KİTAP
Dün gece bir rüya gördüm. "Hayırdır inşallah!" derseniz söylerim... (Biraz durur.)
Kaynak: ReformTürk http://www.reformturk.com/belirli-gun-ve-haftalar/58631-kitap-kutuphaneler-haftasi-monolog.html#post119842
Efendim, bir kitaplığa girmişim... İçeride kimsecikler yok... Raflarda koca koca, dizi dizi kitaplar... Birini çektim, aldım. Sayfalarını karıştırmaya başladım. Yazıları o kadar küçük ki, okuyana aşkolsun. Son sayfayı buluncaya dek parmağımda kuvvet, dudağımda tükürük kalmadı...
Başka bir kitap aldım. Kapağındaki yaldızlı, iri yazıyı sökmeye çalıştım: FELSEFE... Bu da ne demek? Hikâye mi, yoksa roman mı? Sayfalarını habire çevirdim. Gönlüme göre bir satırak bulamadım. Saçma sapan yazılar... Bakın, size hatırımda kalan bîr yerini söyleyeyim: "İnsan canlıdır, yürür, düşünür, istediğini yapar. Fakat eşya başkaları tarafından harekete getirilmezse şuradan şuraya yürüyemez..."
Bunu bilmeyecek ne var a efendim? Okula giderken çantamı unutsam, arkamdan kendi kendine gelmez ya! Elbette ben taşıyacağım. Yazık böyle söyler düşünen kafalara...
Başka bir kitap aldım. Çevir babam çevir... O da öyle... içinde ilâç için bir resim yok. Resimden vazgeçtim, hoşa giden bir yazı bile yok... Sıra sıra sayılar, kara kara çizgiler...
Bir yerinde şöyle bir soru gördüm: "İki kere iki kaçtır?" Hoppala! Bunu bizim sınıfın en tembeli bile bilir. Bu kitap da tutmuş, iki kere ikinin dört olduğunu ispat için tam beş sayfa yazı yazmış. Deli saçması, dedim, kitabı fırlattım.
- Ne yaptın Necdet? Diye bir ses duydum. Korkudan yüreğim ağzıma geldi... O ses:
- Kendine göre kitap seçemiyorsun, dedi. Okuma kitabı ile dergiler neyine yetmez?
Korkudan, olduğum yerde büzüldüm, büzüldüm... Başıma çektiğim yorgan terden sırılsıklam olmuş.
Gözümü açar açmaz derin bir nefes aldım. Masada duran kitapları göğsüme bastım:
- Oh benim cici kitaplarım, eledim. Bütün aradıklarımı sizde buluyorum...

alıntıdır