Ahlak imanın aksesuarıdır. Aksesuar nasıl ki üzerinde durduğu eşyayı güzelleştirir ve tamamlarsa ahlak da insanı güzelleştirir ve tamamlar. Peygamberimiz; “Güzel ahlak gencin süsüdür” buyuruyor. Gençlerimiz saçlarını jölelemekle, marka elbiseler giymekle, modayı takip etmekle güzelleşeceklerini sanıyorlarsa yanılıyorlar. Ahlak ihtiyara da yakışır, kadına da yakışır, erkeğe de yakışır ama en çok gence yakışır. Gençliği güzel ahlaka sahip bir milletin kendisi de ahlaklı demektir. Çünkü armut altına düşer. “Edep imanın yıldızıdır.” Yıldızlar gecenin karanlığında nasıl parlar ve kendini gösterirse, edebli genç de o şekilde belli olur. Farkı hemen fark edilir. Oturuşuyla, yürüyüşüyle, konuşması ve susmasıyla, edebi ve hayâsıyla fark edilir. Ahlaksızlık toplumsal bir hastalıktır. Bu hastalığın sirayet ettiği toplumlar içten içe çürüyen ağaçlara benzer. Ancak ağaç yıkıldığı zaman çürüdüğü anlaşılır. O zaman geldiğinde ise iş işten geçmiş olur. Gençliğimizin ahlaki çöküntüsünü konuştuğumuz bu günlerde şu soruyu sormamız gerekiyor: Halkımız müslüman olduğu, elimizin altında Kur´an gibi bir kitap, sünnet gibi bir rehber bulunduğu halde, gençliğimiz nasıl bu hale geldi? Bunun sebebi gençliğe uygulanan seküler ve batı tarzı ahlak eğitimidir. Sorumlusu da İslam ahlakını Müslümanların çocuklarından esirgeyen yöneticiler, eğitimciler, siyasiler ve ebeveynlerdir. Modern hayat ahlaksızdır Bugün uygulanan eğitim anlayışında çocuklarımıza beşin dörtten daha büyük olduğu öğretiliyor, ama helal birin haram beşten daha büyük olduğu öğretilmiyor. Gençliğe kazanması için her yolun geçerli olduğu öğretiliyor ama “insan için sadece çalıştığının karşılığı vardır” ilahi düsturu öğretilmiyor. “Hep daha fazlasını iste” sloganı öğretiliyor ama “en büyük zenginlik kanaattir” anlayışı öğretilmiyor. “Hayatını yaşa” diyerek heva ve hevesimizin istediği her şeyi yapmak teşvik edilirken, “Ey iman eden erkekler ve iman eden kadınlar, iffetinizi koruyunuz.” İlahi emri öğretilmiyor. Flört etmek teşvik edilirken ve serbest bırakılırken “nikahta keramet vardır” anlayışı yadırganıyor. “Haya imandandır” sözü Peygamberimize ait olmasına rağmen, hayasından dolayı yüzü kızaran gençler ayıplanıyor. AB uyum sürecinde zina suç olmaktan çıkarılıp aile parçalanırken bu durumun neslin bozulmasına sebep olacağını söyleyen idareci ve siyasiler irtica ile suçlanıyor. Gelinen nokta ortada; tecavüz, hırsızlık, şiddet, erotizm, kapkaç, yolsuzluk, rüşvet, adam kayırma… Bunları biz mi yaşıyoruz Ya Rabbi! Bundan bir asır önce bu topraklarda yaşayan iffet, namus, haya, doğruluk, dürüstlük, mertlik, helal rızk gibi erdemler nereye gitti!.. Ne ektiysek onu biçiyoruz. Aynı sebepler aynı sonuçları doğurur. Suçlu bu toprağa atılan tohumu ve tohuma verilen suyu değiştirenlerdir. Batı medeniyetinin ahlaki anlayışında “İnsanlar ne der?” kaygısı vardır. Yani