisayara koyuyor Vesna. Bilgisayar Kevser suresini okuyor.

İki sene boyunca rüyasının yorumunu arıyor. Sonunda yaşlı bir imam buluyor. İmam ile görüşmeye kızı Sonya'yı da götürüyor. İmam Vesna'nın rüyasını dinledikten sonra, sen diyor hal ile Müslüman olmuşsun. Sadece Kelime-i Şahadet getirmemişsin. Orada kelime-ı şahadet getiriyor. Sonya ile beraber. Bir rüyam daha var diyor imam efendiye. Eşimi rüyamda hep ağzını elleriyle kapatmış olarak görüyorum.

İmam efendi olanca firaseti ile Çedomir'in ruhuna Fatiha okumakta bir sakınca olmadığını anlatıyor Vesna'ya.

Biz Vesna'nın hikayesini bir ikindi vakti Vesna'dan dinlerken; Bosna tv'si için çekilmiş filmini izliyoruz onula beraber DVD'den. Hoş bir tesadüfle o gece bütün Bosna'nın, Vesna'nın hikayesini ekrandan izlediğini öğreniyoruz hava alanında.

Başında beyaz namaz örtüsü ile Çedomir'in mezarını ziyaret eden Vesna görüntülerine birlikte bakıyoruz. Birlikte. Yanımızda Vesna'nın Boşnak eşi Yasmin de var. Savaş çıkınca Yasmin'in Sırp asıllı karısı Sırbistan'a kaçıyor. Üç çocuğu da peşinden gidiyor. Savaş esnasında Çedomir ile Yasmin birbirlerine söz veriyor arkada kalan ikisinin ailesine de sahip çıkacak.

1999 yılında Vesna ile Yasmin evleniyor. Sırbistan'a kaçan çocuklar Vesna'ya sığınıyor. Hepimiz şaşırıyoruz hikayenin bu kısmında. Teo bu kadar değil diyor annemin iki çocuğu daha var. Ne evleri vardı ne babaları. Yasmin'in evine taşınınca annem kendi evimizi onlara verdi. Onların bakımını da üstlendi.

Böylece Vesna kendi doğurduğu iki çocuğun, kocasının üç çocuğunun ve babalarını kaybetmiş iki Boşnak çocuğun sorumluluğunu üstleniyor.

Vesna, Boşnak ordusunda görevli bir asker. Kalbi olan bir asker. Kainattaki bütün canlılara analık etmeye talip kocaman bir yüreği var. Bosna-Hersek Partisi'nde, belediyede, çocuklara, gençlere, kadınlara hizmet veren sivil toplum örgütlerinde çalışıyor gönüllü olarak.

“Maddi kayıplar hiçbir şey” diyor kara derin gözlerindeki nem ile. “Savaş bitti. Hepimizin yeniden bir evi, arabası oldu. Çocuklarımıza az ile mutlu olmasını öğretmeliyiz. Asıl fakirler ailesi olmayanlar.”
Güllü bir teneke kutunun içinden renk renk asker bereleri çıkarıyor Çedomir'in eşyası olarak. İgman dağlarından, Çedomir'in açtığı o koridordan geçen herkes, kendinden bir parça bırakmış hatıra niyetine. En üste Aliya İzzetbegoviç'in giydiği ilk bere. Onun altında her birinin hikayesi başka bir kapıya açılan bereler, tesbihler, kalemler, ağızlıklar.
Kaynak: ReformTürk http://www.reformturk.com/hikayeler-yazilar/27901-vesnanin-esma-olusu-fatma-k-barbarosoglu.html#post53732

Bosna, başına gelen bu savaş ile Avrupa'nın ortasında hafızasını tazeliyor. Hafızasını yani İslam ile bağını. Her ne kadar Hristiyan Avrupa bir taraftan, Vahabi İslam öbür taraftan onun hafızasını tazeleyecek mimari eserleri yok etmeye çalışsa da Boşnaklar olanın bitenin farkında.

Ama şimdi biz “buradan” şu soruyu sormalıyız. Boşnakların ağabeyi olmaya talip Türkiye'den sanat ve kültür adına ne gidiyor? Geçen zaman içinde Türkçe'den Boşnakça'ya kaç eser çevrildi? Saraybosna'daki Türk Kültür Evi'nde “kültürel” olarak neler yapılıyor? Aldığımız cevapların bize yetmeyeceği bir heyecana sahip olmamız gerekiyor.