--->: :::::::...Sağlık makaleleri...:::::::
Dikkat eksikliği sendromu nedir?
--------------------------------------------------------------------------------
Çocuğun, yaşamının her anını etkileyen nörobiyolojik bir bozukluktur.
Kimlerde görülür?
Çocukların %5 inde. Erkek çocuklarda kız çocuklara oranla 3 kez daha fazla. Her sınıfta ortalama bir ya da iki öğrencide
Yeni bir buluş mudur?
Hayır. Değişik isimlerle anılmakla birlikte, 1900 lü yılların başlarından beri tanınan bir sendromdur. Günümüzde yaygın olan adları, Dikkat Eksikliği Sendromu ve Dikkat Eksikliği Sendromu ile Hiperaktivite Sendromudur.
Sorun nedir?
Dikkati, tek bir noktaya odaklayamamak ve organize olamamak.
Bu sendromun tıbbi bir açıklaması var mıdır?
Evet. Dikkat Eksikliği Sendromu olan ve olmayan bireylerin beyinlerinin kimyasal metabolizmaları arasında farklılıklar saptanmıştır.
Nedeni nedir?
Tek bir nedeni yoktur. Konsantrasyonu sağlamak için milyonlarca beyin hücresi birarada çalışırlar.
Neden olmayan nedir?
Şeker ve diğer gıdalar Alerjiler Anne babaların yetiştirme tarzları.
Çocuğumda Dikkat Eksikliği Sendromu varsa bunu nasıl anlarım?
Dikkat Eksikliği Sendromu, her çocukta kendisini değişik olarak gösterir. Dikkat Eksikliği Sendromu olan bütün çocuklar, dikkatlerini yoğunlaştırmakta ve başladıkları işleri bitirmekte zorlanırlar. Bu zorluğun yoğunluğu çocuklar arası değişiklik gösterir. Ders dinlemenin ve yazıları tamamlamanın gerekli olduğu okul hayatında sorunlar başgösterir. Okul ödevleri yapılmaz ya da tamamlanmaz. Dinlemekte ya da direktiflere uymakta zorluk yaşanır. Çevredeki en ufak olaylarla ya da kendi düşünceleri ile kolayca dikkati dağılır.
Nasıl emin olabilirim?
Bu sendrom için ne tıbbi, ne nörolojik, ne de psikolojik tek bir test vardır. Dikkat Eksikliği Senromu olan çocukların %30 unda hiperaktivite yoktur. Onların ana sorunu dikkatlerini toplayamamak ve konsantre olamamaktır. Genellikle "uyurgezer" görünümünde, sessiz, uyuşuk ve aşırı duygusaldırlar. Dikkat Eksikliği Sendromu olan çocukların çoğu ise hiperaktif, düşüncesizce davranan ve organize olamayan bireylerdir. Genellikle, sürekli kıpırdanırlar ve vücutlerinin bir parçası sürekli hareket halindedir. Bir yerde oturamazlar. Eşyalarını unuturlar ve kaybederler. Başladıkları işi bitirmeden bir diğerine başlarlar. Müdaheleci ve rahatsız edicidirler. Sıra bekleyemezler. Cevapları soruları beklemeden ağızlarından kaçırırlar. Düşünmeden tehlikeye atılırlar. Normal faaliyetleri "sıkıcı" bulurlar.
--->: :::::::...Sağlık makaleleri...:::::::
Tırnak yemek duygusal bir sorundur
--------------------------------------------------------------------------------
Tırnak yemenin duygusal bir sorun olduğunu belirten uzmanlar, özellikle aileleri tarafından azarlanan çocukların tırnaklarını daha fazla yediklerini kaydettiler.
Tırnak yeme alışkanlığı sıklıkla çocuklarda görülmesine rağmen yetişkinlerde de görülen bir davranış. Tırnak yeme alışkanlığının çocuklarda 3-4 yaşlarında başladığını vurgulayan uzmanlar, "Bu aynı zamanda öğrenilmiş bir davranıştır. Ailesinde tırnak yeme davranışı olan bir çocuk bunu kopyalayabilir" dediler. Uzmanlar, tırnak yemenin diğer nedenlerini ise şöyle sıraladılar: "Ev ortamındaki aşırı baskıcı tutumlar ve kuralcı yapı sonuçta güvensizlik göstergesidir. Çocuğun azarlanması, toplum içinde aşağılanması, ona yaşına uygun sorumluluk verilmemesi (mesela odasını toplaması, kahvaltıyı hazırlaması, gibi basit ev işleri), kardeşler arasında taraf tutma, ana baba ilgisizliği, yaşamış olduğu korkular gibi nedenler çocukta tırnak yeme davranışını tetikler".
