"B" harfiyle başlayan deyimler

Baba adam: Ağır başlı, iyi yürekli, olgun, hoşgörülü, yaşlıca adam."Ne baba adammış meğer, ailesinden değil, komşularından bile kimseyi ihmal etmedi."

Babası tutmak (veya babaları üstünde olmak): Çok fazla öfkelenmek, kızgınlığı her hâliyle belli olmak."İş meselesini konuşamadım, çünkü babaları üstündeydi odasına girdiğimde."

Babana rahmet: "Yaptığın iş, söylediğin söz çok yerinde; Allah senden razı olsun" anlamında hoşnutluk, memnunluk bildirmek için kullanılır.
Kaynak: ReformTürk http://www.reformturk.com/showthread.php?p=97608

Baba ocağı (evi veya yurdu): Dededen, babadan kalma ev; toprak, yurt."Borçları yüzünden baba evini satmak zorunda kaldı."

Babasının hayrına (mı?): Hiçbir çıkar gözetmeksizin."Babasının hayrına mı yaptı sanıyorsun senin işini?"

Bağ bozmak (bağbozumu): 1. Bağda son kalan ürünün toplanması. 2. Bu işlerin yapıldığı mevsim (güz), gün."Bağbozumu besmele ile başlarsa bereketli olur."

Bağrına basmak: 1. Kucaklamak, kolları ile sararak göğsüne yaslamak. 2. Birini gözetip kayırmak, koruyup yetiştirmek."Amcası, yeğenini bağrına basmakta geçikmedi."

Bağrına taş basmak: Uğradığı zarara, felakate sesini çıkarmadan katlanmak."Evi yıkılan Hasan bağrına taş basmaktan başka bir yol bulamadı."

Bağrını delmek: İçine işlemek, pek dokunmak, dertli olmasına yol açmak."Yurdundan kovulması, şairin bağrını deldi."

Bağrı yanık: Çok acı çekmiş; dert, sıkıntı, darlık, kahır görmüş; yaslı."Nice bağrı yanık insanlar yaşamış bu topraklarda."

Bahse girmek: Görüşünde veya iddiasında haklı çıkacak tarafa bir şey verilmesini kabul eden sözlü anlaşma yapmak."Erken kalkmak konusunda onunla bahse girdik."

Bahtı kara: Mutsuz, dertten kurtulamayan, işleri hep ters giden."Allahım, şu bahtı kara kuluna yardım et de düzlüğe çıksın!"

Baklayı ağzından çıkarmak: Sabrı tükenip o zamana kadar sakladığı şeyleri söylemek."Yeter artık, çıkar ağzından şu baklayı!"

Bal alacak çiçeği bilmek: Çıkar sağlanacak yeri veya şeyi bulmak, bu konuda nasıl hareket edileceğini bilmek."Onun bal alacak çiçeği bilmede üstüne yoktur."

Baldırı çıplak: İşsiz güçsüz, serseri, başı boş, ayak takımından."Sokaklar baldırı çıplaklardan geçilmiyor."

Bal dök (de) yala: Bir yerin çok temiz, pırıl pırıl olduğunu anlatmak için kullanılır."Odayı öyle elden geçirmiş ki bal dök de yala!"

Balgam atmak: Bir iş ya da konu üzerinde kuşku uyandıracak söz söylemek."Lütfen sus, ortaya bir balgam atıp da insanı huzursuz etme."

Bal gibi: 1. Çok tatlı. 2. Çok iyi, adamakıllı, pekâlâ."Bal gibi iş, daha ne duruyorsun?"

Balık etinde: Ne şişman, ne zayıf; biçimli, kilosu yerinde olan.

Balık istifi: Çok sıkışık bir durumda."Otobüs, balık istifi gibi yerleşmiş insanları zor taşıyordu."

Balık kavağa çıkınca: Gerçekleşmesi mümkün olmayacak işleri anlatmak için kullanılır."O kız, o çocukla ancak balık kavağa çıkınca evlenir."

Balon uçurmak: İlgililerin ne diyeceklerini anlamak veya insanların telâşlanmalarını sağlamak amacıyla aslı olmayan bir haber yaymak."Askerliğin kısalmasıyla ilgili bir balon uçurdu, buna sonra kendisi de inanmaya başladı."

Balta olmak: Musallat olmak, asılmak, direnerek bir şey istemek, istediğini yaptırmak için sürekli ısrar etmek."İnsanın başına balta olan kişileri sevmek mümkün değil."