ahlaki yükümlülüğün kaynağı toplumdur. Toplum yaptığınız bir davranışı onaylıyorsa o davranış ahlakidir. Eğer toplum onaylamıyorsa bu davranış ahlaki değildir. Toplum çok kötü bir davranışı artık ahlaksızlık saymıyor ve yadırgamıyorsa bu davranış ahlaki kabul ediliyor. Bu şu manaya geliyor: Toplum yapmış olduğunuz davranışı yadırgamıyorsa, yap yapabildiğini. İnsanı yaratan Allahtır. Eser, müessirinden bağımsız düşünülemez. İnsanı yaratan Allah nasıl güzel yaşanacağının ilkelerini de koymuştur. Sınırlı, aciz ve yetersiz olan insanın objektif bir ahlak değerleri ortaya koyması mümkün değildir. İslam insanlığın değişmez değerlerinin öbür adıdır. Allahın bildirdiği ahlaki değerler tüm insanlık için en uygun olan ahlak kurallarıdır. İnsanoğlunun nasıl daha güzel yaşayacağını Allahtan daha iyi kim bilebilir? Allah kullarının uyması gereken ahlaki ilkeleri hep peygamberler eliyle ve diliyle insanoğluna bildirmiştir. Beşeri ideolojiler ise Allahın bildirdiği ahlaki ilkeleri yeryüzünden kaldırmaya çalışmışlardır. Heva ve heveslerini bayraklaştıranlar, şeytanın ihtiraslarının esiri ve kölesi olanlar, Allahın ahlakıyla ahlaklanmış insanlardan hoşlanmazlar. Beşeri ideolojiler toplumu bilinçli olarak ahlaksızlaştırırlar. Çünkü toplum ne kadar çok ahlaksızlaşırsa, o kadar çok taraftar kazanırlar. Bu yüzden ahlaka değil, ahlaksızlığa yatırım yaparlar. İslam ahlakı hiçbir ideolojinin, hiçbir manifestonun, hiçbir araştırmanın, hiçbir sosyal tezin çözemediği ahlaki problemleri çözebileceğini tarih boyunca ispat etmiştir. İslam cahiliye devri insanlarına kuşak değiştirmeden aynı insanlar eliyle Asr-ı Saadeti yaşatmıştır. İslami ahlak insan fıtratı ile tam bir mutabakat içindedir çünkü fıtratın kaynağı ile vahyin kaynağı aynıdır. Ahlaki sorumluluklarımız Türkiyede toplumun ahlaklanmasını kendine dert edinen insanlar, cemaatler, partiler, vakıflar dernekler var. Ancak bu kuruluşlar ve topluluklar yaşanan ahlak erozyonunun önüne geçemiyorlar. İşte tam burada şu soruyu sormamız gerekiyor: Neden başarılı olamıyorlar? Cevabı bizi rahatsız etse de, hoşumuza gitmese de konuşmamız, yazmamız gerekiyor: Çünkü kendilerinde de ahlaki zafiyetler var. Maalesef dört başı mamur bir ahlaka sahip değiliz. Bu sebeple de, toplumun gidişatını, kötülükten iyiliğe, zararlıdan faydalıya, çirkinlikten güzelliğe, ahlaksızlıktan güzel ahlaka dönüştüremiyoruz. Aynı sebepten dolayı Allahın yardımına da mahzar olamıyoruz. Dört başı mamur bir ahlaka sahip olmayan bir cemaat, parti, vakıf, dernek, topluluk adam kazanamaz, kazandığı adamla da vaat edilen rahmet medeniyetini kuramaz. Çünkü ahlaki olmayan bir hareketin başarı şansı yoktur. Toplumsal değişimin ön şartı bireysel değişimdir. Bu toplumun ahlaklanmasını istiyorsak işe kendimizden başlamamız lazım. Önce kendimizin güzel ahlak sahibi olmamız gerekmektedir. Kuran-ı Kerim “Fertler