Çocukta gerginlik ve huzursuzluk oluşturan nedenlerin titizlikle araştırılmasını öneren uzmanlar, sonuçta tırnak yemenin duygusal bir sorun olduğunun altını çizdiler. Azarlamak, korkutmak, başkalarını örnek göstermek veya çocuğu tehdit etmenin sorunu çözmeyeceği gibi daha da ağırlaştıracağını anlatan uzmanlar şu temel görüşü dile getiriyor:
"Onları, korku ve kaygı oluşturabilecek film, video, atari gibi faaliyetlerden uzak tutmak gerekir. Ebeveynler cocuklarının önünde asla kavga etmemelidirler. Ederlerse bile bu bir alışkanlık haline gelmemeli anlaşmazlık nedenleri çocuga uygun bir dille açıklanmalıdır. Sorun uzun sürerse bir uzmanla yüzyüze görüşülmeli. Çocuklar yeni ortamlara ve yeni kişilere uyum göstermekte zorluk çekmezler. Ve çocuklarda bazı davranış biçimlerinin soruna dönüşmesine neden olan yetişkinlerdir".
--->: :::::::...Sağlık makaleleri...:::::::
"Çekingen" deyip geçmeyin
Her 100 çocuktan 10'u aşırı çekingenlik sorunuyla karşı karşıya.
Aşırı derecede çekingenlik ve utangaçlığın, psikolojik bozukluğun bir göstergesi olduğu belirlendi. Sağlık uzmanlarının yaptığı araştırmalar sonucunda çekingenlik, utangaçlık ve sıkılganlık genellikle yapı, aile ve çevreden kaynaklanıyor.
Bu konuda anne ve babanın rolü de büyük. Silik anne-baba modeli, otoriter ebeveynler, aşırı koruyucu, kollayıcı ya da hep eleştiren anne ve babaların bu sorunlara zemin hazırladıkları ortaya çıktı.
Uzmanlar, çocuğun gelişimini anne ve babanın davranışının nasıl etkilediğini gözlemlediler. Anne ve babanın her ikisi veya biri aşırı evhamlı, titiz, koruyucu-kollayıcı ise sürekli çocuğunu kollamaya, göz önünden ayırmamaya çalışır. Çocuğun yaptığı işleri beğenmeyen, küçümseyen, başkalarıyla kıyaslayan, dayak atan anne ve babalar ise çocuklarında çekingen olma riskini artırıyor. Bu psikolojik sorunun önüne geçilmesi, çocuğun kendine güvenli, girişimci olabilmesi için hekimler, çocuğun önce teşvik ve iltifat edilmesi gerektiğini, çocuğun sırtını sıvazlayarak 'aferin' demenin, çocuğu yaptığı işe karşı motive ettiğini ifade ediyorlar.
Çocuğun uygun tercihlerine saygı gösterilmesi, çocuğun yeteneklerinin gelişmesi için özgür ve öz denetime dayalı bir disiplin anlayışı geliştirilmesi öneriliyor. Ayrıca çocuğa anne ve babanın ilgi gösterip birlikte oynamaları ve cocukla ciddi konularda konuşulması gerektiği de tavsiye ediliyor.
--->: :::::::...Sağlık makaleleri...:::::::
Bir yaşına kadar parmak emme normal
--------------------------------------------------------------------------------
Çocuklarda 1 yaşına kadar parmak emmenin normal olduğunu belirten uzmanlar, 5-6 yaşından sonra bu durumun tehlikeli geleceğin habercisi olabileceğini kaydettiler.
