Giriş


REFORMTÜRK 17. YIL


1 sonuçtan 1 ile 1 arası
  1. #1
    haberal - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    25 Kasım 2006
    Yer
    Konya
    Mesajlar
    491
    Tecrübe Puanı
    32

    Standart Duyu Organlarımız

    Duyu Organlarımız
    Canlılarda bazı tepkilerin alınmasını sağlayan hücreler vardır.Bu hücreler duyu organlarını meydana getirir. Bu duyu organları beyin tarafından kontrol edilir.

    Duyularımız ve Beyin
    Çevremizde olup bitenleri duyularımız aracılığıyla anlarız. Örneğin, çevredeki cisimleri gözlerimizle görür, sesleri kulaklarımızla işitiriz. İyi ve kötü kokuları, burnumuzla algılarız. Besinlerin tatlarını dilimizle anlar, cisimlerin sertliğini, yumuşaklığını, soğukluğunu ve sıcaklığını derimizle hissederiz.
    Duyuların alınmasını sağlayan yapılar reseptörler olarak adlandırılır. Reseptörlerle alınan uyartılar duyusal sinirlerle beynin ilgili merkezlerine iletilir.
    Kısacası duyu organlarımız, çevreden gelen uyarıları, duyu sinirleriyle beynimize gönderir. Beyin aldığı uyarıları değerlendirir, sonucu hareket sinirleriyle duyu organlarına bildirir. Sonuçta organlar, görevlerini yerine getirerek, çevreyle uyum içinde olmamızı sağlar. Her duyu organı almış olduğu uyartıyı beyinde değerlendirip, tepkisini ilgili organda gösterir.
    .Her bir reseptör uyaranın ne olduğuna bakmaksızın ancak özelleşmiş olduğu cevabı verir. Örneğin göz ışığa duyarlıdır, kulak titreşime duyarlıdır, burun ve dil suda çözünen maddelere duyarlıdır, deri dokunmaya duyarlıdır.

    İnsanda dış ortama açık 5 duyu organı vardır. Görme, işitme, tatma, dokunma ve koklama olmak üzere beş duyumuz vardır. Görme duyusu organımız gözler, tat alma duyusu organımız dildir. Koklama duyusu organımız burun, işitme duyusu organımız kulaktır. Derimiz ise dokunma duyusu organımızdır.

    GÖZ VE GÖRME DUYUSU
    Gözler ışığa duyarlıdır. İnsanlarda göz,ışık alan ve bundan dolayı görme olayını gerçekleştiren çok özelleşmiş bir organdır. Gözler kafatasının göz çukuruna yerleşmişlerdir. Göz görme işinde doğrudan görev alan kısımlar ve bunları koruyan yapılardan meydana gelmiştir. Bu koruyucu yapılar; kaşlar ,göz kapakları, kirpikler, gözyaşı bezleri ile göz yuvarlığını göz çukuruna bağlayan ve hareketini sağlayan kaslardır. Göz kapakları göz yaşı bezlerinin çıkardığı sıvıyı kırpma hareketi ile gözün saydam tabakasına yayarak bu tabakanın kurumasını engeller. Ayrıca kapanarak gözü korur.
    Gözün görmeyi sağlayan kısımları ise; reseptörler, mercek ve ışık etkisiyle oluşan uyartıları (impulslar) beyne ileten sinirlerden ibarettir.

    Göz yuvarlığı dıştan içe doğru 3 tabakadan oluşur. Sert tabaka, damarlı tabaka ve ağ tabaka dır.

    1- SERT TABAKA
    Göz yuvarlığını en dıştan saran, parlak beyaz, sık telli bağ dokudan yapılmış sert bir tabakadır.Bu tabaka gözün iç kısmında bulunan daha nazik dokuları korur ve göz yuvarlağına dayanıklılık kazandırarak gözün şeklinin bozulmasını önler.
    Sert tabaka, gözün ön tarafında ve ortasında incelerek saydamlaşır ve “saydam tabaka”yı oluşturur. Işığı geçiren saydam tabakaya "KORNEA" denir. Saydam tabaka (kornea) göze gelen ışığı kırarak gözün iç bölgesindeki göz bebeğine geçirir.