kendilerini değiştirmedikçe, Allah da onlar hakkındaki hükmünü değiştirmeyecektir.” buyuruyor. (Rad/11) En büyük ahlaki çöküntü nemelazımcılıktır. Sen “bana ne” dersen, öteki “bana ne” derse bu toplumu kim uyaracak, kim düzeltecek. Din nasihat değil midir? İnsanlara nasihatten geri duranlar kendilerine de nasihat edilmesini istemeyenlerdir. Nemelazımcılık, sorumsuzluk mikroplarının en amansızıdır. Topluma bulaştığı zaman kısa sürede o toplumu ahlaki felce uğratır. Bugün de böyle olmuştur zaten… Nemelazımcılık mikrobunun ilacı “iyiliği özendirme, kötülükten sakındırmadır.” Kur´anda ki adıyla; “emri bil maruf nehyi anil münker” dir. Bir toplumun içinde, iyiliği emreden, kötülükten sakındıran bir topluluk kalmamışsa, bu durum o toplumun intiharıdır. Bir toplumun en dinamik, en aktif, en canlı katmanını ahlaksızlar oluşturuyorsa o toplumda ahlaksızlık yayılır. Çünkü ahlaksızlık bulaşıcıdır. Sana da bulaşır. Bir toplumun en canlı, en gayretli katmanını ahlaklılar oluşturuyorsa, o toplumda ahlak yaygınlaşın. Çünkü ahlak da bulaşıcıdır. Siz iyiyi, güzeli ve ahlakı temsil edenler! Çevrenize renginizi veremiyorsanız, çevreniz bir gün rengini size dayatacaktır. Sizdeki güzelliklerin, sizdeki ahlakın başkaları tarafından da paylaşılmasını istiyorsanız sosyal olun. İnsanlar sizdeki güzellikleri ancak sizinle diyalog halinde oldukları zaman tanıyabilirler. İyilikleri ve güzellikleri almak ve vermek hususunda etken ve edilgen olunuz. Hem alınız, hem veriniz. Kötülükleri ve çirkinlikleri almak ve vermek hususunda, yalıtkan olunuz. Ne alınız, ne veriniz. En güzel örnek: Hz. Muhammed (sav) Ahlaki davranışların mükemmelleştiği zat Peygamberimizdir. Peygamberimizin güzel ahlakının pratik hayata geçirilmiş şekline sünnet denir. Peygamberimizin güzel ahlakı; edebi, vakarı, tevazusu, nezaketi, doğruluğu, dürüstlüğü, temizliği, iffeti, cesareti, Allah için sevmesi Allah için buğzetmesi, sadakati, vefası, Onun tebliğ çalışmalarında en büyük yardımcısı olmuştur. Unutmamak gerekir ki, Peygamberimiz henüz müslüman olmadan önce de Muhammed-ül Emindi. Bugün Rasulüllahın izinde yürüdüğünü iddia edenlerin evvela Peygamberimizin ahlakına sahip olmaları gerekir. Onun bıraktığı mesajı diriltmek isteyenlerin Onun bıraktığı ahlakı mutlaka kuşanması gerekir. Peygamberinin bıraktığı mirasın ahlaki bekçileri olmaları gerekir. Peygamberimiz “Ben güzel ahlakı tamamlamak için gönderildim” buyuruyor. Kuran-ı Kerim Peygamberimizin ahlakı için: “Muhakkak ki sen muhteşem bir ahlak sahibisin” (Kalem,4) buyuruyor. Modern insanın artık şunu kabul etmesi lazım: “İslamsız saadet olmaz.” N. Fazılın lisanıyla haykıralım: “Rehberim, önderim, liderim, Peygamberim. Sana uymayan ölçü, hayat olsa teperim…”
Kaynak: ReformTürk http://www.reformturk.com/din-kulturu-ve-ahlak-bilgisi-dersi/26256-ahlakin-kaynagi-allahtir.html#post50126
Tarık Yılmaz Bekler