Derlenen bilgilere göre, çocuklar emme faaliyetlerinden büyük keyif alıyorlar. bebekler annelerini emerek onla aralarında duygusal bir bağ kuruyor ve bu arada karınlarını da doyurulorlar. Uzmanlar, çocuklarda 1 yaşına kadar emme faaliyetinin faydalı ve normal olduğunu belirtiyor. Uzmanlara göre bebek beslenmesi bittikten sonra da parmağını emerse bu yeterince emme faaliyetinin yerine getirilmediğini diğer bir deyişle yeterince doyurulmadığını düşündürebilir. Yapılan araştırmalara göre, 5-6 yaşlarına kadar parmak emmenin zararlı olmadığını anlatan uzmanlar, "Ancak sosyal ortamlarda ebeveynler çocukların bu davranışından rahatsızlık duyarlar ve bu emme davranışı ebeveynler için sorun olur" dediler. Uzmanlar ebeveynlere şu önerilerde bulunuyor:
"Çocuğunuzu ürkütmeden hatta onunla beraber emme taklidi yaparak duygularını anlamaya çalışınız. Emme davranışı çocuk gelişiminde bir gereksinim olmakla beraber 6 yaşından sonra duygusal bir sorun olarak değerlendirilir. Bu nedenle çocuğunuzla olan iletişiminizi tekrar gözden geçirin. Ev ortamına katılacak yeni bir kardeş veya var olan ortamdaki değişiklikler çocuğunuzda kaygı yaratabilir bunları göz önüne alın. Sonuçta bu davranış eleştirilmeden ilgisini başka yönlere çekilerek ortadan kaldırılabilir".
--->: :::::::...Sağlık makaleleri...:::::::
Çocukların dişleri neden çürür?
--------------------------------------------------------------------------------
Süt dişleri normal dişlere oranla daha çok organik madde içerdikleri için daha kolay ve hızlı çürüyor. Bu nedenle ağız bakımına yetişkinler kadar dikkat etmeyen çocukların süt dişleri çok çabuk çürümeye yüz tutuyor.
Türk Dişhekimleri Birliği'nden (TDB) alınan bilgiye göre, çocuklar, çürüğün erken döneminde görülebilen soğuk sıcak hassasiyeti ve hafif ağrı gibi sinyalleri zamanında yorumlayamazlar. Olayı ancak dayanılamayacak kadar ağrı olmasında fark ederler ki bu durumda çok geç kalınmış olabilir. Çocukların ağız bakımına yetişkinler kadar dikkat edemediğini belirten uzmanlar, çocuğun el becerisi, merakı ve ebeveynin tutumunun diş fırçalama alışkanlığını belirlediğini söyledi. Özellikle annelerin emzik ya da biberonu şeker, reçel gibi gıdalara batırarak çocuklara vermelerinin çocuklardaki diş çürüklerinin nedenleri arasında yer aldığını belirten uzmanlar, bununla birlikte uyku aralarında şekerli süt, meyve suyu gibi gıdaların içirilmesinin de çürüğü tetiklediğinin altını çizdiler. Çürüğü tamamen engelleyebilecek bir aşı ya da ilaç henüz geliştirilemediğini vurgulayan uzmanlar, "Ancak, çürük sayısını azaltmaya yönelik bazı malzemeler günümüzde kullanılmaktadır. Bunlardan birisi; 'fissür örtücü' dediğimiz malzemedir. Diş çürükleri genellikle azı ve küçükazı dişlerinin, çiğneyici yüzlerinde bulunan 'fissür' adı verilen oluklarda başlar. Bahsettiğimiz malzemeyle olukların üzeri kapatılıp, o bölgeye mikrop, yemek artığının sızması engellenerek çürük başlaması önlenir. Bu işlem, 6 yaşından itibaren çıkan kalıcı azı ve küçükazı dişlerine de uygulanabilir" diye konuştular.
Çürüğü engellemenin başka bir yolunun da dişlerin çürüğe karşı direncini artırmak olduğunu anlatan uzmanlar, şu bilgileri verdi:
"Dişlere yüzeysel florür uygulanması suretiyle bu direnç kazandırılır. Bebek 6-8 aylıkken, (yani ilk dişler ağızda göründüğünde) temizleme işlemi başlamalıdır. Sabah kahvaltısı sonrası ve gece yatmadan önce dişleri (en azından çiğneme yüzeylerini) temiz bir tülbent ya da gazlı bezi ıslatarak silmek, temizlemek yerinde olur. Diş fırçası kullanımına ise çocuğun arka dişlerinin çıkmasından sonra (ortalama 2,5-3 yaşında ) başlanması uygundur. Okul öncesi çocuklarda diş fırçalama için bir teknik uygulatmak çok zordur. Bu yaşlarda önemli olan, çocuğa diş fırçalama alışkanlığı kazandırmaktır. Çocuklar diş fırçalarken çoğu zaman dişlerin görünen ya da kolay ulaşılan yüzlerini fırçalar. Oysa çürüklerin önlenmesi için dişlerin ara yüzleri ve çiğneyici yüzeylerini çok daha iyi temizlemek gerekir. Bu nedenle fırçalamadan sonra anne-babanın kontrolü iyi olur."