    2- DAMAR TABAKA
    Sert tabakanın altında yer alır. Gözü besleyen kan damarları bu tabakada bulunur. Damar tabakanın iç yüzeyinde, siyah renk maddesi taşıyan hücrelerin (melanin) meydana getirdiği bir tabaka bulunur. Bu tabaka fazla ışığı emerek göz yuvarlağının içini karanlık bir oda haline çevirir.
    Damar tabaka gözün ön kısmında kalınlaşarak merceği tutan askılarla, İRİS adı verilen renkli kısmı meydana getirir. İRİS,düz kaslarla donatılmış ve renk maddesi (pigment) yönünden zengin hücrelerle, dokulardan yapılmıştır. İris taşıdığı renk maddesine göre kahve rengi, yeşil ve mavi renklerde olur. İrisin ortasında, göz bebeği denilen ve göze ışığın girmesini sağlayan küçük bir delik vardır.Göz bebeği iristeki kaslarla büyütülüp küçültülebilir. Böylece göze giren ışık miktarı ayarlanır. Kuvvetli ışıkta göz bebeği küçülür, az ışıkta büyür.
    GÖZ MERCEGİ irisin arkasında yer alır. İki taraflı dış bükey olan saydam bir yapıdır.Üzeri esnek saydam bir zarla örtülüdür.Mercek göz bebeğinden giren ısınları kırılarak ağ tabaka üzerine düşmesini sağlar. Mercek, halka seklindeki mercek bağları ile gözün kirpiksi cismine tutunur. Kirpiksi cisim ,sert tabaka ile saydam tabakanın bırlesme bölgesine yakın bir yere tutunan dairesel ve uzunlamasına kas liflerinden meydana gelmiştir.Bunlara kirpiksi kaslar denir. Saydam tabaka ile mercek arasında kalan boşluğa ön oda adı verilir.Göz merceği ile iris arasında kalan küçük boşluğa ise arka oda verilir.Mercek ile ağ tabaka arasında kalan kısmı,camsı cisim denilen berrak ve jelatinimsi bir madde ile doludur.

    3- AG TABAKA (RETINA)
    En içteki tabakadır. Işığa duyarlı reseptör hücreler ile sinir hücreleri ile döşenmiş karmaşık bir yapıya sahiptir. Reseptör hücrelerde sinirler bu tabakaya ağ gibi yayıldığı için Ağ tabaka denmiştir.
    Ağ tabakadaki duyu sinirlerinin aksonları göz yuvarlağının arka tarafında bir noktada birleşerek göz sınırını meydana getirirler. Optik sinirin göz yuvarlağından çıktığı bölgede reseptörler olmadığı ve görüntü meydana gelmediği için kör nokta adını alır.
    Saydam tabaka ile göz merceğinden geçen eksenin, gözün arka kutbunda retinayı kestiği yerde çukurca bir bölge vardır."SARI LEKE" denilen bu kısımda ağ tabaka oldukça incedir.

    Görmenin fizyolojisi
    Cisimleri görmemizi sağlayan duyu organımız gözlerimizdir. Ancak, görmenin gerçekleşebilmesi için ışığa ihtiyacımız vardır. Cisimlerden yansıyan ışık saydam tabaka ve göz bebeğinden geçerek merceğe gelir. Mercekte kırılan ışık, ağ tabaka üzerindeki sarı benekte ters bir görüntü oluşturur. Bu ters görüntü, duyu sinirleriyle beyne iletilir. Beynimiz aldığı uyarıyı değerlendirir ve cismi düz olarak görmemizi sağlar.

    Göz uyumu : Uzağa veya yakına baktığımızda göz merceği yassılaşıp şişkinleşerek odak uzaklığını ayarlar. Böylece görüntü net olarak retinaya(ağ tabaka) düşer. Buna göz uyumu denir.Cismin görüntüsü sarı lekeye ters ve cisimden küçük olarak düşer. Görme sinirleri uyartıyı beyine gönderir. Beyinde görüntü düz ve cisme eşit olarak algılanır.
    Mercek gözü iki bölüme ayırır. Saydam tabaka ile mercek arasına “ön oda” , mercek ile ağ tabaka arasındaki geniş boşluğa”arka oda” denir. Göz yuvarlağının içi ışığı kırma ö-
    zelliği olan “göz sıvısı” ile doludur. Arka odayı dolduran sıvıya “camsı cisim” denir.
    Sarı lekedeki hücrelerin iyi görev yapabilmesi için “A” vitamini gereklidir. A vitamini eksikliğinde “gece körlüğü” hastalığı ortaya çıkar.


