Bir millet ülkesini zengin etmek için dünyaya dağılır ve ülkeleri sömürürken aile hayatına önem vermezse, hiç farkına varmadan o millet kendi kendini yok ettiğinin farkına yıkılacağı zaman varır da yıkılmayı engelleyecek gücü kendinde bulamaz.

Milletler, sülalelerden, sülaleler ailelerden, aileler bireylerden meydana gelir.

Birey çürükse verim de çürük olur.

Çekirdek gibidir. Çekirdek sağlam değilse mahsul de sağlam olmaz.

Yapılmayacak büyük şeyler peşinde koşacağımıza, yapabileceğimiz ve yaptığımız takdirde Allah katında çok büyük değeri olan şeyleri yapalım.

Mesela “Ahkaf” suresinin 15’inci ayetinde Anne ve babaya iyi davranmamız emrediliyor. Anne ve babasına iyi davranmayanın başkalarına iyi davranması inandırıcı olmaz.

Kur’an-ı Kerim’de Rabbim birçok yerde kendisine itaatten sonra anne babaya itaati, kendisine şükürden sonra anne-babaya teşekkürü emrediyor. Çünkü annesi onu 9 ay karnında taşıdı. Midesi, kalbi, kanı onun için çalıştı. Yani anne, çocuğun canına can katmak için çalıştı. Doğduktan sonrada ona en temiz içecek olan sütü ile besledi. İşte bu anneye itaat edilmesini istiyor Rabbim.

Alın terini toprakla yoğurup buğdaya dönüştüren, alın teriyle çeliğe su verip, karşılığını giyecek ve içeceğe dönüştüren babalarımız, ciğerinin kanını bembeyaz süte dönüştürüp bir şelâle gibi yavrusunun ağzına akıtan analarımız, Allah ve onun Rasulünden sonra sevilmeye en layık insanlardır.

Bir çiçeğin dalını sevmesi gibidir bu sevgi. Bir dalın çiçeğini beslemesi koruması gibidir bu şefkat.

Sonra anne en değerli incileri boynunda taşırken yavrusunu daha mahrem ve kalbinin en yakın yerinde severek taşıyor. Gül renkli kanını yavrusunun damarlarına akıtıyor. Allah’ın can verdiği yavrusuna dokuz ay kan veriyor.

Günümüzde bir kısım kan simsarları ölmek üzere olan hastanın gözü önünde kan üzerine pazarlık yaparken, bir kısım zalim diktatörler damarlarındaki kanı kara toprağa akıtarak üretimi artırırlarken ana karşılıksız olarak, severek yavrusuna kan veriyor.

Yavrusu doğunca, yemiyor yediriyor. Baba ise, kuşlar gibi kazancını akşam eve getirmek ve yavrularının sevincini paylaşmak için çırpınıyor.

Çocukken ayakları ayaklarımız, elleri ellerimiz, gözleri gözlerimiz, dişleri dişlerimiz oluyor.

Onların bizim için yanan yüreği, üşüdüğümüz zaman sıcak oluyor, yandığımız zaman ise serinlik veriyor. Yananı serinleten, donanı ısıtan böyle bir ateş başka hiçbir yerde icad edilmemiştir.
Kaynak: ReformTürk http://www.reformturk.com/din-kulturu-ve-ahlak-bilgisi-dersi/17125-anne-ve-babaya-iyilik.html#post32641

Kış gününde aynaya üfleseniz kendinizi göremezsininiz. Rabbimiz de “Anne ve babanıza üff bile demeyiniz” buyurur. (İsra 23)

Denizlerin söndüremediği anne ve baba yüreğinin ateşini “üff” demekle söndürenler kendisinin cehennemdeki ateşinin alevlenmesi için üfürmüş olurlar.

Müşrik anne ve babaya bile ihsanda bulunmayı tavsiye (emir) eden Rabbim (Ankebut 29/8) insanların gönül kapılarının ihsanla açılabileceğine işaret etmiştir.

Bu ayetten hareketle; çocuğun ana karnında 6 aylık olunca her şeyiyle tamamlandığını da anlıyoruz. Bu gün tıp da bunu söylüyor.

Neden bu ayette 40 rakamı zikredilmiş? Tefsircilerimiz bunu şöyle açıklamışlar. 40 yaşından sonra insandan mazeretlerin kabul edilmeyeceğine de bu ayette işaret vardır. Peygamberlerden birçoğu da 40 yaşından sonra peygamber olmuştur. Çünkü 40 yaş her yönüyle olgunluğa erişildiği bir yaştır. Sevgili peygamberimiz şöyle buyuruyor; “Kırk yaşına ulaşan Müslüman bir kulun, Allah hesabını hafifletir. Altmış yaşına vardığında Allah ona Tevbe etme nimetini lütfeder. Yetmişine vardığında gökyüzü ehli onu sever. Seksenine vardığında iyiliklerini sabit tutar, kötülüklerini siler. Doksanına vardığında Allah onun geçmiş ve gelecek günahlarını afveder, ailesine şefaatçi kılar ve gökyüzünde “Allah’ın yeryüzündeki esiri” diye yazılır.” (İbni kesir, Tefsir Ahkaf 4/157) Buyurmuş.
Tabii ki iman üzere olanlar kastedilmiştir.



Mahmut Toptaş