. Radyo, televizyon telefon, faks, gazete, dergi vb. araçların hepsi birer iletişim aracıdır.
Ancak iletişimin en güçlü olanı dil ile yapılanıdır. Dille gerçekleştirilen iletişim resim, şekil, işaret ve vücut diliyle yapılan iletişimden daha güçlüdür. Bu bakımdan duygu, düşünce ve istekler dil ile aktarılır. İletişimin kurulmasında dört temel öge kullanılır. Duygu, düşünce ve isteğin aktarılmasında sözü söyleyen kişi kaynak, söylenen bir söz (mesaj, ileti), iletilen sözü alan alıcı ve bir de iletişimin yapıldığı iletişim aracı (ortamı) vardır.
Bu kaynak, alıcı, ileti ve iletişim aracı (ortamdan) oluşan düzeneğe iletişim sistemi ya da bağlam adı verilir.
İNSAN, İLETİŞİM VE DİL
İletişim aracı olan dilin bir geniş, bir de dar anlamı vardır. Geniş anlamıyla dil insanlar arasında anlaşmayı sağlayan bir takım işaretleri (flama, bayrak, amblemden jest mimik, beden dili, müzik dili, raks dili ile trafik dili vb.) kapsayan bir sistemdir.
Dar anlamda ise dil, insanların duygu, düşünce ve isteklerini karşısındakine aktarmak için kullandığı bir iletişim aracıdır. Bu bakımdan iletişim araçları içerisinde en etkili ve güçlü olanı dildir.
Geniş anlamlı dilin görülen, koklanan, işitilen bir dış yönü; bir de o nesnenin anlamı olan iç yönü vardır. Geniş anlamlı dilde dış yön ile iç yön birbirine sıkı sıkıya bağlıdır. Dar anlamıyla kullanılan ve iletişim aracı olan dilin de bir ses ya da seslerin görülen işaretleri; bir de o ses ve sesleri oluşturan işaretlerden çıkan anlam yönü vardır.
Ağaç sözcüğünde, a-ğ-a-ç seslerinin oluşturduğu bir dış yön; bir de, bir nesnenin karşılığı olan, bir varlığı tanımlayan (ağacı tanımlayan) anlam yönü bulunmaktadır. Ağaç denildiği zaman gözümüzün önüne elma, armut, çam, kavak vb. ağaçlardan biri gelir. Bu bakımdan dilin görme, koklama, tat alma organlarıyla sıkı bir bağlantısı bulunmaktadır.
Dil insanlara özgü bir iletişim aracıdır. Çevremizde gördüğümüz canlı varlıklar birtakım sesler çıkartırlar. Örneğin köpekler havlayarak, koklayarak, kediler miyavlayarak, atlar kişneyerek kendi aralarında anlaşırlar. İnsanlar ise kendi aralarında konuşarak, yazarak iletişim kurarlar.
İnsan beyni, duyu organları yoluyla çevresinden edindiği izlenimleri kendi içerisinde yoğurarak sese ve birtakım kavramlara dönüştürecek yapıya sahiptir. Gerektiğinde çevreden edindiği izlenimleri ses ya da yazı ile çevresine aktarabilir. Örneğin çiçek dediğimiz zaman ilk önce gözümüzün önüne birtakım çiçek türleri gelir. Gül, papatya, karanfil, leylak vb. Beyin bunlar arasında bir ayırma ve çözümleme yapar. Bu ayırma ve çözümlemeden sonra duygu, düşünce ve isteğini karşısındakine konuşarak ya da yazarak anlatır.
Dilin Toplum Açısından Önemi
Dilin en önemli niteliği toplumdaki insanlar arasında anlaşma sağlayan sosyal bir kurum olmasıdır. Kendine göre birtakım yasaları vardır. İhtiyaçlar doğrultusunda yeni sözcükler türetilir; kullanılan bazı sözcükler anlam kaymasına uğrar; kullanılmayanlar da unutulup gider. Bu bakımdan dil canlı bir varlıktır.
Dil sayesinde toplumdaki bireyler bir araya gelir. Dil birliği, ulusal birliğin oluşmasında önemli bir rol oynar. Dil; kültür, tarih, felsefe, gelenek ve görenekte birlik sağlar. Bakın, dilin önemini Konfüçyüs şöyle ifade ediyor:
Konfüçyüs’e sordular:
- Bir memleketi yönetmeye çağrılsaydınız yapacağınız ilk iş ne olurdu?
Büyük filozof şöyle cevap verdi:
- Hiç şüphesiz dili gözden geçirmekle işe başlardım.
Ve dinleyenlerin hayret dolu bakışları karşısında sözlerine devam etti.
- Dil kusurlu olursa, sözcükler düşünceyi iyi anlatamaz. Düşünce iyi anlatılmazsa, yapılması gereken şeyler doğru yapılamaz. Ödevler gereği gibi yapılmazsa töre ve kültür bozulur. Töre ve kültür bozulursa, adalet yanlış yola sapar. Adalet yoldan çıkarsa şaşkınlık içine düşen halk ne yapacağını, işin nereye varacağını bilmez. İşte bunun içindir ki, hiçbir şey dil kadar önemli değildir.