--->: :::::::...Sağlık makaleleri...:::::::
Çocuklarda astım alerjik kökenli
--------------------------------------------------------------------------------
Çocukluk çağının önemli hastalıklarından 'Astım'ın belirtilerinin ve bronşlardaki aşırı duyarlılığın, alınacak çevre tedbirleri ile belirgin derecede azalmasının mümkün olduğu, çevre tedbirlerinin yetersiz kaldığı durumlarda ise hastalarda havayolu ile akciğerlere çekilip bronşları tedavi eden sprey ilaçlar kullanıldığı bildiriliyor.
Uzmanlar, astımı, "Hava yollarının çeşitli uyaranlara artmış cevabının söz konusu olduğu, tekrarlayıcı, kendiliğinden veya tedavi ile tamamen veya kısmen geri dönüşümlü öksürük, hırıltı, nefes darlığı gibi belirtilerinin yer aldığı bir hastalık" olarak tarif ediyor.
Astımın, çocukluk çağında yüzde 90 oranında alerjik kökenli olduğunu vurgulayan uzmanların belirttiğine göre, yıl boyu maruz kalınan ev içi alerjenlerin bronşlarda yol açtığı alerjik iltihabi durum, soğuk hava, egzersiz, viral solunum yolu enfeksiyonları, kimyasal buharlar, hava kirliliği ve sigara dumanı gibi nonspesifik uyaranlarla temas sonucu astım belirtileri ortaya çıkıyor.
Astım teşhisi alan çocukların çoğunun, hayatın ilk 2 yılında belirti verdiğinin tespit edildiğini, ilk yıllarda öksürük ve hırıltının ana uyaranının viral solunum yolu enfeksiyonları olduğunu ifade eden uzmanlar, bu yaşlarda akciğerlerin gelişiminin henüz tamamlanmamış ve küçük hava yolu çaplarının dar, kıkırdak dokunun az olmasının, tekrarlayıcı bronş daralmasına katkıda bulunduğuna dikkat çekiyor.
Uzmanlar, 4-5 yaşlarında akciğerlerin gelişiminin tamamlanması ile erken yaşlarda astım belirtileri gösteren birçok çocukta klinik olarak düzelme gözlendiğini, düzelmeyen bir grup hasta ve daha geç astım teşhisi almış çocukların bir kısmının da ergenlik çağında klinik bir iyilik dönemine girdiklerini kaydediyor.
NASIL TEŞHİS EDİLİR?
Öksürük, hırıltı veya nefes darlığı belirtilerinin ve gece kötüleşmesinin şiddetle astımı düşündürdüğünü vurgulayan uzmanlar, yattıktan sonra veya sabaha karşı yaklaşık 30 dakika süreyle devam eden ve bronş genişletici ilaçlara olumlu cevap veren öksürüğün, aksi ispat edilene kadar astım kabul edilmesi gerektiğini bildiriyor.
Uzmanlar, astımda akciğer fonksiyonlarının ölçülmesinin, gerek teşhis gerekse tedaviye cevabın değerlendirilmesi açısından büyük önem taşıdığını da hatırlatıyor.
Astıma sebep olması muhtemel alerjinin hangi maddeye karşı geliştiğinin tespit edilmesinde deri testleri kullanıldığını ifade eden uzmanlar, ön kol ön yüzüne veya sırta delme metodu ile uygulanan bu testte, ciltteki kızarma ve kabarmanın şiddetine göre değerlendirme yapılıp, hastanın neye alerjisi olduğunun tespit edildiğini belirtiyor.
Uzmanlar, alerji deri testi uygulamasının mümkün olmadığı 3 yaş altı çocuklar, yaygın alerjik egzaması olan hastalar, antihistaminik içeren ilaç kullanmakta olanlar, ciltte dermografismus adı verilen cilde bastırma sonucu kabarma reaksiyonu verenlerde, kanda spesifik immünoglobulin E düzeyi belirlenmesi yöntemiyle alerjen tespiti yapılabildiğini kaydediyor.
Tüm alerjik hastalıklarda olduğu gibi astımda da birinci basamak tedavinin, alerji geliştirilmiş maddeden uzak durmak olduğunu vurgulayan uzmanlar, "Uygun öneriler doğrultusunda alınacak çevre tedbirleri ile hastalık belirtilerinin ve bronşlardaki aşırı duyarlılığın belirgin derecede azalması mümkündür" diyorlar.
