İnsan ve Rabbi arasında güzel ve kestirme bir yol vardı. Huzurun, sükunetin, selametin olduğu, ancak ve ancak aydınlığa ulaştıracak bir yol. Yolun bir ucunda ise insana kendinden de merhametli olan, sevgisi, şefkati sonsuz Sevgili…
Aylardan en güzel ay olan Ramazandayız. Konumuz ibadet olunca, ibadetlerin en küllisi olan namazı, namaz üzerinde çalışmalar yapmış, kitap yazmış, bununla beraber insanlığı var ediliş sebebi olan ibadete çağırmak ve namaz bilincini oluşturmak amaçlı bir de platform oluşturmuş yazarlarımızla konuşmak istedik. O’na ulaştıran namaz yoluna yapılan davete buyurun…



Cemil Tokpınar:
“Namaz olmadığı için rahmet üzerimize ihtiyacımız kadar tecelli etmiyor. Çünkü ümmet namazla bu rahmete talip olmuyor. Şimdiki halimiz namazdan, dolayısıyla Allah’tan uzaklığın bir neticesi.”


Namaz Gönüllüleri Platformu nedir?
Toplumda namaz şuuru ve duyarlılığı meydana getirmek, namazın hikmetini anlatarak insanları namaza teşvik etmek için oluşturulmuş bir gönül hareketidir.



Niçin böyle bir platform oluşturma ihtiyacı hissettiniz?
Ne Türkiye’de, ne de dünyada namaz hak ettiği yüce mevkide değil maalesef. Yüzde 99’u Müslüman olan ülkemizde, bir ankete göre, beş vakit namaz kılanların oranı sadece yüzde 25’tir. Kılanların da ara sıra kazaya bırakmak, aceleye getirmek, gereken önemi vermemek ve kıldığı namazın farkında olmamak gibi problemleri vardır. Ne yazık ki, ülkemizde namazı gündeme taşıyacak kapsamlı ve ciddi faaliyetler, şu âna kadar ortaya konulamamıştır. Namazın önemini anlatan film, tiyatro, belgesel, roman, hikâye, şiir, müzik eseri, radyo ve TV programı neredeyse yok denecek kadar azdır. Şükürler olsun ki, bu alanda, namazı çeşitli yönleriyle ele alan ve namaz duyarlılığını kazandırmayı amaçlayan güzel kitaplarımız vardır. İşte biz, namaz için yazanlar ve namaz davasına gönül verenler olarak bir araya geldik ve namazı milletimizin gündemine getirdik. Bugüne kadar platform adına namazla ilgili birçok toplantı, konferans, panel, program yaptık. Ayrıca, namazı anlatan kasetler, CD’ler, VCD’ler, filmler, radyo-TV programları, sempozyumlar, kongreler ve benzeri faaliyetler de plânlıyoruz. İstiyoruz ki, namaz davası bir kişinin meselesi değil, bir şahs-ı manevînin, bütün milletin meselesi olsun.


Eskiye oranla genç nesilde namaz kılanların sayısında artışların olduğunu görüyoruz, nasıl değerlendiriyorsunuz?
Maalesef, ben sizin kadar iyimser değilim. Benim gözlemim o ki, son on yılda gençler namazdan iyice soğutuldu. Namaz yerine müzik, spor, sinema, eğlence, moda, gayri meşru arkadaşlıklara teşvik edildi. Kılanlar da aceleyle yerine getirip “asıl işlerine” koşuyor. Elbette ümitsiz değiliz, ama Türkiye’nin genciyle, yaşlısıyla namaz fotoğrafı çok kötü. Ancak son bir iki yılda yeni bir diriliş var. İnşallah bunu arttırarak sürdürmeliyiz. Tabii yapılan hizmetler gelip geçici bahar çimenleri gibi değil, asırlık çınarlar gibi kalıcı olmalı.


İslam topraklarında yaşanan savaşların, iç karışıklıkların görünmeyen sebeplerinden biri de namazı terk etmek olabilir mi?
Rabbimiz, “Ey iman edenler! Allah’tan sabrederek ve namaz kılarak yardım isteyin”, “Allah’ın dinine yardım edin ki, Allah da size yardım etsin” buyuruyor. Namaz olmadığı için rahmet üzerimize ihtiyacımız kadar tecelli etmiyor. Çünkü ümmet namazla bu rahmete talip olmuyor. Bedir Savaşında cemaatle namaz kılan müminler, kendilerinden üç katı olan bir düşmana galip geldiler. Rabbimiz de 3 bin melekle onları destekledi. Şimdiki halimiz namazdan, dolayısıyla Allah’tan uzaklığın bir neticesi.