    KULAK VE İŞİTME DUYUSU
    İşitme ve denge organımızdır. Üç kısımda incelenir.
    Dış Kulak : Kulak kepçesi ve kulak yolundan oluşur. Ses dalgalarının toplanarak kulak zarına iletilmesini sağlar. Kulak yolu içindeki kıllar ve kulak yolundan salgılanan sıvı kulağa yabancı toz gibi maddelerin girmesini önler. Kulak yolundan salgılanan sıvı(kulak kiri) aynı zamanda kulak zarının yumuşaklığını sağlar. Kulak zarı dış kulakla orta kulağı birbirinden ayırır.
    Orta Kulak : Kulak zarı ile oval pencere denilen zar arasında küçük bir oda gibidir. Kulak zarına bağlı ilk kemik “çekiç” kemiğidir. İkinci kemik “örs” ve üçüncü kemik “üzengi” kemiğidir. Bu kemiklerin üçüne birden “kemik köprü” denir. Bu kemikler kulak zarından alınan ses dalgalarını iç kulağa iletir. Vücudumuzun en küçük kemiği üzengi kemiğidir.
    Orta kulak “östaki borusu” ile yutağa açılır. Östaki borusu dış kulak ile orta kulak arasındaki hava basıncını dengeleyerek kulak zarını korur.
    İç Kulak : İşitmeyi sağlayan yerdir. İçinde işitme sinirleri ve duyu hücreleri bulunur. Orta kulaktan itibaren “oval pencere”ile başlar. İç kulaktaki “dalız” oval pencere yoluyla gelen ses
    dalgalarını sıvı dalgalanması halinde “salyangoz” a iletir. Salyangozun içinde işitme duyu hücrelerinin bulunduğu “korti organı” bulunur. Buradan da işitme duyu sinirleriyle alınan u-yartı beyine taşınır ve ses beyin tarafından algılanır. Salyangozun üst kısmında “üç yarım daire kanalı” bulunur. Bu kanalların içindeki sıvı ile vücudun dengesi algılanarak beyine bildirilir. Kulak, işitme görevinin yanı sıra, vücudun dengede durmasına da yardım eder. Bu dengeyi, iç kulakta bulunan yarım daire kanallarıyla sağlar. Vücudun dengesini “beyincik” sağlar.

    İşitmenin fizyolojisi
    Dış ortamdan gelen ses dalgaları kulak kepçesi tarafından toplanarak dış kulak yolu boyunca kulak zarına iletilir. Kulak zarı; dış kulak ve orta kulağı birbirinden ayırır. Ses dalgalarının kulak zarında yaptığı titreşimler orta kulakta bulunan ve sırasıyla çekiç,örs ve üzengi olarak isimlendirilen kemikçiklerde hareket oluşturur. Bu kemikçikler kulak zarı ile iç kulak arasında irtibat oluştururlar. Yani kulak zarında oluşan titreşimleri iç kulağa iletirler. İç kulakta labirent adı verilen ve işitme ve dengeden sorumlu organ tarafından alınan ses dalgaları işitme siniri boyunca beyne iletilir. Beyin gelen ses dalgalarını analiz eder ve işitme fonksiyonu gerçekleşmiş olur.

    Ses dalgalarının izlediği yol :
    Ses – Kulak yolu – Kulak zarı - Kemik köprü –D alız - Salyangoz

    DİL VE TATMA DUYUSU
    Tat alma organımızdır. Ancak tat dışında sindirim ve konuşma gibi olaylarda da görev alır. Dil kaslardan yapılıdır. Üzerinde girintili çıkıntılı tat alma cisimcikler i(tat memecikleri , papilla) bulunur. Dilimiz suda çözünebilen maddelerin tadını alabilir ve dört farklı tada duyarlıdır. Dilin farklı bölgeleri farklı tatlara duyarlıdır. Ucu tatlı, orta kenarları tuzlu, arka kenarları ekşi ve arkası acı tatları algılar.

    Tat almanın fizyolojisi
    Üzeri deriyle kaplı olan dilimiz, tükürük bezlerinin yardımıyla sürekli ıslak kalır, besinleri tükürük yardımıyla ıslatır. Islanan besin maddeleri sinirler üzerinde kimyasal bir etki meydana getirir. Bu etki, sinirler tarafından beyne iletilir. Beyin, tadın hangi maddeye ait olduğunu anlamamızı sağlar.