Uzmanlar, çevre tedbirlerinin yeterli olmadığı durumlarda, hastalarda havayolu ile akciğerlere çekilip bronşları tedavi eden sprey ilaçlar kullanıldığını bildiriyor. Bunların, sadece bronşları gevşetici özelliğe sahip rahatlatıcılar ve alerjik iltihabın meydana getirdiği aşırı bronş duyarlılığını azaltmak yoluyla tedavi edici özelliğe sahip olanlar olarak ikiye ayrıldığını ifade eden uzmanlar, son yıllarda bu amaca yönelik kana karışma oranı en aza indirilmiş, kortizonlu ilaçlara has yan etkileri ağızdan alınanlara kıyasla çok az olan yeni jenerasyon kortizon bazlı sprey ilaçlar geliştirildiğini de kaydediyor.
--->: :::::::...Sağlık makaleleri...:::::::
HAZIR OLDUĞUNUN GÖSTERGELERİ
* Kakasının düzenli, yumuşak ve şekilli olması, altını belirli saatlerde kirletmesi.
* Bezinin günde en az iki saat ve gece boyunca kuru kalabilmesi.
* Kirli bezden rahatsız olması.
* Çiş veya kakasının geldiğini birtakım hareketlerle belli etmesi.
* Bezinin değişmesi gerektiğini, çiş veya kakasının geldiğini söylemesi.
* Büyüklerini taklit etmesi.
* Sizin tuvaleti nasıl kullandığınızı merak etmesi ve izlemesi.
* Oturağına ilgi göstermesi.
* İç çamaşırı giymek istemesi.
NASIL BAŞLAMALISINIZ?
İki yaşından sonra bir lazımlık satın alın, evde uygun bir yere yerleştirin. Lazımlığın"Ne işe yaradığı" ve "biraz daha büyüyünce kullanacağı" konusunda açıklamalar yapın.
* Kolay çıkarabileceği kıyafetler giydirin.
* Önce kıyafetleri ile oturağa oturabilir. Çocuğunuzu, günde bir kez giyinik olarak lazımlığa oturtun. Bu, kahvaltıdan sonra, banyodan önce ya da bağırsak hareketlerinin başladığı herhangi bir zaman olabilir. Burada amaç, bebeğin, oturağa alışması, onu günlük rutinin bir parçası olarak görmeye başlamasıdır. Oturmak istemezse, onu rahat bırakın. Sakın onu zorla lazımlığa oturtmaya çalışmayın. Eğer korkmuşsa, sakın zorlamayın. Bu durumda, lazımlığı birkaç hafta ortadan kaldırıp, sonra tekrar deneyin.
* Çocuğunuz lazımlığa oturmaya ilgi gösterdikten sonra, onu bezini her kirlettiğinde lazımlığa götürün. Kirli bezi lazımlığa boşaltın.
* Üstünü çıkarmadan da olsa, çocuğunuz çekinmeden lazımlığa oturmayı başardıysa, artık onu elbisesiz ve bezsiz oturtmayı deneyebilirsiniz. Bu aşamada ise birtakım açıklamalar yararlı olabilir; anne-babanın, varsa diğer kardeşlerin ve herkesin tuvaletini böyle yaptığını ona anlatın.
* Tuvalet eğitiminde lazımlığı yere koymak, çocuğu tuvalete oturtmaktan daha iyi olabilir. Bazı çocuklar için lazımlık daha güvenlidir; çünkü ayakları yere basar ve düşmekten korkmazlar. Eğer tuvaleti kullanma kararı verirseniz, çocuğunuzun ayaklarını koyabilmesi için basamak kullanın.
* Çocuğunuz tuvalete gitmek istediğinde ona yardımcı olun, yanında kalın, eline tuvalette otururken oyalanabileceği resimli kitaplar, oyuncaklar vs. verin ve lazımlığına tuvaletini yapmasa bile birkaç dakika oturmasını sağlayın.
* Dört - beş dakikadan sonra çocuğunuzun tuvaletten kalkmasına yardımcı olun. Eğer bu süre içinde tuvaletini yapabildiyse, aşırıya kaçmamak kaydı ile onu övün ve ödüllendirin. Eğer tuvaletini yapamadıysa, bir dahaki sefere yapabileceğini söyleyin.
* Bazen çişten önce kakalarını oturağa yapmayı öğrenirler. Bu yüzden önce kaka eğitimi ile başlayın.
* Eğer çocuğunuzun özellikle bağırsak hareketlerinin başladığı bir zaman varsa (yemekten sonra gibi), onu o zamanlarda oturağa oturtun. Eğer kakası geldiğinde belli ediyorsa (sessizleşiyorsa veya köşeye çekiliyorsa), hemen lazımlığa götürün.