Platform Ramazan ayına özel bir çalışma ya da etkinlikte bulunacak mı?
Ramazan boyunca “Namazla Diriliş Seferberliği”ne katılan bütün hocalarımız, Türkiye’yi karış karış gezerek konferans, vaaz ve panellerle namazı anlatacak inşallah.


Abdullah Yıldız:
“İslam medeniyeti, bir anlamda namaz medeniyetidir”



Namaz kılmanın kişinin iç dünyasında ve hayatında oluşturacağı farklılığı nasıl ifade edersiniz?
Hemen söylemeliyim ki, namazsız bir İslâmî hayat düşünülemez. İslâm’ın ilk imani şartı tevhit, ilk emrettiği ibadet de namazdır. Namazın insan ve toplum hayatına neler kazandırdığını öğrenmek için Asr-ı Saadet toplumuna bakmak; buna karşılık namazsız bir hayatın nasıl bir hayat tarzı olduğunu görmek içinse, içinde bulunduğumuz bunalım çağına ve egemen hevâ uygarlığına bakmak gerekir. Kur’ân’da “Muhakkak ki namaz, (insanı) fahşâ ve münkerden alıkor” (Ankebut Suresi, 45.) buyurulur. Namaz kılan insan ve toplumlar her türlü çirkin davranıştan, hayasızlıktan ve bütün kötülüklerden uzak olurken; namaz kılmayan, namazı gereği gibi yani dosdoğru kılmayan, onu ihmal edip savsaklayan topluluklar ise her türlü kötü ve iğrenç alışkanlığın dipsiz çukurunda bocalar.


\"İçimde bir boşluk var, kendimi boşlukta hissediyorum\" cümlelerini gençler olarak, belki de çoğumuz sık sık söylüyoruz. Bahsettiğimiz boşluğu namaz doldurabilir mi? Kıldığımız namazlar bu boşluğu doldurmuyor ise burada ne yapmak lazım?
Yüce Rabbimiz Kur’ân’da “Bilin ki, kalpler ancak Allah’ın zikri ile tatmin olur” (Ra’d Suresi, 28.) buyurmaktadır. Evet, kalplerin bunalım ve sıkıntıdan kurtulup huzur ve sükuna ermesi, sadece Allah’ı hatırlamakla, Allah’ın zikri olan Kur’ân’ı okuyup anlamak ve düşünmekle, hem zikri, hem kıraati, hem de tefekkürü, tedebbürü ve huşûu içinde barındıran namazla sağlanabilir. Peygamberimiz (asm) sıkıntılı anlarında Bilâl-i Habeşî’ye (ra) dönerek, “Bizi ona (namaza) çağır yâ Bilâl!” buyururdu. Onlar ancak namazla mutmain olurlardı.


Sizce gençlik namaza daha mı çok yöneldi son yıllarda?
Benim kanaatim o ki, namaza ilgi her geçen gün artmaktadır. Bu ilgi, namaz bilinci kazandırmaya yönelik kitapların çok sayıda insana ulaşmasından da okunabilir. Bana kalırsa, halkımızın, özellikle de gençlerimizin hem namaza ilgisi artıyor, hem de namazlarının içini doldurmaya yönelik yazılara, kitaplara, programlara ilgisi artıyor. Şunu da eklemeliyim: Namazla Diriliş toplantılarımıza katılanların önemli bir çoğunluğu gençler.


Sizin dünyanızda namaz nedir?
Namaz her şeydir, her şeyimizdir. Namazsız bir mümin ve namazsız bir İslâm toplumu düşünülemez. Ben, İslâm medeniyetinin bir anlamda “Namaz Medeniyeti” olduğunu söylüyorum. Müminlerin hayatından namazı çekip alırsanız, geriye hiçbir şey kalmaz. İslâmî hayat tarzının merkezinde namaz yer alır. Ezan, abdest, cami, cemaat ancak namazla anlam kazanır. Kur’ân’da namazla zekat hep birlikte emredilir. Peygamberimizin cihat, istişare, eğitim dahil tüm faaliyetlerinin merkezi cami idi. Kısaca, bir tevhit eylemi olan namaz olmazsa, ortada Müslümanlık da kalmaz, vesselam.
Kaynak: ReformTürk http://www.reformturk.com/dini-hikayeler/6439-namaz-kocaman-bir-kalptir.html#post9589


