ATTAR İLE DEMİRCİ

“Sadık, yavrucuğum, hazırlan; bugün seninle farklı bir gezi yapacağız.” dedi babası. Sadık, çok sevdiği kabanını giyip hazırlandı. Birlikte çıktılar. Babası, “Seninle iki yere uğrayacağız.” dedi yürürken. Modern alışveriş merkezlerinin, rengârenk vitrinlerin önünden geçip, tarihi bir kapalı çarşıya girdiler. Kapısında kocaman harflerle “ATTAR” yazan bir dükkânın önünde durdular. “Uğrayacağımız ilk yer güzel kokular satan attar. Yani parfümcü.” dedi babası. “Burnuma ne güzel kokular geliyor babacığım.” dedi Sadık. Güzel kokuları derin bir nefesle içlerine çekip dükkâna girdiler.
Sadık, dikkatli gözlerle dükkânı süzdü. Yerler ışıl ışıl parlıyordu. Duvarlarda, boydan boya terekler ve tereklerde sıra sıra küçüklü büyüklü, çeşit çeşit koku şi¬şeleri vardı. Rafların hemen önünde boydan boya cam bir tezgâh uzanıyordu. Tezgâhın gerisinde temiz, taranmış saçı ve temiz elbisesi ile masasında oturan attar, onları ayakta karşıladı. Bir süre oturup sohbet ettiler. Attar, bir şişeden şırıngasına gülyağı çekip geri boşalttı. Sonra da, şırıngayı Sadık’ın üzerine birkaç kez pompaladı. Seçtiği küçük bir şişeyi de ona hediye etti. Babası başka bir koku beğenip satın aldı. Teşekkür edip çıktılar. Sadık, “Babacığım, elbiselerin ne kadar güzel kokuyor. Biz içerideyken üzerine sinmiş olmalı.” dedi. Babası, “Evet” anlamında başını salladı gülümseyerek. Sonra yürüdüler.
Bu sefer, kapısında kocaman harflerle “DEMİRCİ” yazan bir dükkanın önünde durdular. Daha kapıda, ağır bir koku karşıladı onları. “Burası da demirci. Demirci, kızgın ateşte ısıtarak demire şekil veren, bıçak gibi bazı aletler yapan kimsedir.” diye açıkladı babası.
Kaynak: ReformTürk http://www.reformturk.com/dini-hikayeler/65976-attar-ile-demirci.html#post130129
Dükkânın açık olan kapısının üst kısmından sim¬siyah bir duman topluluğu dı¬şarıya ağır ağır çıkıp yükseliyordu. Nefeslerini tutarak içeri girdiler. Dükkânın her tarafı isten, dumandan simsiyah olmuş durumdaydı. Duvarların köşelerinde ve tavanda simsiyah örümcek ağları vardı. Taşlardan örülmüş bir tezgâhın başında, üstü başı is içinde demirci duruyordu. Sol elindeki kocaman kerpetenle sıkı sıkı tuttuğu demir parçasını, tezgâhın üzerindeki korların arasına sokmuş, sağ eliyle de körüğün kolunu indirip kaldırıyordu. Her indirişinde körük, korlara hava püskürtüyor, korlar daha çok kızarıyordu. Bu sırada da etrafa kıvılcımlar saçılıyordu. Sadık ve babası, aniden sıçrayan kıvılcımlardan korunmaya çalıştılar. Demirci, kıpkırmızı olmuş demiri korların arasından çıkarıp örsün üzerine koydu. Körüğün kolunu bırakıp yanı başındaki kocaman çekici kaptı ve bütün gücüyle döverek demire şekil vermeye başladı. Sadık ve babası, demirciyi bir süre izledikten sonra dükkânı terk ettiler.
Dışarı çıktıklarında yüzleri ve elbiseleri is olmuştu. Babası, “Şimdi nasıl kokuyor elbiselerimiz?” diye sordu Sadık’a. Sadık, “Berbat!” diye karşılık verdi üzerini çırparak. Bu sırada çok sevdiği kabanının birkaç yerden delindiğini fark etti. Sıçrayan kıvılcımlardan bazıları üzerine gelmiş olmalıydı. Çok üzüldü. Ağlamaklı bir sesle, “Çok sevdiğim kabanım mahvoldu. Üstümüz başımız is içinde. Farklı bir gezi yapacağız demiştin bana. Gidilecek başka bir yer yok muydu sanki?! Niçin geldik buraya!” diye hayıflanıyordu. Babası çömelip elleriyle oğlunun iki omzundan şefkatle kavradı. Oğlunun gözlerine, bilge bir adamın inceliğiyle bakıp şöyle dedi:
“Misin yanına varan mis, isin yanına varan is kokar yavrucuğum. ‘İyi arkadaş ile kötü arkadaş da böyledir. İyi arkadaş attar gibidir. Attar, ya sana güzel kokularından bir miktar verir veya sen onun güzel kokularından bir miktar satın alırsın. Ya da yanına vardığında ondan güzel kokular du¬yarsın. Kötü arkadaş ise demirci gibidir. Demirci, ya elbiseni yakar yahut da yanına vardığında ondan kötü kokular du¬yarsın.’ Bunu anlamanı istediğim için seni buraya getirdim.”
Bunun üzerine Sadık, “Demek, arkadaş seçimi konusunda dikkatli olmam gerektiğini öğretmek için beni buraya getirdin. Şimdi anladım babacığım seni.” dedi ve özür dileyerek babasına sarıldı.
attarile.jpg
Musa Mert
Diyanet Çocuk Dergisi, Tatil Arkadaşım, Haziran, 2013, sayfa: 10, 11.