    BURUN VE KOKLAMA DUYUSU
    Burun koku alma organıdır. Uç kısmı kıkırdak, arka kısmı kemikten yapılıdır. Burun boşluğu “sapan” kemiği ile ikiye ayrılır. Boşluklardan ortaya doğru üçer tane kemik çıkıntı iner. Aralarında hava dolaşan bu kemiklere “boynuzcuk kemikleri” denir. Bu kemiklerin arasındaki boşluklara “sinüs” denir. Sinüslerin iltihaplanmasına “sinüzit” denir. Burun boşluğu mukus salgısı yapan epitel hücreleriyle döşenmiştir. Burun içindeki kıllar ve mukus kirli havayı temizler, mukus havayı nemlendirir, burun içindeki kıvrımlar havayı ısıtır.

    Koku almanın fizyolojisi
    Koku alma sinirleri burun boşluğunun üst tarafındaki “sarı bölge” de bulunur. Havaya karışan koku zerrecikleri mukus içinde çözünerek koklama sinirlerini uyarır. Duyu sinirleri bu uyartıyı beyine taşır. Böylece koku algılanır.

    Koklama ve tatma duyuları suda çözünebilen maddelere duyarlıdır. Bu nedenle birbiriyle yakından ilgilidir. Örneğin nezle olduğumuzda koku ve tat alma duyularımız iyi çalışmaz.
    Erişkin bir insan yaklaşık birkaç bin kadar kokuyu rahatlıkla ayırt edebilir. Kadınların ve çocukların koku alma duyusu daha gelişmiştir. İnsanların CO gibi zehirli gazları algılayabilme yeteneği yoktur.
    Koku reseptörleri çok çabuk adapte olurlar. Kokunun alındığı ilk saniyede yaklaşık %50oranında adaptasyon gerçekleşir. Ve sonraki birkaç dakika içinde o kokuya adapte olunur. Koku duyusu ile tat duyusu birbiri ile ilişkilidir. Üst solunum yolları enfeksiyonlarına bağlı olarak kokunun alınmasında bir sorun olduğu zaman maddenin tadı farklılaşır. Koku duyusu tat duyusundan çok daha yüksek oranda hoşa gitme veya gitmeme şeklinde lezzetin ortaya çıkmasında etkilidir.
    Kaynak: ReformTürk http://www.reformturk.com/fen-ve-teknoloji-dersi/48423-duyu-organlarimiz.html#post98493

    DERİ
    Dokunma duyu organımız deridir. Ancak derinin duyu dışında başka görevleri de vardır.
    Dıştan içe doğru ölü tabaka, üst deri, alt deri ve yağ tabakalarından oluşur. Üst derinin canlı olan alt kısmında deriye rengini veren renk tanecikleri (melanin pigmenti) bulunur.Alt deri üst deriden daha kalındır. Alt deride kıl kökleri, yağ bezleri, ter bezleri, duyu cisimcikleri, kılcal kan damarları, duyu sinirleri bulunur.

    Derinin Görevleri:
    a) Dokunma duyu organıdır. Basınç, sıcak-soğuk, ağrı ve sertlik-yumuşaklık, düzlük- pürüzlülük gibi duyuları algılar.
    b) Terleme yaparak boşaltıma yardım eder.
    c) Gaz alışverişi yaparak solunuma yardım eder.
    d) Vücudumuzu dış etkilerden(çarpma, mikroplar vb.) korur.
    e) Vücudumuza desteklik sağlar. Estetik ve güzellik verir.
    f) Vücut ısısının ayarlanmasına yardım eder.
    Konu haberal tarafından (11.Nisan.2008 Saat 17:20 ) değiştirilmiştir.

Benzer Konular

  1. Organlarımız ve Dengeli Beslenme Çalışması
    By Beyza in forum 2. Sınıf Etkinlikler
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 29.Eylül.2010, 09:52
  2. 2.Sınıf Vücudumuzun Bölümleri ve Organlarımız
    By Beyza in forum 2. Sınıf Etkinlikler
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 29.Eylül.2010, 09:37
  3. Duyu organları
    By Mustafa Uyar in forum Lise Biyoloji Dersi
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 24.Ağustos.2010, 12:38
  4. Fen ve Teknoloji Duyu Organlarımız ve İç Organlarımız Sunusu
    By RüZGaR in forum Fen ve Teknoloji Dersi
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 06.Haziran.2010, 15:53
  5. 5 duyu organım
    By Mustafa Uyar in forum Okul Öncesi Etkinlikler
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 18.Ocak.2009, 16:10

Bu Konudaki Etiketler


Search Engine Optimization by vBSEO 3.6.0 PL2 ©2011, Crawlability, Inc.