Dil bilgisi ve Bölümleri
Dil, bilimsel yöntemle incelenir. Dilin doğuşunu, gelişimini, seslerini, sözcük yapılarını, sözcüklerin anlamını, sözcük köklerini ve cümle kuruluşunu inceleyen ve bunları kurallara bağlayan bilim dalına dil bilgisi (gramer) denir.
Dil bilgisi şu bölümlere ayrılır:
a. Ses bilgisi (Fonetik): Dilin seslerini inceleyen bölümüne ses bilgisi denir.
b. Biçim bilgisi (Morfoloji): Sözcükleri biçim yönünden inceleyerek, kök ve eklerin yapısını belirleyen bilim dalına biçim bilgisi denir.
c. Köken bilim (Etimoloji): Dildeki sözcükleri köken (çıkış) bakımından inceleyen bilim dalına köken bilim denir.
d. Anlam bilim (Semantik): Sözcükleri anlam yönüyle inceleyen bilim dalına anlam bilim denir.
e. Cümle bilgisi (Sentaks): Sözcüklerin birbiriyle olan ilişkilerini, cümledeki görevlerini ve durumunu inceleyen bilim dalına cümle bilgisi denir.
DİL- KÜLTÜR İLİŞKİSİ
Kültürün çeşitli tanımları yapılmaktadır. En genel anlamıyla kültür bir toplumun maddi ve manevi alanda ortaya koyduğu tüm eserlerdir. Toplumların yaşam biçimleri, gelenek-görenekleri, kullandıkları araç gereçleri, inançları, dili, sanat anlayışı vb. kültürü oluşturur. Toplumlar yüzyıllar boyu maddi ve manevi alanda çok değerli eserler üretmişlerdir. Bu eserler gelecek kuşaklara dil sayesinde aktarılır. Örneğin İslâmiyet’ten önceki döneme ait destan, koşuk, sagu, savlar, Orhun Yazıtları, Dede Korkut Hikâyeleri, Yunus Emre’nin şiirleri dil sayesinde günümüze dek yaşamışlardır. Günümüz gençleri o eserleri okuyarak o dönemle ilgili bilgi sahibi olabilirler. Bu bilgilenme dil sayesinde olmaktadır. Bu bakımdan dil önemli bir kültür taşıyıcısıdır.
Kaynak: ReformTürk http://www.reformturk.com/dil-ve-anlatim/60465-iletisim-dil-ve-kultur-iliskisi.html#post124199
Bir ülke sınırları içerisinde dil farklı biçimlerde kullanılabilir. Bu farklılığın başında konuşma dili ile yazı dili gelir.
Konuşma dili: Günlük yaşamda, evde, sokakta, çarşı pazarda kullanılan dile konuşma dili denir. Konuşma dilinde el, yüz ve vücut hareketlerine, ses tonuna, vurguya ve tonlamaya dikkat edilir. Yani bu ögeler konuşmada sözün anlatım gücünü etkiler. Konuşma dili işitme duyumuza hitap eder.
Konuşma dili kişilerin kültür düzeylerine ve bölgeden bölgeye farklılıklar gösterir.
Okuma yazma oranı düştükçe dili kullanmada yöresel özellikler çoğalır. Böylece konuşmada ağız, şive ve lehçe farklılıkları görülür. Bu farklılaşmada yöresel konuşma biçimlerinden biri yazı dili olarak kabul edilir. Bugün Türkiye’de İstanbul ağzı yazı dili olarak kullanılmaktadır. Çünkü İstanbul yüzyıllardan beri Osmanlı İmparatorluğu’na başkentlik yapmış bir kentimizdir. İnsanlar yüzyıllardan beri imparatorluğun pek çok yöresinden buraya göç etmişler ve işleyip geliştirerek güzel bir dil oluşturmuşlardır.
Dillerde coğrafya ve toplumsal ayrılıklar nedeniyle farklılaşmalar olur. Sözcükler, bölgeden bölgeye farklı biçimlerde söylenir. Bu farklılaşmadan lehçeler meydana gelir: Çağatay lehçesi, Azeri lehçesi, Anadolu lehçesi gibi. Bir lehçeye bağlı kentler, ilçeler ve hatta köyler arasında dahi söyleyiş farklılıkları görülür. Bu farklılıklardan ağızlar oluşur. Örneğin,
- Ben söyliyemem, becelliyemem.
- Bi sene İskenderiye’de yesir kaldım.
- Babamnan sokâ gidicam.
- Napacan? vb.
Yazı dili: Yazı dili resmî yazışmalarda, gazete ve dergi yazılarında kullanılan dildir. Yazı dili görme duyusuna hitap eder. Yazı dilinde noktalama işaretlerine ve yazım kurallarına dikkat edilir. Konuşma diline göre uzun cümleler kullanılır.
alıntıdır