Toplumumuzda namazı sadece Ramazan’da kılıp, sonra terk etme halleri mevcut. Bu bir anlamda sevindirici ama bir yandan da üzücü ibadet anlayışı hakkında ne dersiniz?
Namaz bir ömür boyu günde beş vakit ikame edilmesi gereken uzun soluklu, bitmeyen, tükenmeyen, mümini yalnız bırakmayan bir ibadettir. Senenin sadece bir ayında, haftanın sadece bir vaktinde kılınıp sonra terk edilecek bir ibadet değildir. Bilinmelidir ki, Allah’ın bizim namazlarımıza ihtiyacı yok; zira tüm kainat ve içindekiler her an onu hamd ile tesbih edip duruyor; namaza biz aciz kulların ihtiyacı var. İşte bu şuurda olan, namazın bizi her rekatta, her vakitte, her gün ve her hafta güzelleştirdiğini, kemale erdirdiğini kavrayan bir kul onu bırakamaz. Bir arınma mevsimi olan Ramazan ayı, namazın bu yönünü keşfetmek için bir fırsattır. Duamız, yalnız Ramazan’da namaza yönelen kardeşlerimizin, namazın verdiği huzur ve sükunu yaşayıp bir ömür boyu namazın feyiz ve bereketinden istifade etmeleridir. Müslüman dünyanın problemlerinin temelinde namazı gereği gibi, dosdoğru, cemaat halinde ikame edememeleri yatmaktadır. İnanıyorum ki, Müslümanlar “Dinin direği” olan namazı dosdoğru kılarak bu direği sapasağlam ayağa kaldırır ve Kur’ân ve Sünnet zeminine sağlamca dikerlerse, namaz bizim dirilişimiz ve gerçek kurtuluşumuz olacaktır.


Esma Sayın Ekerim:
“Namaz kocaman bir kalptir.”


Neden Namaz ibadeti üzerinde yoğunlaşıyorsunuz? Namaz ibadetinin sizin dünyanızdaki yeri ve önemi nedir?
Namaz anne kucağıdır. Anne nasıl çocuklarının hepsini koşulsuz sever, onları kucağına alır, göğsüne bastırırsa namaz da bütün ibadetleri kucağına alır, göğsüne şefkatle bastırır. Namaz kocaman bir kalptir. Bütün ibadetleri içine alır. Namaz, Allah’ın varlığı ve birliğine inancın duygusal, zihinsel ve ruhsal tasdiki olması sebebiyle Allah’tan başka ibadet edilecek bir dostun olmadığının itirafı olması yönüyle tevhit ibadetini içine alır. Namaz yemeden-içmeden ve cinsel isteklerden vb. uzak kalınması, olumsuz duygu, düşünce ve davranışların kaynağı nefsi kontrol altına alma gücünü sağlaması sebebiyle oruç ibadetini kapsar. Böylece O, insanın zihnini kötü düşüncelerden, gönlünü kötü duygulardan, dilini kötü sözlerden, kulağını kötü seslerden koruması yönüyle oruç ibadetini içine alır. Namaz zamanı, canı, malı Allah’ın sevgi ve yakınlığını kazanma yolunda feda etme ve vaktin, canın, malın ölçüsünü bilerek ömrün hesabına hazırlanma olması sebebiyle zekat ibadetini içinde barındırır. Eksi yirmi derecede, arkasında bombalar düşerken Çeçen mücahidin namazına devam etmesi, namazın Allah yolunda insanın canını bile feda edebilecek bir ruh zenginliğine kişiyi ulaştırabileceğini gösterir. Namaz insanlar arasındaki kardeşlik, birlik, bütünleşme duygularını kuvvetlendirerek sevgi ve güven duygularını yaygınlaştırması sebebiyle hac ibadetini içine almaktadır. Hacda kurban kesilir, namaz ibadetinde de nefsin olumsuz duygu düşünce ve istekleri Allah yolunda kurban edilir. Hacda Vakfe esnasında insan dua edip hatalarını sorgular, Allah’tan bağışlanma diler, namazda da kul “O Hesap Gününün sahibidir” diyerek aynı ruh halini yaşar. Hacda Safa ile Merve arasında Rabbine ve Allah yolunda mücadeleye koşan kul, namazda “beni kendilerine nimet verdiklerinin yoluna ilet” diyerek Rabbini tercih ettiğini belirtir.
Namaz tesbihi de engin gönlünün içine alır. Namaz kılan kul, “Rabbimi övgü ve sonsuz bir şükürle tesbih ediyorum, secdede yüceler yücesi Rabbimi tesbih ediyorum” diyerek bütün kainatla beraber Allah’ı anmanın ayrıcalığına kavuşur. Namaz tenzihi de sıcak kucağına bastırır. Namaz kılan kul, “Rabbimi övgü ve sonsuz bir şükürle kullara ait bütün eksik sıfatlardan tenzih ediyorum” demektedir. Namaz müminin kalbinin ilacı olan dua ibadetini de içine alır. Namaz kılan kul, “Beni doğru yola hidayet et” diyerek istikameti diler. Namaz dostu, “Allah’ım Hz. İbrahim’in ailesine, dostlarına rahmet edip onları yücelttiğin gibi Hz. Peygamber’in ailesine, dostlarına da rahmet edip onları yücelt” diyerek geçmiş ve gelecek bütün insanlık ailesi için duada bulunur. Namaz aşığı, “Rabbim bana dünyada da ahirette de iyilik ver, beni ateş azabından koru; beni annemi babamı ve bütün inananları Hesap Gününde bağışla” duasıyla namazını tamamlar.


