Gayrimüslimlerin bulunduğu bir vilâyetimizde, tanınmış bir hoca efendi camiye gidip gelirken, yolu üzerinde oturan bir gayrimüslime alâka ve yakınlık tezahüründe bulunur, hal hatır sorar geçermiş. Bu durum zamanla devam edip giderken, gayrimüslimin içinde hoca efendiye karşı bir sevgi ve alâka uyanmış. Hoca efendi bu durumu fark edince ilgisini daha da arttırmış. Bu defa gayrimüslim zat, hoca efendiyi bir sabah namazından sonra kahve içmek ve sohbet etmek için evine davet etmek istemiş, durumu ailesine açmış, ailesi, memleketin tanınmış bir hocasının kendilerine gelmeye, kahvelerini içmeye tenezzül edemeyeceğini düşünmüş, bu sebeple kocasına böyle bir teklifte bulunmamasını, sonunda mahcup olabileceğini söylemiş.

Onlar böyle düşünedursunlar; hoca efendi de gece düşünde, gündüz hayalinde bu gayrimüslim aileyi İslam’a kazanmak planları içinde bulunuyor, onun Müslümanlıkla şereflenmesine vesile olmayı gaye ediniyordu. Kendi kendisine keşke bir fırsat doğsa da, bu zatın evine gidebilsem; sohbet edip kendisini biraz daha İslam’a yaklaştırsam, diyordu. Hani kalpten kalbe yol vardır ya, gayrimüslimde günden güne Hoca efendiye karşı muhabbet kızışıyor, kasten cemaat camiden çıkarken, evinin önünde bulunuyor, hoca efendinin iltifatlarına mazhar olmak istiyordu. Hatta, çocuklar evin önünü kirletmiş olabilir korkusu ile sabah erkenden kalkıyor, etrafı gözden geçiriyordu. Gerekirse temizlik yapıyordu. Yine bir sabah namazından sonra bu mübarek zat evine giderken onu beklemekte olan gayrimüslim onun hususi iltifatlarından aldığı cesaretle onu evine davet eder. Hoca efendi buna son derece memnun olmuş görünerek ve bir takım latifeler yaparak, evden içeri girer. Ev halkı çekine çekine hoş geldine gelirler. Hoca efendi hepsinin ayrı ayrı hatırını sorar, çocukların başlarını okşar. Onlara cebinde sakladığı paraları dağıtır. En küçük çocuğu kucaklar ve ona dua eder. Kahvelerini içer, kahvaltılarını yaparlar. Sonra hoca efendi, saatine bakar; size doyum olmuyor, fakat talebelerimin ders saati gelmiş, çocukları bekletmemek için müsaadelerinizi rica edeceğim der. Bütün aile hoca efendiyi nasıl uğurlayacağını, ona nasıl iltifat edeceğini, nasıl bir sevgi tezahüründe bulunacağını şaşırırlar.

Hoca efendi gider; ama bütün ailenin ruhunda ona ve onun şahsında yüce İslâmiyet’e karşı kuvvetli bir sevgi meşalesi doğar. Aradan günler geçer, hoca efendi bir defa da bu aileyi kendiliğinden ziyaret eder. Çocuklara, her birine münasip hediyeler dağıtır. Hele bu ikinci ziyaret, aile efradının içindeki sevgi meşalesini iyice korlaştırır. Artık hoca efendi tarafından sık sık ziyaret edilmek, her gün onunla görüşmek için onun bir yakını gibi olmak isterler.

Nihayet bir gece sabaha karşı gayrimüslim uyanır; bir rüya görmüştür. Ailesini de uyandırıp rüyasını anlatır. Ailesi de buna benzer bir rüya gördüğünü söyler. Artık beraber Müslüman olmaya karar vermişlerdir. Az sonra müezzinin tatlı, saba makamı ile ezanı duyulur. Ezan sesleri, Müslümanlığa namzet olan bu karı-kocanın kalp tellerine tatlı tatlı dokundukça heyecanları artar. Hoca efendinin camiden dönme dakikalarını sabırsızlıkla beklerler. Kalkar, evlerinin önünü süpürür, bütün aile efradını uyandırıp hazırlarlar. İşte hoca efendi geldi, gelecek diye bekleşirler. Hoca efendi karşıdan güneş doğar gibi görünür. Müslümanlığa namzet bu zat, onu görünce gayrı ihtiyarî kendini tutamaz, mıknatısın etrafındaki toplu iğnelerin ona doğru gidişi gibi hoca efendiye doğru gider; Onu hemen kucaklar, alnını ve sakalını öper. Hoca efendi bu manzara karşısında sevinç gözyaşları döker. Her ikisi de ağladıkları veya güldüklerini fark edemeden eve girerler. Bütün aile, başka bir âlemde yaşadıklarını zanneder.
Kaynak: ReformTürk http://www.reformturk.com/dini-hikayeler/56839-hidayete-vesile-olmak.html#post116061

Hoca efendi onları hazırlar, sonra hepsini İslâm'ın kapısından içeri alır. O bu dakikalarda, İstanbul'u fetheden Fâtih'ten daha sevinçlidir. Bir taraftan, Peygamber Efendimizin bir kimsenin Müslüman olmasına sebep olanlara verdiği müjdeyi hatırlar. İçinden kendi kendine şu hadîsin metnini okur:

"Allah'ın, senin vasıtanla bir adamı doğru yola getirmesi senin için, güneşin doğduğu ve battığı şeylere sahip olmaktan daha hayırlıdır" (On Kere Kırk Hadîs, s. 34, 35 no.lı hadîs. 3. 40 hadîs).

Diğer taraftan Hz. Ömer'in Müslüman oluşu ile ilgili bilgilerini kafasında canlandırır.

Hoca Efendinin talebelerine ders verme vakti artık gelmiştir. Yeni din kardeşlerini evine davet eder ve ayrılır. Akşam, dostlarından on kişi ile beraber yemeklerini yer, çaylarını içer, sohbetlerini yaparlar. Hoca efendinin çocukları ve ailesini tanımak ve onlarla hemen dost olmak, yeni Müslüman aileyi pek sevindirir. Hoca efendinin bağlıları, günlerce bu yeni din kardeşlerini davetleri, ziyaretleri ve hediyeleri ile aralarında bulundurur, onları yetiştirir, münevver ve örnek bir Müslüman olmasını sağlarlar. Onlar da yeni Müslüman olmanın verdiği heyecanla kâinattaki her canlının kendi saadetine kavuşması ideali ile nice nice kimselerin Müslümanlıkla şereflenmelerine vesîle olmaya devam edip dururlar. Müslüman olmalarına sebep olan hoca efendiyi de devamlı hayırlarla yâd ederler. Müslüman olan herkesten önce ona dua etmelerini rica ederler. Allah cümlemize böyle anlayışlar ve böyle hizmetler nasip eylesin.