Namaz ahlak ve kişilik gelişimimizi nasıl etkiler?
Namaz ahlakı güzelleştiren keşfedilmeyi bekleyen bir hazinedir. Namaz hazinesini keşfetmeye başladıkça, onun ahlakı nasıl güzelleştirdiğini anlamaya başlarız. “Sabır ve namazla Allah’tan yardım dilemeye” namazla alışan bir kişi, her namazında “Yalnız Sana ibadet eder yalnız Senden yardım dileriz” diyerek sabır ahlakını gönlüne hapseder. Sabırla hayatın zorluklarına karşı metanet, azim ve dirayetle yaklaşır. Her namazında “O Hesap Gününün sahibidir” ayetini hisseden bir kul, yapacağı her iyiliğin ve kötülüğün hesabını vereceği bilinci içerisinde Allah’a ve insanlara karşı vicdanlı olmaya çalışır. Hatalarını tekrar etmeme yeteneğini kazanan insan, Allah’a ve insanlara karşı sorumluluğunun da bilincindedir. Hatalarına ve isyanlarına rağmen kendisini huzuruna namazla davet eden Rabbinin hoşgörüsünü gören bir kul, namaz sayesinde hoşgörüyü öğrenir. Her namazda “Rabbim beni, annemi-babamı ve bütün inananları Hesap Gününde bağışla” duasıyla Rabbi’nin kendisini bağışladığını hisseden bir mümin, engin bir hoşgörüyle insanları bağışlamayı tecrübe edebilir. Rabbimiz “Namaz kılan kimselerin emanetlerine riayet edeceklerini, şahitlikte dürüst olacaklarını” vurgular. Namaz hazinesini keşfeden bir insan, “Rabbimiz bizi doğru yola hidayet et” diyerek emanete riayette, şahitlikte ve hayatın her aşamasında dürüst olmaya çalışır. Rukû’da “Yüce olan Rabbimi kullara ait bütün eksik sıfatlardan uzak tutarım” diyerek Rabbi’ne karşı saygı içerisinde eğilen kul, insanlarla ilişkilerinde de mütevazı davranmaya çalışabilecektir. Secdede Rabbine olan tevazunun zirvesini hisseden bir kul, insanlara tevazuda da zirveyi yakalayabilir. Akla ve sağduyuya aykırı her fiilden “Bizi doğru yola ilet” diyerek uzaklaşmaya çalışan namaz kılan bir kişi, böylece sosyal ve ahlaki değerleri koruma hassasiyeti kazanır. Namaz esnasında Rabbi ile her şeyi paylaşan, “Bize dünyada da iyilik ver ahirette de iyilik ver ve bizi ateş azabından koru” diye duada bulunan mümin, bütün insanlık ailesiyle sevgisini, ilgisini, bilgisini ve malını paylaşabilir. Namaz hayat ve disiplin programı olarak zamanı düzenler. Bu gerçeği Rabbimiz “Şüphesiz ki namaz, inananlar üzerine vakitli olarak farz kılınmıştır” ayetiyle belirtmiştir. Namazla zamanını ve çalışmasını programlayan kişi, Rabbiyle beraber olmanın hazzını yaşar. Namazda “Şükür alemlerin Rabbi Allah içindir” diyerek namaz kılan insan, Rabbine her nefesi için şükrünü haykırır. Namaz esnasında “Rabbinden başka ibadet edilecek ve dostluğuna başvurulacak hiçbir kaynağın olmadığını” keşfeden mümin, tövbeyle Rabbine yönelme isteği duyabilir.